Rusya Parlamentosu milletvekili Sergey İvlev, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'in Kırım ile ilgili açıklamalarına sert tepki gösterdi. İvlev, Zelenskiy'in açıklamalarını 'demagoji' olarak nitelendirerek, bu tür söylemlerin yalnızca kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu iddia etti.

İvlev, Zelenskiy'in Kırım'ı geri alma vaatlerinin gerçekçi bir zemini olmadığını ve Ukrayna liderinin bu tür açıklamalarla kendi halkını oyaladığını savundu. 'Zelenskiy, Kırım konusunda demagoji yapıyor ve gerçeklerden uzaklaşıyor' diyen İvlev, Kırım'ın Rusya'nın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu durumun değişmeyeceğini vurguladı.

Rus vekil, Zelenskiy'in açıklamalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Rusya'nın toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak algılandığını belirtti. Ayrıca, bu tür söylemlerin Rusya ile Ukrayna arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdiğini ve diyalog zeminini zayıflattığını ifade etti.

İvlev, uluslararası toplumu Zelenskiy'in bu tür provokatif açıklamalarına karşı daha duyarlı olmaya çağırdı ve Kırım konusunun Rusya için kırmızı çizgi olduğunu bir kez daha hatırlattı. 'Kırım, Rusya'nın tarihi ve kültürel mirasının bir parçasıdır ve bu konuda herhangi bir taviz verilmesi söz konusu değildir' şeklinde konuştu.

Son olarak İvlev, Rusya'nın Kırım'daki çıkarlarını korumak için gerekli tüm adımları atacağını ve Zelenskiy'in bu tür açıklamalarına karşı sert bir şekilde yanıt vereceğini sözlerine ekledi.

İstanbul'da beklenen olası deprem senaryoları, gayrimenkul sektöründe yeni arayışları tetikliyor. Vatandaşlar, fay hattına yakınlığı nedeniyle riskli görülen bölgelerden uzaklaşarak, daha güvenli olduğu düşünülen ilçelere yöneliyor. Bu durum, İstanbul'daki gayrimenkul haritasını önemli ölçüde değiştiriyor.

Deprem riski taşıyan bölgelerdeki talep azalırken, fay hattından uzak ve zemin etüdü yapılmış, sağlam zeminli bölgelerdeki konutlara olan ilgi artıyor. Uzmanlar, özellikle 1999 depremi sonrası yapılan binaların daha güvenli olduğunu belirtirken, yapı denetim sisteminin de bu güvenliği artırdığına dikkat çekiyor.

İşte deprem sonrası İstanbul'da en çok aranan 5 ilçe:

• Şile: Fay hattına uzaklığı ve sakin yaşamıyla öne çıkıyor.
• Çatalca: Geniş arazileri ve düşük yapı yoğunluğuyla dikkat çekiyor.
• Beykoz: Ormanlık alanları ve sağlam zeminiyle tercih ediliyor.
• Silivri: Sahil şeridi ve yeni konut projeleriyle ilgi görüyor.
• Arnavutköy: Yeni yerleşim alanları ve ulaşım projeleriyle değer kazanıyor.

Bu ilçeler, hem deprem güvenliği hem de yaşam kalitesi açısından İstanbullulara alternatifler sunuyor. Ancak uzmanlar, konut seçiminde sadece fay hattına uzaklığı değil, binanın yaşı, yapımında kullanılan malzemeler ve zemin etüdü gibi faktörlerin de dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.

Gayrimenkul uzmanları, deprem bilincinin artmasıyla birlikte, İstanbul'da gayrimenkul değerlerinin de bölgelere göre farklılık göstereceğini öngörüyor. Özellikle eski ve riskli binaların değer kaybedeceği, yeni ve güvenli yapıların ise değerini koruyacağı belirtiliyor.

Vatandaşların, konut alımında bilinçli kararlar vermesi ve uzman görüşü alması, olası bir depremde can ve mal güvenliğini korumak adına büyük önem taşıyor.

Türkiye genelinde artan sıcaklıklar ve orman yangını riskine karşı önlemler alınmaya başlanıyor. Bu kapsamda birçok ilde ormanlara girişler belirli dönemlerde kısıtlanacak, ateş yakmak ve piknik yapmak yasaklanacak. Amaç, olası yangınların önüne geçmek ve ormanları korumak.

Önlemler kapsamında, özellikle yaz aylarında ormanlık alanlarda insan hareketliliğinin artmasıyla birlikte yangın riskinin de yükseldiği belirtiliyor. Bu nedenle valilikler ve ilgili kurumlar, orman yangınlarına karşı daha sıkı tedbirler uygulamaya koyuyor.

Alınan bazı önlemler şöyle:

• Ormanlara girişlerin belirli saatlerde veya tamamen yasaklanması.
• Ateş yakmanın, mangal yapmanın ve piknik yapmanın yasaklanması.
• Ormanlık alanlarda sigara içilmesinin yasaklanması.
• Yüksek riskli bölgelerde devriye sayısının artırılması.
• Yangın riskine karşı halkın bilinçlendirilmesi ve uyarılması.

Yetkililer, vatandaşların bu önlemlere uymalarını ve orman yangınlarına karşı duyarlı olmalarını istiyor. Ayrıca, herhangi bir yangın belirtisi görüldüğünde derhal 112 Acil Çağrı Merkezi'ne bildirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ormanların korunması ve gelecek nesillere aktarılması için herkesin sorumluluk alması gerektiği belirtiliyor.

Bu tedbirlerin, orman yangınlarının önlenmesinde önemli bir rol oynaması bekleniyor. Ancak, uzmanlar, sadece yasakların yeterli olmadığını, aynı zamanda ormanların sürdürülebilir yönetiminin ve yangınla mücadele kapasitesinin güçlendirilmesinin de önemli olduğunu vurguluyor.

Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde bulunan bir soğan tarlasında, çiftçiler tarafından 104 yıllık olduğu tahmin edilen patlamamış bir el bombası bulundu. Olay, tarlada çalışan çiftçilerin toprağı kazarken sert bir cisme rastlamasıyla ortaya çıktı. Cismin el bombası olduğunu fark eden çiftçiler, durumu derhal yetkililere bildirdi.

İhbar üzerine olay yerine jandarma ekipleri sevk edildi. Jandarma ekipleri, tarlada güvenlik önlemleri alarak çevreyi güvenlik şeridiyle kapattı. Ardından, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı bomba imha uzmanları olay yerine intikal etti. Bomba imha uzmanları, yaptıkları ilk incelemede el bombasının Birinci Dünya Savaşı döneminden kalma, 1918 yapımı bir Alman el bombası olduğunu tespit etti.

El bombasının patlamamış olduğu belirlendi. Uzmanlar, el bombasının bulunduğu yerden güvenli bir şekilde alınarak imha edilmek üzere götürüldüğünü bildirdi. Jandarma, olayla ilgili soruşturma başlattı.

Olayla ilgili yapılan açıklamada, “Vatandaşlarımızın bu tür şüpheli cisimlere rastlamaları durumunda kesinlikle dokunmamaları ve en yakın güvenlik güçlerine haber vermeleri büyük önem taşımaktadır” uyarısında bulunuldu.

Tarihçi İlber Ortaylı, Galatasaray Üniversitesi'nde katıldığı bir etkinlikte öğrencilerle tartıştı. Bir öğrencinin sorusunu anlamadığını belirten Ortaylı, öğrenciye yönelik “Sus Türkçeni anlamıyorum” şeklinde bir ifadede bulundu. Bu ifade, salonda bulunan diğer öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandı.

Tartışma, bir öğrencinin Ortaylı'ya soru sormasıyla başladı. Ortaylı, öğrencinin sorduğu soruyu anlamadığını belirterek, “Ne diyorsun sen? Sus Türkçeni anlamıyorum” dedi. Bu sözler üzerine salonda bulunan bazı öğrenciler, Ortaylı'nın bu üslubunu eleştirdi. Ortaylı ise eleştirilere, “Ben sizin gibi Türkçe konuşanları anlamıyorum. Düzgün Türkçe konuşun” şeklinde yanıt verdi.

Tartışmanın büyümesi üzerine, bazı öğrenciler etkinliği terk etti. Olayın sosyal medyada yayılmasıyla birlikte, İlber Ortaylı'ya yönelik tepkiler arttı. Birçok kullanıcı, Ortaylı'nın öğrencilere karşı saygısız bir tutum sergilediğini savundu.

Galatasaray Üniversitesi'nden henüz konuyla ilgili bir açıklama yapılmadı.

• Tartışmanın Başlangıcı: Bir öğrencinin sorusuna İlber Ortaylı'nın verdiği tepki.
• Ortaylı'nın İfadesi: “Sus Türkçeni anlamıyorum”.
• Öğrencilerin Tepkisi: Ortaylı'nın üslubunu eleştirdiler.
• Sosyal Medya Tepkileri: Ortaylı'ya yönelik eleştiriler arttı.

Oğul Türkkan’ın 'Aklımda Kalan Lezzetler' adlı kitabı okuyucuyla buluştu. Kitap, Türkkan’ın çocukluk anılarından başlayarak gastronomiye olan tutkusunu ve bu alandaki deneyimlerini samimi bir dille anlatıyor.

Kitapta, yazarın ailesiyle geçirdiği zamanlarda tattığı lezzetlerden, seyahatlerinde keşfettiği yöresel yemeklere kadar pek çok farklı konu yer alıyor. Türkkan, her bir lezzetin ardındaki hikayeyi okuyucuyla paylaşarak, yemeğin sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda bir kültür ve anı biriktirme aracı olduğunu vurguluyor.

'Aklımda Kalan Lezzetler', sadece bir yemek kitabı değil, aynı zamanda bir anı kitabı olma özelliği taşıyor. Yazar, kendi yaşamından kesitler sunarak, okuyucularını geçmişe götürüyor ve onlara kendi lezzet dolu anılarını hatırlatıyor.

Kitapta yer alan bazı başlıklar:

• Çocukluk Lezzetleri
• Aile Sofraları
• Seyahat Notları
• Yöresel Lezzetler
• Gastronomiye Yolculuk

Oğul Türkkan, kitabıyla okuyucularına hem lezzetli tarifler sunuyor hem de gastronomi dünyasına keyifli bir yolculuk vadediyor.

Türkiye'de konut fiyatlarındaki artış ve yüksek faiz oranları, ev sahibi olmayı giderek zorlaştırıyor. Artan maliyetler nedeniyle birçok kişi konut kredisi kullanmakta zorlanırken, yaşanan bu durum, bir doktor çiftin deneyimiyle somutlaşıyor.

Konut almak isteyen ancak yüksek faiz oranları nedeniyle kredi çekemeyen doktor çift, yaşadıkları durumu şu sözlerle ifade ediyor: "Bu faizlerle konut almak imkansız hale geldi. Bir ev kendine, iki ev bankaya çalışmak anlamına geliyor."

Konut kredisi faiz oranlarının yüksekliği, özellikle dar ve orta gelirli vatandaşların ev sahibi olma hayallerini ertelemesine neden oluyor. Bankaların uyguladığı faiz oranları, kredi taksitlerinin ödenmesini zorlaştırırken, vatandaşlar yüksek maliyetler altında eziliyor.

Ekonomistlerin değerlendirmelerine göre, konut fiyatlarındaki artışın devam etmesi ve faiz oranlarının yüksek seyretmesi durumunda, konut sahibi olmak daha da zorlaşacak. Bu durumun önüne geçilmesi için, hükümetin ve ilgili kurumların konut sektörünü destekleyici ve faiz oranlarını düşürücü önlemler alması gerektiği vurgulanıyor.

Konut piyasasında yaşanan bu gelişmeler, vatandaşların ev sahibi olma hayallerini tehdit ederken, sektör temsilcileri de çözüm önerileri arayışında. Düşük faizli kredi imkanları ve konut arzını artırmaya yönelik projelerin hayata geçirilmesi, konut piyasasının canlanmasına ve vatandaşların ev sahibi olma fırsatına kavuşmasına yardımcı olabilir.

Özetle, yüksek faiz oranları ve artan konut fiyatları, Türkiye'de ev sahibi olmayı zorlaştırırken, bu durumdan en çok etkilenenler ise dar ve orta gelirli vatandaşlar oluyor. Konut sektörünün desteklenmesi ve faiz oranlarının düşürülmesi, vatandaşların ev sahibi olma hayallerini gerçekleştirmesi için önemli bir adım olacaktır.

Odatv'nin yaptığı haberler sonucunda, bir vurgunun boyutu ortaya çıkarıldı. Söz konusu vurgunun 500 milyon dolar olduğu belirtildi.

Odatv'nin ısrarlı takibi sonucu ortaya çıkan bu durum, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Vurgunun detayları ve sorumluları hakkında soruşturma başlatılması bekleniyor.

İddialara göre, bu vurgun uzun bir süredir devam ediyordu ve Odatv'nin araştırmaları sayesinde gün yüzüne çıkarıldı. Olayla ilgili gelişmeler yakından takip ediliyor.

Soruşturmanın derinleştirilmesiyle birlikte, vurgunun tüm boyutlarının ve bağlantılarının ortaya çıkarılması hedefleniyor. Kamuoyu, bu süreçte şeffaf bir bilgilendirme bekliyor.

Odatv'nin bu konudaki takipçi yayınları devam edecek.

Vurgunun temel detayları:

• Vurgun miktarı: 500 milyon dolar
• Odatv'nin ısrarlı takibi ile ortaya çıkarıldı.
• Soruşturma bekleniyor.

Organize suç örgütü lideri Alaattin Köseler ve beraberindeki 25 kişi hakkında hazırlanan fezleke tamamlandı ve ilgili makamlara sunuldu. Fezlekede, Alaattin Köseler'in liderliğini yaptığı suç örgütünün çeşitli illegal faaliyetleri detaylı bir şekilde açıklanıyor.

Fezlekede yer alan bilgilere göre, örgütün;

• Tehdit
• Şantaj
• Yaralama
• Mala zarar verme

Ayrıca, örgütün, iş insanlarından zorla para aldığı ve çeşitli ihalelere fesat karıştırdığı iddiaları da fezlekede yer alıyor. Fezlekede, şüphelilerin telefon görüşmeleri, fiziki takip bilgileri ve tanık ifadeleri gibi deliller bulunuyor.

Soruşturma kapsamında elde edilen delillerin, örgütün yapısı ve işleyişi hakkında önemli bilgiler sağladığı ifade ediliyor. Fezlekede, Köseler ve diğer şüphelilerin cezalandırılması talep ediliyor.

Odatv'nin haberine göre, Alaattin Köseler suç örgütü uzun süredir emniyet güçleri tarafından takip ediliyordu. Yapılan operasyonlarla örgütün birçok üyesi yakalanmış ve haklarında yasal işlem başlatılmıştı. Hazırlanan fezleke, soruşturmanın önemli bir aşamasını oluşturuyor ve davanın açılması için gerekli hukuki zemini hazırlıyor.

Fezlekenin mahkemeye sunulmasının ardından, Köseler ve diğer şüpheliler hakkında dava açılması bekleniyor.