İstanbul'da hissedilen bir deprem meydana geldi. Depremin merkez üssü ve büyüklüğü hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, vatandaşlar kısa süreli bir panik yaşadı.

Kandilli Rasathanesi'nden henüz bir açıklama gelmedi. Gelişmeler takip ediliyor ve detaylar netleştikçe kamuoyu ile paylaşılacak.

Depremin İstanbul'un hangi bölgelerinde daha yoğun hissedildiği henüz bilinmiyor. Vatandaşlar, sosyal medya üzerinden depremi hissettiklerini dile getirdi.

Olası gelişmeler ve resmi açıklamalar için takipte kalın.

Güncelleme: Kandilli Rasathanesi'nden yapılan ilk açıklamaya göre depremin büyüklüğü ve merkez üssü belirlenmeye çalışılıyor. Detaylar geldikçe paylaşılacaktır.

Önemli Bilgilendirme: Deprem anında panik yapmamak ve güvenli bir yerde saklanmak önemlidir. Binaların hasar görmesi durumunda yetkililere haber verilmelidir.

Vatandaşların sakin olması ve yetkililerin açıklamalarını takip etmesi önem arz etmektedir.

Arda Turan, teknik direktörlük kariyerine yeni bir sayfa açarak Eyüpspor ile yollarını ayırdıktan sonra yeni bir takımla anlaşmaya vardı. Kariyerine teknik direktör olarak devam eden Turan, bu kez Romanya Ligi ekiplerinden Poli Iasi ile anlaşmaya vardı.

Rumen basınında yer alan haberlere göre, Arda Turan'ın Poli Iasi ile prensipte anlaştığı ve kısa süre içinde resmi sözleşme imzalaması bekleniyor. Kulübün sahibi Vali Marian Grigoras, Sport.ro'ya yaptığı açıklamada Arda Turan ile görüştüklerini doğrulayarak, anlaşmanın detaylarını paylaştı.

Grigoras, açıklamasında şunları belirtti: 'Arda Turan ile görüşmelerimiz doğru. Kendisiyle prensipte anlaştık ve Romanya'ya gelmesini bekliyoruz. Eğer her şey yolunda giderse, sözleşme imzalayacağız.'

Arda Turan'ın teknik direktörlük kariyeri, futbolculuk kariyeri kadar dikkat çekici olmaya devam ediyor. Daha önce Eyüpspor'u çalıştıran Turan, şimdi de Romanya'da yeni bir meydan okumaya hazırlanıyor.

İstanbul'da hissedilen depremin ardından deprem uzmanları farklı değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Naci Görür, depremin Marmara fay hattı üzerinde olduğunu belirtirken, Prof. Dr. Ahmet Övgün Ercan ise depremin Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın etkisiyle meydana geldiğini ifade etti.

Naci Görür'ün açıklamaları:

• Depremin Marmara Denizi'nde, Adalar açıklarında meydana geldiğini ve 4.7 büyüklüğünde olduğunu belirtti.
• Görür, depremin Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun (KAFZ) güney kolu üzerinde olduğunu ve bu kolun Kumburgaz Fayı'na doğru ilerlediğini söyledi.
• İstanbul'da beklenen büyük deprem konusunda uyarılarda bulundu ve yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Ahmet Övgün Ercan'ın açıklamaları:

• Depremin Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın (KAF) etkisiyle oluştuğunu ve Marmara Denizi'ndeki fayların karmaşık yapısından kaynaklandığını ifade etti.
• Ercan, depremin İstanbul'daki yapı stoğunun riskli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ve kentsel dönüşümün hızlandırılması gerektiğini belirtti.
• Depremin ardından artçı sarsıntıların olabileceğini ancak büyük bir deprem tetikleme olasılığının düşük olduğunu söyledi.

Her iki uzman da İstanbul'da deprem riskinin yüksek olduğunu ve gerekli önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı. Yapıların güçlendirilmesi, kentsel dönüşüm projelerinin hızlandırılması ve halkın deprem konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor.

Depremin ardından İstanbul'da yaşayan vatandaşlar arasında tedirginlik yaşanırken, yetkililer hasar tespit çalışmalarına başladı.

AKP içinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik başlatılan ve üç dalga halinde devam eden operasyonlardan duyulan rahatsızlık dile getiriliyor. Partideki bazı isimler, bu türden hamlelerin muhalefetle gereksiz bir kavgaya yol açtığı ve mevcut konjonktürde bunun doğru bir yaklaşım olmadığı görüşünü savunuyor.

Parti kulislerinde konuşulanlara göre, İBB'ye yönelik soruşturmaların zamanlaması ve üslubu, AKP'nin bazı kesimlerinde soru işaretleri yaratmış durumda. Özellikle ekonomik zorlukların yaşandığı ve toplumun farklı kesimleriyle diyalog kurmanın önem taşıdığı bir dönemde, İBB ile sürekli bir çatışma halinde olmanın partiye fayda sağlamayacağı düşünülüyor.

AKP'li bazı yöneticiler, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun olası bir cumhurbaşkanlığı adaylığı durumunda, bu türden operasyonların İmamoğlu'nun mağduriyetini artırabileceği ve bu durumun da seçimlerde AKP'nin aleyhine sonuçlar doğurabileceği endişesini taşıyor. Bu nedenle, muhalefetle daha yapıcı bir diyalog kurulması ve gerginliğin azaltılması gerektiği vurgulanıyor.

Kulislerde ayrıca, İBB'ye yönelik soruşturmaların, yerel seçimlerde İstanbul'u kaybeden AKP'nin intikam alma çabası olarak algılanabileceği ve bu durumun da partinin imajına zarar verebileceği konuşuluyor. Bu nedenle, daha dikkatli ve stratejik adımlar atılması gerektiği belirtiliyor.

Özetle, AKP içinde İBB'ye yönelik operasyonların yarattığı rahatsızlık, muhalefetle kavga etmenin zamanı olmadığı ve daha yapıcı bir diyalog kurulması gerektiği yönünde bir eğilimin olduğunu gösteriyor.

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanlığı'nın kamu özel işbirliği (KOİ) modeliyle inşa edilen şehir hastaneleri sözleşmelerindeki veri paylaşımı konusunu gündeme taşıdı. Emir, hastanelerin işletmesini üstlenen şirketlerin, hastaların kişisel sağlık verilerini hangi koşullarda ve kimlerle paylaştığına dair ciddi endişeler olduğunu belirtti.

Emir'in açıklamalarına göre, KOİ modeliyle yapılan sözleşmelerde, hastaların sağlık verilerinin özel şirketler tarafından işlenmesi ve paylaşılmasına dair muğlak ifadeler yer alıyor. Bu durum, hastaların kişisel verilerinin korunması hakkı açısından önemli bir sorun teşkil ediyor. Emir, Sağlık Bakanlığı'nın bu konuya açıklık getirmesi ve veri güvenliğini sağlayacak önlemleri alması gerektiğini vurguladı.

Milletvekili Emir, sözleşmelerde yer alan “hizmetin gerektirdiği ölçüde” ve “ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak” gibi ifadelerin, veri paylaşımının sınırlarını belirsizleştirdiğini savundu. Bu tür ifadelerin, şirketlere geniş bir hareket alanı tanıdığını ve hastaların verilerinin kötüye kullanılma riskini artırdığını iddia etti.

Emir, Sağlık Bakanı’na şu soruları yöneltti:

• Şehir hastanelerinde tedavi gören hastaların kişisel sağlık verileri, hangi şirketlerle paylaşılmaktadır?
• Bu verilerin paylaşımında hangi yasal dayanaklar esas alınmaktadır?
• Verilerin güvenliğini sağlamak için hangi önlemler alınmıştır?
• Verilerin üçüncü şahıslarla paylaşılması durumunda, hastaların bilgilendirilmesi ve onayının alınması mekanizması nasıl işlemektedir?

CHP milletvekili, bu soruların yanıtlanmasının, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve veri güvenliği konusundaki endişelerin giderilmesi açısından kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Ramazan Gülten, Cumhuriyet'e verdiği özel röportajda, görev süresi boyunca karşılaştığı zorlukları ve tehditleri anlattı. Gülten, özellikle imar yolsuzluklarıyla mücadele etmeye başladığı andan itibaren hedef haline geldiğini vurguladı.

Gülten, göreve geldiği günden itibaren İBB'deki imar rantı düzenine karşı mücadele başlattığını ve bu mücadelesinin bazı çevreleri rahatsız ettiğini belirtti. Kendisine ve ekibine yönelik çeşitli tehditler aldığını, hatta fiziksel saldırılara maruz kaldığını ifade etti. Gülten, kendisine saldıran kişilerin serbest bırakılmasına rağmen, kendisinin çeşitli suçlamalarla Silivri Cezaevi'nde tutulduğunu söyledi.

Röportajda, Gülten'in özellikle vurguladığı noktalardan biri, imar planlarındaki usulsüzlüklerin İBB'nin kaynaklarını nasıl tükettiği ve İstanbul'un geleceğini nasıl tehdit ettiği oldu. Gülten, bu usulsüzlüklerin üzerine gitmeye kararlı olduğunu ve bu konuda taviz vermeyeceğini dile getirdi.

Gülten, ayrıca yargı sürecindeki bazı uygulamalara da dikkat çekerek, adaletin tecelli etmesi için mücadele edeceğini belirtti. Kendisine yönelik suçlamaların asılsız olduğunu ve bu suçlamaların arkasında siyasi bir motivasyon olduğunu savundu.

Ramazan Gülten, röportajın sonunda, İBB'deki görevine geri dönmek ve İstanbul'un imar planlarını şeffaf ve adil bir şekilde yönetmek istediğini ifade etti. Gülten, İstanbulluların desteğiyle bu zorlu sürecin üstesinden geleceğine inandığını sözlerine ekledi.

• İmar yolsuzluklarıyla mücadele
• Tehditler ve saldırılar
• Silivri Cezaevi'nde tutukluluk
• İmar planlarındaki usulsüzlükler

Esenler Belediyesi, 256 milyon TL değerindeki kamu taşınmazlarını satışa çıkardı. Karar, belediye meclisinde tartışmalara yol açtı. CHP Esenler Belediye Meclis Üyesi Kemal Şahin, satış kararının gerekçesi olarak sunulan 'dönüşüm'ün inandırıcı olmadığını belirterek, bu kararın kamu yararına aykırı olduğunu savundu.

Satışa çıkarılan taşınmazlar arasındadükkanlar, arsalar ve iş yerleri bulunuyor. İhalelerin, 21 Kasım'da başlayacağı belirtildi. CHP'li Şahin, Esenler'dekiimar yoğunluğu sorununa dikkat çekerek, bu satışlarla birlikte yoğunluğun daha da artacağını öne sürdü.

Şahin, satışa çıkarılan yerlerinkamuya ait alanlar olduğuna vurgu yaparak, bu alanlarınsosyal donatı alanları olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Belediyenin bu kararı alırkenşeffaf davranmadığını vekamuoyunu yeterince bilgilendirmediğini iddia etti. Satışın, Esenler'in geleceği açısındanolumsuz sonuçlar doğurabileceği endişesini dile getirdi.

Esenler Belediyesi'nden henüz konuyla ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Alevi örgütleri, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un Yavuz Sultan Selim hakkındaki açıklamalarına sert tepki gösterdi. Yapılan ortak açıklamada, Kurtulmuş'un sözlerinin Alevileri derinden yaraladığı ve tekçi, gerici bir zihniyeti temsil ettiği vurgulandı.

Açıklamada, Yavuz Sultan Selim'in Aleviler için bir katliam figürü olduğu belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

• "Yavuz Sultan Selim, Aleviler için tarihi bir travma ve acımasız bir katliamın sembolüdür. Onun adının yüceltilmesi, Alevi toplumunun değerlerine ve inançlarına açık bir saldırıdır."
• "Bu tür açıklamalar, Türkiye'deki farklı inanç grupları arasında ayrışmayı körüklemekte ve toplumsal barışı tehdit etmektedir."

Alevi örgütleri, Kurtulmuş'un açıklamalarını kabul edilemez bulduklarını ve bu tür söylemlerin Alevi toplumunda derin bir güvensizlik yarattığını ifade etti. Açıklamada, TBMM Başkanı'nın tüm toplumu kucaklayan, birleştirici bir dil kullanması gerektiği vurgulandı. Ayrıca, Alevi toplumunun taleplerinin karşılanması ve eşit yurttaşlık haklarının sağlanması gerektiği belirtildi.

Alevi örgütleri, Kurtulmuş'u açıklamalarını düzeltmeye ve Alevi toplumundan özür dilemeye davet etti. Aksi takdirde, bu tür açıklamaların Alevi toplumunda derin bir kırılmaya yol açabileceği ve toplumsal barışı zedeleyebileceği uyarısında bulundu.

Yapılan ortak açıklamada şu örgütlerin imzası bulunuyor: Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri.

Türkiye ve ABD, Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönüşlerini destekleme konusunda ortak bir anlayışa vardı. İki ülke, bu konuda işbirliği yapma kararı aldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, yaptığı açıklamada, ABD'nin Suriye'de kalıcı bir siyasi çözüme ulaşılması ve Suriyelilerin güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşleri için Türkiye ile yakın işbirliği içinde olduğunu belirtti. Miller, bu işbirliğinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı doğrultusunda yürütüldüğünü vurguladı.

Türkiye, uzun süredir Suriyelilerin geri dönüşü için güvenli bölgeler oluşturulması gerektiğini savunuyor. Bu kapsamda, Suriye'nin kuzeyinde bazı bölgelerde güvenliği sağlamış durumda. Türkiye, bu bölgelere Suriyelilerin geri dönüşünü teşvik ediyor.

Türkiye ve ABD arasındaki bu işbirliği, Suriyelilerin geri dönüş sürecini hızlandırabilir. Ancak, Suriye'deki iç savaşın devam etmesi ve siyasi istikrarsızlık, geri dönüşlerin önünde önemli bir engel olarak duruyor.

Geri dönüşlerin başarılı olması için, Suriye'de güvenliğin sağlanması, temel hizmetlerin yeniden oluşturulması ve ekonomik koşulların iyileştirilmesi gerekiyor. Ayrıca, geri dönen Suriyelilerin topluma entegre edilmesi de büyük önem taşıyor.