Avukat Erol Ertuğrul, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinden uzaklaşma tehlikesine dikkat çekerek, Atatürk ilke ve devrimlerinin önemini vurguluyor. Yazıda, Cumhuriyetin temel niteliklerinin korunması gerektiği belirtiliyor.

Ertuğrul, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda esas alınan milli egemenlik, hukuk devleti, laiklik gibi temel ilkelerin giderek aşındırılmaya çalışıldığını ifade ediyor. Milli iradenin tecelli ettiği TBMM'nin yetkilerinin çeşitli düzenlemelerle sınırlandırıldığına ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelendiğine dikkat çekiyor.

Yazıda, laiklik ilkesinin de hedef alındığı, eğitim sisteminde ve toplumsal hayatta dini referansların giderek arttığı belirtiliyor. Bu durumun, farklı inanç ve düşüncelere sahip vatandaşlar arasında ayrışmaya neden olabileceği vurgulanıyor.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin zayıflaması, yargı bağımsızlığının ortadan kalkması ve keyfi uygulamaların artması da Cumhuriyet için önemli bir tehdit olarak gösteriliyor. Yazar, bu durumun vatandaşların devlete olan güvenini azalttığını ve toplumsal huzuru bozduğunu ifade ediyor.

Ertuğrul, tüm bu tehlikelere karşı uyanık olunması ve Cumhuriyetin temel niteliklerinin korunması için mücadele edilmesi gerektiğini belirtiyor. Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmanın, Cumhuriyetin bekası için hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor.

• Milli egemenliğin korunması
• Hukuk devletinin güçlendirilmesi
• Laiklik ilkesine sahip çıkılması
• Yargı bağımsızlığının sağlanması

Yazar, Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkarak, gelecek nesillere daha güçlü ve demokratik bir Türkiye bırakmanın mümkün olduğunu ifade ediyor.

Mine Esen'in yazısı, modern yaşamın getirdiği stres ve karmaşa içinde nefes almanın ve anda kalmanın önemine odaklanıyor. Yazar, zihnin sürekli geçmişe takılıp kalmasının veya geleceğe dair endişeler taşımasının insanı nasıl yorduğunu anlatıyor.

Yazıda, nefes almanın basit bir eylem olmasının ötesinde, bir farkındalık ve şifa aracı olduğu vurgulanıyor. Nefese odaklanarak zihnin sakinleşebileceği, bedenin rahatlayabileceği ve anın tadının çıkarılabileceği belirtiliyor. Yazar, nefes egzersizlerinin ve meditasyonun bu süreçte yardımcı olabileceğini ifade ediyor.

Esen, hayatın iniş çıkışlarla dolu olduğunu ve her anın farklı bir deneyim sunduğunu hatırlatıyor. Olumsuzluklara rağmen, nefes alıp vererek anda kalmanın ve iç huzuru bulmanın mümkün olduğunu savunuyor. Yazar, okuyucularına günlük yaşamın telaşı içinde kısa bir mola vererek nefeslerine odaklanmalarını ve bu sayede daha dengeli ve mutlu bir yaşam sürmelerini öneriyor.

Yazıda ayrıca, doğayla iç içe olmanın ve basit zevklerin de nefes almayı kolaylaştırdığına değiniliyor. Yazar, doğanın iyileştirici gücünden faydalanmanın ve küçük şeylerden mutlu olmanın önemini vurguluyor.

Sonuç olarak, Mine Esen'in yazısı, hayatın karmaşası içinde nefes almanın ve anda kalmanın önemini hatırlatarak okuyucularına iç huzuru bulma yolunda rehberlik ediyor.

Mehmet Ali Güller'in yazısında, ABD'nin tek kutuplu dünya düzenindeki hakimiyetinin sona erdiği ve çok kutuplu bir dünyaya geçişin kaçınılmaz olduğu vurgulanıyor. Güller, bu değişimin nedenlerini ve sonuçlarını detaylı bir şekilde analiz ediyor.

Yazara göre, ABD'nin ekonomik ve askeri gücündeki göreceli azalma, tek kutuplu dönemin sonunu getiriyor. Özellikle Çin'in yükselişi ve diğer bölgesel güçlerin etkinliğinin artması, ABD'nin küresel liderlik rolünü sorgulanır hale getiriyor. Güller, ABD'nin bu yeni durumda nasıl bir strateji izleyeceğini ve çok kutuplu dünyada nasıl bir pozisyon alacağını tartışıyor.

Güller, Ukrayna savaşı ve ABD'nin bu savaştaki rolü üzerinden de değerlendirmelerde bulunuyor. ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destek ve Rusya'ya uyguladığı yaptırımların, beklenen sonuçları vermediğini ve hatta bazı açılardan ABD'nin aleyhine işlediğini savunuyor. Ayrıca, ABD'nin müttefikleriyle ilişkilerinde yaşanan gerilimlere de dikkat çekiyor.

Yazıda, çok kutuplu dünyanın beraberinde getireceği fırsatlar ve riskler de ele alınıyor. Yeni güç dengelerinin oluşması, uluslararası ilişkilerde daha karmaşık bir tablo ortaya çıkarırken, aynı zamanda farklı işbirliği alanlarının da doğmasına olanak sağlıyor. Güller, Türkiye'nin bu yeni dönemde nasıl bir politika izlemesi gerektiği konusunda da önerilerde bulunuyor.

Sonuç olarak, Mehmet Ali Güller, ABD'nin hakimiyet döneminin sona erdiğini ve çok kutuplu bir dünyanın kaçınılmaz olduğunu savunuyor. Bu yeni dönemde, ülkelerin daha dikkatli ve stratejik adımlar atması gerektiğini vurguluyor.

Barış Terkoğlu'nun yazısında, Türkiye Cumhuriyeti'nin önemli kurumlarının ve kişilerinin nasıl bir dolandırıcının tuzağına düştüğü anlatılıyor. Yazıda, Süleyman Soylu'nun İçişleri Bakanlığı döneminde yaşanan olaylar ve bir dolandırıcının bakanlık yetkililerini nasıl etkilediği detaylandırılıyor.

Dolandırıcının, kendisini üst düzey bir yetkili olarak tanıtarak bakanlık içinde ve dışında birçok kişiyi manipüle ettiği belirtiliyor. Hatta bu kişinin, bakanlık bürokratları ve diğer önemli kişilerle yakın ilişkiler kurduğu, onlardan çeşitli taleplerde bulunduğu ve bu taleplerin birçoğunun da yerine getirildiği ifade ediliyor.

Yazıda, dolandırıcının yöntemleri ve kurduğu ağın nasıl bu kadar etkili olabildiği sorgulanıyor. Özellikle devlet kurumlarının ve yetkililerinin bu tür dolandırıcılık girişimlerine karşı neden bu kadar savunmasız olduğu üzerinde duruluyor.

Terkoğlu, bu olayın sadece bir dolandırıcılık vakası olmadığını, aynı zamanda devlet yönetimindeki zafiyetleri ve liyakatsizliği de gözler önüne serdiğini vurguluyor. Dolandırıcının, devletin en üst kademelerine kadar nasıl nüfuz edebildiği ve bu durumun ülkenin güvenliği açısından ne gibi riskler taşıdığı sorusu soruluyor.

Sonuç olarak, yazar bu tür olayların tekrarlanmaması için devlet kurumlarında daha sıkı denetim mekanizmalarının kurulması ve liyakatın ön planda tutulması gerektiğini belirtiyor. Aksi takdirde, benzer dolandırıcılık vakalarının yaşanmasının kaçınılmaz olacağı ifade ediliyor.

Bilsay Kuruç'un bu yazısı, iktisadi düşüncenin tarihsel kökenlerini ve gelişimini inceliyor. Yazar, iktisat biliminin farklı okullarının ve yaklaşımlarının nasıl ortaya çıktığını ve zaman içinde nasıl evrildiğini detaylı bir şekilde ele alıyor.

Yazıda, merkantilizm ve fizyokrasi gibi ilk iktisadi düşünce okullarına değiniliyor. Bu okulların, iktisadi düşüncenin temelini oluşturduğu ve sonraki dönemlerde ortaya çıkan klasik iktisat, marksist iktisat ve keynesyen iktisat gibi akımları etkilediği belirtiliyor. Her bir okulun temel varsayımları, analiz yöntemleri ve politika önerileri ayrıntılı olarak açıklanıyor.

Ayrıca, yazıda, iktisadi düşüncenin sadece teorik bir çerçeve olmadığı, aynı zamanda sosyal, politik ve kültürel faktörlerden de etkilendiği vurgulanıyor. İktisadi krizlerin ve toplumsal değişimlerin, iktisatçıların düşüncelerini ve yaklaşımlarını nasıl değiştirdiği örneklerle açıklanıyor.

Yazar, iktisadi düşüncenin günümüzdeki durumunu da değerlendiriyor ve küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve çevresel sorunlar gibi yeni zorlukların, iktisatçıları yeni yaklaşımlar geliştirmeye zorladığını belirtiyor. İktisat biliminin, bu zorluklarla başa çıkabilmek için disiplinler arası bir yaklaşımla sosyal bilimlerin diğer alanlarıyla işbirliği yapması gerektiği vurgulanıyor.

Son olarak, yazıda, iktisadi düşüncenin tarihsel bir perspektifle incelenmesinin, günümüzdeki iktisadi sorunları daha iyi anlamamıza ve daha etkili çözümler üretmemize yardımcı olacağı ifade ediliyor.

Kayseri'nin Melikgazi ilçesinde bulunan bir mobilya atölyesinde yangın çıktı. Henüz belirlenemeyen bir nedenle başlayan yangın, kısa sürede büyüyerek atölyenin tamamını sardı. Olay yerine çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi.

İtfaiye ekiplerinin yoğun çalışmaları sonucu yangın kontrol altına alındı. Soğutma çalışmaları devam ederken, yangının çıkış nedeni ile ilgili inceleme başlatıldı. Yangın, atölyede büyük çapta maddi hasara yol açtı.

Yangın sırasında herhangi bir can kaybı veya yaralanma yaşanmadı. İtfaiye ekiplerinin zamanında müdahalesi, yangının çevredeki binalara sıçramasını önledi. Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.

Yangının Çıkış Nedeni: Yangının çıkış nedeni henüz belirlenemedi. İtfaiye ekipleri, yangının çıkış nedenini belirlemek için detaylı bir inceleme başlattı.

Maddi Hasar: Yangın, mobilya atölyesinde büyük çapta maddi hasara yol açtı. Atölyedeki tüm malzemeler ve ekipmanlar kullanılamaz hale geldi.

Soruşturma: Polis, yangınla ilgili soruşturma başlattı. Yangının çıkış nedenini ve sorumlularını belirlemek için çalışmalar sürüyor.

Fenerbahçe'nin şampiyonluk kutlamaları, tartışmalara neden olan bir sponsorluk anlaşmasıyla gündeme geldi. Kutlamaların organizasyonunu üstlenen ve 5 yıldızlı logo kullanımına izin veren firmanın sahibinin, Fenerbahçe yöneticisi Sertaç Komsuoğlu olduğu ortaya çıktı.

Sosyal medyada yayılan iddiaların ardından Sözcü gazetesi, Komsuoğlu'nun sahibi olduğu Global Ports Holding'in, kutlamaların ana sponsoru olduğunu doğruladı. Bu durum, Fenerbahçe yönetiminin tarafsızlığına dair soru işaretleri yarattı.

Global Ports Holding, Türkiye'nin yanı sıra Karadağ, İtalya, İspanya, Malta ve Yunanistan gibi ülkelerde de liman işletmeciliği yapıyor. Şirketin Fenerbahçe ile olan yakın ilişkisi, diğer kulüp taraftarlarının tepkisini çekti.

Fenerbahçe yönetiminden henüz konuyla ilgili resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, sponsorluk anlaşmasının detayları ve Komsuoğlu'nun rolü hakkındaki tartışmaların sürmesi bekleniyor.

Olayın Özeti:

• Fenerbahçe'nin şampiyonluk kutlamalarına Fenerbahçe yöneticisi Sertaç Komsuoğlu'nun sahibi olduğu Global Ports Holding sponsor oldu.
• Bu durum, Fenerbahçe yönetiminin tarafsızlığına dair tartışmaları beraberinde getirdi.
• Global Ports Holding'in liman işletmeciliği alanında faaliyet gösterdiği belirtildi.

A Milli Kadın Voleybol Takımımız, 2024 Paris Olimpiyat Oyunları Elemeleri'ndeki dördüncü maçında Hollanda'yı 3-0 (25-21, 25-21, 25-22) mağlup etti. Japonya'nın başkenti Tokyo'da oynanan karşılaşmada Filenin Sultanları, rakibine set vermeden galip gelerek önemli bir başarıya imza attı.

Millilerimiz, bu galibiyetle elemelerdeki dördüncü maçında üçüncü galibiyetini elde etti. Filenin Sultanları, gruptaki ilk maçında Porto Riko'yu 3-0, ikinci maçında Arjantin'i 3-1 mağlup etmiş, üçüncü maçında ise Japonya'ya 3-2 yenilmişti. Hollanda ise bu mağlubiyetle gruptaki ikinci yenilgisini aldı.

Karşılaşmanın en skorer oyuncusu, 18 sayıyla Melissa Vargas oldu. Ebrar Karakurt 15 sayıyla, Hande Baladın ise 12 sayıyla galibiyete katkı sağladı. Hollanda'da ise Nika Daalderop 14 sayıyla takımının en skorer ismi oldu.

Maçın Önemli Anları:

• İlk sette Filenin Sultanları, baştan sona üstün bir oyun sergileyerek seti 25-21 kazandı.
• İkinci sette de benzer bir senaryo yaşandı ve millilerimiz, seti yine 25-21'lik skorla hanesine yazdırdı.
• Üçüncü sette Hollanda direnç göstermeye çalışsa da Filenin Sultanları, rakibine geçit vermedi ve seti 25-22, maçı da 3-0 kazandı.

Filenin Sultanları, 2024 Paris Olimpiyat Oyunları Elemeleri'ndeki beşinci maçında 22 Eylül Cuma günü TSİ 10.00'da Kenya ile karşılaşacak.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç’un, telefonda tartıştığı bir vatandaşa küfür ettiği iddiası gündeme geldi. Söz konusu ses kaydını yayınlayan ve Oruç hakkında suç duyurusunda bulunan kişi, yaşadığı olayı sosyal medya üzerinden paylaştı.

İddiaya göre, olay şöyle gelişti: İsmini açıklamayan bir vatandaş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden bir şikayette bulundu. Şikayetine yanıt alamayınca Cumhurbaşkanlığı’nı telefonla aradı. Telefondaki görevli, vatandaşı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç’a bağladı. Görüşme sırasında tartışma yaşandı ve Saadet Oruç’un vatandaşa küfür ettiği öne sürüldü.

Vatandaş, küfür içeren ses kaydını sosyal medya hesabından yayınlayarak, Saadet Oruç hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Ses kaydının ne zaman ve nerede kaydedildiği, tartışmanın içeriği ve taraflar arasındaki ilişkinin detayları henüz netlik kazanmadı.

Olayın ardından Saadet Oruç'tan henüz bir açıklama gelmedi. Konuyla ilgili gelişmelerin takip edildiği belirtiliyor. Vatandaşın suç duyurusunun ardından başlatılacak soruşturmanın, ses kaydının doğruluğunu ve olayın detaylarını aydınlatması bekleniyor.

Olayın ardından sosyal medyada çeşitli yorumlar yapıldı. Bir kısım kullanıcı, Saadet Oruç'un böyle bir davranışta bulunmuş olmasını eleştirirken, bir kısım kullanıcı ise ses kaydının montaj olabileceğini veya farklı bir bağlamdan koparılmış olabileceğini savundu. Olayın yargıya taşınmasıyla birlikte gerçeğin ortaya çıkması bekleniyor.