Avrupa Komisyonu, reşit olmayanların korunması amacıyla dört büyük çevrimiçi porno platformuna yönelik bir soruşturma başlattı. Bu platformlar, AB'nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) kapsamında belirlenen yükümlülüklere uyum sağlayıp sağlamadıkları yönünden incelenecek.

Soruşturma, özellikle reşit olmayanların bu tür içeriklere erişimini engelleme ve yasa dışı içeriklerin yayılmasını önleme konularına odaklanacak. Komisyon, platformların yaş doğrulama mekanizmalarının etkinliğini ve algoritmalarının reşit olmayanlara yönelik riskleri nasıl yönettiğini değerlendirecek.

Dijital Hizmetler Yasası, büyük çevrimiçi platformlara kullanıcıları koruma ve yasa dışı içerikle mücadele etme konusunda daha fazla sorumluluk yüklüyor. Bu yasa, platformların şeffaflık ilkelerine uymasını, risk değerlendirmesi yapmasını ve bağımsız denetimlere tabi olmasını gerektiriyor.

Avrupa Komisyonu, soruşturma sonucunda ihlal tespit ederse, ilgili platformlara önemli para cezaları uygulayabilir veya faaliyetlerini kısıtlayabilir. Bu soruşturma, AB'nin çevrimiçi ortamda çocukların korunmasına verdiği önemi ve dijital platformların sorumluluğunu artırma çabalarını gösteriyor.

Soruşturmanın, Avrupa'daki diğer ülkelerdeki benzer platformlar üzerindeki etkisi de yakından izlenecek. AB, dijital alanda daha güvenli bir ortam yaratmak için çalışmalarına devam edeceğini belirtiyor.

• Soruşturma Kapsamı: Reşit olmayanların korunması ve yasa dışı içeriklerin yayılmasının önlenmesi.
• DSA'nın Rolü: Platformlara kullanıcıları koruma ve yasa dışı içerikle mücadele etme sorumluluğu yüklemek.
• Olası Sonuçlar: İhlal tespit edilirse para cezaları veya faaliyetlerin kısıtlanması.

Fransa'da emekli cerrah Joel Le Scouarnec'e karşı açılan ve yüzlerce mağduru kapsayan çocuk cinsel istismarı davasında karar açıklandı. Dava, Fransa'da büyük yankı uyandırdı. Joel Le Scouarnec, onlarca yıl boyunca çocuklara yönelik cinsel istismarda bulunmakla suçlanıyordu. Davanın karmaşıklığı ve mağdur sayısının çokluğu, yargılama sürecini oldukça zorlu hale getirdi.

Davanın temelini, Le Scouarnec'in geçmişte işlediği suçlara dair itiraflarının yer aldığı günlükleri oluşturdu. Bu günlükler, soruşturmanın derinleşmesine ve çok sayıda mağdurun ortaya çıkmasına yol açtı. Mağdurların ifadeleri, Le Scouarnec'in sistematik bir şekilde çocukları istismar ettiğini gözler önüne serdi.

Yargılama sürecinde, mağdurların travmaları ve yaşadıkları zorluklar detaylı bir şekilde ele alındı. Psikologlar ve uzmanlar, mağdurların iyileşme süreçlerine destek olmak amacıyla çeşitli çalışmalar yürüttü. Dava, cinsel istismar mağdurlarının yaşadığı sorunlara dikkat çekerek toplumda farkındalık yaratmayı amaçladı.

Mahkeme, Le Scouarnec'i suçlu bularak hapis cezasına çarptırdı. Kararın, mağdurlar ve aileleri için bir nebze olsun adaleti sağladığı düşünülüyor. Ancak, mağdurların yaşadığı travmaların uzun yıllar boyunca devam edeceği belirtiliyor. Dava, Fransa'da çocukların korunması ve cinsel istismarın önlenmesi konularında daha fazla çalışma yapılması gerektiği yönünde bir farkındalık oluşturdu.

Davanın sonucunda, Fransa'da çocuklara yönelik cinsel istismarın önlenmesi için daha sıkı yasal düzenlemeler yapılması ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiği vurgulandı.

ABD’de yapılan yeni bir araştırma, yaygın olarak kullanılan yapay tatlandırıcıların uzun vadeli kullanımının kalp rahatsızlıkları riskini artırabileceğini gösterdi. Cleveland Clinic tarafından yapılan ve Journal of the American College of Cardiology dergisinde yayınlanan çalışma, eritritol adlı yapay tatlandırıcının özellikle risk faktörleri olan kişilerde kalp krizi ve felç riskini artırabileceğini ortaya koydu.

Eritritol, sofra şekerine kıyasla daha az kalori içerdiği için diyabet hastaları ve kilo vermek isteyenler tarafından sıklıkla tercih ediliyor. Şeker alkolü olarak bilinen bu tatlandırıcı, bazı meyvelerde doğal olarak bulunurken, endüstriyel olarak da üretilebiliyor ve çeşitli gıda ve içeceklerde kullanılıyor.

Araştırmacılar, yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı bir çalışmada, kanlarında yüksek düzeyde eritritol bulunan kişilerin üç yıl içinde kalp krizi, felç veya ölüm gibi ciddi kardiyovasküler olaylar yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu buldu. Ayrıca, laboratuvar ortamında yapılan testlerde eritritolün kan pıhtılaşmasını hızlandırabileceği ve damar tıkanıklığı riskini artırabileceği gözlemlendi.

Çalışmanın yazarları, yapay tatlandırıcıların güvenli alternatifler olarak pazarlanmasına rağmen, uzun vadeli etkileri hakkında daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor. Özellikle kalp hastalığı riski taşıyan kişilerin yapay tatlandırıcıları kullanmadan önce doktorlarına danışmaları öneriliyor.

Bu araştırma, yapay tatlandırıcıların potansiyel riskleri konusunda farkındalık yaratırken, sağlıklı bir yaşam tarzı için doğal ve dengeli beslenmenin önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna'daki çatışmayı sona erdirebileceğine yönelik açıklamalarına yanıt verdi. Medvedev, Trump'ın olası bir çözüm için 'tek kötü şey' olarak nitelendirdiği 3. Dünya Savaşı olasılığına dikkat çekti.

Medvedev, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Trump'ın Ukrayna krizini çözme potansiyeline değinerek, “Trump, Ukrayna sorununu çözebilecek. En azından böyle söylüyor. İlginç. Hatta bunu çok hızlı yapabileceğine dair ipuçları veriyor. Buradaki tek sorun, Trump'ın önerdiği çözümün seçmenler için sonuçlarının ne olacağıdır. Ancak burada da bir sorun yok. Eğer (varsayımsal olarak) bir anlaşmaya varılırsa, bu, Ukrayna'nın gelecekteki kaderi hakkında bir anlaşma olacaktır. Ancak bu durumda tek bir 'küçük sorun' var. Bu, tam olarak 3. Dünya Savaşı olarak adlandırılıyor” ifadelerini kullandı.

Medvedev, olası bir anlaşmanın Ukrayna'nın geleceği hakkında olacağını ve bunun da 3. Dünya Savaşı anlamına gelebileceğini vurguladı. Bu açıklama, Trump'ın daha önce Ukrayna'daki savaşı 24 saat içinde bitirebileceğini iddia etmesine bir yanıt niteliği taşıyor.

Bu açıklamalar, Rusya ile Batı arasındaki gerilimin yüksek olduğu bir dönemde yapıldı. Ukrayna'daki savaş, Moskova ile Washington arasındaki ilişkileri daha da kötüleştirdi ve her iki taraf da birbirini suçlamaya devam ediyor. Medvedev'in açıklamaları, olası bir çözümün karmaşıklığını ve potansiyel risklerini vurgulayarak, konunun ciddiyetini gözler önüne seriyor.

Özetle, Medvedev'in Trump'a cevabı, Ukrayna krizinin çözümüne ilişkin farklı görüşleri ve olası sonuçlarını tartışmaya açarken, 3. Dünya Savaşı senaryosunun ne kadar ciddi bir tehdit olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Ticaret Bakanlığı, Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki Esendere Gümrük Kapısı'na yönelik gerçekleştirilen saldırıyı şiddetle kınadığını duyurdu. Bakanlık, saldırıda gümrük personelinin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, olayın faillerinin bir an önce adalet önüne çıkarılmasını beklediğini ifade etti.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Esendere Gümrük Kapımıza yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Gümrük çalışanlarımızın can güvenliğini hedef alan bu hain saldırı asla kabul edilemez. Olayın aydınlatılması ve faillerin en kısa sürede adalet önüne çıkarılması için ilgili tüm birimlerimizle koordineli bir şekilde çalışıyoruz” denildi.

Saldırının detaylarına ilişkin henüz net bir bilgi verilmezken, olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği belirtildi. Ticaret Bakanlığı, gümrük kapılarının ülke ekonomisi ve dış ticaret açısından hayati öneme sahip olduğunu, bu tür saldırıların Türkiye'nin ticaretine zarar vermeyi amaçladığını vurguladı.

Açıklamada ayrıca, gümrük personelinin özverili çalışmalarına devam edeceği ve Türkiye'nin ticaret hedeflerine ulaşması için ellerinden geleni yapacakları belirtildi. Bakanlık, saldırıda yaralanan olup olmadığına dair bir bilgi paylaşmadı, ancak soruşturmanın sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılacağını bildirdi.

Olayın ardından Esendere Gümrük Kapısı'nda güvenlik önlemleri artırılırken, gümrük işlemlerinin aksamaması için gerekli tedbirlerin alındığı öğrenildi.

Uçak yolculuğu yapacak yolcuların dikkat etmesi gereken önemli bir düzenleme duyuruldu. Artık belirli eşyaların uçağın bagaj bölümüne verilmesi yasaklandı. Bu eşyaların taşınmasıyla ilgili yeni kurallar, yolcuların seyahat planlarını yaparken göz önünde bulundurması gereken kritik bilgiler içeriyor.

İşte bagaja verilmesi yasak olan 7 eşya:

• Elektronik Sigaralar ve Kişisel Buharlaştırıcılar: İçerisindeki lityum pillerden dolayı yangın riski taşıdıkları için kabin bagajında taşınması gerekiyor.
• Güç Bankaları (Power Bank): Yine lityum iyon pillerden kaynaklı risk sebebiyle sadece kabin bagajında taşınabilir.
• Yedek Lityum Piller ve Bataryalar: Elektronik cihazlardan çıkarılmış yedek pillerin de kabin bagajında taşınması zorunlu.
• Patlayıcı ve Yanıcı Maddeler: Her türlü patlayıcı madde, havai fişek, işaret fişeği ve kolay alev alabilen maddelerin taşınması kesinlikle yasak.
• Ağır Sanayi Tipi Çakmaklar ve Benzinle Çalışan Çakmaklar: Bu tür çakmakların taşınması güvenlik nedeniyle yasaklanmıştır. Sadece kibrit veya küçük boyuttaki gazlı çakmaklara izin veriliyor.
• Oksijen Tüpleri: Tıbbi amaçlı olanlar hariç, diğer oksijen tüplerinin taşınması yasaktır. Tıbbi amaçlı oksijen tüpleri için havayolu şirketinden önceden izin alınması gerekmektedir.
• Sıvılaştırılmış Gaz İçeren Ürünler: Kamp malzemesi olarak kullanılan ve sıvılaştırılmış gaz içeren ürünlerin bagajda taşınması yasaktır.

Bu kurallara uyulmaması durumunda, eşyalarınıza el konulabileceği gibi, seyahatinizde de aksamalar yaşayabilirsiniz. Bu nedenle, uçak yolculuğuna çıkmadan önce havayolu şirketinin web sitesini ziyaret ederek veya müşteri hizmetleriyle iletişime geçerek güncel bagaj kurallarını öğrenmeniz önemlidir.

Sosyal medyada yer alan ve evli olmadığı gerekçesiyle bir kadın hastanın tedavisinin yapılmadığı iddiası üzerine Digital Medya Merkezi (DMM) bir açıklama yaptı. İddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

DMM tarafından yapılan açıklamada, hasta haklarının korunmasının öncelikli olduğu vurgulandı. Açıklamada, “Hiçbir hastanın medeni durumu veya diğer kişisel özellikleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalması kabul edilemez” denildi.

Olayın detaylarına ilişkin inceleme başlatıldığı belirtilirken, iddiaların asılsız olduğu yönünde bulgulara rastlandığı ifade edildi. DMM, hastanın tedavi sürecinin aksamadan devam ettiğini ve gerekli tüm tıbbi müdahalelerin yapıldığını bildirdi.

Açıklamanın devamında, bu tür hassas iddiaların kamuoyunu yanıltıcı şekilde yayılmasının önüne geçilmesi gerektiği vurgulandı. DMM, benzer durumların tekrar yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınacağını ve hasta haklarının korunması konusundaki hassasiyetin devam edeceğini belirtti.

Sonuç olarak, evli olmadığı için bir kadının tedavisinin yapılmadığı iddiası DMM tarafından yalanlandı ve gerekli incelemelerin yapıldığı, hastanın tedavisinin sürdüğü açıklandı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, 27 Mayıs 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, Amerika Birleşik Devletleri'nin Rusya ve Ukrayna arasında doğrudan görüşmeleri desteklemeye devam ettiğini belirtti. Bakanlık, bu türden bir diyalogun, ihtilafın çözümü için önemli bir adım olabileceğine inanıyor.

Açıklamanın Detayları: Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, ABD'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine olan bağlılığını yineledi. Aynı zamanda, Rusya ile Ukrayna arasındaki mevcut gerginliğin diplomatik yollarla çözülmesinin önemine vurgu yapıldı. Bakanlık, uluslararası toplumun bu yöndeki çabalarını desteklemeye devam edeceklerini de ekledi.

ABD'nin Tutumu: ABD, savaşın başından beri Ukrayna'ya askeri ve insani yardım sağlamakta ve Rusya'ya yönelik çeşitli yaptırımlar uygulamaktadır. Ancak, aynı zamanda, krizin çözümü için diplomatik yolları da açık tutmaya çalıştığı belirtiliyor. Doğrudan görüşmelerin desteklenmesi, bu diplomatik çabaların bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Görüşmelerin Önemi: ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya ve Ukrayna arasındaki doğrudan görüşmelerin, her iki tarafın endişelerini dile getirebileceği ve potansiyel çözüm yollarını arayabileceği bir platform sağlayabileceğine inanıyor. Bu türden bir diyalogun, gerginliğin azaltılmasına ve uzun vadeli bir barışın tesis edilmesine katkıda bulunabileceği umuluyor.

Uluslararası Toplumun Rolü: ABD, uluslararası toplumun da bu sürece aktif olarak katılması gerektiğini vurguladı. Diğer ülkelerin ve uluslararası kuruluşların, Rusya ve Ukrayna arasındaki diyaloğun teşvik edilmesi ve kolaylaştırılması için çaba göstermesi gerektiği belirtildi.

Özetle, ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya ve Ukrayna arasındaki ihtilafın çözümü için doğrudan görüşmeleri desteklemeye devam ettiğini ve bu yöndeki diplomatik çabaları destekleyeceğini yineledi.

COVID-19 aşılarıyla ilgili tartışmalar sürerken, Danimarka'dan dikkat çekici bir adım geldi. Danimarka, 1 Temmuz itibarıyla COVID-19 aşılarını artık önermeyeceğini duyurdu. Bu karar, özellikle belirli yaş grupları için aşıların fayda-zarar dengesinin değiştiği gerekçesiyle alındı.

Danimarka Sağlık Otoritesi, yaptığı açıklamada, genel aşılama programının sona erdiğini ve artık sadece risk grubunda olanlara aşı önerileceğini belirtti. Bu karar, genç ve sağlıklı bireylerde aşıların potansiyel risklerinin, sağladığı faydadan daha fazla olabileceği değerlendirmesi üzerine şekillendi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Genel aşılama programını sonlandırıyoruz, çünkü artık herkesi aşılamanın gereği kalmadı. Yüksek risk grubunda olanlar haricinde kalanlar için aşılamanın faydası, potansiyel risklerinden daha az.”

Bu karar, COVID-19 aşılarının etkinliği ve yan etkileri konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Özellikle mRNA aşılarının (Pfizer/BioNTech ve Moderna) gençlerde miyokardit (kalp kası iltihabı) gibi yan etkilere yol açabileceği iddiaları, bu türden kararların alınmasında etkili oluyor.

Danimarka'nın bu adımı, diğer ülkeler tarafından da yakından takip ediliyor. Bazı uzmanlar, COVID-19'un artık daha hafif seyretmesi ve toplumda yüksek düzeyde bağışıklık oluşması nedeniyle, genel aşılama stratejilerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor.

Öte yandan, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve diğer sağlık otoriteleri, aşıların hala en etkili korunma yöntemi olduğunu ve özellikle risk grubunda olanların aşılanmaya devam etmesi gerektiğini vurguluyor.

Sonuç olarak, Danimarka'nın COVID-19 aşılamasında geri adım atması, aşı politikalarının sürekli olarak bilimsel veriler ve değişen koşullar ışığında değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Aşıların fayda-zarar dengesi, yaş grupları ve risk faktörleri dikkate alınarak bireysel olarak değerlendirilmelidir.