Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'e yönelik saldırı gerçekleştiren şahsın emniyetteki ifadesi kamuoyu ile paylaşıldı. Saldırgan, ifadesinde CHP Genel Merkezi önünde gerçekleştirdiği eylemin nedenlerini açıkladı.

Saldırganın ifadesine göre, olay günü CHP Genel Merkezi önüne gittiği ve burada bir süre beklediği belirtildi. Özgür Özel'in binadan çıkışını bekleyen şahıs, Özel'in yanına yaklaşarak sözlü tacizde bulundu ve ardından fiziki saldırı gerçekleştirdi. Saldırgan, ifadesinde, “Amacım sadece tepkimi göstermekti, şiddet uygulamak gibi bir niyetim yoktu” şeklinde konuştuğu öğrenildi.

Emniyet yetkilileri, saldırganın daha önceden herhangi bir suç kaydının bulunmadığını ve herhangi bir terör örgütü ile bağlantısının tespit edilmediğini bildirdi. Olayla ilgili soruşturma devam ederken, saldırganın akli dengesinin yerinde olup olmadığının belirlenmesi için de gerekli işlemlerin başlatıldığı belirtildi.

Özgür Özel'e yapılan saldırı, siyasi arenada geniş yankı uyandırdı. Birçok siyasi parti temsilcisi ve sivil toplum kuruluşu, saldırıyı kınayan açıklamalar yaptı. CHP yetkilileri ise, olayın aydınlatılması için emniyet güçleriyle işbirliği içinde olduklarını ve sürecin takipçisi olacaklarını vurguladı.

Saldırının ardından Özgür Özel'in sağlık durumunun iyi olduğu ve programlarına devam ettiği öğrenildi. CHP lideri, yaptığı açıklamada, “Bu tür provokasyonlara asla boyun eğmeyeceğiz ve demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

• Saldırganın ifadesinde pişmanlık duyduğu belirtildi.
• Olayla ilgili soruşturma çok yönlü olarak devam ediyor.
• Saldırının siyasi bir provokasyon olduğu değerlendiriliyor.

İstanbul'da bir adliye önünde iki grup arasında çıkan tartışma, kısa sürede kavgaya dönüştü. Taraflar, tekme ve yumruklarla birbirlerine saldırırken, sopalar da kullanıldı. Olay yerine çok sayıda polis ekibi sevk edildi.

Adliye önünde henüz bilinmeyen bir nedenle tartışan iki grup, sözlü atışmanın ardından birbirlerine saldırdı. Kavga sırasında taraflar, tekme ve yumrukların yanı sıra sopalarla da birbirlerine vurdu. Çevredeki vatandaşlar durumu polise bildirdi.

Olay yerine gelen polis ekipleri, kavgaya müdahale ederek tarafları ayırmaya çalıştı. Ancak, tarafların saldırgan tutumları nedeniyle polis ekipleri biber gazı kullanmak zorunda kaldı. Biber gazının etkisiyle dağılan taraflardan bazıları gözaltına alındı. Kavga nedeniyle adliye önünde kısa süreli bir panik yaşandı.

Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı. Kavgaya karışan diğer şahısların yakalanması için çalışmalar sürüyor.

Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yürütücülüğünde düzenlenen TEKNOFEST, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) sona erdi. 30 Ağustos - 3 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen festival, 225 bin ziyaretçiyi ağırladı.

Festivalde, teknoloji yarışmaları, hava gösterileri, konserler, çeşitli etkinlikler ve sergiler yer aldı. Ziyaretçiler, Türk savunma sanayisinin önde gelen şirketlerinin geliştirdiği ürünleri yakından inceleme fırsatı buldu. Baykar tarafından geliştirilen Bayraktar TB2 SİHA ve Akıncı TİHA da festivalde sergilendi.

TEKNOFEST KKTC'de, gençlerin ve çocukların teknolojiye olan ilgisini artırmak amacıyla çeşitli atölye çalışmaları ve etkinlikler düzenlendi. Ayrıca, girişimcilik ekosistemini desteklemek amacıyla da çeşitli programlar gerçekleştirildi.

Festivalin son gününde konuşma yapan T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Haluk Bayraktar, TEKNOFEST'in Türkiye'de olduğu gibi KKTC'de de büyük ilgi görmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bayraktar, TEKNOFEST'in gençlerin teknolojiye olan ilgisini artırmanın yanı sıra, Türkiye ve KKTC arasındaki bağları da güçlendirdiğini vurguladı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da festivalin başarılı bir şekilde tamamlanmasından dolayı duyduğu memnuniyeti ifade etti. Kacır, TEKNOFEST'in Türkiye'nin teknoloji alanındaki yeteneklerini sergilemek için önemli bir platform olduğunu belirtti.

Sağlık Bakanlığı, aile hekimliği uygulamalarında yeni bir dönemi başlattığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre, belirli süreçler artık otomatik olarak işleyecek ve bu sayede hem hekimlerin iş yükü azalacak hem de vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaşacak.

Yeni düzenleme ile birlikte, aile hekimleri tarafından yapılan bazı rutin işlemlerin otomatikleştirilmesi hedefleniyor. Bu kapsamda, raporlama süreçleri, ilaç reçetelerinin düzenlenmesi ve bazı basit tetkik sonuçlarının sisteme girilmesi gibi işlemlerin otomatik olarak yapılması planlanıyor.

Otomatik İşleyecek Süreçler:

• Raporlama süreçlerinin otomatikleştirilmesi.
• İlaç reçetelerinin otomatik düzenlenmesi.
• Basit tetkik sonuçlarının otomatik sisteme girişi.

Bu otomasyon sayesinde, aile hekimlerinin daha fazla vakit ayırarak hastalarına daha iyi hizmet vermesi amaçlanıyor. Ayrıca, vatandaşların sağlık hizmetlerine daha hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabilmesi de hedefleniyor. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, uygulamanın detayları hakkında bilgilendirme çalışmalarının devam ettiğini ve en kısa sürede tüm aile hekimliklerinde hayata geçirileceğini belirtti.

Uygulamanın başlamasıyla birlikte, aile hekimlerinin idari iş yükünün azalması ve hasta odaklı hizmetlere daha fazla zaman ayırabilmesi bekleniyor. Bu durum, hem hekimlerin memnuniyetini artıracak hem de vatandaşların sağlık hizmetlerinden aldığı verimi yükseltecek.

Uyku pozisyonları, sağlığımız üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Yanlış pozisyonlarda uyumak, çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilirken, doğru pozisyonlar uyku kalitesini artırabilir ve vücut fonksiyonlarını destekleyebilir.

Sırt üstü uyumak: Bu pozisyon, omurga için en doğal ve destekleyici pozisyon olarak kabul edilir. Boyun, sırt ve kalça ağrılarını azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, yüzdeki kırışıklıkların oluşumunu da yavaşlatabilir. Ancak, horlama ve uyku apnesi olan kişiler için uygun olmayabilir.

Yan yatmak: Özellikle sol yan yatmak, sindirim sistemine yardımcı olabilir ve mide ekşimesini azaltabilir. Hamile kadınlar için de önerilen bir pozisyondur. Ancak, bazı kişilerde omuz ve kalça ağrılarına neden olabilir.

Yüz üstü uyumak: Bu pozisyon, omurga ve boyun için en zararlı pozisyon olarak kabul edilir. Sırt ağrısı, boyun ağrısı ve baş ağrısına neden olabilir. Ayrıca, yüzdeki kırışıklıkların oluşumunu hızlandırabilir.

Doğru yastık seçimi: Uyku pozisyonuna uygun yastık seçimi de önemlidir. Sırt üstü uyuyanlar için ince bir yastık, yan yatanlar için daha kalın bir yastık ve yüz üstü uyuyanlar için ise mümkünse yastık kullanmamak önerilir.

Uyku alışkanlıklarını değiştirmek: Yanlış uyku pozisyonunda uyuma alışkanlığı olan kişilerin, bu alışkanlığı değiştirmek için zaman ve sabır gerekebilir. Gerekirse, bir uzmana danışmak faydalı olabilir.

• Sırt ağrısı: Yanlış uyku pozisyonu sırt ağrılarına neden olabilir.
• Boyun ağrısı: Özellikle yüzüstü uyumak boyun ağrısını tetikleyebilir.
• Horlama: Sırtüstü uyumak horlamayı artırabilir.
• Mide ekşimesi: Sol yan yatmak mide ekşimesini azaltabilir.

Sonuç olarak, uyku pozisyonu seçimi, sağlığımız için önemli bir faktördür. Doğru pozisyonda uyuyarak uyku kalitemizi artırabilir ve çeşitli sağlık sorunlarının önüne geçebiliriz.

Eski TBMM başkanları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek içeren bir bildiri yayınladı. Bildiride, yargı süreçlerinde tutuksuz yargılanmanın esas alınması gerektiği vurgulandı.

Bildiriyi imzalayan eski TBMM başkanları arasında şu isimler yer alıyor:

• Hüsamettin Cindoruk
• Hikmet Çetin
• Köksal Toptan
• Cemil Çiçek

Bildiride, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde, yargılamanın tutuksuz yapılması esastır” ifadelerine yer verildi. Ayrıca, devam eden davaların seyrinin, kamuoyunda endişe yarattığı belirtildi.

Eski başkanlar, yargı süreçlerinin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi, hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmesi ve yargı bağımsızlığının korunması gerektiğinin altını çizdi. Bildiride, “Yargının, siyasi baskılardan uzak, tarafsız ve bağımsız bir şekilde görev yapması demokrasimizin teminatıdır” denildi.

Ekrem İmamoğlu hakkında devam eden davalar ve olası sonuçları kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. Bu destek bildirisi, yargı sürecinin adil bir şekilde yürütülmesine yönelik bir çağrı niteliği taşıyor.

Yapay zeka (YZ) teknolojisinin gelişimi, çeşitli alanlarda olduğu gibi sanatsal yaratıcılıkta da yeni olanaklar sunuyor. Son olarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın yapay zeka tarafından Papa ve Jedi karakterlerine dönüştürüldüğü görüntüler sosyal medyada büyük ilgi gördü.

Söz konusu görüntülerde, Donald Trump'ın Papa kıyafetleri içinde dini figür olarak tasvir edildiği ve Jedi kostümüyle Star Wars evrenine dahil edildiği görülüyor. Bu türden yapay zeka uygulamaları, gerçek kişilerin veya karakterlerin farklı bağlamlarda nasıl görünebileceğine dair ilginç ve bazen de tartışmalı örnekler sunuyor.

Yapay zeka ile üretilen bu türden içerikler, teknolojinin sınırlarını zorlamanın yanı sıra, telif hakları, etik ve gerçeklik algısı gibi konularda da önemli soruları gündeme getiriyor. Özellikle siyasi figürlerin bu şekilde manipüle edilmesi, dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme riskini artırabileceği endişesini de beraberinde getiriyor.

Bu tür yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte, toplumun bu teknolojilere karşı bilinçli olması ve üretilen içeriklerin kaynağını sorgulaması büyük önem taşıyor. Yapay zeka, yaratıcılık ve eğlence alanında büyük potansiyele sahip olsa da, sorumlu ve etik bir şekilde kullanılması gerekiyor.

Özetle, Donald Trump'ın yapay zeka ile Papa ve Jedi'ye dönüştürülmesi, yapay zeka teknolojisinin geldiği noktayı ve potansiyelini gözler önüne sererken, beraberinde getirdiği etik ve toplumsal sorunlara da dikkat çekiyor.

ABD Merkez Bankası'nın (FED) bu hafta faiz oranlarını sabit tutması bekleniyor. Euronews'in haberine göre, FED'in enflasyonu kontrol altına alma çabalarına rağmen, faiz artışlarına devam etmesinin ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebileceği görüşü hakim. FED'in faiz kararında, enflasyon verileri, işsizlik oranları ve ekonomik büyüme gibi faktörler etkili olacak.

Analistler, FED'in faizleri sabit tutmasının, yaklaşan başkanlık seçimleri öncesinde Donald Trump'ın eleştirilerinden kaçınma amacı taşıyabileceğini belirtiyor. Trump, FED'i faizleri çok yüksek tutmakla ve ekonomik büyümeyi engellemekle suçluyor. Ancak, FED'in bağımsızlığı ve enflasyonu kontrol altına alma sorumluluğu, siyasi baskılara rağmen faiz kararında etkili olmaya devam edecek.

FED'in olası senaryoları:

• Faizlerin sabit tutulması: Enflasyonun düşüş trendinde olması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması durumunda, FED'in faizleri sabit tutması bekleniyor.
• Faiz artışı: Enflasyonun beklentilerin üzerinde seyretmesi ve işsizlik oranlarının düşük kalması halinde, FED faiz artışına gidebilir.
• Faiz indirimi: Ekonomik büyümenin belirgin şekilde yavaşlaması ve enflasyonun hedefin altına düşmesi durumunda, FED faiz indirimini değerlendirebilir.

Sonuç olarak, FED'in bu haftaki faiz kararı, ABD ekonomisinin geleceği ve küresel piyasalar için önemli bir gösterge olacak. Kararın, enflasyon, büyüme ve siyasi baskılar arasındaki dengeyi nasıl kuracağı merakla bekleniyor.

Almanya'da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi, Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın kendisini 'sağcı aşırılık şüphesi' olarak tanımlamasına karşı dava açtı. AfD, bu tanımlamanın haksız ve siyasi motivasyonlu olduğunu savunuyor. Partinin avukatları, teşkilatın değerlendirmelerinin somut delillere dayanmadığını ve AfD'nin demokratik haklarını ihlal ettiğini iddia ediyor.

AfD, uzun süredir Alman istihbarat servislerinin radarına girmiş durumda. Anayasayı Koruma Teşkilatı, partinin bazı üyelerinin ve açıklamalarının Almanya Anayasası ile çeliştiğini belirtiyor. Teşkilat, özellikle AfD'nin göçmen karşıtı söylemlerini ve İslamofobik tutumlarını eleştiriyor. Bu eleştiriler, AfD'nin 'sağcı aşırılık şüphesi' olarak sınıflandırılmasına yol açtı.

AfD'nin dava süreci, partinin siyasi geleceği açısından kritik bir öneme sahip. Eğer mahkeme, Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın değerlendirmelerini haklı bulursa, AfD'nin kamuoyu nezdindeki imajı daha da zedelenebilir. Ancak, AfD davayı kazanırsa, bu durum partinin elini güçlendirecek ve siyasi arenada daha aktif bir rol oynamasına olanak sağlayacaktır.

Dava, Almanya'daki siyasi tartışmaları da alevlendirmiş durumda. Bazı siyasetçiler, AfD'nin Anayasa'ya aykırı faaliyetlerde bulunduğunu ve yasaklanması gerektiğini savunuyor. Diğerleri ise, partinin demokratik süreçler içinde kalması gerektiğini ve yasaklamanın ifade özgürlüğüne aykırı olacağını belirtiyor. Bu tartışmalar, Almanya'daki siyasi kutuplaşmanın derinleşmesine neden oluyor.

AfD'nin dava açması, partinin Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın değerlendirmelerine karşı meydan okumasının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Dava sonucunda ortaya çıkacak karar, hem AfD'nin geleceği hem de Almanya'daki siyasi iklim açısından önemli sonuçlar doğurabilir.