Doğu Silahcıoğlu'nun yazısı, Türkiye'nin Kürt sorunuyla ilgili geçmişte uygulanan Çözüm Süreci'ni ve günümüzdeki durumu karşılaştırarak, sorunun çözümüne yönelik farklı yaklaşımları ve bunların olası sonuçlarını inceliyor. Yazar, Çözüm Süreci'nin başlatılmasındaki temel motivasyonları ve hedefleri değerlendirirken, sürecin neden başarısızlıkla sonuçlandığını da analiz ediyor.

Silahcıoğlu, Çözüm Süreci'nin başlangıcında umutların yüksek olduğunu, ancak sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmemesi, taraflar arasındaki güvensizlik ve dış etkenler gibi nedenlerle akamete uğradığını belirtiyor. Sürecin çöküşüyle birlikte, bölgede şiddetin yeniden tırmandığına ve Kürt sorununun daha da derinleştiğine dikkat çekiyor.

Yazar, günümüzde Kürt sorununun çözümüne yönelik yaklaşımların geçmişten farklılaştığını, güvenlik odaklı politikaların ön plana çıktığını ve bunun da sorunun çözümüne katkı sağlamadığını savunuyor. Silahcıoğlu, sorunun çözümü için diyalog ve müzakere yollarının yeniden açılması gerektiğini, ancak bunun için öncelikle taraflar arasında güvenin yeniden tesis edilmesi gerektiğini vurguluyor.

Yazıda ayrıca, Türkiye'nin Kürt sorunuyla ilgili olarak bölgesel ve uluslararası aktörlerin de etkili olduğu belirtiliyor. Bu aktörlerin çıkarlarının farklı olması ve sorunun çözümüne yönelik yaklaşımlarının çeşitliliği, çözüm sürecini daha da karmaşık hale getiriyor.

Sonuç olarak, Silahcıoğlu, Kürt sorununun çözümünün uzun ve zorlu bir süreç olduğunu, ancak diyalog, müzakere ve karşılıklı anlayış temelinde bir çözümün mümkün olduğunu ifade ediyor. Güvenlik odaklı politikaların sorunu çözmek yerine derinleştirdiğini, bu nedenle daha kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini savunuyor.

Prof. Dr. Çağatay Güler, yazısında tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakkına erişimindeki sorunlara değiniyor. Özellikle ilaçlara erişimde yaşanan sıkıntıların, bireysel sağlık sorunlarının yanı sıra halk sağlığı açısından da risk oluşturduğuna dikkat çekiyor.

Güler, cezaevlerindeki sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve ilaç teminindeki gecikmelerin, kronik hastalıkları olan tutukluların durumunu daha da zorlaştırdığını vurguluyor. İlaçlara zamanında erişemeyen tutukluların sağlık durumlarının kötüleştiği, tedavi süreçlerinin aksadığı ve hatta bazı durumlarda ölümcül sonuçlar doğabileceği belirtiliyor.

Yazıda, bu durumun sadece tutuklu ve hükümlülerin sağlığını değil, aynı zamanda cezaevi personelini ve genel olarak toplumu da etkileyebileceği ifade ediliyor. Örneğin, bulaşıcı hastalıkların kontrolsüz bir şekilde yayılması, halk sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturabilir.

Prof. Dr. Güler, sorunun çözümü için cezaevlerindeki sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, ilaç temin süreçlerinin hızlandırılması ve sağlık personelinin sayısının artırılması gerektiğini savunuyor. Ayrıca, tutuklu ve hükümlülerin sağlık haklarına erişiminin sağlanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve ilgili kurumlar arasında işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Sonuç olarak, tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakkının korunması, sadece insani bir gereklilik değil, aynı zamanda halk sağlığının korunması açısından da büyük önem taşıyor. Bu nedenle, ilgili tüm kurumların bu konuda sorumluluk alması ve gerekli önlemleri ivedilikle hayata geçirmesi gerekiyor.

Kurban Bayramı yaklaşırken et fiyatlarındaki artış tüketicinin gündeminde. Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan habere göre, son 7 yılda et fiyatlarında önemli yükselişler yaşandı.

2017'den 2024'e Et Fiyatlarındaki Değişim:

• Kuzu Eti: 2017 yılında 45 TL olan kuzu eti, 2024 yılında 450 TL'ye yükseldi.
• Dana Eti: 2017'de 38 TL olan dana eti, 2024'te 400 TL'ye çıktı.

Bu verilere göre, kuzu etinde yaklaşık %900, dana etinde ise yaklaşık %952'lik bir artış söz konusu.

Fiyat Artışının Nedenleri:

Et fiyatlarındaki bu artışın çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Artan yem fiyatları, kuraklık nedeniyle hayvan yetiştiriciliğinin zorlaşması, enerji maliyetlerindeki yükseliş ve enflasyon gibi faktörler et fiyatlarını doğrudan etkiliyor. Ayrıca, hayvan ithalatındaki zorluklar ve yerli üretimin yetersizliği de fiyat artışlarını tetikliyor.

Tüketicinin Durumu:

Et fiyatlarındaki bu yüksek artış, özellikle dar gelirli vatandaşları olumsuz etkiliyor. Kurban Bayramı'nda kurban kesmek isteyen birçok kişi, bütçesini zorlamak zorunda kalıyor veya kurban kesmekten vazgeçiyor. Alternatif olarak, hisseli kurban seçenekleri veya daha küçükbaş hayvanlara yönelme eğilimi gözlemleniyor.

Uzmanların Görüşleri:

Ekonomi uzmanları, et fiyatlarındaki artışın önlenmesi için uzun vadeli çözümlerin üretilmesi gerektiğini vurguluyor. Yerli üretimin desteklenmesi, yem maliyetlerinin düşürülmesi, hayvan ithalatının kolaylaştırılması ve enflasyonla mücadele gibi adımların atılması gerektiği belirtiliyor.

Sevgi Özel, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki köşe yazısında öğretmenlere olan minnetini dile getiriyor. Yazısında, bir öğrencinin hayatında öğretmenin ne kadar önemli bir figür olduğunu vurguluyor. Öğretmenlerin sadece bilgi aktaran kişiler olmadığını, aynı zamanda öğrencilerin karakterlerini şekillendiren, onlara yol gösteren ve ilham veren kişiler olduğunu belirtiyor.

Özel, kendi hayatındaki öğretmenlerin etkilerini anlatırken, onların kendisine kattığı değerleri ve vizyonu vurguluyor. Öğretmenlerin öğrencilere sadece ders kitaplarındaki bilgileri değil, aynı zamanda yaşamın gerçeklerini, doğruluğu, dürüstlüğü ve sevgiyi öğrettiğini ifade ediyor.

Yazıda, öğretmenlerin zorlu şartlar altında çalıştığına ve çoğu zaman hak ettikleri değeri görmediklerine dikkat çekiliyor. Öğretmenlerin özverili çalışmalarının toplumun geleceği için ne kadar kritik olduğu vurgulanıyor ve onlara duyulan saygı ve minnet ifade ediliyor.

Özel, tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü'nü kutlayarak, onlara sağlık, mutluluk ve başarılar diliyor. Öğretmenlerin toplumdaki önemini ve değerini her zaman hatırlamak gerektiğini belirtiyor.

Özetle, yazı öğretmenlik mesleğinin kutsallığını ve öğretmenlerin bir öğrencinin hayatındaki vazgeçilmez rolünü vurgularken, tüm öğretmenlere duyulan minnet ve saygıyı ifade ediyor.

Emre Kongar, Lozan Barış Antlaşması'nın ve Cumhuriyet'in Türkiye için taşıdığı önemi diyalektik bir yaklaşımla ele alıyor. Kongar, tez-antitez-sentez diyalektiği üzerinden Lozan'ı ve Cumhuriyeti değerlendirerek, bu iki olgunun Türkiye'nin modernleşme sürecindeki rollerini irdeliyor.

Yazar, Lozan'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve Kurtuluş Savaşı'nın ardından kurulan yeni Türkiye'nin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan temel bir anlaşma olduğunu vurguluyor. Lozan, Sevr Antlaşması'nın dayattığı ağır koşulları ortadan kaldırarak, Türkiye'nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü güvence altına almıştır.

Cumhuriyet'in ilanı ise, Lozan'la elde edilen siyasi bağımsızlığın ardından, toplumsal ve kültürel alanda gerçekleştirilen bir devrim niteliğindedir. Kongar, Cumhuriyet'in, saltanatın ve hilafetin kaldırılması, laiklik ilkesinin benimsenmesi, hukuk sisteminin modernleştirilmesi gibi önemli adımlarla Türkiye'yi çağdaş bir ülke haline getirme amacını taşıdığını belirtiyor.

Kongar, diyalektik bakış açısıyla, Lozan ve Cumhuriyet'in sadece birer başlangıç noktası olduğunu, bu iki olgunun sürekli bir değişim ve gelişim süreci içinde olduğunu ifade ediyor. Türkiye'nin, Lozan'da çizilen sınırlar ve Cumhuriyet'in ilkeleri doğrultusunda, sürekli olarak kendini yenilemesi ve geliştirmesi gerektiğini vurguluyor.

Yazar, Lozan ve Cumhuriyet'in, Türkiye'nin geleceği için birer rehber niteliğinde olduğunu, bu iki olgunun değerini ve önemini anlamanın, Türkiye'nin önündeki sorunları çözmek ve daha ileriye gitmek için gerekli olduğunu savunuyor.

Sonuç olarak, Emre Kongar'ın yazısı, Lozan Barış Antlaşması ve Cumhuriyet'in Türkiye'nin tarihinde oynadığı kritik rolleri diyalektik bir perspektifle değerlendirerek, bu iki olgunun günümüz Türkiye'si için hala ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.

Oyuncu ve yazar Metin Hara, yeni kitabı ‘İyiliğin Bilgeliği’ni anlattı. Hara, rüyalarından vazgeçenlerin kendilerinden vazgeçeceğini belirterek, yeni kitabının iyiliğin gücüne odaklandığını söyledi.

‘İyiliğin Bilgeliği’ adlı yeni kitabı üzerine konuşan Metin Hara, kitabın amacının okuyuculara içsel bir yolculuk sunmak ve iyiliğin potansiyelini keşfetmelerine yardımcı olmak olduğunu belirtti. Hara, kitabın yazım sürecinde kendi deneyimlerinden ve gözlemlerinden yola çıktığını, iyiliğin sadece bir erdem değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu vurguladığını ifade etti.

Kitabında, iyiliğin bireysel ve toplumsal düzeyde nasıl bir fark yaratabileceğine dair çeşitli örnekler sunan Hara, okuyucuları kendi içlerindeki iyilik potansiyelini keşfetmeye ve bunu günlük yaşamlarına entegre etmeye teşvik ediyor. Hara, “İyilik, sadece başkalarına yardım etmek değil, aynı zamanda kendimize karşı şefkatli olmak, hatalarımızdan ders çıkarmak ve sürekli olarak gelişmeye açık olmak anlamına gelir” dedi.

Metin Hara, kitabının tanıtım sürecinde çeşitli etkinlikler ve seminerler düzenleyerek okuyucularla doğrudan etkileşim kurmayı hedefliyor. Bu etkinliklerde, kitabın ana temaları üzerine konuşmalar yapacak ve okuyucuların sorularını yanıtlayacak. Hara, ayrıca sosyal medya üzerinden de okuyucularıyla iletişim halinde kalarak, iyilik temalı tartışmaları teşvik etmeyi amaçlıyor.

Hara'nın önceki kitapları da büyük ilgi görmüştü. Yazarın sade ve akıcı dili, karmaşık felsefi kavramları anlaşılır bir şekilde sunması, okuyucular tarafından takdirle karşılanıyor. ‘İyiliğin Bilgeliği’nin de aynı başarıyı yakalaması bekleniyor.

Metin Hara, son olarak şunları ekledi: "Unutmayın, rüyalarınızdan vazgeçmeyin. Çünkü rüyasından vazgeçen, kendinden vazgeçer."

Türkiye, EURO 2024 Elemeleri D Grubu'ndaki dördüncü maçında Karadağ ile deplasmanda 2-2 berabere kaldı. Podgorica Şehir Stadyumu'nda oynanan mücadelede Millilerimiz, öne geçtiği maçta üstünlüğünü koruyamadı.

Maçın ilk yarısı golsüz eşitlikle sona erdi. İkinci yarıya hızlı başlayan Türkiye, 59. dakikada Bardakcı'nın golüyle 1-0 öne geçti. Ancak Karadağ, 70. dakikada Krstovic ile eşitliği sağladı. 81. dakikada Uzun'un golüyle tekrar öne geçen Milliler, 90+4. dakikada Savic'in golüne engel olamadı ve maç 2-2 sona erdi.

Bu sonuçla Türkiye, grupta 10 puana yükselirken, Karadağ ise 4 puana ulaştı. Gruptaki diğer maçta Macaristan, Litvanya'yı 2-0 mağlup etti.

Maçtan Dakikalar:

• 59' GOL! Bardakcı, Türkiye'yi 1-0 öne geçirdi.
• 70' GOL! Krstovic, Karadağ adına eşitliği sağladı.
• 81' GOL! Uzun, Türkiye'yi tekrar öne geçirdi.
• 90+4' GOL! Savic, Karadağ'a beraberliği getirdi.

Türkiye Milli Takımı'nın İlk 11'i:

1. Mert Günok
2. Zeki Çelik
3. Merih Demiral
4. Bardakcı
5. Ferdi Kadıoğlu
6. Hakan Çalhanoğlu
7. Orkun Kökçü
8. Cengiz Ünder
9. Arda Güler
10. Kenan Yıldız
11. Enes Ünal

Fırında kuşkonmaz eşliğinde biftek tarifi, hem lezzetli hem de pratik bir akşam yemeği alternatifi sunuyor. İşte adım adım hazırlanışı:

Malzemeler:

• 2 adet biftek (yaklaşık 200-250 gram)
• 250 gram kuşkonmaz
• 2 yemek kaşığı zeytinyağı
• 1 diş sarımsak (ezilmiş)
• Tuz ve karabiber (isteğe göre)
• 1 limonun suyu

Hazırlanışı:

1. İlk olarak, fırını 200 dereceye (önceden ısıtılmış) ayarlayın.
2. Kuşkonmazları yıkayın ve sert uçlarını kesin. Yaklaşık 4-5 cm uzunluğunda olacak şekilde hazırlayın.
3. Bir kapta zeytinyağı, ezilmiş sarımsak, tuz ve karabiberi karıştırın.
4. Hazırladığınız karışımın yarısını kuşkonmazların üzerine gezdirin ve iyice harmanlayın.
5. Kuşkonmazları fırın tepsisine yayın.
6. Biftekleri ayrı bir kapta kalan zeytinyağlı karışımla marine edin. Her iki tarafını da iyice kaplayın.
7. Marine edilmiş biftekleri kuşkonmazların yanına fırın tepsisine yerleştirin.
8. Tepsiyi önceden ısıtılmış fırına yerleştirin ve yaklaşık 12-15 dakika pişirin. Pişirme süresi, bifteklerin kalınlığına ve istenilen pişirme derecesine göre değişebilir.
9. Fırından çıkardıktan sonra, biftekleri birkaç dakika dinlendirin.
10. Servis yapmadan önce üzerine limon suyu sıkın.

İpuçları:

• Biftekleri marine ederken, bir gece önceden marine etmek lezzetini artıracaktır.
• Kuşkonmazların çok pişmemesine dikkat edin. Hafif diri kalması daha lezzetli olacaktır.
• Fırın tepsisine yağlı kağıt sermek, temizliği kolaylaştırır.

Afiyet olsun!

Akıllı implantlar, diş hekimliğinde kullanılan ve tedavi süreçlerini optimize etmeyi hedefleyen yenilikçi teknolojilerdir. Bu implantlar, geleneksel implantlara kıyasla çeşitli avantajlar sunarak, hastaların tedavi deneyimini iyileştirmeyi amaçlar.

Akıllı İmplantların Temel Özellikleri:

• Biyomekanik İzleme: Akıllı implantlar, çene kemiği ile implant arasındaki etkileşimi sürekli olarak izleyebilir. Bu sayede, implantın stabilitesi ve kemikleşme süreci hakkında gerçek zamanlı bilgi sağlanır.
• Sensör Teknolojisi: İmplantlara yerleştirilen sensörler, sıcaklık, basınç ve pH seviyesi gibi parametreleri ölçebilir. Bu veriler, enfeksiyon riskini erken tespit etmeye ve tedavi sürecini kişiselleştirmeye yardımcı olur.
• Kablosuz İletişim: Akıllı implantlar, elde edilen verileri kablosuz olarak diş hekimine veya hastaya iletebilir. Bu sayede, tedavi süreci uzaktan takip edilebilir ve gerekli müdahaleler zamanında yapılabilir.

Akıllı İmplantların Avantajları:

1. Daha İyi Kemikleşme: Biyomekanik izleme sayesinde, implantın kemikleşme süreci yakından takip edilebilir ve gerekli durumlarda tedavi protokolleri ayarlanabilir.
2. Erken Enfeksiyon Tespiti: Sensörler aracılığıyla enfeksiyon belirtileri erken tespit edilerek, daha ciddi sorunların önüne geçilebilir.
3. Kişiselleştirilmiş Tedavi: Hastanın özel durumuna göre tedavi planı oluşturulabilir ve implantın performansı sürekli olarak optimize edilebilir.
4. Daha Konforlu Tedavi: Uzaktan takip imkanı sayesinde, hastaların diş hekimine sık sık gitmesine gerek kalmaz ve tedavi süreci daha konforlu hale gelir.

Akıllı İmplantların Geleceği:

Akıllı implant teknolojisi, diş hekimliğinde gelecekte daha da yaygınlaşması beklenen bir alandır. Yapılan araştırmalar ve geliştirilen yeni teknolojiler sayesinde, akıllı implantlar daha hassas, daha güvenilir ve daha kullanıcı dostu hale gelecektir. Bu da hastaların daha sağlıklı ve mutlu bir gülümsemeye sahip olmalarına yardımcı olacaktır.

Özetle, akıllı implantlar diş hekimliğinde tedavi süreçlerini iyileştiren, hasta konforunu artıran ve tedavi sonuçlarını optimize eden yenilikçi bir teknolojidir.