Mehmet Ali Güller'in yazısında, Yavuz İdris'in açıklamaları üzerinden Erdoğan-Öcalan ilişkisi tartışılıyor. Yavuz İdris'in, “Erdoğan’ın Öcalan’la görüştüğü” iddiası ve bu konudaki farklı yorumlar değerlendiriliyor. Yazar, Yavuz İdris'in bu iddiasının siyasi arenada nasıl yankı bulduğunu ve hangi tartışmaları tetiklediğini analiz ediyor.

Yazıda, Yavuz İdris’in açıklamalarının zamanlaması ve içeriği de irdeleniyor. Bu türden iddiaların, özellikle seçim dönemlerinde siyasi dengeleri nasıl etkileyebileceği üzerinde duruluyor. Ayrıca, Erdoğan-Öcalan ilişkisi iddialarının geçmişteki örnekleri ve bu iddiaların kamuoyundaki algısı da değerlendiriliyor.

Güller, Yavuz İdris'in açıklamalarının, muhalefet partileri ve iktidar kanadı arasındaki tartışmaları alevlendirdiğini belirtiyor. Bu iddiaların, Kürt seçmen üzerindeki potansiyel etkileri ve siyasi partilerin bu konudaki stratejileri de yazıda ele alınıyor.

Yazıda şu konulara da değiniliyor:

• Erdoğan ve Öcalan arasındaki olası görüşmelerin içeriği ve amacı
• Yavuz İdris’in iddialarının güvenilirliği ve kaynakları
• Bu türden iddiaların siyasi sonuçları

Sonuç olarak, yazar, Yavuz İdris'in Erdoğan-Öcalan ilişkisi iddiasının, Türk siyasetinde önemli bir tartışma başlattığını ve bu tartışmanın önümüzdeki dönemde de devam edeceğini vurguluyor.

Prof. Dr. Ahmet Saltık'ın yazısında, Lozan Antlaşması'nın iptali için dava açılıp açılamayacağı konusu hukuki ve siyasi açılardan inceleniyor. Yazar, öncelikle Lozan Antlaşması'nın Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi niteliğinde olduğunu vurguluyor.

Saltık, Lozan'ın bir kuruluş belgesi olduğunu ve Türkiye'nin bağımsızlığını uluslararası alanda tescil ettiğini belirtiyor. Antlaşmanın bazı çevrelerce tartışmaya açılmasının, iç siyasi hesaplaşmalar ve popülist söylemler üzerinden yürütüldüğünü ifade ediyor. Lozan'ın hükümlerinin, Türkiye'nin egemenlik haklarını ve toprak bütünlüğünü güvence altına aldığını savunuyor.

Yazıda, Lozan Antlaşması'nın uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Antlaşmanın iptali için dava açılmasının, hukuken mümkün olmadığı belirtiliyor. Çünkü Lozan, imzalandığı dönemin şartları ve uluslararası konjonktürü dikkate alınarak hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Antlaşmanın değiştirilmesi veya iptali, ancak tüm tarafların mutabakatı ile mümkün olabilir.

Saltık, Lozan'ın tartışmaya açılmasının, Türkiye'nin uluslararası itibarını zedeleyebileceği uyarısında bulunuyor. Ayrıca, bu tür tartışmaların, Türkiye'nin bölgesel istikrar ve güvenlik açısından da olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ifade ediyor. Yazar, Lozan Antlaşması'nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dayanaklarından biri olduğunu ve korunması gerektiğini savunuyor.

Yazıda öne çıkan diğer noktalar şunlardır:

• Lozan Antlaşması'nın Türkiye'nin sınırlarını ve egemenlik haklarını belirlediği,
• Antlaşmanın iptali girişimlerinin hukuki dayanağının olmadığı,
• Bu tür tartışmaların siyasi manipülasyon aracı olarak kullanılabileceği,
• Türkiye'nin ulusal çıkarlarının korunması için Lozan'a sahip çıkılması gerektiği.

GülenGül Altınsay'ın köşe yazısında, sporun mevcut halinin ötesinde, daha farklı ve kapsayıcı bir şekilde nasıl ele alınabileceği tartışılıyor. Yazar, sporun sadece rekabet ve kazanma odaklı olmaktan çıkarılıp, katılımcılığı ve keyfi ön plana çıkaran yaklaşımlarla yeniden tanımlanabileceğini belirtiyor.

Yazıda, sporun popüler kültürdeki yansıması ve medyanın bu konudaki rolü eleştiriliyor. Özellikle futbolun, aşırı rekabetçi ve bazen şiddete varan tutumlarla anılması, sporun özündeki değerleri zedelediği vurgulanıyor. Bu bağlamda, alternatif spor yaklaşımlarının ve felsefelerinin geliştirilmesi gerektiği savunuluyor.

Altınsay, sporun sadece profesyonel arenada değil, toplumsal düzeyde de daha geniş kitlelere yayılması gerektiğini ifade ediyor. Okullarda ve yerel yönetimlerde sporun teşvik edilmesi, farklı spor dallarının tanıtılması ve erişilebilirliğinin artırılması gerektiği belirtiliyor. Böylece, sporun sadece belirli bir azınlığın değil, herkesin hayatının bir parçası haline gelebileceği öngörülüyor.

Yazıda ayrıca, engellilerin spora katılımının önündeki engellerin kaldırılması ve kadınların spor alanındaki varlığının güçlendirilmesi gibi konulara da değiniliyor. Sporun, toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal içerme gibi değerleri destekleyici bir araç olarak kullanılabileceği vurgulanıyor.

Sonuç olarak, Altınsay'ın yazısı, sporun sadece bir rekabet alanı olmaktan çıkarılıp, daha kapsayıcı, katılımcı ve keyif verici bir aktivite olarak yeniden tanımlanması gerektiği fikrini savunuyor. Sporun, toplumun her kesimi için erişilebilir ve anlamlı bir deneyim sunabileceği vurgulanıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), dünya solundan siyasi partileri İstanbul'da ağırlayacak. 24-25 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek olan toplantıya, farklı ülkelerden sol ve sosyal demokrat partilerin temsilcileri katılacak.

Toplantıda, küresel düzeydeki sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri ele alınacak. Ayrıca, katılımcı partiler arasındaki işbirliği imkanları da değerlendirilecek.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in ev sahipliğinde gerçekleşecek olan toplantının, sol düşüncenin dünya genelindeki etkisini artırmayı hedeflediği belirtiliyor. Toplantıda, iklim krizi, ekonomik eşitsizlikler, demokrasi ve insan hakları gibi konuların yanı sıra, bölgesel çatışmalar ve göç gibi acil sorunlara da odaklanılacak.

CHP yetkilileri, bu tür uluslararası toplantıların, Türkiye'nin dış politikadaki rolünü güçlendireceğine ve farklı siyasi görüşlere sahip partiler arasında diyalog ortamı oluşturulmasına katkı sağlayacağına inanıyor.

Toplantıya katılacak partilerin temsilcileri, İstanbul'da çeşitli temaslarda bulunacak ve sivil toplum kuruluşları ile de bir araya gelecekler.

Toplantının ana temaları şunlar olacak:

• Küresel iklim değişikliği ve çözüm önerileri
• Ekonomik eşitsizliklerin azaltılması
• Demokrasi ve insan haklarının korunması
• Bölgesel çatışmaların çözümü ve barışın tesisi
• Göç ve mülteci sorunları

İktidarın bütçe açığını kontrol altına alamaması üzerine kamuya ait malların satışa çıkarıldığı belirtiliyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın artan bütçe açığını kapatmak için çeşitli yöntemlere başvurduğu, ancak bu yöntemlerin yetersiz kaldığı ifade ediliyor. Bu kapsamda, kamuya ait araziler, binalar ve diğer varlıkların satışının hızlandırıldığı vurgulanıyor.

Satışa çıkarılan varlıklar arasında stratejik öneme sahip araziler, turistik tesisler ve devlet kurumlarına ait binalar bulunduğu belirtiliyor. Eleştirilere göre, bu satışlar kamu malının özelleştirilmesi anlamına geliyor ve gelecek nesillerin hakkı olan varlıkların elden çıkarılmasına yol açıyor. Satışların, piyasa değerinin altında yapıldığı ve bu durumun kamu zararına yol açtığı iddia ediliyor.

Hükümet yetkilileri ise satışların bütçe açığını azaltmaya yönelik geçici bir önlem olduğunu savunuyor. Elde edilen gelirlerin, kamu hizmetlerinin finansmanında kullanılacağı ve ekonomik istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacağı belirtiliyor. Ancak muhalefet partileri ve ekonomistler, bu tür satışların uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm olmadığını ve Türkiye ekonomisinin daha da kırılgan hale gelmesine neden olabileceğini ifade ediyor.

Satışların şeffaf bir şekilde yapılmadığı ve ihalelerin rekabet koşullarına uygun olmadığı yönünde de eleştiriler bulunuyor. Bazı ihalelerin belirli şirketlere özel olarak düzenlendiği ve bu durumun kamuoyunda güvensizlik yarattığı iddia ediliyor. Ayrıca, satışlardan elde edilen gelirlerin nereye harcandığı konusunda da yeterli açıklama yapılmadığı belirtiliyor.

Sonuç olarak, iktidarın bütçe açığını kapatmak amacıyla kamu mallarını satışa çıkarması, ekonomik ve siyasi tartışmalara yol açıyor. Bu durumun, Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri ve gelecekteki sonuçları yakından takip ediliyor.

Nedim Şener'in yazısında, İBB'deki yolsuzluk iddiaları ve bu iddialara yönelik tartışmalar ele alınıyor. Yazar, özellikle Ertan Yıldız'ın yolsuzluklara ilişkin itiraflarının ardından, İBB'yi savunanların durumunu değerlendiriyor.

Şener, yazısında şu noktalara değiniyor:

• Ertan Yıldız'ın İBB'deki usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarına yönelik açıklamaları.
• Bu iddiaların ardından İBB yönetiminin ve destekçilerinin sessizliğe bürünmesi.
• Yolsuzluk iddialarının kamuoyunda yarattığı yankı ve beklentiler.
• İddiaların araştırılması ve sorumluların hesap vermesi gerektiği vurgusu.

Yazar, Ertan Yıldız'ın itiraflarıyla birlikte, daha önce İBB'yi savunan kişilerin şimdi sessiz kalmasını eleştiriyor ve bu durumun, iddiaların ciddiyetini ortaya koyduğunu belirtiyor. Şener, yolsuzluk iddialarının detaylı bir şekilde soruşturulması ve sorumluların yargı önüne çıkarılması gerektiğini ifade ediyor.

Sonuç olarak, yazı, İBB'deki yolsuzluk iddialarının ciddiyetine dikkat çekerek, kamuoyunun bu konudaki beklentilerini ve sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekliliğini vurguluyor.

Birleşmiş Milletler (BM), Gazze Şeridi'ndeki insani durumu değerlendirerek acil yardım çağrısında bulundu. BM'nin yaptığı açıklamaya göre, Gazze'ye yeterli miktarda yardım ulaştırılmaması halinde yaklaşık 14 bin bebeğin çeşitli sağlık sorunları ve yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya kalabileceği belirtildi.

BM yetkilileri, Gazze'deki hastanelerin ve sağlık merkezlerinin yetersiz kaynaklar nedeniyle zor durumda olduğunu vurguladı. Özellikle doğum yapan anneler ve yeni doğmuş bebeklerin temel tıbbi malzemelere ve besinlere erişimde ciddi sıkıntılar yaşadığı ifade edildi. Bu durumun, bebek ölümlerinde artışa ve uzun vadede çocukların gelişiminde kalıcı hasarlara yol açabileceği uyarısı yapıldı.

Açıklamada, Gazze'ye yönelik insani yardımın artırılması için uluslararası topluma çağrıda bulunuldu. Özellikle ilaç, tıbbi malzeme, bebek maması ve temiz su gibi temel ihtiyaçların karşılanması gerektiği belirtildi. BM, bölgedeki insani yardım operasyonlarını desteklemek için ek kaynak talebinde bulundu.

BM yetkilileri ayrıca, Gazze'deki mevcut durumun, yıllardır süren çatışmalar ve abluka nedeniyle daha da kötüleştiğini ifade etti. Bu nedenle, sürdürülebilir çözümler bulunması ve bölgedeki insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için uzun vadeli planlar yapılması gerektiği vurgulandı.

BM'nin çağrısı, Gazze'deki insani krizin boyutlarını gözler önüne seriyor ve uluslararası toplumun acil müdahalesinin önemini vurguluyor. Gazze'ye yönelik yardımların artırılması ve bölgedeki insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması, binlerce bebeğin hayatını kurtarabilir ve gelecekteki sağlık sorunlarının önüne geçebilir.

• Gazze'de 14 bin bebek yetersiz beslenme riski altında
• Hastaneler yetersiz kaynaklarla mücadele ediyor
• Uluslararası topluma yardım çağrısı yapıldı

Yerel seçimler yaklaşırken siyaset kulisleri hareketleniyor. AK Parti, CHP ve İYİ Parti'de aday belirleme süreçleri ve olası istifalar gündemde.

AK Parti: AK Parti'de teşkilatlardan ve belediyelerden istifalar bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belediye başkan adaylarını açıklamasının ardından bazı isimlerin görevlerinden ayrılması öngörülüyor. AK Parti'nin seçim stratejisi ve aday belirleme kriterleri yakından takip ediliyor.

CHP: CHP'de ise 'değişim' tartışmaları devam ederken, yerel seçimlere yönelik aday belirleme çalışmaları sürüyor. Parti içinde bazı isimlerin büyükşehir belediye başkanlıkları için adaylıklarını koyması bekleniyor. CHP'nin seçimlerde nasıl bir performans sergileyeceği merak konusu.

İYİ Parti: İYİ Parti'de de yerel seçim hazırlıkları tüm hızıyla devam ediyor. Parti, özellikle büyükşehirlerde iddialı adaylarla seçime girmeyi hedefliyor. İYİ Parti'nin ittifak yapıp yapmayacağı ve hangi bölgelerde etkili olacağı merak ediliyor.

Siyasi partilerdeki bu hareketlenmeler, yerel seçimlerin seyrini etkileyecek gibi görünüyor. Adayların belirlenmesi ve partilerin seçim stratejileri önümüzdeki günlerde daha da netleşecek.

Limonlu smoothie, sıcak havalarda ferahlamak için ideal bir içecektir. Evde kolayca hazırlanabilen bu tarif, hem lezzetli hem de sağlıklıdır. İşte limonlu smoothie tarifi:

Malzemeler:

• 1 adet limonun suyu
• 1 su bardağı süt (veya yoğurt)
• 1/2 su bardağı buz
• 2 yemek kaşığı bal (veya agave şurubu)
• İsteğe bağlı: Birkaç yaprak nane

Hazırlanışı:

1. Limonun suyunu sıkın.
2. Bütün malzemeleri (limon suyu, süt/yoğurt, buz, bal/agave şurubu ve isteğe bağlı nane) blender'a koyun.
3. Pürüzsüz bir kıvam elde edene kadar blender'ı çalıştırın.
4. Smoothie'yi bardağa dökün ve hemen servis yapın.

İpuçları:

• Smoothie'nizi daha kıvamlı hale getirmek için dondurulmuş meyveler kullanabilirsiniz.
• Bal yerine farklı tatlandırıcılar (örneğin, stevia) kullanabilirsiniz.
• Smoothie'nize farklı meyveler (örneğin, muz, çilek) ekleyerek farklı lezzetler elde edebilirsiniz.
• Servis yaparken üzerine limon dilimi veya nane yaprağı ekleyebilirsiniz.

Afiyet olsun!