Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke arasında 159’uncu sıraya gerileyerek basın özgürlüğü açısından kritik bir eşiği aştı. Bu sıralama, Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesinin son yıllardaki en olumsuz tablosunu çiziyor.

Endekste, ülkelerin basın özgürlüğü değerlendirilirken siyasi, yasal çerçeve, ekonomik bağlam, sosyokültürel faktörler ve güvenlik gibi çeşitli göstergeler dikkate alınıyor. Türkiye’nin bu alanlardaki performansı, genel sıralamayı olumsuz etkileyen temel unsurlar olarak öne çıkıyor.

RSF’nin raporunda Türkiye ile ilgili şu değerlendirmelere yer verildi:

• Türkiye’de medya üzerindeki siyasi baskılar artarak devam ediyor.
• Gazeteciler, özellikle hükümeti eleştiren yayınlar yapanlar, sıklıkla soruşturma, gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor.
• Yasal düzenlemeler, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte ve gazetecilerin haber yapmasını zorlaştırıyor.
• Medyanın ekonomik bağımsızlığı zayıflamış durumda; birçok medya kuruluşu hükümete yakın iş insanlarının kontrolünde bulunuyor.
• Sosyal medyada da sansür ve otosansür yaygınlaşıyor.

Türkiye'nin bu denli gerilemesi, uluslararası kamuoyunda da yankı uyandırdı. Birçok insan hakları örgütü ve basın kuruluşu, Türkiye hükümetine basın özgürlüğüne saygı göstermesi ve gazeteciler üzerindeki baskıları sona erdirmesi çağrısında bulundu. Türkiye'nin basın özgürlüğü konusunda daha iyi bir performans sergilemesi, demokratik standartların yükseltilmesi ve ülkenin uluslararası imajının iyileştirilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Endekste ilk sıralarda yer alan ülkeler ise şöyle:

1. Norveç
2. Danimarka
3. İsveç

Bu ülkeler, basın özgürlüğü konusunda örnek teşkil eden uygulamaları ve yasal düzenlemeleriyle dikkat çekiyor.

Uzmanlar, insan vücudunun katlanmakta en çok zorlandığı ağrıları değerlendirdi. İşte o ağrılar:

• Migren: Şiddetli baş ağrısı, mide bulantısı, kusma ve ışığa/sese duyarlılık gibi semptomlarla karakterizedir. Nörolojik bir rahatsızlık olarak kabul edilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.
• Zona: Suçiçeği virüsünün yeniden aktivasyonu sonucu ortaya çıkar. Sinir lifleri boyunca ilerleyen ağrılı bir döküntüye neden olur. Ağrı genellikle yanıcı, batıcı veya bıçak saplanır gibi tarif edilir.
• Trigeminal Nevralji: Trigeminal sinirin etkilenmesi sonucu yüz bölgesinde ani, şiddetli ve bıçak saplanır tarzda ağrılara neden olan kronik bir ağrı sendromudur. Bu ağrılar genellikle yemek yeme, konuşma veya yüzü yıkama gibi basit aktivitelerle tetiklenebilir.
• Kanser Ağrısı: Kanser hücrelerinin doğrudan sinirlere baskı yapması, tümörün büyümesi veya kanser tedavilerinin yan etkileri sonucu ortaya çıkabilir. Ağrının şiddeti ve karakteri kanserin türüne, evresine ve tedaviye bağlı olarak değişebilir.
• Artrit: Eklem iltihabı sonucu ortaya çıkan ağrılı bir durumdur. Osteoartrit ve romatoid artrit gibi farklı türleri vardır. Eklem ağrısı, şişlik, sertlik ve hareket kısıtlılığına neden olabilir.
• Fibromiyalji: Yaygın kas-iskelet sistemi ağrısı, yorgunluk, uyku bozuklukları ve hassas noktalarla karakterize kronik bir rahatsızlıktır. Ağrı genellikle yaygın ve derindir, ayrıca baş ağrısı, irritabl bağırsak sendromu ve anksiyete gibi semptomlar da görülebilir.
• Doğum Ağrısı: Rahim kasılmaları ve bebeğin doğum kanalından geçmesiyle oluşan şiddetli ağrıdır. Ağrı kişiden kişiye değişmekle birlikte, genellikle çok yoğun ve dayanılması zor olarak tarif edilir.

Bu ağrıların her biri, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve tedavi gerektirebilir. Erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleriyle ağrının kontrol altına alınması önemlidir.

Meta'nın gizli bir yapay zeka (YZ) deneyi, ABD'de açılan bir dava ile gün yüzüne çıktı. Dava, YZ teknolojilerinin kullanımının etik sınırları ve potansiyel riskleri hakkında önemli soruları beraberinde getiriyor. Detaylar henüz netleşmemiş olsa da, davanın Meta'nın YZ stratejileri ve uygulamaları üzerinde önemli etkileri olabileceği düşünülüyor.

Davanın merkezinde, Meta'nın hangi tür YZ modellerini kullandığı ve bu modellerin hangi amaçlarla geliştirildiği gibi kritik sorular yer alıyor. Ayrıca, YZ sistemlerinin karar alma süreçlerindeki şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin ne kadar gözetildiği de merak konusu.

Davaya konu olan temel iddialar şunlar:

• Meta'nın YZ algoritmalarının ayrımcılığa yol açıp açmadığı,
• Kullanıcı verilerinin YZ geliştirme süreçlerinde nasıl kullanıldığı,
• YZ sistemlerinin potansiyel zararlarından kullanıcıları korumak için yeterli önlemlerin alınıp alınmadığı.

Meta henüz konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmadı. Ancak davanın seyrinin, YZ teknolojilerinin geleceği ve sosyal medya platformlarının bu teknolojileri kullanım şekli üzerinde belirleyici bir rol oynayabileceği öngörülüyor.

Davanın sonuçları, sadece Meta için değil, tüm teknoloji sektörü için emsal teşkil edebilir. YZ geliştirme ve kullanım süreçlerinde etik ve hukuki standartların belirlenmesi açısından kritik bir dönüm noktası olabilir.

102 yaşındaki beslenme profesörü, uzun ömürlülüğünün sırlarını açıkladı. Genetik mirasın değil, yaşam tarzı seçimlerinin bu konuda daha etkili olduğunu belirtti. İşte o sırların bazıları:

1. Porsiyon Kontrolü: Her zaman tabağınızı tam doldurmayın. Porsiyonlarınızı kontrol altında tutarak aşırı yemekten kaçının.
2. Çeşitli Beslenme: Her gün aynı şeyleri yemek yerine, farklı besin gruplarından yiyecekler tüketmeye özen gösterin.
3. Akdeniz Diyeti: Zeytinyağı, balık, sebze ve meyveleri bolca içeren Akdeniz diyetini benimseyin.
4. Egzersiz: Düzenli olarak egzersiz yapın. Yürüyüş, yüzme veya yoga gibi aktivitelerle aktif kalın.
5. Uyku: Yeterli ve düzenli uyku, sağlıklı bir yaşam için şarttır. Her gece aynı saatte yatıp kalkmaya özen gösterin.
6. Stresten Uzak Durma: Stresi yönetmek için hobiler edinin, sosyal aktivitelere katılın ve meditasyon yapın.
7. Sosyal Bağlar: Aileniz ve arkadaşlarınızla güçlü ilişkiler kurun. Sosyal destek, uzun ve mutlu bir yaşamın önemli bir parçasıdır.

Profesör, bu basit ama etkili yöntemlerle sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmenin mümkün olduğunu vurguluyor. Genetik faktörlerin etkisi olsa da, yaşam tarzı seçimlerinin çok daha belirleyici olduğunu belirtiyor.

Yeni alınan kıyafetlerin doğrudan giyilmesinin sağlık açısından riskli olabileceğine dair uyarılar yapılıyor. Özellikle tekstil endüstrisindeki kimyasal kullanımları ve hijyen koşulları göz önüne alındığında, kıyafetlerin yıkanmadan giyilmesi çeşitli sorunlara yol açabilir.

Dermatologlar, yeni kıyafetlerde bulunan formaldehit reçineleri gibi kimyasalların alerjik reaksiyonlara, kontakt dermatite ve cilt tahrişlerine neden olabileceğini belirtiyor. Bu kimyasallar, kıyafetlerin kırışmasını önlemek ve renklerini korumak amacıyla kullanılıyor, ancak ciltle temas ettiğinde hassasiyeti olan kişilerde ciddi reaksiyonlara neden olabilir.

Ayrıca, kıyafetlerin üretim, depolama ve taşıma süreçlerinde birçok farklı kişi tarafından dokunulduğu ve bu süreçlerde çeşitli mikropların, bakterilerin ve mantarların kıyafetlere bulaşabileceği vurgulanıyor. Bu durum, özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan veya açık yaraları bulunan kişiler için enfeksiyon riskini artırabilir.

Uzmanlar, yeni alınan iç çamaşırı, tişört, şort, mayo ve egzersiz kıyafetleri gibi ciltle doğrudan temas eden giysilerin mutlaka yıkanması gerektiğini öneriyor. Dış giyim ürünleri olan pantolon, ceket ve mont gibi giysilerin ise en azından havalandırılması veya kuru temizleme yapılması tavsiye ediliyor.

Kıyafetlerin etiketlerindeki yıkama talimatlarına uyulması ve mümkünse hassas ciltler için uygun, parfümsüz ve renklendirici içermeyen deterjanların kullanılması öneriliyor. Yüksek sıcaklıkta yıkama ve ütüleme işlemleri de mikropların ve kimyasalların uzaklaştırılmasına yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, yeni alınan kıyafetlerin potansiyel sağlık risklerinden korunmak için yıkanmadan giyilmemesi büyük önem taşıyor. Bu basit önlem, cilt sağlığını korumak ve enfeksiyon riskini azaltmak için etkili bir yöntem olarak kabul ediliyor.

Beşiktaş'tan ayrılarak Nice'e transfer olan Valentin Rosier, Beşiktaş'tan ayrılma sürecini ve Şenol Güneş ile yaşadığı gerginliği detaylı bir şekilde anlattı. Rosier, Şenol Güneş'in kendisini sürekli olarak yedek bırakmasına ve performansından memnun olmadığını belirtmesine tepki gösterdi.

Rosier, Şenol Güneş ile yaşadığı bir tartışmayı şu sözlerle aktardı: 'Bir gün sinirle odasına girdim ve ona 'Sen adam değilsin!' dedim. Bu sözlerimden sonra aramızdaki ilişki tamamen koptu.' Rosier, bu olaydan sonra Beşiktaş'ta kalmasının mümkün olmadığını ve ayrılmak istediğini yönetime bildirdiğini ifade etti.

Fransız oyuncu, Beşiktaş'ta geçirdiği süre boyunca taraftarlarla arasında özel bir bağ kurduğunu ve kulübü her zaman sevgiyle hatırlayacağını belirtti. Ancak, Şenol Güneş ile yaşadığı sorunların ayrılık kararında etkili olduğunu vurguladı.

Rosier, Beşiktaş'tan ayrılmadan önce takım arkadaşlarıyla vedalaştığını ve onlara başarılar dilediğini de sözlerine ekledi. Nice'e transfer olmaktan dolayı mutlu olduğunu ve yeni takımında başarılı olmak için elinden geleni yapacağını söyledi.

Beşiktaş yönetimi ise Rosier'in ayrılığıyla ilgili resmi bir açıklama yapmadı. Ancak, teknik direktör Şenol Güneş'in raporu doğrultusunda Rosier'in transferine izin verildiği belirtildi.

Rosier'in ayrılığı, Beşiktaş taraftarları arasında farklı tepkilere neden oldu. Bazı taraftarlar Rosier'in ayrılmasına üzülürken, bazıları ise Şenol Güneş'in kararına destek verdi.

Özetle, Valentin Rosier'in Beşiktaş'tan ayrılma süreci, Şenol Güneş ile yaşadığı gerginlik ve 'Sen adam değilsin!' şeklindeki tartışmasıyla şekillendi. Bu olay, Rosier'in ayrılık kararında önemli bir rol oynadı.

2003 Miss Turkey Güzeli Şenay Akay (Kuyucuoglu), İzmir'deki evinde çıkan yangında yaralandı. Yangın, Akay'ın evinde henüz belirlenemeyen bir nedenle çıktı. Olay yerine çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi.

İtfaiye ekipleri, yangına hızla müdahale ederek söndürme çalışmalarına başladı. Yangın sırasında evde bulunan Şenay Akay, hafif şekilde yaralandı. Akay'a ilk müdahale olay yerinde yapıldıktan sonra hastaneye kaldırıldı.

Yangının çıkış nedeni henüz belirlenemezken, itfaiye ekipleri olayla ilgili soruşturma başlattı. Yangın, Akay'ın evinde maddi hasara yol açtı. Şenay Akay'ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi.

Olayla ilgili detaylı inceleme sürüyor.

Garanti BBVA mobil uygulamasında 2 Mayıs 2024 tarihinde erişim sorunları yaşandığı bildirildi. Kullanıcılar, mobil uygulamaya giriş yaparken sorunlarla karşılaştıklarını sosyal medya platformları üzerinden dile getirdiler.

Kullanıcıların bildirimlerine göre, uygulamaya giriş yapmaya çalışanlar başarısız oldu ve 'beklenmedik bir hata oluştu' uyarısıyla karşılaştılar. Bu durum, bankacılık işlemlerini mobil uygulama üzerinden gerçekleştirmek isteyen müşteriler arasında endişeye yol açtı.

Konuyla ilgili olarak Garanti BBVA tarafından henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, sosyal medyada birçok kullanıcı sorunun neden kaynaklandığı ve ne zaman çözüleceği konusunda bilgi almak için bankanın müşteri hizmetlerine ulaşmaya çalışıyor.

Erişim sorununun teknik bir aksaklıktan mı kaynaklandığı, yoksa siber bir saldırı sonucu mu meydana geldiği henüz bilinmiyor. Bankanın yetkililerinin en kısa sürede konuyla ilgili bir açıklama yapması ve sorunun çözümü için gerekli adımları atması bekleniyor. Kullanıcılar, işlemlerini gerçekleştirebilmek için alternatif kanalları (internet bankacılığı, şubeler vb.) kullanmaya yönlendiriliyor.

Bu tür erişim sorunları, özellikle mobil bankacılık uygulamalarına bağımlı olan kullanıcılar için büyük bir problem teşkil ediyor. Sorunun kısa sürede giderilmesi, müşteri memnuniyeti açısından büyük önem taşıyor.

Milli Çözüm Süreci tartışmaları devam ederken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içerisinde Dersim konusunun yeniden gündeme getirilmesi dikkat çekiyor. Haber, CHP'nin bu konuyu özellikle Sırrı Süreyya Önder'in yokluğunda gündeme getirmesini bir provokasyon olarak değerlendiriyor.

Haberde, CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın'ın Dersim konusundaki açıklamalarına yer veriliyor. Günaydın'ın, Dersim olaylarını bir travma olarak nitelendirdiği ve devletin özür dilemesi gerektiği yönündeki ifadeleri aktarılıyor.

Ayrıca, Sırrı Süreyya Önder'in bu konudaki hassasiyetine değiniliyor ve onun yokluğunda bu tür açıklamaların yapılmasının manidar olduğu vurgulanıyor. Haberde, bu durumun Milli Çözüm Sürecini sabote etmeye yönelik bir girişim olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

Haberde yer alan diğer önemli noktalar şunlardır:

• CHP'nin Dersim konusunu sürekli olarak gündemde tutma çabası.
• Dersim olaylarının Türkiye'nin yakın tarihinde önemli bir yer tuttuğu.
• Bu tür tartışmaların, toplumsal ayrışmayı derinleştirebileceği endişesi.

Sonuç olarak haber, CHP'nin Dersim konusunu gündeme getirmesini ve bu zamanlamayı eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Milli Çözüm Süreci'nin hassasiyeti göz önünde bulundurularak, bu tür açıklamaların süreci olumsuz etkileyebileceği ifade ediliyor.