18 Mayıs Uluslararası Müzeler Günü, müzelerin önemini vurgulamak ve kültürel mirası koruma bilincini artırmak amacıyla kutlanıyor. Bu özel günde, Türkiye'nin dört bir yanında bulunan, ancak popüler rotaların dışında kalan, keşfedilmeyi bekleyen müzeler öne çıkıyor.

İşte Türkiye’nin gözden uzak bazı müzeleri:

• Çorum Müzesi: Hitit medeniyetine ait önemli eserlere ev sahipliği yapıyor. Özellikle Hitit İmparatorluğu'nun başkenti Hattuşaş'tan getirilen eserler dikkat çekiyor.
• Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi: Göbeklitepe ve çevresindeki kazılardan elde edilen buluntularla Neolitik döneme ışık tutuyor. Müzede, dünyanın en eski heykelleri ve tapınak kalıntıları sergileniyor.
• Gaziantep Arkeoloji Müzesi: Zeugma antik kentinden çıkarılan mozaikler ve diğer arkeolojik eserlerle bölgenin tarihini gözler önüne seriyor.
• Hatay Arkeoloji Müzesi: Roma dönemine ait zengin mozaik koleksiyonuyla tanınıyor. Müzede ayrıca, farklı medeniyetlere ait heykeller, lahitler ve diğer tarihi eserler de bulunuyor.
• Denizli Arkeoloji Müzesi: Hierapolis antik kentinden çıkarılan eserlerle antik dönemin yaşamını yansıtıyor. Müzede, heykeller, lahitler, seramikler ve diğer günlük kullanım eşyaları sergileniyor.

Bu müzeler, Türkiye'nin zengin kültürel mirasını keşfetmek isteyenler için önemli duraklar sunuyor. Uluslararası Müzeler Günü, bu türden gözden uzak kalmış kültürel hazinelerin keşfedilmesi için bir fırsat sunuyor.

Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk'in vefatı, Türk diplomasi camiasında derin bir üzüntü yarattı. Büyükelçi Tugay Özülker, Sanberk'in vefatı üzerine kaleme aldığı yazıda, onun müzakere yeteneğine ve uluslararası ilişkilerdeki başarısına dikkat çekti. Özülker, Sanberk'in özellikle Kıbrıs müzakerelerindeki rolünü vurgulayarak, onun karmaşık sorunlara çözüm bulma konusundaki ustalığına işaret etti.

Özülker, kendi diplomatik kariyerinden örnekler vererek müzakere sanatının inceliklerini anlattı. Müzakerelerde ön hazırlığın önemine değinen Özülker, tarafların pozisyonlarını, çıkarlarını ve olası tavizlerini önceden analiz etmenin kritik olduğunu belirtti. Ayrıca, müzakere sürecinde sabırlı olmanın, esnek davranmanın ve karşı tarafı anlamaya çalışmanın önemine vurgu yaptı.

Özülker, müzakerelerde “kazan-kazan” ilkesinin benimsenmesinin uzun vadeli ve sürdürülebilir çözümler için elzem olduğunu ifade etti. Tek taraflı dayatmaların veya baskıcı yaklaşımların genellikle başarısızlıkla sonuçlandığını, bunun yerine karşılıklı anlayış ve uzlaşı arayışının daha yapıcı sonuçlar doğurduğunu söyledi.

Müzakere sürecinde iletişim becerilerinin de büyük önem taşıdığını belirten Özülker, açık ve net bir dil kullanmanın, yanlış anlaşılmaları önlemenin ve güven ortamı oluşturmanın kritik olduğunu vurguladı. Ayrıca, beden dilinin ve sözlü olmayan iletişimin de müzakere sürecindeki etkisine dikkat çekti. Özülker, diplomatların müzakere masasında sadece kendi ülkelerini değil, aynı zamanda küresel barışı ve istikrarı da temsil ettiklerini hatırlatarak, sorumluluk bilinciyle hareket etmenin önemini vurguladı.

Son olarak Özülker, genç diplomatlara müzakere sanatını öğrenmeleri ve geliştirmeleri için sürekli çaba göstermelerini tavsiye etti. Diplomasi mesleğinin sadece bir kariyer değil, aynı zamanda bir hizmet olduğunu belirten Özülker, Türkiye'nin uluslararası arenadaki çıkarlarını en iyi şekilde savunmak için donanımlı ve yetenekli diplomatlara ihtiyaç duyulduğunu sözlerine ekledi.

İstanbul'da yaşayan M.Y. isimli vatandaş, internette gördüğü bir medyumun reklamına tıklayarak iletişime geçti. Medyum, M.Y.'nin sorunlarını çözebileceğini ve ona yardımcı olabileceğini söyledi. M.Y., medyumun sözlerine inanarak, önce 1.300 TL para gönderdi. Medyum, bu paranın yetersiz olduğunu ve daha fazla para göndermesi gerektiğini söyledi. M.Y., medyumun ısrarı üzerine toplamda 15 bin TL daha gönderdi.

Medyum, M.Y.'ye altın tozu satın alması gerektiğini ve bu altın tozunu kullanarak sorunlarından kurtulabileceğini söyledi. M.Y., medyumun sözlerine inanarak, 40 bin TL değerinde altın tozu satın aldı. Medyum, M.Y.'ye altın tozunu nasıl kullanacağını tarif etti. M.Y., medyumun tarifine göre altın tozunu kullandı ancak herhangi bir sonuç alamadı.

M.Y., medyumun kendisini dolandırdığını anlayınca polise başvurdu. Polis, medyum hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma sonucunda, medyumun daha önce de birçok kişiyi dolandırdığı tespit edildi. Medyum hakkında dava açıldı.

M.Y., yaşadığı dolandırıcılık olayından sonra büyük bir travma yaşadı. M.Y., insanlara güvenmekte zorlandığını ve psikolojik destek aldığını söyledi.

Dolandırıcılık Yöntemleri:

• İnternet üzerinden reklam vererek insanları tuzağa düşürmek
• Sorunları çözebileceğini ve yardımcı olabileceğini söyleyerek güven kazanmak
• Para talep etmek ve sürekli olarak daha fazla para istemek
• Altın tozu gibi işe yaramaz ürünler satmak
• İnsanların duygularını sömürmek

Uyarı: Bu tür dolandırıcılık olaylarına karşı dikkatli olunması ve tanımadığınız kişilere güvenilmemesi gerekmektedir. Şüpheli durumlarda mutlaka polise başvurulmalıdır.

Bergama Tulumu, Avrupa Birliği'nden (AB) coğrafi işaret almak için başvuru yaptı. Bergama Ticaret Odası'nın öncülüğünde yapılan bu başvuru, Bergama tulum peynirinin uluslararası alanda tanınmasını ve coğrafi işaretle korunmasını hedefliyor.

Bergama Tulumu'nun coğrafi işaret alması, ürünün kalitesini ve özgünlüğünü tescilleyerek üreticilere ve bölge ekonomisine katkı sağlayacak. Coğrafi işaret, belirli bir yöreye ait ürünlerin kalitesi, gelenekselliği ve diğer özellikleriyle o yöreyle özdeşleşmesini sağlayan bir tür fikri mülkiyet hakkıdır.

Bergama Ticaret Odası yetkilileri, bu başvurunun Bergama Tulumu'nun değerini artıracağını ve üreticilerin rekabet gücünü yükselteceğini belirtiyor. Ayrıca, coğrafi işaret sayesinde tüketicilerin de gerçek Bergama Tulumu'nu ayırt edebileceği vurgulanıyor.

AB'ye yapılan başvuru süreci, detaylı bir inceleme ve değerlendirme aşamasını içeriyor. Bu süreçte, Bergama Tulumu'nun üretim metodu, yöresel özellikleri ve diğer kriterler titizlikle incelenecek. Başvurunun kabul edilmesi halinde, Bergama Tulumu AB genelinde coğrafi işaretle koruma altına alınacak.

Coğrafi işaretin faydaları şunlardır:

• Ürünün özgünlüğünü ve kalitesini garanti eder.
• Üreticilerin gelirini artırır.
• Bölge ekonomisine katkı sağlar.
• Tüketicilerin doğru ürünü seçmesine yardımcı olur.
• Taklit ürünlerin önüne geçer.

Kadercilik kültürü, bireylerin yaşamlarındaki olaylar ve sonuçlar üzerindeki kontrol algısını azaltarak, sorumluluk almaktan kaçınmalarına neden olabiliyor. Bu durum, özellikle toplumsal sorunlar karşısında bireysel inisiyatifin azalmasına ve çözümlerin ertelenmesine yol açabiliyor. Makalede, kadercilik anlayışının psikolojik ve sosyolojik boyutları ele alınıyor.

Kaderciliğin bireyleri nasıl etkilediği incelenirken, bu inancın pasif bir tutum sergilemeye ve değişime direnç göstermeye neden olabileceği vurgulanıyor. Bireyler, karşılaştıkları zorlukları aşmak için çaba göstermek yerine, kaderlerine boyun eğerek durumu kabullenme eğilimi gösterebiliyorlar.

Makalede ayrıca, kadercilik anlayışının toplumsal etkileri de değerlendiriliyor. Toplumda yaygın olan kadercilik inancı, bireylerin sorumluluk almaktan kaçınmasına ve toplumsal sorunlara çözüm üretme konusunda isteksiz davranmasına neden olabiliyor. Bu durum, toplumun genelinde bir atalet ve gelişme eksikliği yaratabiliyor.

Kadercilik inancının olumsuz etkilerini azaltmak için, bireylerin kendi potansiyellerinin farkına varmaları ve yaşamlarındaki olaylar üzerinde etkili olabilecekleri konusunda bilinçlenmeleri gerekiyor. Eğitim ve farkındalık çalışmalarıyla, bireylerin sorumluluk alma ve aktif bir rol üstlenme becerileri geliştirilebilir. Bu sayede, toplumun genelinde daha dinamik ve katılımcı bir yapı oluşturulabilir.

Sonuç olarak, kadercilik kültürünün bireysel ve toplumsal sorumlulukları azaltıcı etkileri olduğu ve bu durumun aşılması için bireysel farkındalığın ve toplumsal bilincin artırılması gerektiği belirtiliyor.

Arap Birliği'nin 33. zirvesi, Irak'ın başkenti Bağdat'ta başladı. Zirvenin açılış konuşmasını Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani yaptı.

Sudani konuşmasında, Filistin davasının Arap dünyasının önceliği olduğunu vurguladı ve Gazze'deki durumun ele alınması gerektiğini belirtti. Zirvenin ana gündem maddesini Gazze'deki gelişmeler ve Filistin meselesi oluşturuyor.

Zirvede, Gazze'deki insani krizin çözümü, ateşkesin sağlanması ve Filistin devletinin kurulması gibi konuların görüşülmesi bekleniyor. Ayrıca, bölgedeki diğer siyasi ve ekonomik gelişmelerin de ele alınacağı belirtiliyor.

Arap Birliği zirvesi, bölgedeki istikrarın sağlanması ve Arap ülkeleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi açısından önem taşıyor. Zirveye, Arap Birliği üyesi ülkelerin liderleri ve üst düzey temsilcileri katılıyor.

Zirvede ele alınacak diğer konular arasında;

• Sudan'daki iç savaş,
• Libya'daki siyasi kriz,
• Yemen'deki çatışmalar

Arap Birliği, 1945 yılında kurulan ve 22 Arap ülkesini bir araya getiren bir bölgesel örgüttür. Örgütün amacı, Arap ülkeleri arasındaki işbirliğini güçlendirmek, ekonomik ve sosyal kalkınmayı desteklemek ve bölgesel sorunlara çözüm bulmaktır.

Microsoft, İsrail ordusuna teknoloji sağladığını resmen kabul etti. Bu açıklama, şirketin askeri operasyonlardaki potansiyel rolü ve etik sorumlulukları hakkında çeşitli tartışmaları beraberinde getirdi. Microsoft’un bu kabulü, özellikle teknoloji şirketlerinin çatışma bölgelerindeki faaliyetleri ve bu faaliyetlerin insani etkileri üzerine yoğunlaşan eleştirilere neden oldu.

Şirketin İsrail ordusuna sağladığı teknolojinin tam kapsamı ve niteliği hakkında detaylı bilgi verilmezken, bu durum, sivil toplum kuruluşları ve insan hakları örgütleri tarafından yakından takip ediliyor. Microsoft’un bu konudaki şeffaflığı artırması ve sağladığı teknolojinin kullanım alanları hakkında daha fazla bilgi vermesi bekleniyor.

Bu durum, teknoloji şirketlerinin sadece ticari çıkarlarını değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluklarını da göz önünde bulundurması gerektiği gerçeğini bir kez daha gündeme getirdi. Microsoft'un bu kabulü, diğer teknoloji şirketlerinin de benzer konularda daha dikkatli ve şeffaf olmalarına yol açabilir.

Olayın ardından Microsoft'tan henüz resmi bir açıklama gelmedi. Ancak, konunun hassasiyeti nedeniyle yakın zamanda bir açıklama yapılması bekleniyor.

• Microsoft'un İsrail ordusuna teknoloji sağladığı kabulü tartışma yarattı.
• Sivil toplum kuruluşları ve insan hakları örgütleri konuyu yakından takip ediyor.
• Teknoloji şirketlerinin toplumsal sorumlulukları bir kez daha gündeme geldi.

Yapılan araştırmalar erkeklerin kadınlardan daha çabuk aşık olduğunu ortaya koyuyor. Aşkın karmaşık doğası ve altında yatan bilimsel nedenler uzun zamandır merak konusu olmuştur. Bu konuda yapılan son araştırmalar, erkeklerin kadınlara kıyasla daha hızlı aşık olma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Bu durumun ardında yatan potansiyel nedenler, hem biyolojik hem de psikolojik faktörlerle açıklanabilir.

Erkeklerin Daha Hızlı Aşık Olmasının Nedenleri:

• Evrimsel Psikoloji: Evrimsel psikolojiye göre, erkekler üreme potansiyelini değerlendirmek için daha hızlı bir şekilde bağlanma eğiliminde olabilirler. Bu, türün devamlılığı için içgüdüsel bir davranış olabilir.
• Duygusal Savunmasızlık: Bazı araştırmalar, erkeklerin duygusal olarak daha savunmasız olabileceğini ve bu nedenle bir ilişkiye daha hızlı bağlanabileceklerini öne sürüyor. Duygusal ifade eksikliği, erken aşamada yoğun duygusal tepkilere yol açabilir.
• Toplumsal Beklentiler: Toplumsal cinsiyet rolleri, erkeklerin aşkı daha aktif bir şekilde aramasına ve ifade etmesine neden olabilir. Kadınlar ise genellikle daha temkinli ve seçici davranmaya teşvik edilir.

Araştırmaların Bulguları:

Çeşitli araştırmalar, erkeklerin ilk görüşte aşka inanma olasılığının daha yüksek olduğunu ve ilişkilerde daha hızlı bir şekilde duygusal yatırım yaptıklarını göstermiştir. Bu bulgular, aşkın sadece romantik bir duygu olmadığını, aynı zamanda biyolojik ve sosyal faktörlerin karmaşık bir etkileşimi olduğunu destekliyor.

Sonuç:

Erkeklerin kadınlardan daha hızlı aşık olduğu fikri, aşkın karmaşık ve çok yönlü doğasını anlamamıza yardımcı oluyor. Bu durum, ilişkilerdeki dinamikleri ve beklentileri de etkileyebilir. Aşkın bilimsel temellerini anlamak, daha sağlıklı ve tatmin edici ilişkiler kurmamıza yardımcı olabilir.

İstanbul Kartal'da 2024 yılında meydana gelen ve bir kişinin yaşamını yitirdiği Grand Kartal Otel yangınına ilişkin soruşturma tamamlandı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 32 şüpheli hakkında "taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası talep edildi.

İddianamede, yangının otelin 7. katındaki mutfakta bulunan elektrik tesisatındaki kısa devreden kaynaklandığı belirtildi. Yangın sırasında otelde bulunanların tahliyesi sırasında yaşanan aksaklıklar ve güvenlik önlemlerindeki yetersizlikler de iddianamede yer aldı.

Soruşturma kapsamında, otel yöneticileri, çalışanları ve yangın güvenliği uzmanları olmak üzere toplam 32 kişi şüpheli olarak yer alıyor. İddianamede, şüphelilerin yangın güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadıkları, yangın esnasında yeterli tahliye prosedürlerini uygulamadıkları ve bu nedenle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden oldukları iddia ediliyor.

İddianamede dikkat çeken bazı noktalar:

• Yangının elektrik tesisatındaki kısa devreden kaynaklandığı
• Otelde yangın güvenliği konusunda eksiklikler olduğu
• Tahliye sırasında koordinasyon eksikliği yaşandığı
• Şüphelilerin gerekli özeni göstermediği

Davanın önümüzdeki aylarda Anadolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi bekleniyor.