ABD'de eski Başkan Donald Trump'ın kamyon şoförlerine İngilizce bilme şartı getiren kararnamesi yürürlüğe girdi. Bu kararname, eyaletler arası ticari araç sürücülerinin İngilizce okuma ve yazma becerisine sahip olmasını zorunlu kılıyor.

Kararname, Amerika Birleşik Devletleri Federal Motorlu Taşıyıcı Güvenliği İdaresi (FMCSA) tarafından uygulanacak. Bu düzenleme, eyaletler arası taşımacılık yapan tüm kamyon ve otobüs şoförlerini kapsıyor. Şoförlerin, acil durum prosedürleri, güvenlik talimatları ve trafik işaretleri gibi bilgileri anlayabilmesi için İngilizce yeterliliğini kanıtlamaları gerekiyor.

FMCSA, İngilizce yeterliliğini sağlamak için çeşitli yöntemler sunuyor:

• İngilizce dilinde ehliyet sınavını başarıyla tamamlamak.
• İngilizce dilinde eğitim veren bir okuldan mezun olmak.
• FMCSA tarafından onaylanan bir İngilizce yeterlilik sınavından geçer not almak.

Bu yeni düzenlemenin amacı, yollardaki güvenliği artırmak ve ticari araç sürücülerinin iletişim becerilerini geliştirmektir. Ancak, bazı kesimler bu kararnamenin ayrımcılık içerdiğini ve İngilizce bilmeyen sürücüleri olumsuz etkileyeceğini savunuyor.

Kararın yürürlüğe girmesiyle birlikte, İngilizce bilmeyen kamyon şoförlerinin bu yeterliliği sağlamaları veya farklı bir iş bulmaları gerekecek. Düzenlemenin ABD taşımacılık sektörüne etkileri yakından takip ediliyor.

Bazı uzmanlar, bu uygulamanın nakliye maliyetlerini artırabileceğini ve sürücü kıtlığına yol açabileceğini öne sürüyor. Diğerleri ise, uzun vadede yolların daha güvenli hale geleceğini ve taşımacılık sektöründe verimliliğin artacağını savunuyor.

Kararnameye yönelik eleştirilerde, İngilizce bilmeyen sürücülerin geçim kaynaklarının tehlikeye gireceği ve bunun iş gücü piyasasında adaletsizlik yaratacağı vurgulanıyor. Ancak, yetkililer, yolların güvenliğinin her şeyden önemli olduğunu ve bu düzenlemenin bu amaca hizmet edeceğini belirtiyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik yolsuzluk soruşturması kapsamında yeni bir gelişme yaşandı. Soruşturma çerçevesinde daha önce gözaltına alınan bir şüpheli tutuklandı.

İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin İBB'nin bazı ihalelerinde usulsüzlük tespit etmesi üzerine başlatılan soruşturma devam ediyor. Bu kapsamda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, yeni deliller elde edildiği ve bu deliller doğrultusunda operasyonların sürdüğü belirtildi.

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheli, savcılık sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme, şüphelinin tutuklanmasına karar verdi.

Soruşturmanın detaylarına ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmazken, İBB'deki bazı ihalelerde kamu zararına yol açıldığı iddiaları üzerine yoğunlaşıldığı öğrenildi. Tutuklanan şüphelinin, ihalelerdeki usulsüzlüklerle doğrudan bağlantısı olduğu değerlendiriliyor.

Soruşturmanın genişletilebileceği ve yeni gözaltıların olabileceği de gelen bilgiler arasında. İBB yetkililerinden ise henüz konuyla ilgili bir açıklama yapılmadı.

Soruşturmanın, İBB'nin geçmiş dönemdeki bazı projelerini de kapsadığı ve bu projelerde de usulsüzlük iddialarının incelendiği belirtiliyor.

Şanlıurfa'nın Eyyübiye ilçesinde meydana gelen olayda, 12 yaşındaki Halil Y., serinlemek amacıyla girdiği sulama kanalında kayboldu. Olay, Akçakale kırsalında yaşandı. Çocuğun kaybolduğunu fark eden çevredeki vatandaşlar durumu hemen 112 Acil Çağrı Merkezi'ne bildirdi.

İhbar üzerine olay yerine sağlık, itfaiye ve jandarma ekipleri sevk edildi. Dalgıç polisler, kısa sürede sulama kanalında arama çalışmalarına başladı. Yapılan arama çalışmaları sonucunda Halil Y.'nin cansız bedenine ulaşıldı.

Sudan çıkarılan çocuğun cenazesi, olay yerinde yapılan ilk incelemenin ardından Şanlıurfa Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Yaşanan bu acı olay, bölgede büyük üzüntüye neden oldu. Sulama kanallarının etrafında güvenlik önlemlerinin artırılması gerektiği bir kez daha vurgulandı.

Arama kurtarma çalışmalarına katılan ekipler, olay yerinde detaylı incelemelerde bulundu. Ailenin feryatları yürekleri dağlarken, yetkililer benzer olayların yaşanmaması için vatandaşları dikkatli olmaya çağırdı.

Halil Y.'nin ailesi ve yakınları, Adli Tıp Kurumu önünde umutla beklerken, acı haberle yıkıldılar. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.

Ankara'da çekilen ve sosyal medyada yayınlanan bir video, araçta bulunanların sergilediği tehlikeli davranışları gözler önüne serdi. Görüntülerde, seyir halindeki bir otomobilin bagaj kapağının açık olduğu ve bir kişinin bagajda oturduğu görülüyor.

Aynı araçta bulunan başka bir kişi ise camdan yarı bellerine kadar sarkarak yolculuk yapıyor. Bu tehlikeli hareketler, hem kendi canlarını hem de trafikteki diğer sürücülerin canlarını riske atıyor. Bu anlar, başka bir araçtaki vatandaşlar tarafından cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. Görüntülerin sosyal medyada yayılmasıyla birlikte, birçok kişi bu sorumsuz davranışlara tepki gösterdi.

Yetkililerin bu tür tehlikeli davranışlara karşı denetimleri artırması ve sürücülerin bilinçlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Trafik güvenliğinin sağlanması için bu tür ihlallerin önüne geçilmesi büyük önem taşıyor.

Görüntülerde net bir şekilde görülen bu tehlikeli yolculuk, Ankara'da trafik güvenliği konusunda ciddi bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Sürücülerin ve yolcuların bu tür davranışlardan kaçınması, olası kazaların önlenmesi açısından hayati önem taşıyor.

Mersin'de bir evde görülen yılan, itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle yakalandı. Alınan bilgiye göre, olay merkez Toroslar ilçesi Halkkent Mahallesi'nde meydana geldi. Bir vatandaşın evine giren yılanı fark etmesi üzerine durum, 112 Acil Çağrı Merkezi'ne bildirildi. İhbar üzerine olay yerine Mersin Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri sevk edildi.

Ekipler, kısa sürede adrese ulaşarak, evde bulunan yılanı yakalamak için çalışma başlattı. Titizlikle yapılan çalışma sonucunda yılan, bulunduğu yerden çıkarılarak özel bir kutuya konuldu. Yakalanan yılan, daha sonra itfaiye ekipleri tarafından doğal yaşam alanına bırakıldı.

Olayla ilgili herhangi bir yaralanma veya olumsuz durum yaşanmazken, itfaiye ekiplerinin hızlı ve etkili müdahalesi, vatandaşların takdirini topladı.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) uygulamaları tartışma yaratmaya devam ediyor. İktidarı eleştiren yayın kuruluşlarına sıklıkla cezalar kesilirken, bazı televizyon kanallarının ise lisanssız bir şekilde yayın yapmasına göz yumulduğu iddia edildi.

RTÜK'ün Çifte Standart Uygulaması İddiası: BirGün'den Yağmur Öztürk'ün haberine göre, RTÜK'ün özellikle muhalif olarak nitelendirilen kanallara yönelik cezai işlemleri sıklaştırdığı, buna karşın iktidara yakın bazı yayın kuruluşlarının usulsüzlüklerine sessiz kaldığı belirtiliyor. Bu durum, RTÜK'ün tarafsızlığını yitirdiği ve siyasi baskı altında hareket ettiği eleştirilerine neden oluyor.

Lisanssız Yayın İddiaları: Haberde, bazı televizyon kanallarının RTÜK'ten gerekli yayın lisanslarını almadan yayın yaptığı ve bu duruma rağmen RTÜK tarafından herhangi bir işlem yapılmadığı ifade ediliyor. Bu durumun, yasalara aykırı olduğu ve rekabet eşitsizliğine yol açtığı vurgulanıyor.

Muhalefetten Tepkiler: RTÜK'ün uygulamalarına muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları tarafından sert tepkiler gösteriliyor. RTÜK'ün bağımsızlığını koruması ve tüm yayın kuruluşlarına eşit mesafede durması gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde, ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün zarar göreceği uyarısı yapılıyor.

RTÜK'ün Açıklaması Bekleniyor: Konuyla ilgili RTÜK'ten henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, iddiaların ciddiyeti dikkate alındığında, RTÜK'ün kamuoyunu aydınlatması ve gerekli açıklamaları yapması bekleniyor.

Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine göre, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), yeniden yapılanma faaliyetlerine hız verdi. Örgüt, özellikle yurt dışındaki mensupları aracılığıyla Türkiye'deki sempatizanlarına çeşitli talimatlar göndererek moral motivasyonunu artırmayı ve örgüte yeni elemanlar kazandırmayı hedefliyor.

Haberde, FETÖ'nün bu amaçla kullandığı yöntemler arasında şunlar yer alıyor:

• Sosyal Medya Faaliyetleri: Örgüt mensupları, sosyal medya platformlarında aktif olarak propaganda yaparak kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Özellikle dezenformasyon içeren paylaşımlarla algı operasyonları yürütülüyor.
• Sözde Mağduriyet Edebiyatı: FETÖ, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan süreçte mağdur olduğunu iddia ederek hem kendi tabanını konsolide etmeye çalışıyor hem de uluslararası kamuoyunda destek arayışına giriyor.
• Finans Kaynakları: Örgütün yurt dışındaki bağlantıları sayesinde önemli finans kaynaklarına sahip olduğu ve bu kaynakları yeniden yapılanma faaliyetlerinde kullandığı belirtiliyor.
• Eğitim Faaliyetleri: FETÖ, gizli eğitim faaliyetleriyle gençleri örgüte kazandırmaya çalışıyor. Özellikle yurt dışındaki okullar ve kurslar bu amaçla kullanılıyor.

Haberde ayrıca, güvenlik güçlerinin FETÖ'nün bu faaliyetlerine karşı operasyonlarını sürdürdüğü ve örgütün yeniden yapılanma girişimlerini engellemeye çalıştığı vurgulanıyor.

Özetle, haber FETÖ'nün yeniden yapılanma çabalarını, kullandığı yöntemleri ve güvenlik güçlerinin bu çabalara karşı aldığı önlemleri detaylı bir şekilde aktarıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğretmen atamalarında mülakatların yol açtığı tartışmaları ve mağduriyet iddialarını gidermek amacıyla yeni bir uygulamaya geçiyor. Buna göre, mülakat komisyonlarının çalışmalarını değerlendirmek ve denetlemek üzere 'izleme komisyonları' oluşturulacak. Bu komisyonlar, mülakat süreçlerini yakından takip ederek şeffaflığı ve objektifliği artırmayı hedefleyecek.

İzleme Komisyonlarının Görevleri:

• Mülakat süreçlerini gözlemlemek ve değerlendirmek.
• Mülakat komisyonlarının çalışmalarını denetlemek.
• Mülakatlarla ilgili şikayetleri değerlendirmek ve raporlamak.
• Mülakat süreçlerinin daha adil ve şeffaf yürütülmesine katkıda bulunmak.

MEB'in bu adımı, mülakatlarda yaşanan sorunlara doğrudan bir çözüm getirme amacı taşıyor. Ancak, uygulamanın detayları ve izleme komisyonlarının yetki alanları henüz netleşmiş değil. Eğitim uzmanları, uygulamanın etkinliği ve sonuçları konusunda farklı görüşler belirtiyor.

Eleştiriler ve Beklentiler:

• Bazı uzmanlar, izleme komisyonlarının mülakat sürecine müdahale ederek daha karmaşık bir yapı oluşturabileceğini savunuyor.
• Diğer yandan, uygulamanın şeffaflığı artırarak mülakatlardaki keyfiliği azaltabileceği ve adayların haklarını koruyabileceği belirtiliyor.

MEB'in bu yeni uygulamasıyla mülakat süreçlerinde yaşanan sorunların ne ölçüde giderilebileceği ve uygulamanın öğretmen atamalarına nasıl bir etki yapacağı önümüzdeki süreçte görülecek.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) başta olmak üzere çeşitli sendikalar, memurlara yönelik koruyucu giyim yardımlarının yetersizliği ve bazı kurumlarda hiç verilmemesine tepki gösterdi. Sendikalar, bu durumun koruyucu giyim hakkının gaspı anlamına geldiğini savunuyor.

KESK'in açıklamasına göre, özellikle sahada çalışan memurların (teknikerler, mühendisler, sağlık çalışanları vb.) yaptıkları işin risklerine karşı korunmaları amacıyla verilmesi gereken koruyucu giyim malzemeleri ya hiç verilmiyor ya da göstermelik olarak veriliyor. Bu durum, memurların sağlığını riske atarken, iş güvenliği önlemlerinin de yetersizliğini gözler önüne seriyor.

Sendikalar, koruyucu giyim yardımlarının bütçe yetersizliği bahanesiyle kısıtlanmasına veya tamamen kaldırılmasına karşı çıkıyor. Bu yardımların, memurların sağlığını koruma ve iş güvenliğini sağlama amacına hizmet ettiğini vurguluyorlar. Ayrıca, koruyucu giyim malzemelerinin standartlara uygun ve yeterli miktarda olması gerektiğinin altını çiziyorlar.

Açıklamalarda, bazı kurumlarda koruyucu giyim yerine para verilmesi uygulamasının da sorunlu olduğu belirtiliyor. Verilen paranın, koruyucu giyim malzemesi almaya yetmediği ve memurların kendi ceplerinden ek harcama yapmak zorunda kaldığı ifade ediliyor. Bu durumun, koruyucu giyim yardımının amacından saptırılması anlamına geldiği vurgulanıyor.

Sendikalar, yetkililere çağrıda bulunarak, koruyucu giyim yardımlarının iyileştirilmesi, standartlara uygun malzemelerin temin edilmesi ve tüm memurların bu haktan eşit şekilde yararlanmasının sağlanması gerektiğini belirtiyorlar. Aksi takdirde, konuyu yargıya taşıyacaklarını ve gerekli tüm hukuki mücadeleyi vereceklerini ifade ediyorlar.

Sonuç olarak, memurların koruyucu giyim yardımı konusundaki tepkileri, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki eksiklikleri ve yetersizlikleri bir kez daha gündeme getiriyor. Sendikalar, bu konuda kararlı bir mücadele yürüterek, memurların haklarını savunmaya devam edeceklerini vurguluyorlar.