Prof. Dr. Utku Yapıcı'nın yazısında, milliyetçilik kavramı ve Atatürk'ün bu kavramla olan ilişkisi detaylı bir şekilde inceleniyor. Yazar, milliyetçiliğin farklı türlerini ve bu türlerin Türkiye'deki yansımalarını ele alırken, Atatürk'ün milliyetçilik anlayışının özgünlüğüne vurgu yapıyor.

Yapıcı, yazısında milliyetçiliğin ırkçı, kültürel, ümmetçi ve vatansever gibi farklı türlerini tanımlıyor. Irkçı milliyetçiliğin biyolojik farklılıkları temel alarak ayrımcılığa yol açabileceğini belirtirken, kültürel milliyetçiliğin ortak bir kültüre vurgu yaparak birleştirici bir rol oynayabileceğini ifade ediyor. Ümmetçi milliyetçiliğin dini birliği esas alırken, vatansever milliyetçiliğin ise ülkenin çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğunu söylüyor.

Atatürk'ün milliyetçilik anlayışının bu farklı türlerin bir sentezi olduğunu belirten Yapıcı, Atatürk'ün milliyetçiliğinin ırkçı olmadığını, aksine kapsayıcı ve birleştirici bir niteliğe sahip olduğunu vurguluyor. Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin eşit haklara sahip bireyler olarak gördüğünü ifade ediyor.

Yazar, Atatürk'ün milliyetçiliğinin aynı zamanda kültürel bir boyutunun da olduğunu belirtiyor. Atatürk'ün, Türk dilini, tarihini ve kültürünü koruma ve geliştirme çabalarına dikkat çekiyor. Ancak, bu kültürel milliyetçiliğin diğer kültürleri dışlayıcı bir niteliğe sahip olmadığını, aksine farklı kültürlere saygı duyduğunu vurguluyor.

Sonuç olarak, Prof. Dr. Utku Yapıcı, Atatürk'süz bir milliyetçilik anlayışının eksik ve sorunlu olacağını savunuyor. Atatürk'ün milliyetçilik anlayışının, Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü koruma, çağdaşlaşma ve kalkınma hedeflerine ulaşma açısından önemli bir temel oluşturduğunu ifade ediyor.

Zülal Kalkandelen'in yazısında, Türkiye solunun içinde bulunduğu durum ve geleceği üzerine çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Yazar, solun farklı kesimlerinin bir araya gelerek ortak bir hareket oluşturma potansiyeline dikkat çekiyor. Türkiye solunun, mevcut siyasi konjonktürde daha etkin bir rol oynaması için yapılması gerekenler üzerinde duruluyor.

Kalkandelen, yazısında solun tarihsel süreçteki iniş çıkışlarını değerlendirerek, günümüzdeki parçalı yapısının aşılması gerektiğini vurguluyor. Solun, farklı kimlikleri ve mücadele alanlarını kapsayan geniş bir ittifak oluşturmasının önemine işaret ediyor. Özellikle gençlerin ve yeni nesillerin sol düşünceye olan ilgisinin arttığına dikkat çekerek, bu potansiyelin doğru değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Yazıda ayrıca, solun sadece seçim dönemlerinde değil, sürekli bir şekilde halkın sorunlarıyla ilgilenmesi ve çözüm önerileri sunması gerektiği vurgulanıyor. Solun, emek, çevre, kadın hakları gibi farklı alanlardaki mücadeleleri bir araya getirerek daha güçlü bir toplumsal muhalefet oluşturabileceği ifade ediliyor.

Kalkandelen, solun kendi içindeki farklılıkları bir zenginlik olarak görmesi ve ortak bir paydada buluşabilmesi için diyalog ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Solun, geçmişteki hatalarından ders çıkararak, daha kapsayıcı ve katılımcı bir siyaset anlayışı benimsemesi gerektiği vurgulanıyor.

Son olarak yazar, Türkiye solunun, güncel sorunlara çözüm üretebilen, halkın güvenini kazanabilen ve geleceğe umutla bakabilen bir hareket haline gelmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Sinan Meydan'ın Cumhuriyet Gazetesi'ndeki köşe yazısında, 1921 Anayasası'nın muhtariyetçi (özerklikçi) yapısı ve bu yapının tarihsel kökenleri detaylı bir şekilde inceleniyor. Yazar, 1921 Anayasası'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) egemenliğini esas alarak, yerel yönetimlere geniş yetkiler tanıdığını belirtiyor.

Meydan, yazısında 1921 Anayasası'nın, Kurtuluş Savaşı koşullarında, ülkenin farklı bölgelerindeki direniş hareketlerini bir araya getirme ve merkezi otoriteyi güçlendirme amacıyla tasarlandığını vurguluyor. Anayasa'nın, yerel yönetimlere özerklik tanıyarak, farklı bölgelerin kendi sorunlarına çözüm bulmasını ve TBMM'ye bağlılıklarını sürdürmesini hedeflediğini ifade ediyor.

Yazıda ayrıca, 1921 Anayasası'nın, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki adem-i merkeziyetçi (merkeziyetsizlik) fikirlerden etkilendiği belirtiliyor. Osmanlı'nın zayıflamasıyla birlikte, imparatorluk içindeki farklı milletlerin ve bölgelerin özerklik taleplerinin arttığı, bu durumun da 1921 Anayasası'nın şekillenmesinde etkili olduğu vurgulanıyor.

Sinan Meydan, 1921 Anayasası'nın muhtariyetçi yapısının, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecindeki farklı siyasi ve ideolojik yaklaşımları yansıttığını ifade ediyor. Anayasa'nın, hem merkezi otoriteyi güçlendirme hem de yerel yönetimlere özerklik tanıma arasındaki dengeyi kurmaya çalıştığını belirtiyor. Ancak, daha sonraki dönemlerde, merkeziyetçi anlayışın ağırlık kazanmasıyla birlikte, 1921 Anayasası'nın muhtariyetçi özelliklerinin zamanla ortadan kalktığını savunuyor.

Altan Öymen'in köşe yazısında, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 75. kuruluş yıl dönümü ve bu vesileyle yapılan çeşitli etkinlikler ile o dönemdeki siyasi atmosfere değiniliyor. 1998 yılının 9 Eylül'ünde, CHP'nin 75. yıl dönümü çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır.

Yazıda, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu özel günde yaptığı konuşmalara ve vurguladığı noktalara yer veriliyor. Baykal, CHP'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu partisi olduğunu ve ülkenin modernleşme sürecindeki rolünü özellikle belirtmiştir. Partinin geçmişteki başarılarına ve gelecekteki hedeflerine dikkat çekilmiştir.

Ayrıca, o dönemde CHP'nin içinde bulunduğu siyasi durum ve karşılaştığı zorluklar da ele alınıyor. Türkiye'nin ekonomik sorunları, siyasi istikrarsızlık ve diğer güncel meseleler, CHP'nin gündeminde önemli bir yer tutmuştur. Partinin bu sorunlara çözüm önerileri ve yaklaşımları da yazıda özetleniyor.

Yazının bir bölümünde, CHP'nin tarih boyunca geçirdiği değişimler ve dönüşümler inceleniyor. Partinin farklı dönemlerdeki liderleri, politikaları ve ideolojik yaklaşımları karşılaştırılıyor. CHP'nin Türkiye siyasetindeki rolü ve etkisi, geçmişten günümüze değerlendiriliyor.

Son olarak, Altan Öymen, CHP'nin 75. yıl dönümünün, partinin geleceği için bir dönüm noktası olabileceğini ifade ediyor. Partinin, geçmişinden dersler çıkararak, Türkiye'nin sorunlarına çözüm üretebilecek bir vizyonla hareket etmesi gerektiği vurgulanıyor.

Ahmet Suha Umar'ın yazısında, Türkiye'nin içinde bulunduğu kritik durum değerlendiriliyor. Yüksek enflasyonun gelir dağılımını bozduğu, alım gücünü düşürdüğü ve orta sınıfı yoksullaştırdığı belirtiliyor. Emekli maaşları ve asgari ücretteki artışların enflasyon karşısında yetersiz kaldığı vurgulanıyor.

Yazıda, iktidarın ekonomi politikaları eleştirilirken, yanlış faiz politikaları ve döviz kurundaki dalgalanmaların ekonomik istikrarsızlığa yol açtığı ifade ediliyor. Ayrıca, kamu harcamalarındaki artışın ve bütçe açığının da enflasyonu körüklediği belirtiliyor.

Dış politikada ise Türkiye'nin Batı ile ilişkilerindeki gerginlikler ve Rusya ile kurulan yakın ilişkiler ele alınıyor. Ukrayna savaşı ve enerji krizi gibi küresel gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri değerlendiriliyor. Türkiye'nin NATO üyeliği ve Batı ittifakı içindeki konumu sorgulanıyor.

Yazıda, yaklaşan seçimlerin Türkiye için bir dönüm noktası olduğu vurgulanıyor. Seçim sonuçlarının Türkiye'nin iç ve dış politikadaki yönünü belirleyeceği ifade ediliyor. İktidarın değişmesi durumunda ekonomi politikalarında ve dış ilişkilerde önemli değişikliklerin yaşanabileceği belirtiliyor.

Son olarak, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi olarak bıçak sırtında olduğu, doğru kararların alınması gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde, Türkiye'nin daha da zor bir duruma düşebileceği ifade ediliyor.

ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nde Suriye'deki son gelişmeler ele alındı. Uzmanlar, ülkedeki durumun sürdürülebilir olmadığını ve Suriye'nin haftalar içinde daha da kötüye gidebileceği uyarısında bulundu. Komite Başkanı Senatör Ben Cardin, Suriye'deki insani krizin derinleştiğine dikkat çekerek, Beşar Esad rejiminin eylemlerinin hesap verebilirliğini sağlamanın önemini vurguladı.

Toplantıda konuşan Ortadoğu Enstitüsü'nden Charles Lister, Suriye'nin ekonomik çöküşün eşiğinde olduğunu ve bunun ülkenin tamamında istikrarsızlığa yol açabileceğini belirtti. Lister, Esad rejiminin kontrolündeki bölgelerde bile protestoların arttığını ve halkın temel ihtiyaçlara erişmekte zorlandığını ifade etti. Ayrıca, Suriye'nin kuzeydoğusunda IŞİD'in yeniden güçlenmeye başladığına dair endişeleri dile getirdi.

Demokrasiyi Savunma Vakfı'ndan Dana Stroul ise, ABD'nin Suriye politikasının net bir stratejiye dayanması gerektiğini söyledi. Stroul, ABD'nin bölgedeki müttefikleriyle işbirliğini güçlendirmesi ve Esad rejimine karşı baskıyı artırması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Suriye'deki insani yardımların etkin bir şekilde dağıtılmasının önemine dikkat çekti.

Toplantıda, Suriye'deki durumun sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel güvenlik açısından da ciddi riskler taşıdığı vurgulandı. Uzmanlar, uluslararası toplumun Suriye'ye yönelik daha kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini ifade etti.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Polonya'da çeşitli temaslarda bulundu. Bakan Kacır, Polonya Başbakan Yardımcısı ve Dijitalleşme Bakanı Krzysztof Gawkowski ile bir araya geldi. Görüşmede, Türkiye ve Polonya arasındaki dijital dönüşüm ve teknoloji alanındaki iş birliği imkanları değerlendirildi. Ayrıca, yapay zeka, siber güvenlik ve veri güvenliği gibi konularda ortak projeler geliştirilmesi üzerinde duruldu.

Bakan Kacır, Polonya ziyareti kapsamında, Polonya Kalkınma ve Teknoloji Bakanı Krzysztof Hetman ile de bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede ise, iki ülke arasındaki sanayi ve teknoloji alanındaki mevcut iş birliğinin daha da geliştirilmesi için atılabilecek adımlar ele alındı. Özellikle, yenilenebilir enerji teknolojileri, savunma sanayi ve inovasyon alanlarında ortak çalışmalar yapılması konusunda mutabakata varıldı.

Ziyaret sırasında Bakan Kacır, Polonya'daki Türk iş insanları ve yatırımcılarla da bir araya gelerek, onların görüş ve önerilerini dinledi. Türkiye'nin yatırım ortamı hakkında bilgi veren Kacır, Türk iş insanlarını Polonya'da daha fazla yatırım yapmaya teşvik etti.

Bakan Kacır, Polonya'daki temaslarının son derece verimli geçtiğini belirterek, Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkilerin her alanda daha da güçleneceğine inandığını ifade etti. Ayrıca, iki ülke arasındaki teknoloji ve sanayi iş birliğinin, her iki ülkenin de ekonomik kalkınmasına önemli katkılar sağlayacağını vurguladı.

Sarıyer Belediye Başkanlığı tarafından yapılan ilanda, çeşitli duyurulara yer verilmektedir. İlan metninde, ilgili detaylara aşağıdaki gibi ulaşılabilir:

• İmar Planı Değişikliği İlanı: Sarıyer Belediye Meclisi'nin 06.05.2024 tarih ve 2024/60 sayılı kararıyla uygun bulunan, 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişiklikleri hakkında ilan yapılmıştır. İlgili paftalar ve plan açıklama raporları, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 8. maddesi gereğince, 14.06.2024 tarihinden itibaren bir ay süreyle Sarıyer Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ilan panosunda askıya çıkarılmıştır.
• Encümen Kararları İlanı: Sarıyer Belediye Encümeni'nin almış olduğu kararlar ilan edilmektedir.
• İhale İlanları: Sarıyer Belediyesi tarafından gerçekleştirilecek olan çeşitli ihalelere ilişkin ilanlar yayınlanmaktadır.

İlgilenenlerin belirtilen adreslerdeki ilanları inceleyerek detaylı bilgi alması mümkündür. İlanlar, Sarıyer Belediyesi'nin resmi internet sitesinde ve ilan panosunda yayınlanmaktadır.

İspanyol basınında yer alan haberlere göre Galatasaray, Real Madrid'e sürpriz bir transfer teklifi yaptı. Sarı-kırmızılıların, Real Madrid'in genç yeteneği Arda Güler için resmi teklifte bulunduğu iddia edildi.

AS'ta yer alan habere göre Galatasaray, Arda Güler için Real Madrid'e resmi teklif yaptı. Haberde, Galatasaray'ın Arda Güler'i kiralık olarak kadrosuna katmak istediği belirtildi. Real Madrid'in ise bu teklife henüz bir yanıt vermediği ifade edildi.

Arda Güler, geçtiğimiz yaz Fenerbahçe'den Real Madrid'e transfer olmuştu. Ancak genç oyuncu, sakatlıklar nedeniyle henüz Real Madrid formasıyla sahaya çıkamadı.

Galatasaray'ın Arda Güler transferi için Real Madrid'e yaptığı teklifin detayları henüz bilinmiyor. Ancak sarı-kırmızılıların, genç oyuncuyu kadrosuna katmak için istekli olduğu belirtiliyor.

Transferin gerçekleşmesi halinde Arda Güler, Galatasaray formasıyla Süper Lig'de forma giyme fırsatı bulacak. Ayrıca genç oyuncu, Şampiyonlar Ligi'nde de Galatasaray formasıyla mücadele edebilecek.

Real Madrid'in Arda Güler için Galatasaray'dan gelen teklife nasıl bir yanıt vereceği merakla bekleniyor.

• Galatasaray, Arda Güler için Real Madrid'e resmi teklif yaptı.
• Sarı-kırmızılılar, genç oyuncuyu kiralık olarak kadrosuna katmak istiyor.
• Real Madrid'in teklife henüz bir yanıt vermediği belirtiliyor.