İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun ile yaptığı telefon görüşmesinde, Gazze'deki durumla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Reisi, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurması halinde, İran'ın da bölgesel gerginliği azaltmaya hazır olduğunu belirtti.

Reisi, görüşmede şunları söyledi: 'Eğer İsrail'in zulmü ve saldırıları durursa, diğerleri de durduracaktır. Bu, herkes için bir umut olabilir.' İran'ın bu açıklaması, bölgedeki gerginliğin azaltılması adına atılan ilk somut adım olarak değerlendiriliyor.

İran Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Reisi ve Tebbun, İslam ülkelerinin Filistin halkına desteklerini artırması gerektiği konusunda hemfikir kaldı. Ayrıca, uluslararası toplumun İsrail'e karşı daha etkin bir tutum sergilemesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusuna da değinildi. Reisi, Cezayir ile İran arasındaki işbirliğinin, bölgesel istikrar ve kalkınma için önemli olduğunu ifade etti.

İran'ın bu açıklaması, İsrail-Filistin çatışmasının çözümü için diplomatik bir fırsat sunuyor. Ancak, İsrail'in bu çağrıya nasıl yanıt vereceği henüz belirsiz. Bölgedeki diğer aktörlerin de sürece dahil olmasıyla, kalıcı bir barışın sağlanması mümkün olabilir.

Özetle, İran'ın açıklaması şu mesajları içeriyor:

• İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları durdurulmalı.
• İran, bölgesel gerginliği azaltmaya hazır.
• İslam ülkeleri Filistin'e daha fazla destek vermeli.
• Uluslararası toplum İsrail'e karşı daha etkin olmalı.

Bu gelişmeler, bölgedeki barış umutlarını yeniden yeşertirken, önümüzdeki günlerde atılacak adımlar büyük önem taşıyor.

Fenerbahçe'de teknik direktör arayışları sürerken, sürpriz bir iddia ortaya atıldı. Sarı-lacivertli kulübün, dünyaca ünlü bir teknik adamla ilgilendiği belirtildi.

İddiaya göre Fenerbahçe, dünyaca ünlü teknik direktör Jose Mourinho'ya çılgın bir teklif yaptı. Mourinho'nun Roma ile sözleşmesi devam etmesine rağmen, Fenerbahçe'nin Portekizli teknik adamı ikna etmeye çalıştığı öne sürüldü.

Fenerbahçe yönetiminin, Mourinho'ya yıllık 15 milyon Euro'dan 2+1 yıllık bir sözleşme teklif ettiği iddia edildi. Ayrıca, Mourinho'nun istediği oyuncuların transfer edilmesi konusunda da söz verildiği belirtildi.

Jose Mourinho'nun Fenerbahçe'nin teklifine henüz yanıt vermediği, ancak menajerinin sarı-lacivertli kulüple temas halinde olduğu öğrenildi.

Fenerbahçe'nin bu hamlesi, spor dünyasında büyük yankı uyandırdı. Sarı-lacivertli taraftarlar, Mourinho'nun takımın başına geçme ihtimaliyle heyecanlandı.

Ancak, Mourinho'nun yüksek maliyeti ve Roma ile olan sözleşmesi, transferin önündeki en büyük engeller olarak görülüyor.

Fenerbahçe yönetiminin, Mourinho transferi için tüm şartları zorlayacağı ve önümüzdeki günlerde resmi girişimlere başlayacağı öğrenildi.

Transferin gerçekleşmesi halinde, Jose Mourinho Fenerbahçe tarihinin en pahalı teknik direktörü olacak.

Fenerbahçe'nin teknik direktör arayışlarında başka isimler de gündemde bulunuyor. Ancak, Mourinho hamlesi, sarı-lacivertli kulübün ne kadar iddialı olduğunu gösteriyor.

Fenerbahçe'nin önümüzdeki günlerde teknik direktör konusunda resmi bir açıklama yapması bekleniyor.

Milyonlarca asgari ücretli çalışan, Temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapılıp yapılmayacağına dair beklenti içinde. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun 2024 yılı için belirlediği net 17.002 TL'lik asgari ücretin ardından, artan enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle ara zam talepleri yükseliyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda, asgari ücrete ara zam konusunun gündemlerinde olmadığını belirtmişti. Işıkhan, Temmuz ayında asgari ücretin yeniden değerlendirilmeye alınmayacağını ve enflasyonla mücadeleye odaklanılacağını vurgulamıştı. Ancak, ekonomik koşullardaki değişimler ve işçi sendikalarının baskısı, hükümetin bu konudaki tutumunu değiştirebilir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon verileri, asgari ücretlilerin alım gücündeki düşüşü gözler önüne seriyor. Bu durum, işçi sendikalarının ve muhalefet partilerinin ara zam taleplerini daha da güçlendiriyor. Özellikle TÜRK-İŞ gibi büyük işçi sendikaları, asgari ücretin güncellenmesi gerektiğini savunuyor.

Önümüzdeki günlerde hükümetin ve ilgili bakanlıkların yapacağı açıklamalar, asgari ücrete ara zam yapılıp yapılmayacağı konusundaki belirsizliği giderecek. Milyonlarca asgari ücretli çalışan, bu kararın ekonomik durumları üzerindeki etkilerini yakından takip ediyor.

Asgari ücrete ara zam yapılması durumunda, işverenlerin maliyetleri de artacak. Bu durum, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) üzerinde baskı oluşturabilir. Hükümetin, ara zam kararı alması halinde, işverenlere yönelik destekleyici önlemler alması bekleniyor.

Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki, Sözcü TV'de yayımlanan bir programda cumhurbaşkanlığı seçimi anket sonuçlarını değerlendirdi. Selçuki'nin aktardığına göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ankette yer alan 'Yerine bir başkası olsa' senaryosunda, isimsiz rakiplerine karşı dahi oy kaybediyor.

Anket sonuçlarına göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına herhangi bir ismin çıkarılmadığı ve seçmenlere 'Erdoğan'a mı oy verirsiniz, yerine bir başkasına mı?' sorusu yöneltildiği durumda, Erdoğan'ın oy oranı %40'ın altında kalıyor. Bu durum, Erdoğan'ın potansiyel rakiplerinin kimliklerinin henüz netleşmediği bir ortamda dahi seçmen nezdinde bir değişim arzusunun olduğunu gösteriyor.

Can Selçuki, bu sonucun özellikle iktidar partisi tarafından dikkatle incelenmesi gerektiğine işaret etti. İktidarın, seçmenlerin değişim isteğini göz ardı etmemesi ve bu yönde adımlar atması gerektiğini vurguladı. Ankette, kararsız seçmen oranının yüksekliği de dikkat çekiyor. Bu durum, seçimin sonucunu büyük ölçüde etkileyebilecek bir faktör olarak değerlendiriliyor.

Anket sonuçları, Cumhur İttifakı'nın oy oranlarında da düşüş olduğunu gösteriyor. Millet İttifakı'nın ise, özellikle son dönemde yaptığı çalışmalarla oy oranını artırdığı belirtiliyor. Ancak, kararsız seçmenlerin dağılımı, her iki ittifakın da gelecekteki stratejileri açısından kritik önem taşıyor.

Sonuç olarak, anket Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ın isimsiz rakiplerine karşı dahi oy kaybettiğini, seçmen nezdinde bir değişim arzusunun olduğunu ve kararsız seçmen oranının yüksekliğini ortaya koyuyor. Bu faktörlerin, seçim sonuçları üzerinde belirleyici bir etkisi olabileceği değerlendiriliyor.

Türkiye’de yardımseverlik kavramı, bireylerin ve kurumların ihtiyaç sahiplerine destek olma çabalarını kapsıyor. Geleneksel olarak elden yapılan yardımlar, günümüzde dijitalleşmeyle birlikte online platformlara taşınıyor. Ancak, güvenilir kurumlar aracılığıyla bağış yapmanın önemi vurgulanıyor.

Araştırmalar, Türkiye'de bireylerin düzenli olarak yardım yapma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Özellikle deprem, sel gibi doğal afetler sonrasında yardımseverlik duygusu artıyor ve insanlar ellerinden geleni yapmaya çalışıyor. Ancak, bu yardımların doğru adreslere ulaşması ve amacına hizmet etmesi büyük önem taşıyor.

Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri de şirketlerin topluma katkı sağlama yöntemlerinden biri haline geldi. Şirketler, eğitim, sağlık, çevre gibi farklı alanlarda projeler geliştirerek hem topluma fayda sağlıyor hem de marka değerlerini artırıyor.

Bağış yaparken dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar bulunuyor. Öncelikle, bağış yapılacak kurumun güvenilirliği araştırılmalı ve şeffaf bir şekilde faaliyet gösterdiğinden emin olunmalı. Ayrıca, bağışın hangi amaçla kullanılacağı ve ne gibi sonuçlar doğuracağı hakkında bilgi edinmek de önemli. Dijitalleşmeyle birlikte artan online bağış platformları, bu süreci kolaylaştırırken, güvenlik risklerini de beraberinde getirebiliyor. Bu nedenle, güvenilir platformlar tercih edilmeli ve kişisel bilgilerin korunmasına özen gösterilmeli.

Sonuç olarak, yardımseverlik hem veren hem de alan için değerli bir eylem. Ancak, bu eylemin doğru ve etkili bir şekilde gerçekleşmesi için bilinçli olmak ve doğru adımları atmak gerekiyor.

Psikolog Ayşen Kurt, psikolojik şiddetin mağdurları tarafından nasıl sevgi göstergesi gibi algılanabildiğini ve bu durumun altında yatan nedenleri detaylı bir şekilde açıklıyor. Kurt, özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmaların ve aile içi ilişkilerin bu algıyı nasıl şekillendirdiğine dikkat çekiyor.

Psikolojik şiddetin tanımı ve belirtileri: Psikolojik şiddet, fiziksel bir temas olmaksızın, sözlü veya davranışsal yollarla uygulanan bir tür istismardır. Küçümseme, aşağılama, sürekli eleştirme, tehdit etme, manipüle etme, izole etme ve duygusal olarak yok sayma gibi davranışlar psikolojik şiddetin belirtileri arasında yer alır. Bu tür davranışlar, mağdurun öz saygısını zedeler, kendine olan güvenini azaltır ve psikolojik sorunlara yol açabilir.

Sevgi göstergesi yanılgısı: Psikolojik şiddete maruz kalan bireyler, özellikle çocukluk döneminde bu tür davranışlara maruz kalmışlarsa, bu durumu normalleştirebilir ve hatta sevgi göstergesi olarak algılayabilirler. Örneğin, sürekli eleştirilen bir çocuk, eleştirilmeyi ilgi ve sevgi olarak yorumlayabilir. Bu durum, yetişkinlik döneminde de benzer ilişkiler kurmalarına ve psikolojik şiddeti normalleştirmelerine neden olabilir.

Çocukluk travmalarının etkisi: Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, bireyin duygusal gelişimini olumsuz etkiler ve psikolojik şiddete karşı daha savunmasız hale getirir. Aile içinde sürekli tartışma, şiddet veya ihmal gibi durumlar yaşayan çocuklar, sağlıklı bir ilişki modelinden yoksun kalır ve bu tür davranışları normalleştirebilirler. Bu durum, yetişkinlik döneminde de benzer ilişki dinamiklerini tekrar etmelerine yol açabilir.

İlişkilerde psikolojik şiddet: Romantik ilişkilerde psikolojik şiddet, partnerlerden birinin diğerini kontrol etme, manipüle etme veya aşağılama yoluyla kendini güçlü hissetmeye çalışması şeklinde ortaya çıkabilir. Bu tür ilişkilerde, mağdur sürekli olarak suçlanır, eleştirilir ve değersizleştirilir. Zamanla, mağdurun öz saygısı azalır, kendine olan güveni sarsılır ve depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlar yaşayabilir.

Psikolojik şiddetten kurtulma yolları: Psikolojik şiddetten kurtulmak için öncelikle bu durumun farkına varmak ve bir uzmandan yardım almak önemlidir. Terapi, bireyin öz saygısını yeniden kazanmasına, sağlıklı sınırlar koymasına ve psikolojik şiddeti tanımasına yardımcı olabilir. Ayrıca, destek gruplarına katılmak ve benzer deneyimleri yaşayan diğer insanlarla iletişim kurmak da iyileşme sürecini destekleyebilir.

Şarkıcı ve söz yazarı Nilipek., yeni albümü 'Döngü' ile müzikseverlerle buluştu. Albüm, sanatçının içsel yolculuğunu ve müzikal evrimini yansıtıyor. Nilipek., verdiği röportajda, müzik kariyerinin başlarında yaşadığı zorlukları ve bu süreçte annesinden gördüğü desteği samimiyetle paylaştı.

Nilipek., şarkılarını ilk başlarda sadece annesinin dinlediğini, bu durumun kendisini uzun süre motive ettiğini belirtti. Annesinin sürekli desteği ve inancının, müzik yapmaya devam etmesinde büyük rol oynadığını vurguladı. Sanatçı, zamanla dinleyici kitlesinin genişlediğini ve müziğinin daha fazla insana ulaştığını ifade etti.

Yeni albümü 'Döngü' hakkında konuşan Nilipek., albümün isminin, hayatın ve müziğin döngüsel doğasını temsil ettiğini söyledi. Albümdeki şarkıların, kişisel deneyimlerinden ve gözlemlerinden esinlenerek yazıldığını belirtti. Nilipek., dinleyicilerin albümde kendilerinden bir şeyler bulabileceğini umduğunu dile getirdi.

Müzik kariyerinde geldiği noktadan memnun olduğunu belirten Nilipek., gelecekte de yeni projelerle dinleyicilerinin karşısına çıkmaya devam edeceğini söyledi. Sanatçı, müzik yapmanın kendisi için bir tutku olduğunu ve bu tutkusunu dinleyicileriyle paylaşmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti.

Nilipek., röportajında ayrıca, genç müzisyenlere de tavsiyelerde bulundu. Kendi yollarını bulmaları, özgün olmaları ve asla pes etmemeleri gerektiğini vurguladı. Sanatçı, müzik dünyasında başarılı olmanın sabır, azim ve çok çalışma gerektirdiğini sözlerine ekledi.

Son olarak Nilipek, müzikseverlere teşekkür ederek, onların desteği olmadan bu noktalara gelemeyeceğini ifade etti.

Oyuncu Evrim Alasya, röportajında annelik duygusunu ve hayatındaki dönüm noktalarını anlattı. Alasya, gerçek bir oğlu olmadığını ancak bir yuvada tanıştığı ve çok sevdiği bir çocuğu manevi oğlu olarak kabul ettiğini belirtti.

Alasya, annelik duygusunun tanışma anında başladığını ve o günden sonra hayatının tamamen değiştiğini ifade etti. Çocuğun hayatına girmesiyle birlikte daha sabırlı, şefkatli ve koruyucu birine dönüştüğünü söyledi.

Oyuncu, yoğun çalışma temposuna rağmen oğluyla vakit geçirmeye özen gösterdiğini ve onunla birlikte büyüdüğünü hissettiğini dile getirdi. Alasya, anneliğin kendisine kattığı en önemli şeyin koşulsuz sevgi olduğunu vurguladı.

Röportajda, Alasya'nın kariyerine de değinildi. Tiyatro kökenli olduğunu ve farklı karakterleri canlandırmaktan keyif aldığını söyledi. Ayrıca, yeni projeleri hakkında da ipuçları verdi.

Evrim Alasya, özel hayatına dair de samimi açıklamalarda bulundu. Aşk hayatıyla ilgili sorulara net cevaplar vermekten kaçınırken, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürdüğünü belirtti.

Alasya, sosyal sorumluluk projelerine de destek verdiğini ve özellikle çocukların eğitimiyle ilgili çalışmalara katılmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti.

Son olarak, geleceğe dair umutlu olduğunu ve hem kariyerinde hem de özel hayatında yeni başlangıçlar yapmak istediğini söyledi.

Babalar Günü yaklaşırken, babalarla birlikte izlenebilecek keyifli filmlerden oluşan bir seçki sunuluyor. Bu filmler, farklı türlerde ve farklı zevklere hitap edecek şekilde derlendi. İşte o filmler:

• 'Canım Babam' (Aftersun): Charlotte Wells'in yönettiği bu filmde, Sophie babasıyla Türkiye'de bir tatil köyünde geçirdiği anıları hatırlar. Baba-kız ilişkisini derinlemesine inceleyen bu yapım, hüzünlü ve dokunaklı bir atmosfere sahip.
• 'Benim Babam' (The Father): Florian Zeller'in yönettiği bu film, demans hastalığıyla mücadele eden bir babanın hikayesini anlatıyor. Anthony Hopkins'in performansıyla öne çıkan film, baba-kız ilişkisini ve yaşlılıkla birlikte gelen zorlukları ele alıyor.
• 'Baba' (The Godfather): Francis Ford Coppola'nın klasikleşmiş yapıtı, bir mafya ailesinin hikayesini anlatıyor. Marlon Brando ve Al Pacino'nun başrollerini paylaştığı bu film, sinema tarihinin en önemli yapımlarından biri olarak kabul ediliyor.
• 'Indiana Jones: Kamçılı Adam' (Indiana Jones and the Last Crusade): Steven Spielberg'in yönettiği bu maceraperest filmde, Indiana Jones babasıyla birlikte Kutsal Kase'yi aramaya koyulur. Harrison Ford ve Sean Connery'nin uyumuyla dikkat çeken film, aksiyon ve komedi unsurlarını bir araya getiriyor.
• 'Akşamdan Kalma' (The Hangover): Todd Phillips'in yönettiği bu komedi filminde, bir grup arkadaş bekarlığa veda partisi için Las Vegas'a gider ve ertesi sabah damat ortadan kaybolur. Arkadaşları, damadı bulmak için bir dizi maceraya atılır.
• 'Kramer Kramer'e Karşı' (Kramer vs Kramer): Robert Benton'ın yönettiği bu dram filminde, bir boşanma davası sırasında bir babanın oğluyla kurduğu ilişki anlatılıyor. Dustin Hoffman ve Meryl Streep'in performanslarıyla öne çıkan film, aile ilişkileri ve boşanmanın çocuklar üzerindeki etkileri üzerine düşündürüyor.
• 'Hayat Güzeldir' (La Vita è Bella): Roberto Benigni'nin yönettiği bu filmde, bir baba oğlunu Nazi toplama kampında hayatta tutmak için ona oyun oynadığına dair bir yalan söyler. Duygusal ve dokunaklı bir hikayeye sahip olan film, savaşın acımasızlığını ve babalık sevgisini anlatıyor.