Portakal reçeli, kahvaltı sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden biridir. Evde kolayca hazırlanabilen bu reçel, özellikle kış aylarında taze portakalların bol olduğu dönemde sıkça yapılır. İşte adım adım portakal reçeli tarifi:

Malzemeler:

• 1 kg portakal
• 1 kg toz şeker
• 1 adet limon suyu
• 3 su bardağı su

Hazırlanışı:

1. Portakalları güzelce yıkayın ve kabuklarını soyun. Kabukları soyarken beyaz kısımlarını mümkün olduğunca ayırmaya özen gösterin, aksi takdirde reçeliniz acı olabilir.
2. Soyduğunuz portakalları dilimleyin ve çekirdeklerini çıkarın.
3. Portakal kabuklarını ince şeritler halinde doğrayın. Doğradığınız kabukları bir tencereye alın ve üzerini geçecek kadar su ekleyip kaynatın. Kaynadıktan sonra suyunu süzün ve bu işlemi 2-3 kez tekrarlayın. Bu işlem, kabukların acılığını alacaktır.
4. Geniş bir tencereye şekeri ve suyu ekleyin. Şeker eriyene kadar karıştırın ve kaynamaya bırakın.
5. Kaynamaya başlayan şerbetin içine haşlanmış portakal kabuklarını ekleyin ve yaklaşık 15 dakika kadar kaynatın.
6. Ardından dilimlenmiş portakalları da tencereye ekleyin ve kısık ateşte, reçel kıvam alana kadar pişirmeye devam edin.
7. Reçel kıvam almaya başladığında limon suyunu ekleyin ve 5 dakika daha kaynatın. Limon suyu, reçelin şekerlenmesini önleyecektir.
8. Reçelin kıvamını kontrol etmek için bir kaşık yardımıyla bir miktarını soğuk bir tabağa damlatın. Eğer damla yayılmıyorsa, reçeliniz olmuş demektir.
9. Reçeliniz hazır olduğunda ocaktan alın ve soğumaya bırakın. Soğudukça kıvamı daha da koyulaşacaktır.
10. Soğuyan reçeli sterilize edilmiş kavanozlara paylaştırın ve ağızlarını sıkıca kapatın.

Püf Noktaları:

• Portakal kabuklarını haşlama işlemi, reçelin acılığını gidermek için önemlidir. Bu işlemi atlamayın.
• Reçelin kıvamını kontrol ederken soğuk bir tabak kullanmanız, daha doğru sonuçlar elde etmenizi sağlar.
• Reçeli kavanozlara doldurmadan önce kavanozları sterilize etmek, reçelin daha uzun süre dayanmasını sağlar.

Afiyet olsun!

Ramazan ayının gelişiyle birlikte sofralarımız şenleniyor, özlediğimiz lezzetler yeniden hayat buluyor. Türkiye'nin farklı bölgelerinden şefler ve gastronomi yazarları, bu özel ayın yemek kültürümüzdeki yerini ve önemini vurguluyor.

Muğla'dan şef Elif Güngör, Ramazan'da değişen yemek alışkanlıklarına dikkat çekiyor. Sahur ve iftar sofralarının önemini vurgulayarak, sağlıklı ve dengeli beslenmenin gerekliliğini belirtiyor. Güngör, özellikle Muğla'ya özgü lezzetlerin iftar sofralarında yer almasının önemini vurguluyor.

Ayvalık'tan yazar ve fotoğrafçı Ferhan Petek, Ramazan sofralarının sadece yemek yemekten öte, bir araya gelme ve paylaşma kültürü olduğunu ifade ediyor. Aile bireylerinin bir araya gelerek sofrayı hazırlamasının, dayanışma ve sevgi bağlarını güçlendirdiğini belirtiyor.

Adana'dan lokanta sahibi ve kebap ustası Cihan Anadırlı, Ramazan'ın Adana için ayrı bir anlam taşıdığını söylüyor. İftar sofralarının kebaplarla donatıldığını ve özellikle Ramazan'a özel lezzetlerin hazırlanmasının önemli olduğunu vurguluyor.

Gaziantep'ten yemek araştırmacısı ve şef Savaş Ertürk, Gaziantep mutfağının Ramazan'da daha da zenginleştiğini belirtiyor. Yuvalama, içli köfte ve Ramazan kebabı gibi özel yemeklerin iftar sofralarının vazgeçilmezi olduğunu ifade ediyor.

Urfa'dan Halil Ziya Dumlupınar, Ramazan sofralarının Urfa'da büyük bir özenle hazırlandığını dile getiriyor. Tirit, lebeniye çorbası ve semsek gibi yöresel lezzetlerin iftar sofralarını süslediğini belirtiyor. Dumlupınar, Ramazan'ın birlik, beraberlik ve paylaşma ayı olduğunu vurguluyor.

İstanbul'da yaşayanların kendi şehirlerinde turist gibi deneyimler yaşayabileceği, yeni mekanlar keşfedip sosyalleşebileceği çeşitli öneriler sunuluyor. Bu öneriler arasında farklı semtlerdeki popüler mekanlar, konserler, sergiler ve diğer etkinlikler yer alıyor.

Önerilen aktivitelerden bazıları şunlar:

• Balat ve Fener turu: Tarihi dokusu ve renkli evleriyle ünlü Balat ve Fener semtleri keşfedilebilir.
• Müzeleri ziyaret: İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi önemli müzeler gezilebilir.
• Konser ve etkinliklere katılmak: Şehrin çeşitli yerlerinde düzenlenen konserler, tiyatro oyunları ve diğer etkinlikler takip edilebilir.
• Yeni restoran ve kafeler keşfetmek: Özellikle son zamanlarda popüler olan semtlerdeki yeni mekanlar denenebilir.
• Boğaz turu yapmak: İstanbul Boğazı'nın eşsiz manzarasını izlemek için tekne turu yapılabilir.

İstanbul'da yaşayanların şehri yeniden keşfetmeleri ve farklı bir bakış açısıyla deneyimlemeleri için çeşitli fırsatlar bulunmaktadır. Bu öneriler, hem yerli halkın hem de şehri ziyaret eden turistlerin ilgisini çekebilir.

Haberde ayrıca, İstanbul'da sosyalleşmek ve eğlenmek için farklı alternatifler arayanlara yönelik çeşitli mekan ve etkinlik önerileri de yer alıyor. Bu mekanlar arasında canlı müzik yapılan barlar, kokteyl barlar, tematik kafeler ve sanat galerileri bulunuyor.

Z kuşağı, Y kuşağının giyim tarzını demode bulduğunu ifade ediyor. Bir dönemin en popüler ve havalı olarak kabul edilen Y kuşağı modası, Z kuşağının gözünde artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Özellikle skinny jean pantolonlar, Y kuşağının vazgeçilmezi olmasına rağmen, Z kuşağı tarafından demode olarak nitelendiriliyor. Z kuşağı, daha bol kesimli ve rahat giyim tarzlarını tercih ediyor.

Sosyal medyada yapılan çeşitli paylaşımlarda, Z kuşağı üyeleri Y kuşağının giyim tarzıyla dalga geçiyor ve kendi stillerini daha modern ve güncel bulduklarını vurguluyorlar. Y kuşağı ise bu eleştirilere karşı kendi tarzlarını savunuyor ve modanın göreceli olduğunu belirtiyor. Birçok Y kuşağı üyesi, skinny jean pantolonların hala rahat ve şık olduğunu düşünüyor.

Moda uzmanları, kuşaklar arasındaki bu farklılığın normal olduğunu ve her kuşağın kendine özgü bir tarzı olduğunu belirtiyorlar. Ayrıca, modanın sürekli değiştiğini ve geçmişte popüler olan şeylerin zamanla demode olabileceğini ifade ediyorlar. Ancak, her bireyin kendi tarzını özgürce ifade etme hakkı olduğunu ve kimsenin bir başkasının giyim tarzını eleştirmemesi gerektiğini de vurguluyorlar.

Sonuç olarak, Z kuşağı ve Y kuşağı arasındaki bu moda tartışması, kuşaklar arasındaki farklılıkları ve modanın sürekli değişimini gözler önüne seriyor. Her iki kuşağın da kendi tarzlarını benimsemesi ve birbirlerine saygı duyması önem taşıyor.

Ayşe Kulin'in yeni romanı 'Unutma Bahçesi', bir ailenin geçmişi ve bugünü arasındaki sırlarla dolu yolculuğunu konu alıyor. Kulin, romanlarında sürekli bir arayış içinde olduğunu ve karakterleriyle birlikte kendini de aradığını belirtiyor.

Yazar, karakterlerinin yaşadığı travmaları ve bu travmalarla başa çıkma süreçlerini detaylı bir şekilde ele alıyor. Özellikle kadın karakterlerin güçlü duruşları ve hayata tutunma çabaları vurgulanıyor. Kulin, romanlarında sadece kurgusal karakterler yaratmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal sorunlara da dikkat çekiyor.

Kulin, okurlarıyla kurduğu bağın önemine değiniyor ve onların geri bildirimlerinin kendisi için değerli olduğunu ifade ediyor. Kitaplarının farklı coğrafyalarda okunmasının kendisini mutlu ettiğini ve farklı kültürlerden insanlarla ortak duygularda buluşmanın önemini vurguluyor.

'Unutma Bahçesi' romanı, sadece bir aile hikayesi değil, aynı zamanda Türkiye'nin yakın tarihine de ışık tutuyor. Roman, okurları geçmişle yüzleşmeye ve geleceği yeniden şekillendirmeye davet ediyor.

Ayşe Kulin, roman yazmanın kendisi için bir tutku olduğunu ve yazarken kendini özgür hissettiğini söylüyor. Yeni projeleri hakkında da ipuçları veren Kulin, okurlarına yeni sürprizler hazırladığını belirtiyor.

Avrupa Birliği'nin (AB) yapay zeka (AI) düzenlemelerine ilişkin müzakereler sürerken, büyük teknoloji şirketlerinden düzenlemelerin çok karmaşık olmaması yönünde uyarılar geldi. Bu şirketler, aşırı karmaşık kuralların inovasyonu engelleyebileceği ve Avrupa'nın rekabet gücünü zayıflatabileceği endişesini taşıyor.

Teknoloji şirketlerinin temsilcileri, AB'nin yapay zeka yasasının (AI Act) geliştirilmesi sürecinde aktif rol oynuyor ve düzenlemelerin orantılı ve risk odaklı olması gerektiğini vurguluyorlar. Temel argüman, yapay zeka teknolojisinin potansiyel faydalarından yararlanılırken, olası risklerin de yönetilmesi gerektiği yönünde. Şirketler, düzenlemelerin özellikle yapay zeka sistemlerinin sınıflandırılması ve uygunluk değerlendirmesi süreçlerinde basit ve anlaşılır olması gerektiğini belirtiyor.

Uyarılar, özellikle AB'nin yapay zeka sistemlerini yüksek riskli ve düşük riskli olarak sınıflandırma yaklaşımına odaklanıyor. Şirketler, bu sınıflandırmanın çok katı ve geniş kapsamlı olması durumunda, yapay zeka geliştiricileri için önemli bir yük oluşturabileceğini ve yatırımları azaltabileceğini savunuyor. Ayrıca, düzenlemelerin sürekli olarak güncellenmesi ve yeni teknolojilere adapte edilmesi gerektiği de vurgulanıyor.

AB'nin yapay zeka düzenlemeleri, sadece Avrupa'daki teknoloji şirketlerini değil, aynı zamanda küresel yapay zeka pazarını da etkileme potansiyeline sahip. Bu nedenle, düzenlemelerin uluslararası standartlarla uyumlu olması ve diğer ülkelerle işbirliğini teşvik etmesi büyük önem taşıyor.

Sonuç olarak, büyük teknoloji şirketleri, AB'nin yapay zeka düzenlemelerinin dikkatli bir şekilde tasarlanması ve uygulanması gerektiğini vurgulayarak, düzenlemelerin hem inovasyonu teşvik etmesi hem de potansiyel riskleri azaltması gerektiğinin altını çiziyor.

Komedyen Russell Brand, hakkında ortaya atılan tecavüz ve cinsel saldırı suçlamalarını Londra'daki mahkemede reddetti. Westminster Sulh Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkan Brand, 2006 ile 2013 yılları arasında işlediği iddia edilen suçlamaları kesin bir dille yalanladı.

Savcıin iddianamesine göre, Brand'in dört farklı kadınla ilgili tecavüz ve cinsel saldırı suçlamaları bulunuyor. Suçlamaların en ciddisi, Brand'in reşit olmayan bir kıza yönelik cinsel saldırıda bulunduğu iddiası. Brand ise tüm bu suçlamaları reddederek masum olduğunu savundu.

Mahkeme, Brand'in kefaletle serbest kalmasına karar verirken, bazı kısıtlamalar getirdi. Brand'in mağdurlarla iletişime geçmesi ve belirli adreslere yaklaşması yasaklandı. Duruşma, ileri bir tarihte görülecek.

Russell Brand'e yöneltilen suçlamalar şunları içeriyor:

• İki tecavüz vakası
• Bir cinsel saldırı vakası
• Rıza dışı cinsel ilişki kurma

Brand'in avukatları, müvekkillerinin suçsuz olduğunu ve iddiaların asılsız olduğunu belirtiyor. Davanın seyrinin nasıl ilerleyeceği ve Brand'in suçlu bulunup bulunmayacağı merakla bekleniyor.

Davanın kamuoyunda geniş yankı uyandırması ve #MeToo hareketinin yeniden gündeme gelmesi bekleniyor.

Portekiz Başbakanı Luis Montenegro, hükümetinin anayasa reformunu öncelikli bir hedef olarak görmediğini açıkladı. Bu açıklama, Lizbon Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde düzenlenen bir konferansta yapıldı. Montenegro, anayasa reformu konusunun gündemlerinde olmadığını ve hükümet programlarının diğer önemli unsurlarına odaklanacaklarını belirtti.

Montenegro, konuşmasında hükümetin önceliklerini vurgulayarak, ekonomik büyüme, sosyal refah ve eğitim gibi alanlarda somut adımlar atmayı hedeflediklerini ifade etti. Anayasa reformu gibi daha karmaşık ve zaman alıcı konuların şimdilik ertelendiği anlaşıldı.

Hükümetin programında yer alan diğer önemli maddeler arasında vergi reformu, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve kamu yönetiminin modernizasyonu bulunuyor. Başbakan Montenegro, bu alanlarda hızlı ve etkili sonuçlar almayı amaçladıklarını söyledi.

Montenegro'nun açıklamaları, Portekiz siyasetinde farklı yorumlara yol açtı. Bazı siyasi analistler, anayasa reformunun ertelenmesinin hükümetin daha istikrarlı bir zemin oluşturmasına yardımcı olacağını savunurken, bazıları ise reformun uzun vadede gerekli olduğunu ve ertelenmesinin sorunlara yol açabileceğini ileri sürdü.

Portekiz'de anayasa reformu konusu, özellikle Avrupa Birliği ile ilişkiler ve ülkenin iç siyasi yapısı açısından önem taşıyor. Reformun ertelenmesi, bu konulardaki tartışmaların da bir süre daha askıda kalacağı anlamına geliyor.

Hükümetin önümüzdeki dönemde hangi adımları atacağı ve anayasa reformu konusunun ne zaman tekrar gündeme geleceği merakla bekleniyor.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Kazakistan'a gerçekleştirdiği resmi ziyarette çeşitli alanlarda işbirliğini güçlendirecek önemli anlaşmalara imza attı. Ziyaret sırasında iki ülke arasında enerji, ulaştırma, tarım ve diğer stratejik sektörlerde toplamda 4 milyar euro değerinde bir dizi anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalar, İtalya ve Kazakistan arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da derinleşmesine katkı sağlayacak.

Enerji Sektörü: İmzalanan anlaşmaların önemli bir bölümü enerji sektörüne yönelik. Kazakistan'ın zengin enerji kaynakları, İtalya'nın enerji ihtiyacını karşılama potansiyeli taşıyor. Yapılan anlaşmalar, enerji alanında uzun vadeli işbirliği projelerini içeriyor. İtalya, Kazakistan'dan petrol ve doğal gaz ithalatını artırmayı hedefliyor. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynakları konusunda da ortak projeler geliştirilmesi planlanıyor.

Ulaştırma ve Lojistik: Ulaştırma sektörü de işbirliği alanlarından bir diğeri. Kazakistan'ın stratejik konumu, İtalya için önemli bir lojistik koridor oluşturuyor. İmzalanan anlaşmalar, iki ülke arasındaki ulaştırma altyapısının geliştirilmesini ve lojistik süreçlerin iyileştirilmesini amaçlıyor. Bu kapsamda, demiryolu ve karayolu taşımacılığı projelerine yatırım yapılması öngörülüyor.

Tarım Sektörü: Tarım alanında da işbirliği imkanları değerlendirildi. Kazakistan'ın geniş tarım arazileri, İtalya'nın tarım ürünleri ihtiyacını karşılama potansiyeli sunuyor. İmzalanan anlaşmalar, tarım teknolojileri transferini ve tarım ürünleri ticaretini artırmayı hedefliyor. İtalya, Kazakistan'a modern tarım teknikleri ve ekipmanları sağlama konusunda destek vermeye hazır olduğunu belirtti.

Başbakan Meloni, ziyaret sırasında yaptığı açıklamada, İtalya'nın Kazakistan ile stratejik ortaklığını güçlendirmeye büyük önem verdiğini vurguladı. Ayrıca, imzalanan anlaşmaların iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri daha da ileriye taşıyacağına inandığını ifade etti. Kazakistanlı yetkililer de İtalya ile işbirliğinin ülkenin kalkınmasına önemli katkılar sağlayacağını belirtti.

Bu anlaşmalar, İtalya'nın Orta Asya'daki etkisini artırma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Kazakistan, bölgedeki en büyük ekonomilerden biri olarak İtalya için önemli bir ortak konumunda. İmzalanan anlaşmaların her iki ülke için de uzun vadeli faydalar sağlaması bekleniyor.