Hatay'ın İskenderun ilçesinde meydana gelen zincirleme trafik kazasında 1 kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı. Kaza, otoyol üzerinde, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği bir aracın kontrolden çıkarak diğer araçlara çarpması sonucu meydana geldi.

Kazaya çok sayıda araç karışırken, olay yerine sağlık, itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Yaralılar, ilk müdahalelerinin ardından ambulanslarla çevredeki hastanelere kaldırıldı. Hayatını kaybeden kişinin kimliği henüz belirlenemedi.

Kaza Detayları:

• Kaza, Hatay'ın İskenderun ilçesi yakınlarında, otoyolda meydana geldi.
• Sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği bir araç, kontrolden çıkarak diğer araçlara çarptı.
• Kazada 1 kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı.
• Yaralılar hastanelere kaldırıldı.

Polis ekipleri, kaza ile ilgili soruşturma başlattı. Otoyolda trafik akışı, kaza nedeniyle bir süre kontrollü olarak sağlandı. Kazaya karışan araçların kaldırılmasının ardından trafik normale döndü.

Adana'da yaşanan olayda, bir nakliyeci, seyir halindeyken arızalanan ve alevler çıkan bir otobüsü fark ederek büyük bir faciayı önledi. Tır şoförü, otobüsün sürücüsünü uyararak yolcuların tahliyesini sağladı. Olay, Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) otoyolunda meydana geldi.

Nakliyeci Serkan Yılmaz, Mersin'den yüklediği inşaat malzemelerini Osmaniye'ye götürürken, önünde seyreden yolcu otobüsünün motor kısmından alevler çıktığını fark etti. Hemen otobüsün yanına yaklaşarak korna çalıp selektör yaparak sürücüyü uyardı. Otobüs sürücüsü, durumu fark ederek aracı emniyet şeridine çekti ve yolcuları tahliye etmeye başladı.

Yılmaz, otobüsün tamamen yanmasını engellemek için itfaiyeye haber verdi. İtfaiye ekipleri olay yerine gelerek yangını söndürdü. Otobüste bulunan yolcular, başka bir otobüsle yollarına devam etti. Serkan Yılmaz'ın dikkati ve hızlı müdahalesi sayesinde herhangi bir can kaybı yaşanmadı. Yetkililer, Yılmaz'a duyarlılığından dolayı teşekkür etti.

Serkan Yılmaz, yaptığı açıklamada, 'Seyir halindeyken otobüsün alev aldığını gördüm. Hemen selektör yapıp korna çalarak sürücüyü uyardım. Yolcuların tahliyesine yardımcı oldum. İtfaiye gelene kadar yangının büyümesini engellemeye çalıştık. İnsanlık görevimi yaptım' dedi.

Olayla ilgili inceleme başlatıldı. Otobüsün alev alma nedeninin belirlenmesi için çalışmalar sürüyor.

Fenerbahçe'nin genç yıldızı Arda Güler, performansıyla Avrupa'nın önde gelen kulüplerinin dikkatini çekiyor. Son olarak Paris Saint-Germain'in (PSG) genç oyuncuyu transfer etmek için girişimlere başladığı iddia edildi.

Fransız basınında yer alan haberlere göre, PSG Sportif Direktörü Luis Campos'un Arda Güler'i yakından takip ettiği ve transfer için ilk adımları attığı belirtildi.

Arda Güler'in Fenerbahçe ile olan sözleşmesinde serbest kalma bedeli bulunuyor. Bu bedelin 30 milyon Euro civarında olduğu ifade ediliyor. PSG'nin bu bedeli ödemeye hazır olduğu ve transferi kısa sürede sonuçlandırmak istediği öne sürülüyor.

Arda Güler, bu sezon Fenerbahçe formasıyla Süper Lig'de ve Avrupa kupalarında gösterdiği performansla büyük beğeni topladı. Genç oyuncu, özellikle son haftalarda attığı goller ve yaptığı asistlerle takımına önemli katkılar sağladı.

Arda Güler'in Performansı:

• Süper Lig: 25 maç, 4 gol, 4 asist
• Avrupa Kupaları: 10 maç, 2 gol, 1 asist

Arda Güler'in PSG'ye transfer olması halinde, genç oyuncu kariyerinde önemli bir adım atmış olacak. PSG, Avrupa'nın en güçlü takımlarından biri olarak kabul ediliyor ve kadrosunda birçok yıldız oyuncu barındırıyor. Arda Güler'in bu ortamda kendisini daha da geliştirmesi ve potansiyelini tam olarak ortaya çıkarması bekleniyor.

Fenerbahçe yönetiminin Arda Güler'i takımda tutmak için çaba göstereceği ancak PSG'nin cazip teklifinin genç oyuncunun kararını etkileyebileceği belirtiliyor. Transferin önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor.

Rus özel askeri şirketi Wagner Grubu'nun Afrika ülkesi Mali'deki faaliyetlerini sonlandırdığı ve ülkeden çekildiği belirtildi. Bu gelişme, Wagner Grubu tarafından bir zafer ilanı olarak değerlendiriliyor.

Wagner birliklerinin Mali'den çekilme kararı, bölgedeki güvenlik durumu ve askeri operasyonların geleceği hakkında soru işaretleri yaratıyor. Wagner'in Mali'deki varlığı, ülkedeki istikrarsızlıkla mücadelede önemli bir rol oynamıştı. Ancak, bu birliklerin faaliyetleri insan hakları ihlalleri ve yerel halkla yaşanan çatışmalar nedeniyle eleştirilere de yol açmıştı.

Çekilme kararının ardından Wagner Grubu'nun diğer Afrika ülkelerindeki faaliyetlerine odaklanabileceği belirtiliyor. Özellikle Orta Afrika Cumhuriyeti ve Libya gibi ülkelerde Wagner'in etkinliği biliniyor. Bu bölgelerde de benzer güvenlik operasyonları yürüttüğü ve yerel yönetimlerle işbirliği yaptığı ifade ediliyor.

Mali hükümeti, Wagner Grubu'nun ayrılmasıyla oluşacak boşluğu doldurmak için diğer uluslararası ortaklarla işbirliğini artırmayı planlıyor. Ülkenin güvenliğini sağlama ve terörle mücadeledeki etkinliği sürdürme amacıyla yeni stratejiler geliştirileceği belirtiliyor.

Wagner Grubu'nun Mali'den çekilmesi, Rusya'nın Afrika'daki askeri ve siyasi etkisinin yeniden değerlendirilmesine yol açabilir. Bu durum, diğer ülkelerle ilişkilerde ve bölgedeki güç dengelerinde değişikliklere neden olabilir.

Gelecek dönemde, Wagner'in bölgedeki faaliyetlerinin nasıl şekilleneceği ve Mali'nin güvenlik durumunun nasıl etkileneceği yakından takip edilecek.

Savaş Özbey, bugünkü köşe yazısında geçmişte İstanbul'da bir yalıda yaşadıkları dönemi anlatıyor. Yalıda yaşamanın dışarıdan göründüğü gibi lüks ve ihtişamlı olmadığını, aksine maddi sıkıntılarla dolu bir yaşam sürdüklerini belirtiyor. Özbey, yalının aslında dedesinden kalma olduğunu ve ailenin o dönemde ekonomik olarak zor durumda olduğunu ifade ediyor.

Yazısında, yalıda yaşadıkları dönemde kombinin bozuk olduğu, sürekli tamir gerektirdiği ve kış aylarında ısınma sorunları yaşadıklarını detaylı bir şekilde anlatıyor. Ayrıca, yalıya ulaşımın zorluğunu, sürekli tekne veya dolmuş kullanmak zorunda kaldıklarını ve bu durumun hayatlarını nasıl etkilediğini aktarıyor. Buna ek olarak, yalıda yaşayan diğer ailelerin de benzer ekonomik sorunlarla karşılaştığını ve aslında 'şahane züğürtler' olduklarını vurguluyor.

Özbey, tüm bu zorluklara rağmen, yalıda geçen günlerin kendileri için unutulmaz anılarla dolu olduğunu ve o dönemi özlemle hatırladığını belirtiyor. Yalıdaki komşuluk ilişkilerinin sıcaklığını, birlikte yapılan etkinlikleri ve dayanışmayı özellikle vurguluyor. Yazısının sonunda, maddi sıkıntıların hayatlarını zorlaştırmasına rağmen, yalıda yaşadıkları o günlerin kendilerine çok şey kattığını ve hayatlarının önemli bir parçası olduğunu ifade ediyor.

Yazar, yazısında o dönemdeki yaşam koşullarını detaylı bir şekilde anlatarak, yalı hayatının sadece dışarıdan görünen ihtişamdan ibaret olmadığını, aynı zamanda zorlukları ve mücadeleleri de içerdiğini okuyucuya aktarıyor.

Polonya'nın güney bölgeleri, şiddetli fırtınaların etkisi altında kaldı. Bu fırtınalar, bölgede yaşayan yaklaşık 30 bin kişinin elektriksiz kalmasına yol açtı. Yetkililer, fırtınaların ardından oluşan hasarın giderilmesi ve elektrik kesintilerinin en kısa sürede çözülmesi için çalışmaların sürdüğünü bildirdi.

Fırtınalar, özellikle güneydeki kırsal alanlarda etkili oldu ve elektrik hatlarında ciddi hasara neden oldu. Enerji dağıtım şirketleri, arızaların onarılması için ekiplerini seferber etti. Ancak, hasarın yaygınlığı ve bazı bölgelere ulaşımın zorluğu nedeniyle çalışmaların zaman alabileceği belirtiliyor.

Elektrik kesintileri, bölgedeki yaşamı olumsuz etkiliyor. Özellikle su şebekeleri ve ısıtma sistemleri elektrikle çalıştığı için, birçok kişi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Yerel yönetimler, etkilenen bölgelere jeneratörler ve su tankerleri göndererek acil ihtiyaçları gidermeye çalışıyor.

Meteoroloji uzmanları, fırtınaların etkisinin önümüzdeki günlerde azalacağını tahmin ediyor. Ancak, bölge halkı ve yetkililer, olası yeni fırtınalara karşı hazırlıklı olmaya çağrılıyor. Elektrik dağıtım şirketleri, hasarlı hatların onarımının tamamlanmasının ardından, şebekenin daha da güçlendirilmesi için yatırım yapmayı planlıyor.

Fırtınaların yol açtığı maddi hasarın boyutu henüz belirlenemedi. Ancak, elektrik kesintilerinin yanı sıra, bazı binalarda ve tarım arazilerinde de hasar meydana geldiği bildiriliyor. Yetkililer, hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini ve etkilenenlere yardım sağlanacağını açıkladı.

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırıları, ülkenin birçok bölgesinde büyük bir yıkıma yol açtı. Saldırılar özellikle sivil altyapıyı hedef alırken, konutlar, okullar, hastaneler ve enerji tesisleri ağır hasar gördü veya tamamen kullanılamaz hale geldi.

Harkiv, Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson bölgeleri, saldırılardan en çok etkilenen yerler arasında bulunuyor. Bu bölgelerde yaşayan siviller, sürekli bombardıman altında yaşam mücadelesi verirken, temel ihtiyaçlara erişimde ciddi sıkıntılar yaşıyor.

Yıkımın Boyutları:

• Konutlar: Binlerce bina yıkıldı veya ağır hasar gördü, bu da milyonlarca insanın evsiz kalmasına neden oldu.
• Altyapı: Elektrik santralleri, su şebekeleri ve ulaşım hatları tahrip oldu, bu da temel hizmetlerin aksamasına yol açtı.
• Sivil Alanlar: Okullar, hastaneler ve kültürel miras alanları hedef alındı, bu da sivillerin yaşamını ve güvenliğini tehdit ediyor.

Uluslararası kuruluşlar, Rusya'nın saldırılarının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve savaş suçu teşkil edebileceğini belirtiyor. Ukrayna hükümeti, uluslararası toplumu Rusya'ya karşı daha sert yaptırımlar uygulamaya ve ülkeye daha fazla insani yardım sağlamaya çağırıyor.

Savaşın sona ermesi ve kalıcı bir barışın sağlanması için diplomatik çabalar devam ederken, Ukrayna halkı, yıkımın izlerini silmek ve ülkelerini yeniden inşa etmek için büyük bir mücadele veriyor.

İnsani Kriz:

• Milyonlarca insan yerinden edildi ve komşu ülkelere sığındı.
• Gıda, su, ilaç ve barınma gibi temel ihtiyaçlara erişimde ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
• Savaşın psikolojik etkileri, özellikle çocuklar üzerinde derin izler bırakıyor.

Batı Avrupa ülkelerinde yapılan son anketler, İsrail hükümetine verilen desteğin ve Filistinlilere yönelik algının ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiğini ortaya koyuyor. Euronews'in aktardığı bilgilere göre, bazı ülkelerde İsrail hükümetine destek artarken, bazılarında ise belirgin bir düşüş yaşanıyor.

Örneğin, Almanya'da İsrail'e verilen destek, tarihsel nedenlerden dolayı diğer ülkelere kıyasla daha yüksek seviyelerde seyrediyor. Ancak son dönemde yapılan bazı anketler, bu desteğin de azaldığını gösteriyor. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde ise durum daha karmaşık. Halkın bir kısmı İsrail'in güvenlik endişelerini anlarken, diğer bir kısmı ise Filistinlilerin yaşadığı zorluklara dikkat çekiyor.

Anketlerde ayrıca, İsrail-Filistin meselesine ilişkin farklı bakış açıları da tespit edilmiş durumda. Bazı katılımcılar, İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail'in Filistin topraklarındaki yerleşim politikalarını eleştiriyor.

Özellikle genç nesiller arasında Filistinlilere yönelik sempati daha yüksek. Sosyal medya ve diğer platformlar aracılığıyla Filistinlilerin yaşadığı sorunlara dair farkındalık artarken, bu durum kamuoyunun genel algısını da etkiliyor.

Sonuç olarak, Batı Avrupa ülkelerinde İsrail hükümetine verilen destek homojen bir tablo çizmiyor. Ülkeler arasındaki tarihsel bağlar, siyasi eğilimler ve demografik faktörler, kamuoyunun bu konudaki tutumunu şekillendiriyor. Bu durum, Avrupa'nın İsrail-Filistin meselesine yaklaşımında da farklılıkların yaşanmasına neden oluyor.

Avrupa'daki sivil toplum kuruluşları (STK'lar), Avrupa Okyanus Paktı'nın denizlerin korunması konusunda yeterli adımlar atmadığı gerekçesiyle eleştirilerde bulundu. STK'lar, paktın mevcut haliyle acil deniz koruma ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığını vurguladı.

Yapılan açıklamalarda, okyanusların karşı karşıya olduğu kritik sorunlara dikkat çekilerek, Pakt'ın somut ve etkili çözümler üretme noktasında eksik kaldığı belirtildi. STK'lar, Avrupa Komisyonu'nu daha iddialı hedefler belirlemeye ve deniz ekosistemlerini koruma altına almaya yönelik daha kararlı adımlar atmaya çağırdı.

STK'ların eleştirileri arasında, Pakt'ın balıkçılık politikaları, deniz kirliliğiyle mücadele ve deniz koruma alanlarının etkin yönetimi gibi konularda yetersiz kaldığına dair vurgular yer alıyor. Özellikle, aşırı avlanmanın deniz yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri ve plastik kirliliğinin deniz ekosistemlerine verdiği zararlar konusunda daha kapsamlı önlemler alınması gerektiği belirtiliyor.

STK'lar ayrıca, Avrupa Okyanus Paktı'nın uygulanmasında şeffaflık ve hesap verebilirliğin artırılması gerektiğini savunuyor. Pakt'ın hedeflerine ulaşılabilmesi için tüm paydaşların katılımıyla daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Sonuç olarak, STK'lar Avrupa Okyanus Paktı'nın denizlerin korunması için önemli bir fırsat sunduğunu, ancak mevcut haliyle bu potansiyeli tam olarak gerçekleştiremediğini düşünüyor. Daha güçlü bir siyasi irade ve somut adımlarla Pakt'ın deniz ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilir bir gelecek için daha etkili bir araç haline getirilebileceği vurgulanıyor.