Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat Pehlivan, müvekkilinin yargılandığı davada savunma yapmasının engellenmesine tepki gösterdi. Pehlivan, yaptığı açıklamada, "Müvekkilimin kendini ifade etme hakkı ortadan kaldırılmıştır" ifadelerini kullandı.

Avukat Pehlivan, davanın seyrine ilişkin detaylar verirken, İmamoğlu'nun savunma yapmasının neden engellendiğine dair hukuki gerekçeleri sorguladı. Savunma hakkının engellenmesinin, adil yargılanma ilkesine aykırı olduğunu vurguladı.

Pehlivan, mahkemenin bu kararının hukuki olmadığını ve müvekkilinin haklarını korumak için gerekli tüm yasal yollara başvuracaklarını belirtti. Ayrıca, kararın gerekçesinin açıklanmasını talep ettiklerini ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceklerini ifade etti.

Davanın ilerleyen aşamalarında neler olacağına dair öngörülerde bulunan Pehlivan, hukuki mücadelelerinin süreceğini ve İmamoğlu'nun haklılığını savunmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Özetle, Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat Pehlivan, müvekkilinin savunma hakkının engellenmesini sert bir dille eleştirerek, kararın hukuki olmadığını ve gerekli tüm yasal yollara başvuracaklarını kamuoyuna duyurdu.

14 Haziran 2024 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan çeşitli kararlar ve düzenlemeler bulunmaktadır. Bu kararlar, farklı kurumlar ve bakanlıklar tarafından alınmış olup, çeşitli alanlarda değişiklikler ve düzenlemeler içermektedir.

Resmi Gazete'de yayımlanan kararlar arasında Cumhurbaşkanlığı kararları, yönetmelikler, tebliğler ve diğer düzenleyici işlemler yer almaktadır. Bu kararlar, genellikle yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren geçerli olurlar ve ilgili kişi ve kurumlar için bağlayıcıdır.

Bazı önemli kararlar şunlar olabilir:

• Bakanlıkların görev ve yetki alanlarına ilişkin düzenlemeler
• Vergi ve mali yükümlülüklerle ilgili değişiklikler
• İdari ve hukuki süreçlere ilişkin yeni kurallar
• Atama ve görevden alma kararları

Resmi Gazete'de yayımlanan tüm kararlara ve detaylı bilgilere ulaşmak için 14 Haziran 2024 tarihli Resmi Gazete'nin tamamının incelenmesi gerekmektedir. Bu kararlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk sistemi ve yönetim yapısı içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.

Güncel duyurular ve gelişmeler için Resmi Gazete'nin düzenli olarak takip edilmesi önemlidir.

Gezici Araştırma Merkezi'nin gerçekleştirdiği son seçim anketi sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı. Anket sonuçlarına göre, AK Parti yeniden birinci parti konumuna yükseldi. Ankette dikkat çeken en önemli sonuçlardan biri ise gençlerin oy tercihleri oldu.

Ankete katılan gençlerin yüzde 68'inin oy tercihleri belirlenirken, bu oranın hangi partilere dağıldığına dair detaylı bir açıklama yapılmadı. Ancak gençlerin siyasi eğilimlerinin genel seçim sonuçları üzerinde etkili olabileceği vurgulandı.

Anketin genel sonuçlarına göre partilerin oy oranları şu şekilde sıralandı:

• AK Parti: %32.8
• CHP: %25.1
• İYİ Parti: %13.5
• HDP: %9.2
• MHP: %8.7

Ankette diğer partilerin oy oranları ise belirtilmedi. Kararsızların oranı ise %10 olarak tespit edildi.

Gezici Araştırma Merkezi'nin anket sonuçları, genel seçimlere yönelik siyasi partilerin stratejileri açısından önemli bir gösterge olarak değerlendiriliyor. Özellikle gençlerin oy tercihleri, partilerin gençlere yönelik politikalarını şekillendirmede etkili olabilir.

Anket sonuçlarına göre AK Parti'nin yeniden birinci parti olması, iktidar partisinin oy oranlarında bir toparlanma olduğunu gösteriyor. Ancak CHP ve İYİ Parti'nin de oy oranlarını koruduğu görülüyor. HDP ve MHP'nin ise baraj sınırında olduğu belirtiliyor.

Anketin sonuçları, siyasi partiler ve kamuoyu tarafından yakından takip ediliyor. Önümüzdeki günlerde diğer araştırma şirketlerinin de anket sonuçlarını açıklaması bekleniyor.

İstanbul'da bir hastanede hayatını kaybeden İngiliz turist Roger Garth Brown'un ölümüyle ilgili başlatılan soruşturma sonuçlandı. Brown'un ailesinin 'kalbinin çıkarıldığı' iddiası üzerine genişletilen soruşturmada, Adli Tıp Kurumu'nun raporu doğrultusunda ölüm nedeninin kalp krizi olduğu tespit edildi.

Soruşturma Süreci:

• Roger Garth Brown, 14 Mayıs'ta İstanbul'da özel bir hastanede hayatını kaybetti.
• Ailesi, Brown'un kalbinin yerinde olmadığını iddia ederek şikayetçi oldu.
• Bunun üzerine konuyla ilgili soruşturma başlatıldı.
• Soruşturma kapsamında Brown'un otopsi raporu ve hastane kayıtları incelendi.

Adli Tıp Raporu:

Adli Tıp Kurumu'nun raporuna göre, Brown'un ölüm nedeni kalp krizi. Raporda, Brown'un kalp rahatsızlığı olduğu ve bu rahatsızlığın kalp krizine yol açtığı belirtildi.

Savcılık Kararı:

Adli Tıp raporu doğrultusunda savcılık, Brown'un ölümüyle ilgili herhangi bir ihmal veya kasıt olmadığına karar verdi. Soruşturma sonucunda, Brown'un ölümünün doğal nedenlerden kaynaklandığı tespit edildi.

Ailenin İddiaları:

Brown'un ailesi, otopsi raporuna rağmen iddialarını sürdürüyor. Aile, Brown'un kalbinin çıkarıldığını ve organ kaçakçılığı yapıldığını düşünüyor. Ancak savcılık, bu iddiaları destekleyecek herhangi bir kanıt bulunmadığını açıkladı.

İsrail'in İran'a yönelik potansiyel bir saldırısı, uluslararası arenada büyük bir ilgiyle izleniyor. Odatv muhabiri, Tel Aviv'deki son gelişmeleri aktarıyor. Bölgedeki gerilim tırmanırken, dünya genelinde diplomatik çabalar yoğunlaşmış durumda.

Haberde, İsrail'in olası bir saldırı için hazırlık yaptığına dair çeşitli iddialar yer alıyor. İran'ın ise bu tür bir saldırıya karşı misilleme yapacağı belirtiliyor. Bu durum, bölgedeki istikrarsızlığı daha da artırabilir.

İran'ın nükleer programı, uzun süredir uluslararası toplumun endişe kaynağı. İsrail, İran'ın nükleer silah geliştirmesine izin vermeyeceğini defalarca dile getirdi. Bu durum, iki ülke arasındaki gerilimin temel nedenlerinden biri.

Haberde ayrıca, ABD'nin bölgedeki rolüne de değiniliyor. ABD'nin, İsrail'e destek verdiği ancak aynı zamanda gerginliği azaltmaya çalıştığı ifade ediliyor. ABD'nin diplomatik girişimleri, bölgedeki durumun daha da kötüleşmesini engellemek için kritik öneme sahip.

Tel Aviv'deki son durum, bölgedeki gerginliğin somut bir göstergesi. Halk, olası bir saldırıya karşı hazırlıklı olmaya çalışıyor. Odatv muhabiri, bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecek.

Uluslararası toplumun çağrıları, gerginliğin azaltılması ve diplomatik çözüm bulunması yönünde yoğunlaşıyor. Ancak, şu ana kadar somut bir ilerleme sağlanamadı. Bölgedeki durum, önümüzdeki günlerde daha da kritik bir hal alabilir.

İran'ın nükleer programı, uzun yıllardır uluslararası toplumun gündeminde olan karmaşık bir konu. Programın kökenleri 1950'lere kadar uzanırken, günümüzde gelinen nokta ve gelecekteki olası senaryolar, bölgedeki güç dengeleri ve küresel güvenlik açısından büyük önem taşıyor.

Programın Tarihsel Gelişimi: İran'ın nükleer programı, ABD'nin yardımıyla 1950'lerde başlamış, ancak 1979 İslam Devrimi'nden sonra Batı ile ilişkilerin bozulmasıyla sekteye uğramıştır. 2000'li yılların başından itibaren program yeniden ivme kazanmış ve uranyum zenginleştirme faaliyetleri başlatılmıştır. Bu durum, uluslararası alanda endişelere yol açmış ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından İran'a yaptırımlar uygulanmasına neden olmuştur.

Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP): 2015 yılında İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin) ve Almanya arasında imzalanan KOEP, İran'ın nükleer programını sınırlamayı ve karşılığında yaptırımların kaldırılmasını öngörmüştür. Ancak, 2018 yılında ABD'nin anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve yaptırımları yeniden uygulamaya başlaması, anlaşmanın geleceği hakkında belirsizlik yaratmıştır.

ABD ve İsrail'in Talepleri: ABD ve İsrail, İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemek amacıyla programının tamamen durdurulmasını ve denetimlere açılmasını talep etmektedir. İsrail, İran'ın nükleer silah elde etme potansiyelini varoluşsal bir tehdit olarak görmekte ve askeri müdahale seçeneğini dahi gündeme getirmektedir. ABD ise, diplomatik çözümlerden yana olduğunu belirtmekle birlikte, İran'a yönelik baskıyı sürdürmektedir.

İran'ın Tutumu: İran, nükleer programının barışçıl amaçlı olduğunu ve enerji üretimi, tıp ve sanayi gibi alanlarda kullanıldığını savunmaktadır. Ülke, KOEP'e bağlı kalmaya devam ettiğini ancak ABD'nin anlaşmayı ihlal etmesi nedeniyle bazı taahhütlerini askıya aldığını belirtmektedir. İran, yaptırımların kaldırılması ve anlaşmaya tam olarak uyulması halinde nükleer programını yeniden sınırlayabileceğini ifade etmektedir.

Olası Senaryolar: İran'ın nükleer programıyla ilgili gelecekteki senaryolar, diplomatik çözümlerin başarısına, bölgesel gerilimlerin seyrine ve küresel güç dengelerindeki değişimlere bağlıdır. Taraflar arasında diyalog ve müzakerelerin yeniden başlaması, gerginliği azaltabilir ve daha istikrarlı bir ortam yaratabilir. Ancak, anlaşmazlıkların devam etmesi ve gerilimin tırmanması, bölgede yeni çatışmalara ve istikrarsızlığa yol açabilir.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran halkına yönelik bir video mesaj yayınladı. Mesajında, İsrail'in mücadelesinin İran halkına değil, İran hükümetine karşı olduğunu vurguladı.

Netanyahu, mesajında şu ifadelere yer verdi: 'İsrail halkı, İran halkına büyük bir sevgi duyuyor. Aramızda hiçbir sorun yok. Sorun, acımasız bir diktatörlük olan İran rejimiyle.' Ayrıca, İran hükümetinin bölgedeki istikrarsızlığı körüklediğini ve nükleer silah elde etmeye çalıştığını iddia etti.

Netanyahu, İran halkının özgürlük ve refahı hak ettiğini belirterek, İsrail'in bu yöndeki çabalarını destekleyeceğini söyledi. 'Bizim mücadelemiz size karşı değil, sizi baskı altında tutan rejime karşıdır. İran halkının özgürlüğüne kavuşması için dua ediyoruz,' dedi.

Netanyahu’nun bu açıklaması, İsrail ile İran arasındaki gerilimin yüksek olduğu bir dönemde geldi. İsrail, İran'ın nükleer programından ve bölgedeki faaliyetlerinden duyduğu endişeyi sık sık dile getiriyor. İran ise İsrail'i bölgede istikrarsızlık yaratmakla suçluyor.

İsrail Başbakanı'nın bu mesajı, iki ülke arasındaki halklar arasındaki ayrımı vurgulama ve İran hükümetine yönelik baskıyı artırma amacı taşıyor olabilir. Mesajın zamanlaması ve içeriği, bölgesel dinamikler açısından önem taşıyor.

Lübnan, bölgesel gerilimlerin artması üzerine hava sahasını tüm uçuşlara kapattığını duyurdu. Bu karar, sabah saatlerine kadar geçerli olacak. Lübnan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, hava sahasının kapatılma nedeni olarak bölgedeki mevcut güvenlik durumu gösterildi. Müdürlük, gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve durumun gerektirmesi halinde ek tedbirler alınabileceğini belirtti.

Hava sahasının kapatılması, özellikle Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havalimanı'nı kullanan havayolu şirketlerini ve yolcuları etkileyecek. Birçok uçuşun ertelenmesi veya iptal edilmesi bekleniyor. Havayolu şirketleri, yolcuları en kısa sürede bilgilendirmeye çalışırken, seyahat acenteleri de alternatif güzergahlar ve uçuş seçenekleri üzerinde çalışıyor.

Lübnan'ın bu kararı, bölgedeki diğer ülkeler tarafından da yakından izleniyor. Özellikle İsrail ve Suriye gibi komşu ülkelerin de benzer önlemler alıp almayacağı merak konusu. Uluslararası havacılık otoriteleri, Lübnan'ın hava sahasını kapatma kararının bölgesel ve küresel hava trafiği üzerindeki etkilerini değerlendiriyor.

Bu durum, Lübnan'ın turizm sektörü üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Ülkeye seyahat etmeyi planlayan turistlerin seyahatlerini erteleyebileceği veya iptal edebileceği öngörülüyor. Lübnan hükümeti, hava sahasının kapatılmasının ekonomik etkilerini en aza indirmek için çeşitli önlemler almaya hazırlanıyor.

Özetle: Lübnan, bölgesel gerilimler nedeniyle hava sahasını sabaha kadar uçuşlara kapattı. Bu durum, hava trafiğini ve turizm sektörünü olumsuz etkileyebilir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran'ın İsrail'e saldırması halinde İsrail'in savunmasına katkıda bulunabileceklerini açıkladı. Macron, bu açıklamayı yaparken, bölgedeki gerginliğin tırmanmaması için diplomatik çabaların sürdürülmesinin önemini vurguladı.

Macron, İsrail'in güvenliğinin Fransa için öncelikli olduğunu ve bu nedenle olası bir İran saldırısına karşı İsrail'e destek vermeye hazır olduklarını ifade etti. Ancak, Fransa'nın bu desteğinin hangi şekillerde olabileceğine dair detaylı bilgi vermedi. Savunma katkısının niteliği ve kapsamı, İran'ın saldırısının boyutuna ve niteliğine göre belirlenecek.

Fransa'nın bu açıklaması, uluslararası arenada yankı uyandırdı. Birçok ülke, bölgedeki gerginliğin daha da artmaması için itidal çağrısında bulundu. Diplomatik kaynaklar, Fransa'nın bu adımının, İran'ı olası bir saldırıdan caydırma amacı taşıdığını belirtiyor.

Öte yandan, İran'dan henüz resmi bir yanıt gelmedi. Ancak, İranlı yetkililerin daha önceki açıklamalarında, İsrail'e yönelik herhangi bir saldırının karşılıksız kalmayacağı vurgulanmıştı.

Bölgedeki durumun hassasiyeti göz önüne alındığında, önümüzdeki günlerde diplomatik temasların yoğunlaşması bekleniyor. Fransa'nın, İsrail'e olası savunma katkısı, bölgedeki güç dengelerini etkileyebilecek önemli bir faktör olarak değerlendiriliyor.

Özetle: Macron, İran'ın İsrail'e saldırması durumunda İsrail'e destek verebileceklerini söyledi. Bu destek, bölgedeki gerginliği azaltma çabalarıyla birlikte yürütülecek.