Peru'dan çalınan ve İsviçre'de ele geçirilen, Mochica kültürüne ait yaklaşık 1500 yıllık tarihi altın kolye, Türkiye'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın girişimleriyle ait olduğu topraklara iade edildi. Kolye, İsviçre'deki bir müzayedede ortaya çıkmış ve Peru hükümetinin talebi üzerine Türkiye'nin devreye girmesiyle geri alınmıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın konuya ilişkin yaptığı açıklamada, eserin iadesi sürecinin titizlikle yürütüldüğü belirtildi. Peru Kültür Bakanı Leslie Urteaga, Türkiye'ye teşekkürlerini ileterek, "Bu iade, kültürel mirasın korunması ve kaçakçılığın önlenmesi konusundaki uluslararası işbirliğinin önemini vurguluyor" dedi. Kolye, Mochica kültürünün önemli bir parçası olarak kabul ediliyor ve Peru'nun kültürel kimliğinin sembollerinden biri olarak görülüyor.

Mochica kültürü, M.S. 100 ile 800 yılları arasında Peru'nun kuzey kıyısında gelişmiş bir uygarlıktır. Seramik, metal işleme ve sulama tekniklerindeki başarılarıyla tanınırlar. Kolye, Mochica sanatının ve zanaatkarlığının önemli bir örneği olarak değerlendiriliyor.

Peru hükümeti, kolyenin iadesiyle ilgili olarak Türkiye'ye resmi bir teşekkür mektubu gönderdi. Mektupta, Türkiye'nin kültürel mirasın korunmasına verdiği destek vurgulanarak, iki ülke arasındaki işbirliğinin güçlenmesine katkı sağladığı belirtildi.

Kolyenin iadesi, Peru'da büyük bir sevinçle karşılandı. Kültür ve sanat çevreleri, bu gelişmeyi tarihi bir başarı olarak nitelendirirken, eserin ait olduğu topraklara geri dönmesinin önemine dikkat çekti.

Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, bugünkü köşe yazısında organize suç örgütleri ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekiyor. Selvi, “Bu suç çarkı kırılsın” başlığıyla yayımlanan yazısında, suç örgütlerinin siyasete nüfuz etme çabalarına ve bu durumun Türkiye'nin geleceği açısından oluşturduğu tehlikelere değiniyor.

Selvi, yazısında, organize suç örgütlerinin sadece ekonomik çıkar peşinde olmadığını, aynı zamanda siyasi güç elde etmeye çalıştıklarını belirtiyor. Bu örgütlerin, siyasetçilerle kurdukları ilişkiler sayesinde yargı ve emniyet gibi devlet kurumlarında da etkili olabildiklerini vurguluyor. Yazar, bu durumun hukukun üstünlüğüne ve demokrasinin işleyişine zarar verdiğini ifade ediyor.

Yazısında, Selvi, geçmişte yaşanan bazı olaylara da atıfta bulunarak, suç örgütlerinin siyasete nasıl nüfuz ettiğine dair örnekler sunuyor. Bu örnekler üzerinden, suç örgütlerinin siyasetçileri nasıl manipüle ettiğini ve kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullandığını anlatıyor.

Selvi, bu suç çarkının kırılması için, siyasetçilerin, yargı mensuplarının ve emniyet güçlerinin ortak bir mücadele vermesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının da bu konuda önemli bir rol oynayabileceğini vurguluyor. Yazar, toplumun tüm kesimlerinin bu konuda bilinçli olması ve suç örgütlerine karşı durması gerektiğini ifade ediyor.

Yazısının sonunda Selvi, Türkiye'nin geleceği için bu suç çarkının mutlaka kırılması gerektiğini, aksi takdirde demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün zarar göreceğini belirtiyor. Selvi, bu konuda kararlı bir mücadele verilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Ünlü şairin mirasçıları, şairin eserlerinin telif hakları konusunda önemli bir zafer kazandı. Yıllardır süren hukuk mücadelesi, mahkemenin mirasçılar lehine verdiği kararla sonuçlandı.

Karara göre, şairin ölümünden sonraki 70 yıllık telif hakkı süresi boyunca, eserlerinin kullanımından elde edilecek gelirler mirasçılarına ait olacak. Bu, şairin şiirlerinin, kitaplarının, bestelenmiş eserlerinin ve diğer tüm telif gerektiren çalışmalarının kullanım haklarını kapsıyor.

Dava, bir yayınevinin şairin eserlerini telifsiz olarak kullanmaya başlaması üzerine açılmıştı. Mirasçılar, yayınevinin bu eyleminin telif haklarını ihlal ettiğini savunarak mahkemeye başvurmuştu. Mahkeme, yapılan incelemeler sonucunda mirasçıların haklı olduğuna karar verdi.

Mahkeme kararında, “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca, bir eser sahibinin ölümünden sonra 70 yıl süreyle telif haklarının mirasçılarına ait olduğu” belirtildi. Bu nedenle, yayınevinin şairin eserlerini telifsiz kullanmasının yasal olmadığına hükmedildi.

Bu karar, benzer durumda olan diğer sanatçı mirasçıları için de emsal teşkil edebilir. Sanatçıların eserlerinin korunması ve telif haklarının güvence altına alınması açısından büyük önem taşıyor.

Mirasçılar, mahkeme kararından duydukları memnuniyeti dile getirerek, “Bu karar, şairin mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir adım. Eserlerinin hak ettiği değeri görmesi ve telif haklarının güvence altında olması bizler için çok önemliydi” şeklinde konuştu.

Yayınevinin karara itiraz edip etmeyeceği henüz bilinmiyor. Ancak, mahkeme kararının kesinleşmesi durumunda, yayınevi şairin eserlerini kullanmaya devam etmek için mirasçılardan izin almak ve telif ücreti ödemek zorunda kalacak.

Bu dava, telif haklarının korunmasının ve sanatçıların emeklerinin karşılığını almasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Tarçın, dünya genelinde yaygın olarak kullanılan bir baharat olup, özellikle tatlılarda, içeceklerde ve bazı yemeklerde aroma verici olarak tercih edilir. Ancak, tarçının aşırı tüketiminin sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabileceğine dair uyarılar bulunmaktadır. Yeni bir araştırma, tarçının potansiyel risklerini daha detaylı bir şekilde inceleyerek tüketicileri bilinçlendirmeyi amaçlıyor.

Tarçının Faydaları: Tarçın, antioksidan özellikleri sayesinde vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerinden koruyabilir. Bazı araştırmalar, tarçının kan şekerini düzenlemeye yardımcı olabileceğini ve insülin duyarlılığını artırabileceğini göstermektedir. Ayrıca, tarçının iltihap karşıtı özellikleri olduğu ve kalp sağlığını destekleyebileceği düşünülmektedir. Tarçın, bazı çalışmalarda antimikrobiyal özellikler göstermiştir, yani bakteri ve mantar gibi mikroorganizmaların büyümesini engelleyebilir.

Aşırı Tüketimin Riskleri: Tarçının içeriğinde bulunan kumarin adlı bir madde, yüksek dozlarda karaciğer hasarına neden olabilir. Özellikle hassas bünyeye sahip kişilerde ve karaciğer rahatsızlığı olanlarda bu risk daha yüksektir. Cassia tarçını, Seylan tarçınına göre daha yüksek oranda kumarin içerir. Bu nedenle, özellikle düzenli tarçın tüketenlerin Seylan tarçınını tercih etmeleri önerilir. Aşırı tarçın tüketimi bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bu reaksiyonlar ciltte kızarıklık, kaşıntı veya sindirim sorunları şeklinde ortaya çıkabilir. Tarçının kan şekerini düşürücü etkisi, bazı ilaçlarla etkileşime girebilir ve kan şekerinin aşırı düşmesine (hipoglisemi) neden olabilir. Bu durum özellikle diyabet hastaları için önemlidir.

Önerilen Tüketim Miktarı: Uzmanlar, yetişkinler için günlük kumarin alımının güvenli üst sınırını vücut ağırlığına göre belirlemektedir. Genellikle, günlük 0.1 mg/kg vücut ağırlığına kadar kumarin alımının güvenli olduğu kabul edilir. Bu miktarın aşılmaması önemlidir. Tarçın tüketimi konusunda özellikle hamilelerin, emziren annelerin, çocukların ve kronik rahatsızlığı olanların doktorlarına danışmaları önerilir.

Sonuç olarak, tarçın tüketiminde dikkatli olunması ve aşırıya kaçılmaması önemlidir. Tarçının faydalarından yararlanırken, potansiyel risklerini de göz önünde bulundurmak ve özellikle belirli sağlık koşullarına sahip olanların bir uzmana danışarak tüketim miktarını ayarlamaları gerekmektedir.

Bilim insanları, küresel ısınma ile birlikte eriyen buzulların altındaki organik maddelerin oksijenle temas ederek yanmaya başladığını ve atmosfere karbondioksit saldığını tespit etti. Bu durumun iklim değişikliğini hızlandırabileceği belirtiliyor.

Sheffield Üniversitesi'nden Dr. Claire Belcher liderliğindeki araştırma ekibi, buzul yangınlarının potansiyel etkilerini inceledi. Araştırmacılar, Sibirya'daki eriyen buzullardan çıkan ve yaklaşık 67 bin yıl öncesine ait organik materyalleri laboratuvar ortamında yakarak, ne kadar karbondioksit saldıklarını ölçtüler. Elde edilen sonuçlar, buzul yangınlarının iklim değişikliği üzerindeki etkisinin sanıldığından çok daha büyük olabileceğini gösteriyor.

Araştırmalar, eriyen buzulların sadece deniz seviyesini yükseltmekle kalmadığını, aynı zamanda binlerce yıldır buzun altında saklı kalmış organik materyalleri de açığa çıkardığını ortaya koyuyor. Bu organik materyallerin yanması, atmosfere önemli miktarda karbondioksit salınmasına neden oluyor ve bu da küresel ısınmayı daha da tetikliyor. Bilim insanları, bu durumun, iklim değişikliğiyle mücadelede yeni ve karmaşık bir değişken olduğunu vurguluyor.

Dr. Belcher, buzul yangınlarının gelecekteki etkilerini tahmin etmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Ayrıca, buzul bölgelerindeki yangın riskini azaltmaya yönelik önlemlerin alınmasının önemine dikkat çekiyor. Araştırmacılar, eriyen buzulların altından çıkan organik materyallerin yanmasının, iklim değişikliğiyle mücadelede hesaba katılması gereken önemli bir faktör olduğunu vurguluyor.

ABD'de Minnesota eyaleti, eşcinsel evliliği resmen yasallaştıran 13. eyalet oldu. Bu gelişme, ülkedeki LGBTİ+ hakları mücadelesi açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Minnesota Valisi Tim Walz'ın imzaladığı yasa, eşcinsel çiftlerin evlenme hakkını güvence altına alıyor.

Yasanın kabulü, uzun süren tartışmaların ve kamuoyu baskısının ardından gerçekleşti. Eşcinsel evliliğin yasallaşması, Minnesota'daki LGBTİ+ topluluğu tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Aktivistler, bu kararın diğer eyaletlere de örnek teşkil edeceğini ve ülke genelinde eşitlik mücadelesine ivme kazandıracağını belirtiyor.

Minnesota'nın ardından diğer bazı eyaletlerde de benzer yasaların çıkarılması için çalışmaların hızlandırılması bekleniyor. Özellikle New York, California ve Massachusetts gibi eyaletlerde eşcinsel evlilik zaten yasal durumda. Ancak, ülke genelinde eşcinsel evliliğin federal düzeyde tanınması için mücadele devam ediyor.

ABD Yüksek Mahkemesi'nin 2015 yılında aldığı bir kararla, eşcinsel evlilik tüm ülkede yasal hale gelmişti. Ancak, bazı eyaletlerde bu kararın uygulanması konusunda hala dirençler bulunuyor. Minnesota'daki yasa, bu dirençleri aşma ve eşcinsel çiftlerin haklarını güvence altına alma açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Eşcinsel evliliğin yasallaşması, sadece LGBTİ+ topluluğu için değil, aynı zamanda ülke ekonomisi için de olumlu etkiler yaratması bekleniyor. Düğün turizmi ve evlilikle ilgili diğer sektörlerde canlanma yaşanabileceği öngörülüyor.

Sonuç olarak, Minnesota'nın eşcinsel evliliği yasallaştırması, ABD'deki eşitlik mücadelesinde önemli bir kilometre taşı olarak kayıtlara geçti. Bu kararın diğer eyaletlere de ilham vermesi ve ülke genelinde LGBTİ+ haklarının daha da geliştirilmesi bekleniyor.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, eski ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yakın bir gelecekte bir görüşme olabileceğine dair olasılığı değerlendirdi.

Kirby, bu konudaki soruya net bir yanıt vermekten kaçınarak, Trump'ın seçim kampanyası hakkında yorum yapmayacağını ifade etti. Ancak, bu tür bir görüşmenin gerçekleşme ihtimalinin tamamen ortadan kalkmadığını ima etti.

Bu açıklama, Trump'ın daha önce Putin hakkında yaptığı olumlu yorumlar ve Rusya ile ilişkileri geliştirme arzusunu dile getirmesi üzerine geldi. Trump, sık sık Putin'i güçlü bir lider olarak nitelendirmiş ve iki ülke arasındaki işbirliğinin önemine vurgu yapmıştı.

Özellikle Ukrayna krizi bağlamında, Trump'ın Rusya ile nasıl bir ilişki kuracağı ve bu durumun ABD dış politikası üzerindeki etkileri merak konusu olmaya devam ediyor. Kirby'nin açıklamaları, bu belirsizliğin sürdüğünü gösteriyor.

Olası bir Trump-Putin görüşmesinin zamanlaması ve içeriği hakkında henüz net bir bilgi bulunmamakla birlikte, bu durum uluslararası arenada yakından takip ediliyor.

Tarihçi İlber Ortaylı, bir etkinlik sırasında öğrencilerle tartıştı. Tartışmanın sebebi ve içeriği hakkında net bilgiler bulunmamakla birlikte, haberde Ortaylı'nın öğrencilere yönelik bazı ifadelerine yer veriliyor.

Ortaylı'nın, gençlerin kitap okuma alışkanlıkları ve genel bilgi seviyeleri hakkındaki görüşleri tartışmanın fitilini ateşlediği belirtiliyor. Özellikle Ortaylı'nın 'Siz hiçbir şey bilmiyorsunuz' şeklinde bir ifade kullandığı iddia ediliyor.

Haberde, tartışmanın tam olarak hangi konu üzerinde yoğunlaştığı ve öğrencilerin bu ifadelere nasıl karşılık verdiği detaylı olarak açıklanmıyor. Ancak sosyal medyada bazı kullanıcıların bu tartışmaya dair yorumlarda bulunduğu ve farklı görüşler savunduğu belirtiliyor.

Özetle, İlber Ortaylı'nın öğrencilerle girdiği tartışma, gençlerin bilgi birikimi ve öğrenme alışkanlıkları üzerine odaklanmış gibi görünüyor. Tartışmanın detayları ve tarafların tam olarak neler söylediği ise haberde tam olarak belirtilmiyor.

Tartışmanın yaşandığı etkinliğin konusu ve katılımcı profili hakkında da detaylı bilgi verilmemiştir.

Beşiktaş, son günlerde çıkan Brezilyalı futbolcu Romulo Calleri ile ilgilenildiği yönündeki transfer iddialarına resmi bir açıklama yaparak yanıt verdi. Kulüp, bu yöndeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını duyurdu.

Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılan açıklamada, bazı basın yayın organlarında yer alan Romulo Calleri transferi iddialarının asılsız olduğu belirtildi. Açıklamada, “Son günlerde bazı basın yayın organlarında yer alan Romulo Calleri transferi haberleri gerçeği yansıtmamaktadır. Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.” ifadelerine yer verildi.

Bu açıklama ile Beşiktaş yönetimi, transfer döneminde adı geçen oyuncularla ilgili spekülasyonlara son vermeyi ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi amaçlamaktadır. Romulo Calleri transferi iddialarının yalanlanması, Beşiktaş'ın transfer stratejisi ve hedefleri hakkında farklı yorumlara neden olabilir.

Transfer döneminin devam etmesiyle birlikte, Beşiktaş'ın hangi oyuncularla ilgileneceği ve kadrosuna hangi takviyeleri yapacağı merakla bekleniyor. Kulübün resmi açıklamaları, transfer sürecindeki belirsizlikleri gidermede önemli bir rol oynamaktadır.

Özetle, Beşiktaş, Romulo Calleri ile ilgilenmediğini resmi olarak duyurarak transfer iddialarını yalanladı ve kamuoyunu bilgilendirdi.