Yapay zeka (YZ) ve robotik teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, iş piyasasını önemli ölçüde etkiliyor. Uzmanlar, bu teknolojilerin bazı mevcut işleri ortadan kaldırırken, yeni iş alanları yaratacağını öngörüyor. Ancak, bu dönüşümün ne kadar hızlı ve hangi sektörlerde yoğunlaşacağı belirsizliğini koruyor.

Mevcut İşlerin Otomasyonu: YZ ve robotlar, özellikle rutin ve tekrarlayan görevleri içeren işlerde insan gücünün yerini alıyor. Üretim, lojistik ve veri girişi gibi alanlarda otomasyonun artmasıyla, bu sektörlerdeki işçi talebinde düşüş yaşanması bekleniyor.

Yeni İş Alanlarının Oluşumu: Otomasyonun yanı sıra, YZ ve robotik teknolojileri, yeni iş alanlarının doğmasına da olanak sağlıyor. YZ geliştiricileri, veri bilimcileri, robotik mühendisleri ve otomasyon uzmanları gibi pozisyonlara olan talep giderek artıyor. Ayrıca, bu teknolojilerin kullanımı ve bakımıyla ilgili yeni hizmet sektörleri de ortaya çıkıyor.

Eğitim ve Beceri Geliştirme: İş piyasasındaki bu dönüşüme uyum sağlamak için, çalışanların sürekli olarak yeni beceriler öğrenmesi ve mevcut becerilerini geliştirmesi gerekiyor. YZ ve robotik teknolojileriyle birlikte çalışabilecek, problem çözme, eleştirel düşünme ve iletişim gibi becerilere sahip çalışanlara olan ihtiyaç artıyor.

Sosyal ve Ekonomik Etkiler: YZ ve robotların iş piyasasına etkisi sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal boyutları da içeriyor. İşsizlik oranlarındaki olası artış, gelir dağılımındaki eşitsizlikler ve toplumun bu teknolojik değişime adaptasyonu gibi konular, üzerinde dikkatle durulması gereken önemli sorunlar arasında yer alıyor.

Uzmanlar, hükümetlerin ve eğitim kurumlarının, iş piyasasındaki bu dönüşüme hazırlıklı olmak için proaktif adımlar atması gerektiğini vurguluyor. Eğitim sistemlerinin güncellenmesi, sürekli öğrenme fırsatlarının yaratılması ve sosyal güvenlik ağlarının güçlendirilmesi, bu sürecin başarılı bir şekilde yönetilmesi için kritik öneme sahip.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) politika faizini beklentiler doğrultusunda yüzde 50'de sabit bırakmasının ardından döviz piyasasında hareketlilik yaşandı. Karar sonrası dolar ve euro, Türk Lirası karşısında yeni rekor seviyelere yükseldi.

Dolar/TL kuru, karar öncesinde 32,40 seviyelerinde seyrederken, kararın açıklanmasının ardından hızlı bir yükselişle 32,75 seviyesini aştı. Euro ise 35,20 seviyelerinden 35,50'nin üzerine çıktı.

Piyasaların gözü, TCMB'nin faiz kararının yanı sıra karar metnindeki geleceğe yönelik sinyallerdeydi. TCMB, karar metninde enflasyonla mücadele vurgusunu sürdürdü ve sıkı para politikasının gerektiği sürece devam edeceğini belirtti.

Analistler, TCMB'nin faiz kararının ardından döviz kurlarındaki yükselişi, piyasaların enflasyon beklentilerinin hala yüksek olmasına bağladı. Ayrıca, Türkiye'nin risk priminin yüksek seyretmesi ve dış kaynak ihtiyacı da döviz kurları üzerindeki baskıyı artırıyor.

Öte yandan, TCMB'nin döviz rezervlerini artırmaya yönelik adımları ve makro ihtiyati tedbirleri de yakından izleniyor. TCMB, son dönemde döviz alım ihaleleriyle rezervlerini güçlendirmeye çalışırken, kredi büyümesini kontrol altında tutmaya yönelik düzenlemeler de yapıyor.

Döviz kurlarındaki yükselişin enflasyon üzerinde yaratacağı etkiler ve TCMB'nin bu etkilere karşı nasıl bir politika izleyeceği önümüzdeki dönemde piyasaların odağında olacak.

ABD ve İngiltere, Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğini tehdit eden Yemen'deki İran destekli Husi hedeflerine hava saldırısı düzenledi. Operasyona diğer ülkeler de lojistik destek sağladı. ABD Savunma Bakanlığı, operasyonun amacının Husi militanlarının seyrüsefer özgürlüğünü tehdit etme kabiliyetini zayıflatmak olduğunu açıkladı.

Saldırılar, Husi kontrolündeki bölgelerde bulunan radar sistemleri, füze rampaları ve insansız hava araçları depolama alanları gibi askeri altyapıyı hedef aldı. Operasyon, Husi saldırılarının uluslararası ticareti ve deniz güvenliğini tehlikeye atması üzerine gerçekleşti.

ABD Başkanı Joe Biden, yaptığı açıklamada, bu saldırıların uluslararası hukuku ve seyrüsefer özgürlüğünü koruma amacını taşıdığını belirtti. Ayrıca, Husi saldırılarının devam etmesi halinde daha fazla önlem alınabileceği uyarısında bulundu.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da, Husi saldırılarının kabul edilemez olduğunu ve uluslararası toplumun bu tehdide karşı birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

Husiler ise, saldırılara misilleme yapacaklarını ve Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğini tehdit etmeye devam edeceklerini açıkladılar.

Bu gelişmeler, bölgedeki gerginliği daha da artırırken, uluslararası toplumun Yemen'deki krize çözüm bulma çabalarını zorlaştırabilir.

Saldırıların olası sonuçları:

• Bölgesel gerginliğin artması
• Kızıldeniz'deki seyrüsefer güvenliğinin daha da tehlikeye girmesi
• Uluslararası ticarette aksamalar
• Yemen'deki insani krizin derinleşmesi

Google, uzun süredir beklenen yeni yapay zeka modeli Gemini'yi tanıttı. Bu model, OpenAI'ın GPT-4'üne doğrudan rakip olarak konumlandırılıyor. Gemini'nin piyasaya sürülmesi, yapay zeka alanındaki rekabeti daha da kızıştıracak gibi görünüyor.

Gemini'nin Özellikleri: Gemini, Google tarafından geliştirilen ve farklı yeteneklere sahip bir yapay zeka modeli ailesidir. Bu model ailesinin en dikkat çekici özellikleri arasında çok modlu (multimodal) yeteneklere sahip olması yer alıyor. Yani, metin, kod, ses, resim ve video gibi farklı veri türlerini aynı anda işleyebiliyor ve bu veriler arasında bağlantılar kurabiliyor.

Google, Gemini'nin üç farklı sürümünü sunuyor: Gemini Ultra, Gemini Pro ve Gemini Nano. Ultra sürümü, en karmaşık görevler için tasarlanmışken, Pro sürümü daha geniş bir kullanım alanına hitap ediyor. Nano sürümü ise mobil cihazlarda çalışacak şekilde optimize edilmiş durumda.

Rekabet Ortamı: Gemini'nin piyasaya sürülmesi, yapay zeka alanındaki rekabeti daha da artıracak. OpenAI'ın GPT-4 modeli şu anda sektördeki en gelişmiş modellerden biri olarak kabul ediliyor. Google, Gemini ile bu alandaki liderliği ele geçirmeyi hedefliyor. Bu rekabetin, yapay zeka teknolojilerinin daha da gelişmesine ve daha geniş kitlelere ulaşmasına katkı sağlaması bekleniyor.

Umutlar ve Beklentiler: Gemini'ye büyük umutlar bağlanmasının nedenlerinden biri, Google'ın yapay zeka alanındaki deneyimi ve kaynakları. Google, uzun yıllardır yapay zeka araştırmaları yapıyor ve bu alanda önemli bir birikime sahip. Gemini'nin bu birikimin bir sonucu olarak ortaya çıkması, modelin potansiyelini artırıyor.

Ancak, Gemini'nin GPT-4 ile rekabet edebilmesi için bazı zorlukları aşması gerekiyor. Özellikle, modelin güvenilirliği, doğruluğu ve etik ilkelerle uyumluluğu gibi konular büyük önem taşıyor. Google, bu konularda titizlikle çalışarak Gemini'nin başarılı bir şekilde piyasaya sürülmesini sağlamayı amaçlıyor.

WhatsApp, Kanallar özelliğini Türkiye'deki kullanıcıların erişimine açtı. Bu yeni özellik, kullanıcıların doğrudan WhatsApp üzerinden ilgi alanlarına yönelik haberleri, güncellemeleri ve bilgileri takip etmelerini mümkün kılıyor.

Kanallar, tek yönlü bir yayın aracı olarak tasarlandı. Bu sayede yöneticiler metin, fotoğraf, video, çıkartma ve anketler aracılığıyla takipçileriyle iletişim kurabiliyor. Kullanıcıların gizliliği ön planda tutuluyor; bir kanalı takip etmeniz, telefon numaranızı yöneticilere veya diğer takipçilere göstermiyor. Benzer şekilde, bir yönetici olarak telefon numaranız takipçilere görünmüyor.

Kanal Bulma ve Takip Etme:

• Kullanıcılar, yeni 'Güncellemeler' sekmesinde, takip etmek istedikleri kanalları bulabilirler.
• Burada, takip edilen durum güncellemelerinin yanı sıra, önerilen kanallar, yeni kanallar ve popüler kanallara göz atılabilir.
• Ayrıca, bağlantı yoluyla veya arama yaparak da kanallara ulaşmak mümkün.

Gizlilik ve Kontrol:

• WhatsApp, kullanıcıların gizliliğini korumak için çeşitli önlemler almıştır.
• Telefon numarası, kanal yöneticileri ve diğer takipçilerden gizli tutulur.
• Takip ettiğiniz kanallar, kişisel konuşmalarınızdan ayrı tutulur.

Kanal İçeriği ve Etkileşim:

1. Kanal yöneticileri, farklı içerik türlerini kullanarak takipçileriyle etkileşim kurabilir.
2. Anketler aracılığıyla geri bildirim toplayabilir ve takipçilerin katılımını sağlayabilirler.
3. Metin, fotoğraf ve videolarla güncel bilgileri paylaşabilirler.

WhatsApp Kanalları, Türkiye'deki kullanıcılar için yeni bir bilgi edinme ve etkileşim platformu sunarak, kullanıcı deneyimini zenginleştirmeyi hedefliyor.

İstanbul, kritik bir haftaya ev sahipliği yaparak İran ile Avrupa ülkeleri arasındaki nükleer konulu görüşmelere ev sahipliği yapıyor. Bu görüşmeler, İran nükleer programı ve nükleer anlaşmanın geleceği açısından büyük önem taşıyor. Görüşmelerde, İran'ın nükleer faaliyetlerinin sınırlandırılması ve uluslararası denetimlere açılması karşılığında, İran'a uygulanan yaptırımların kaldırılması konuları ele alınıyor.

Taraflar arasındaki müzakerelerin zorlu geçmesi bekleniyor. Özellikle, İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetleri ve nükleer tesislerine yönelik denetimler konusunda anlaşmazlıklar bulunuyor. Avrupa ülkeleri, İran'ın nükleer programının şeffaf ve barışçıl amaçlı olduğundan emin olmak istiyor. İran ise, nükleer programının enerji üretimi ve tıbbi amaçlar gibi sivil kullanımlara yönelik olduğunu savunuyor.

İstanbul'daki görüşmelerde, Avrupa Birliği (AB) yetkilileri de yer alıyor. AB, müzakerelerde arabulucu rolünü üstlenerek, taraflar arasında bir uzlaşma sağlanmasına yardımcı olmaya çalışıyor. Görüşmelerin sonucunda, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması ve bölgedeki gerginliğin azaltılması hedefleniyor.

Görüşmelerin temel hedefleri şunlardır:

• İran'ın nükleer faaliyetlerinin sınırlandırılması
• Uluslararası denetimlerin sıkılaştırılması
• İran'a uygulanan yaptırımların kaldırılması
• Nükleer anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesi

İstanbul'daki görüşmelerin başarılı olması, bölgedeki istikrar ve güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunabilir. Ancak, taraflar arasındaki derin görüş ayrılıkları ve güvensizlik ortamı, müzakerelerin zorlu geçmesine neden olabilir.

Türkiye'de yaşanan büyük depremlerin ardından birçok kişi, deprem olmamasına rağmen sallanıyormuş gibi hissediyor. Uzmanlar, bu durumun 'phantom tremor syndrome' olarak adlandırıldığını ve haftalarca sürebileceğini belirtiyor. Bu sendrom, özellikle deprem bölgesinde yaşayan ve depremi yoğun şekilde hisseden kişilerde daha sık görülüyor.

Psikologlar, bu durumun nedenlerini ve nasıl başa çıkılabileceğini açıklıyor:

• Deprem anında yaşanan yoğun stres ve korku, beyinde kalıcı bir iz bırakabiliyor.
• Bu durum, beyinde sürekli bir alarm haline neden olarak, kişinin sürekli tetikte olmasına ve sallantı hissi yaşamasına yol açabiliyor.
• Sendromun şiddeti kişiden kişiye değişebilirken, bazı kişilerde günlük yaşamı olumsuz etkileyebilecek kadar yoğun olabiliyor.

Uzmanlar, bu sendromla başa çıkmak için şu önerilerde bulunuyor:

1. Psikolojik Destek Almak: Bir uzmandan yardım almak, yaşanan travmanın etkilerini azaltmaya ve başa çıkma mekanizmalarını geliştirmeye yardımcı olabilir.
2. Rahatlama Teknikleri Uygulamak: Meditasyon, yoga veya nefes egzersizleri gibi rahatlama teknikleri, stresi azaltarak sallantı hissini hafifletebilir.
3. Sosyal Aktivitelere Katılmak: Aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek, sosyal aktivitelere katılmak, dikkati dağıtarak olumsuz düşüncelerden uzaklaşmaya yardımcı olabilir.
4. Sağlıklı Yaşam Tarzı Benimsemek: Düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve egzersiz, genel sağlık durumunu iyileştirerek stresi azaltabilir.

Uzmanlar, belirtilerin uzun süre devam etmesi veya günlük yaşamı olumsuz etkilemesi durumunda mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini vurguluyor.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Türkiye'nin Ukrayna meselesini daha iyi bir noktaya taşımak için önemli bir role sahip olduğunu vurguladı. Rutte, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Rutte, Türkiye'nin tahıl koridoru anlaşmasındaki rolüne dikkat çekerek, bu anlaşmanın küresel gıda kriziyle mücadelede kritik bir öneme sahip olduğunu belirtti. Türkiye'nin bu konudaki yapıcı tutumunu takdir ettiğini ifade etti. Ayrıca, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona erdirilmesi için diplomatik çabalara devam edilmesi gerektiğini vurguladı.

NATO'nun caydırıcılık ve savunma gücünün artırılması gerektiğini belirten Rutte, bu bağlamda Türkiye'nin NATO'ya yaptığı katkıların önemine değindi. Türkiye'nin terörle mücadeledeki rolünü de takdirle karşıladıklarını ifade etti. Rutte, NATO'nun açık kapı politikasının sürdüğünü ve üyelik başvurularının titizlikle değerlendirildiğini sözlerine ekledi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise, Türkiye'nin NATO içindeki rolüne ve sorumluluklarına vurgu yaparak, bölgesel ve küresel güvenlik konularında NATO ile yakın işbirliği içinde olduklarını belirtti. Fidan, Ukrayna'daki savaşın bir an önce sona erdirilmesi için Türkiye'nin arabuluculuk rolünü sürdürmeye hazır olduğunu ifade etti. Ayrıca, terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çekti.

İngiliz lüks moda markası Burberry, küresel çapta yaklaşık 1700 çalışanını işten çıkarma kararı aldı. Bu karar, şirketin maliyetleri düşürme ve daha verimli bir yapıya kavuşma hedefinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

İşten çıkarma kararı, Burberry'nin yeniden yapılanma planlarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Şirket, bu planla birlikte operasyonel verimliliği artırmayı ve kaynaklarını daha stratejik alanlara yönlendirmeyi amaçlıyor. Bu kapsamda, hem ofis çalışanları hem de mağaza çalışanları arasında işten çıkarmaların olacağı belirtiliyor.

Burberry'nin bu kararı almasındaki temel nedenlerden biri, lüks tüketim mallarına olan talebin azalması ve ekonomik belirsizliklerin artması olarak gösteriliyor. Şirket, bu zorlu ekonomik koşullarda rekabet gücünü korumak ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamak için yeniden yapılanma sürecine girdi.

Yeniden yapılanma sürecinin bir parçası olarak, Burberry'nin bazı mağazalarını kapatabileceği veya küçültebileceği de belirtiliyor. Ayrıca, şirketin tedarik zincirini de gözden geçireceği ve daha verimli bir hale getirmek için adımlar atacağı ifade ediliyor.

Burberry'nin işten çıkarma kararı, moda dünyasında ve iş çevrelerinde geniş yankı uyandırdı. Birçok analist, bu kararın şirketin uzun vadeli stratejisinin bir parçası olduğunu ve Burberry'nin gelecekteki büyümesi için gerekli olduğunu savunuyor.

Sonuç olarak, Burberry'nin 1700 kişiyi işten çıkarma kararı, şirketin maliyetleri düşürme, verimliliği artırma ve değişen pazar koşullarına uyum sağlama çabalarının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Bu kararın, şirketin gelecekteki performansı üzerinde önemli bir etkisi olması bekleniyor.