İsrail'in Refah'a düzenlediği saldırılar dünya genelinde farklı tepkilere yol açtı. Batılı ülkeler genellikle İsrail'e destek açıklamaları yaparken, Doğu ülkeleri saldırıları kınadı.

Batı'dan Gelen Destek Mesajları:

• ABD: ABD, İsrail'in kendini savunma hakkını vurgulayarak, Hamas'ın saldırılarının sona ermesi gerektiğini belirtti.
• Almanya: Almanya, İsrail'in güvenliğinin kendileri için öncelikli olduğunu ve bu konuda İsrail'e destek vermeye devam edeceklerini açıkladı.
• İngiltere: İngiltere, İsrail'in meşru müdafaa hakkını desteklediğini ancak sivillerin korunması gerektiğini de vurguladı.

Doğu'dan Gelen Kınama Mesajları:

• Türkiye: Türkiye, İsrail'in Refah'a yönelik saldırılarını şiddetle kınadı ve uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
• Suudi Arabistan: Suudi Arabistan, İsrail'in saldırılarının kabul edilemez olduğunu ve Filistin halkının korunması gerektiğini belirtti.
• Mısır: Mısır, İsrail'in Refah'a yönelik saldırılarının bölgedeki istikrarı tehdit ettiğini ve derhal durdurulması gerektiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası kuruluşlar, İsrail'e sivillerin korunması çağrısında bulundu ve bölgedeki gerginliğin azaltılması için diplomatik çabaların artırılması gerektiğini vurguladı. Saldırılarla ilgili olarak uluslararası kamuoyunda farklı görüşler dile getirilmeye devam ediyor.

Uluslararası toplumun tepkileri, İsrail-Filistin çatışmasının karmaşıklığını ve farklı ülkelerin çıkarlarını yansıtmaktadır. Taraflar arasında kalıcı bir barışın sağlanması için uluslararası toplumun daha aktif rol oynaması gerektiği belirtilmektedir.

Nazlı Sabancı, Hakan Bilen ile olan evliliğini sonlandırmasının ardından yeni bir hukuki süreç başlattı. Sabancı, avukatı aracılığıyla İstanbul Aile Mahkemesi'ne başvurarak, boşandığı eşi Hakan Bilen'in soyadını kullanmaktan feragat etmek istediğini belirtti.

Dava dilekçesinde, Nazlı Sabancı'nın evlilik birliği sona erdikten sonra 'Bilen' soyadını kullanmak istemediği vurgulandı. Dilekçede, müvekkilinin kendi ailesinin soyadını kullanmaya devam etme arzusunda olduğu ifade edildi. Mahkemeden, Nazlı Sabancı'nın nüfus kaydındaki 'Bilen' soyadının silinerek, evlilik öncesindeki soyadı olan 'Sabancı' olarak düzeltilmesine karar verilmesi talep edildi.

Nazlı Sabancı ve Hakan Bilen, 2022 yılında Çırağan Sarayı'nda görkemli bir düğünle evlenmişlerdi. Ancak çift, geçtiğimiz aylarda anlaşmalı olarak boşanmıştı. Boşanma protokolünde, mal paylaşımı ve diğer mali konularla ilgili detaylara yer verilmişti. Bu yeni dava ile Nazlı Sabancı, eski eşinin soyadıyla hukuki bağını da tamamen koparmak istiyor.

Mahkemenin, Nazlı Sabancı'nın soyadı değişikliği talebini değerlendirmesi ve önümüzdeki günlerde bir karar vermesi bekleniyor. Bu karar, boşanma sonrası soyadı değişikliği davalarına emsal teşkil edebilir.

ABD ve İran arasındaki gerginlik, son gelişmelerle birlikte yeni bir evreye taşındı. Bölgedeki tansiyonun yükselmesiyle birlikte uzmanlar, olası bir çatışma senaryosuna karşı uyarılarını artırdı.

Hürmüz Boğazı'ndaki olaylar: İki ülke arasındaki gerginliğin fitilini ateşleyen olayların başında, Hürmüz Boğazı'nda yaşanan ve tankerlere yönelik saldırılar geliyor. ABD, bu saldırılardan İran'ı sorumlu tutarken, İran ise suçlamaları reddediyor. Bu durum, bölgedeki deniz güvenliğini tehdit ederken, küresel enerji piyasalarında da endişeye yol açıyor.

Nükleer anlaşma tartışmaları: İran'ın nükleer programı konusundaki belirsizlik ve Tahran'ın nükleer anlaşmadan kademeli olarak çekilmesi, uluslararası arenada kaygıları artırıyor. ABD'nin anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve İran'a yönelik yaptırımları yeniden uygulamaya koyması, Tahran'ın misilleme adımlarına zemin hazırladı.

Bölgedeki askeri varlık: ABD'nin bölgedeki askeri varlığını artırması ve İran'ın da buna karşılık olarak savunma sistemlerini güçlendirmesi, tırmanma riskini beraberinde getiriyor. Uzmanlar, yanlış hesaplamalar veya provokasyonlar sonucu istenmeyen bir çatışmanın yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.

Savaş ilanı mı?: Bazı uzmanlar, gelinen noktayı bir savaş ilanı olarak değerlendirirken, diğerleri ise henüz дипломатик çözüm yollarının tüketilmediğini savunuyor. Ancak genel kanı, durumun oldukça kritik olduğu ve dikkatli adımlar atılması gerektiği yönünde.

Olası sonuçlar: ABD ve İran arasında yaşanacak bir çatışmanın bölgesel ve küresel ölçekte ciddi sonuçları olabileceği belirtiliyor. Petrol fiyatlarında artış, terör örgütlerinin güçlenmesi, mülteci akınları ve siyasi istikrarsızlık gibi riskler, uluslararası toplumun endişelerini artırıyor.

Uluslararası toplum, tarafları itidale davet ederek дипломатик çözümlerin bulunması için çaba gösteriyor. Ancak, mevcut durumun hassasiyeti ve tarafların kararlılığı, çözüm sürecini zorlaştırıyor. Bölgedeki gerginliğin azaltılması ve istikrarın sağlanması için дипломатик girişimlerin artırılması büyük önem taşıyor.

İsrail'de daha önce tartışmalara yol açan ve üzerinde İngilizce olarak 'Thank You For The Murder' (Cinayet İçin Teşekkürler) yazan reklam panosu, gelen tepkiler üzerine yenisiyle değiştirildi. Bu durum, uluslararası kamuoyunda da yankı uyandırmıştı.

Eski panodaki ifadenin kime ya da neye yönelik olduğu net olarak belirtilmemesine rağmen, birçok kişi bunun İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarına bir gönderme olduğunu düşünmüştü. Panonun bu şekildeki provokatif içeriği, hem İsrail içinde hem de uluslararası alanda eleştirilere neden olmuştu.

Yeni asılan panoda ise İngilizce olarak 'Finished the job, thanks' (İşi bitirdi, teşekkürler) ifadeleri yer alıyor. Bu değişiklikle birlikte panonun içeriği daha muğlak bir hale gelirken, önceki panoya atıfta bulunup bulunmadığı da tartışma konusu oldu. Panoyu kimin değiştirdiği veya değiştirenlerin amacı henüz bilinmiyor. Ancak bu değişiklik, İsrail ve Filistin arasındaki hassas dengeler ve devam eden gerilimler göz önüne alındığında, dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Olayın ardından sosyal medyada farklı yorumlar yapıldı. Bazı kullanıcılar yeni panonun da provokatif bir anlam taşıdığını savunurken, bazıları ise önceki panoya nazaran daha az kışkırtıcı olduğunu belirtti. Konuyla ilgili resmi bir açıklama henüz yapılmadı.

İngiltere'de yaşayan 27 yaşındaki Yasmin Gasimova, yaşadığı basit bir operasyonun ardından hayatının kabusa dönüştüğünü ifade ediyor. Solunum problemleri şikayetiyle hastaneye başvuran Gasimova'ya, nadir görülen ve 'delirten hastalık' olarak da bilinen Nöroinflamasyon teşhisi konuldu.

Yasmin Gasimova'nın sağlık sorunları, 2021 yılının Ağustos ayında bademciklerini aldırmak için girdiği ameliyatla başladı. Ameliyat sonrası beklenmedik komplikasyonlar gelişti ve genç kadın, şiddetli ağrılar, halüsinasyonlar ve davranış değişiklikleri yaşamaya başladı. Başlangıçta doktorlar durumun ameliyatın yan etkileri olduğunu düşünse de, semptomların şiddetlenmesi üzerine detaylı araştırmalar yapıldı.

Yapılan tetkikler sonucunda Gasimova'ya Nöroinflamasyon teşhisi konuldu. Bu hastalık, beyinde iltihaplanmaya neden olarak sinir hücrelerinin zarar görmesine yol açıyor. Hastalığın belirtileri arasında kafa karışıklığı, bilinç kaybı, nöbetler ve psikiyatrik sorunlar bulunuyor. Gasimova, hastalığın kendisini tamamen değiştirdiğini, artık eski Yasmin olmadığını belirtiyor.

Yasmin Gasimova, hastalığıyla mücadele sürecinde yaşadığı zorlukları şu sözlerle ifade ediyor: "Sürekli halüsinasyonlar görüyorum, gerçekle hayali ayırt etmekte zorlanıyorum. Davranışlarım kontrolden çıktı, bazen agresifleşiyorum bazen de tamamen içine kapanıyorum. Bu hastalık beni ve sevdiklerimi çok yıprattı."

Genç kadın, hastalığının tedavisi için çeşitli yöntemler deniyor ancak henüz tam olarak iyileşebilmiş değil. Nöroinflamasyonun tedavisi genellikle uzun ve zorlu bir süreç gerektiriyor. İlaç tedavileri, immünoterapi ve fizik tedavi gibi yöntemlerle hastalığın semptomları kontrol altına alınmaya çalışılıyor.

Yasmin Gasimova, yaşadığı bu zorlu süreçte yalnız olmadığını, ailesinin ve arkadaşlarının kendisine büyük destek olduğunu vurguluyor. Ayrıca, benzer hastalıklarla mücadele eden diğer insanlara umut olmak istediğini ve bu konuda farkındalık yaratmaya çalıştığını belirtiyor.

Gasimova, "Bu hastalık beni çok değiştirdi ama pes etmeyeceğim. Tedavime devam edeceğim ve bir gün eski sağlığıma kavuşacağıma inanıyorum. Benim gibi hastalığı olan insanlara sesleniyorum, umudunuzu kaybetmeyin ve mücadeleye devam edin." diyor.

Avrupa'da yapılan bir anket, vatandaşların büyük bir çoğunluğunun savunma bütçelerinin artırılmasını desteklediğini ortaya koydu. Euronews tarafından yayınlanan habere göre, bu destek, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle birlikte artan güvenlik endişeleriyle yakından ilişkili.

Ankete katılanların önemli bir bölümü, Avrupa Birliği'nin savunma yeteneklerini güçlendirmesi gerektiğine inanıyor. Bu bağlamda, savunma harcamalarının artırılması, ortak savunma projelerinin desteklenmesi ve askeri işbirliğinin derinleştirilmesi gibi adımların atılması gerektiği vurgulanıyor.

Anket sonuçlarına göre, savunma bütçelerinin artırılmasına verilen destek ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. Doğu Avrupa ülkelerinde, Rusya'ya olan coğrafi yakınlık ve tarihsel deneyimler nedeniyle bu destek daha yüksek seviyelerde seyrederken, Batı Avrupa ülkelerinde ise daha ılımlı bir destek görülüyor.

Savunma harcamalarındaki artışın nasıl finanse edileceği de önemli bir tartışma konusu. Ankete katılanların bir kısmı, savunma bütçelerinin artırılması için vergi artışlarına gidilmesini desteklerken, bir kısmı ise diğer kamu harcamalarından kesintiler yapılmasını tercih ediyor. Bu konuda ortak bir uzlaşıya varılması, savunma politikalarının uygulanabilirliği açısından kritik önem taşıyor.

Avrupa Birliği'nin savunma politikaları, NATO ile olan ilişkiler de dikkate alınarak şekillendiriliyor. AB'nin savunma yeteneklerini güçlendirmesi, NATO'nun Avrupa'daki yükünü hafifletebilir ve transatlantik ittifakın daha etkin bir şekilde çalışmasına katkıda bulunabilir. Ancak, AB'nin savunma politikalarının NATO ile rekabet etmemesi ve tamamlayıcı nitelikte olması gerektiği de vurgulanıyor.

Sonuç olarak, Avrupa'da savunma bütçelerinin artırılmasına yönelik kamuoyu desteği artarken, bu desteğin nasıl yönetileceği ve hangi politikaların izleneceği konuları önemini koruyor.

Avrupalı liderlerin ısrarlı çağrılarına rağmen İran, nükleer anlaşma müzakerelerine geri dönme konusunda şu ana kadar herhangi bir istek göstermedi. Bu durum, Tahran ile Batı arasındaki gerginliği tırmandırıyor. Avrupa Birliği yetkilileri, İran'ın bu tutumunun bölgesel güvenlik ve istikrar açısından endişe verici olduğunu belirtiyor.

İran'ın müzakerelere dönme konusundaki isteksizliğinin ardında, ABD'nin nükleer anlaşmaya geri dönme şartları ve yaptırımların kaldırılması konusundaki belirsizlikler yatıyor. Tahran yönetimi, ABD'nin anlaşmaya tam olarak geri dönmesini ve tüm yaptırımların koşulsuz olarak kaldırılmasını talep ediyor. Ancak, Washington bu konuda henüz somut adımlar atmadı.

Avrupa Birliği, İran ile müzakerelerin yeniden başlaması için arabuluculuk rolünü üstlenmeye devam ediyor. AB yetkilileri, tüm tarafları diyalog yoluyla çözüm bulmaya çağırıyor. Ancak, İran'ın mevcut tutumu, müzakerelerin yakın zamanda yeniden başlaması ihtimalini zayıflatıyor.

İran'ın nükleer programı, uluslararası toplum için uzun süredir bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Batılı ülkeler, İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemek amacıyla diplomatik çabalarını sürdürüyor. Ancak, müzakerelerin çıkmaza girmesi durumunda, diğer seçeneklerin de değerlendirilmesi gündeme gelebilir.

Özetle: İran'ın müzakerelere dönme konusundaki isteksizliği, bölgesel ve küresel güvenlik açısından önemli bir sorun teşkil ediyor. Avrupa Birliği, diplomatik çabalarını sürdürerek, tüm tarafları diyalog masasına geri döndürmeye çalışıyor.

• Avrupa liderleri İran'a müzakere çağrısında bulundu.
• İran müzakerelere dönme konusunda isteksiz.
• ABD'nin yaptırımları önemli bir etken.

1. AB arabuluculuk rolünü sürdürüyor.
2. Diplomatik çabalar devam ediyor.

İsrail ile İran arasındaki çatışma riskinin artması, Avrupa'da enerji güvenliği konusunda endişeleri beraberinde getiriyor. Ukrayna'daki savaşın zaten enerji piyasalarını sarsmış olması ve Rus gazına olan bağımlılığın azaltılmaya çalışıldığı bir dönemde, Orta Doğu'daki bir çatışma enerji arzını daha da tehlikeye atabilir.

Olası Senaryolar ve Etkileri:

• Enerji Fiyatlarında Artış: Bölgedeki bir çatışma, petrol ve doğal gaz üretimini aksatarak fiyatların yükselmesine neden olabilir.
• Arz Güvenliği Sorunları: İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatması gibi bir senaryo, küresel enerji akışını ciddi şekilde etkileyebilir.
• Avrupa'ya Etkileri: Avrupa, enerji ihtiyacının önemli bir kısmını Orta Doğu'dan karşılıyor. Bu nedenle, bölgedeki bir kriz Avrupa'da enerji arzını olumsuz etkileyebilir.

Avrupa Birliği, enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve yenilenebilir enerjiye geçiş gibi adımlar atarak enerji güvenliğini artırmaya çalışıyor. Ancak, Orta Doğu'daki gerginliklerin tırmanması, bu çabaları sekteye uğratabilir ve enerji krizini derinleştirebilir.

Enerji uzmanları, Avrupa ülkelerinin olası bir kriz durumuna karşı hazırlıklı olmaları gerektiğini vurguluyor. Bu hazırlıklar arasında, enerji stoklarını artırmak, alternatif enerji kaynaklarına yönelmek ve enerji tasarrufu önlemleri almak yer alıyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran çatışmasının tırmanması, Avrupa için ciddi bir enerji tehdidi oluşturuyor. Avrupa Birliği ve üye ülkeler, bu tehdide karşı hazırlıklı olmak ve enerji güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri almalıdır.

NATO üyesi ülkeler, Hollanda'nın Lahey kentinde gerçekleştirilecek olan önemli zirve öncesinde, savunma harcamalarını artırma konusunda uzlaşmaya vardı. Yapılan anlaşmaya göre, üye ülkeler savunma bütçelerinde yüzde 5'lik bir artış hedefleyecekler.

Bu karar, NATO'nun savunma yeteneklerini güçlendirme ve bölgesel güvenlik tehditlerine karşı daha hazırlıklı olma amacını taşıyor. Son dönemde artan jeopolitik gerilimler ve güvenlik endişeleri, NATO ülkelerini savunma harcamalarını artırmaya teşvik etti. Yüzde 5'lik artış hedefi, ittifakın ortak savunma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Zirvede ele alınacak diğer önemli konular arasında, Ukrayna'ya verilen destek, Rusya'nın artan askeri varlığı ve terörle mücadele stratejileri yer alıyor. NATO liderleri, bu konuları görüşerek ittifakın gelecekteki yol haritasını belirleyecekler.

Savunma harcamalarındaki artış, üye ülkelerin bütçelerinde önemli bir yük oluşturacak olsa da, NATO yetkilileri bu adımın ittifakın uzun vadeli güvenliği için gerekli olduğunu vurguluyor. Özellikle Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya'nın askeri faaliyetlerinden duydukları endişeyi dile getirerek savunma harcamalarının artırılmasını destekliyorlar.

Lahey'deki zirvenin, NATO'nun geleceği açısından kritik kararlara ev sahipliği yapması bekleniyor. İttifakın liderleri, ortak güvenlik tehditlerine karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmek için işbirliğini artırma ve yeni stratejiler geliştirme konusunda kararlı olduklarını ifade ediyorlar.

NATO Genel Sekreteri, savunma harcamalarındaki artışın, ittifakın caydırıcılık ve savunma yeteneklerini önemli ölçüde güçlendireceğini belirtti. Ayrıca, üye ülkeleri taahhütlerini yerine getirmeye ve savunmaya daha fazla yatırım yapmaya çağırdı.

• Savunma harcamalarında %5 artış hedefi
• Lahey'de kritik zirve
• Ukrayna'ya destek ve Rusya'nın askeri varlığı