Ukrayna Ekonomi Bakanı Yuliya Sviridenko, Amerika Birleşik Devletleri ile imzalanan doğal kaynaklar anlaşmasının Ukrayna Parlamentosu (Yüksek Rada) tarafından onaylanması gerektiğini vurguladı. Anlaşma, Ukrayna'nın doğal kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi konusunda ABD ile işbirliğini öngörüyor.

Sviridenko, anlaşmanın detaylarına ilişkin henüz kamuoyuna açıklanmayan hususların bulunduğunu, ancak onay sürecinin şeffaf bir şekilde yürütüleceğini belirtti. Anlaşmanın amacı, Ukrayna'nın zengin doğal kaynak potansiyelini değerlendirmek ve bu kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanımını sağlamaktır. Ayrıca, ABD'nin bu alandaki deneyimi ve teknolojisiyle Ukrayna'ya destek olması hedeflenmektedir.

Bakan Sviridenko, Yüksek Rada'daki milletvekillerine anlaşmanın önemini anlatacaklarını ve onay sürecinin hızla tamamlanmasını umduklarını ifade etti. Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Ukrayna ekonomisine önemli katkılar sağlanması ve yeni iş imkanlarının yaratılması bekleniyor. Doğal kaynaklar sektöründeki yatırımların artması, ülkenin enerji bağımsızlığına da katkıda bulunabilir.

Anlaşmanın onaylanması sürecinde, çevresel etkiler ve yerel toplulukların hakları gibi konuların da dikkate alınması gerektiği belirtiliyor. Sviridenko, bu konularda gerekli hassasiyetin gösterileceğini ve tüm paydaşların katılımıyla sürdürülebilir bir doğal kaynak yönetimi modelinin oluşturulacağını ifade etti.

Son olarak, anlaşmanın Ukrayna-ABD ilişkilerini daha da güçlendireceği ve stratejik işbirliğini derinleştireceği vurgulanmaktadır. Ukrayna hükümeti, bu anlaşmanın ülkenin ekonomik kalkınması ve refahı için önemli bir adım olduğuna inanmaktadır.

Türk Hava Yolları'nın (THY) 2023 yılında 18 milyar TL zarar açıkladıktan sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden (İBB) aldığı iki yalıyı AKP'ye yakınlığıyla bilinen bir iş adamına kiraladığı iddiası gündeme geldi.

İddiaya göre, THY'nin İBB'den devraldığı Boğaz'daki yalılar, söz konusu iş adamına aylık 75 bin TL gibi bir bedelle kiralandı. Bu durum, THY'nin mali durumu ve kamu kaynaklarının kullanımı açısından tartışmalara yol açtı.

Yalıların kiralanmasıyla ilgili detaylar ve iş adamının kimliği hakkında daha fazla bilgi henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Konuyla ilgili THY veya İBB'den resmi bir açıklama bekleniyor.

Bu gelişme, THY'nin son dönemdeki mali performansına ve yönetim kararlarına yönelik eleştirileri de beraberinde getirdi. Şirketin zarar açıklamasının ardından böyle bir kiralama işleminin yapılması, kamuoyunda tepkilere neden oldu.

Odatv'nin haberine göre, söz konusu yalılar daha önce İBB tarafından kullanılıyordu ve THY'ye devredilmişti. Şimdi ise bu yalıların AKP'li bir iş adamına kiralanması, siyasi çevrelerde de yankı uyandırdı.

Konuyla ilgili gelişmeler yakından takip ediliyor ve THY ile İBB'nin yapacağı açıklamalar merakla bekleniyor.

Sultan 2. Abdülhamid'in vefatının ardından, mirasçıları dedelerinden kalan malların tespiti ve yönetimi için harekete geçti. 71 mirasçı, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, dedelerinden intikal eden malların tespit edilmesini ve bu mallar üzerinde tasarruf yetkilerinin kısıtlanmasını talep etti.

Mirasçıların avukatı aracılığıyla yapılan başvuruda, Sultan Abdülhamid'in vefatıyla birlikte miras yoluyla intikal eden taşınır ve taşınmaz malların, bankalardaki mevduatların ve diğer hak ve alacakların tespit edilmesi istendi. Ayrıca, bu malların üçüncü kişilere devrinin engellenmesi amacıyla mahkemeden tedbir kararı alınması talep edildi.

Mahkeme, mirasçıların talebini değerlendirerek, ihtiyati tedbir kararı verilmesine hükmetti. Bu kararla birlikte, Sultan 2. Abdülhamid'den miras kalan malların devri, satışı veya üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunulması, mahkeme kararı olmadan mümkün olmayacak. Mirasçıların amacı, öncelikle mirasın kapsamını tam olarak belirlemek ve ardından bu malların adil bir şekilde paylaşılmasını sağlamak.

Sultan Abdülhamid'in mirası, Türkiye'nin yanı sıra farklı ülkelerde bulunan çeşitli gayrimenkuller, araziler ve nakit varlıklardan oluşuyor. Mirasçıların sayısının çokluğu ve malların farklı coğrafyalara dağılmış olması, sürecin karmaşıklığını artırıyor. Mahkemenin aldığı bu kısıtlama kararı, mirasın korunması ve adil bir şekilde yönetilmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Mirasçıların avukatı, mahkemenin bu kararıyla birlikte miras tespit çalışmalarına hız verileceğini ve en kısa sürede tüm mal varlığının envanterinin çıkarılacağını belirtti. Ardından, miras paylaşım sürecinin başlatılması hedefleniyor.

Ali Bayramoğlu, T24'teki yazısında, iktidarın sanıldığı kadar oy kaybetmediğini ifade ediyor. Bayramoğlu, Türkiye'deki siyasi dinamiklerin karmaşıklığına dikkat çekerek, iktidarın hala önemli bir destek tabanına sahip olduğunu vurguluyor.

Bayramoğlu'nun analizine göre:

• İktidarın oy kaybettiği yönündeki yaygın kanaat, gerçeği tam olarak yansıtmıyor.
• Siyasi arenadaki değişimler, iktidarın gücünü korumasını sağlıyor.
• Seçmen davranışları, beklenenden farklı şekillerde evrilebiliyor.

Bayramoğlu, bu tespitlerin, Türkiye'deki siyasi aktörlerin stratejilerini yeniden değerlendirmesi gerektiğine işaret ettiğini belirtiyor. Özellikle muhalefetin, iktidarın güçlü yönlerini ve seçmen nezdindeki etkisini daha iyi anlaması gerektiğini vurguluyor.

Ayrıca Bayramoğlu, Türkiye'deki sosyo-ekonomik koşulların ve kültürel farklılıkların, seçmen tercihlerini önemli ölçüde etkilediğini belirtiyor. İktidarın bu faktörleri iyi analiz ederek politikalarını şekillendirdiğini ve bu sayede desteğini koruyabildiğini ifade ediyor.

Sonuç olarak Ali Bayramoğlu, iktidarın oy kaybettiği yönündeki genel kabulün aksine, durumun daha karmaşık olduğunu ve iktidarın hala önemli bir siyasi güce sahip olduğunu belirtiyor. Bu durumun, Türkiye'deki siyasi dengeleri ve gelecekteki seçim sonuçlarını etkileyebileceğine dikkat çekiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Wendy Sherman, Senato Dış İlişkiler Alt Komitesi'nde Güney ve Orta Asya konulu bir oturumda Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişkilere değindi. Sherman, iki ülkenin bölgesel güvenlik konularında işbirliği yapmasının önemini vurguladı.

Senatör Marco Rubio'nun sorularını yanıtlayan Sherman, ABD'nin Pakistan ile terörle mücadele ve bölgesel güvenlik konularında ortak çıkarlara sahip olduğunu belirtti. Pakistan'ın Afganistan'daki Taliban ile ilişkileri ve terörle mücadeledeki rolü hakkında endişelerini dile getirdi.

Sherman, Hindistan'ın bölgesel güvenlikteki rolüne de değinerek, ABD'nin Hindistan ile stratejik ortaklığının önemini vurguladı. İki ülke arasındaki işbirliğinin, bölgesel istikrar ve güvenlik için kritik olduğunu ifade etti.

İşbirliği Çağrısı: Sherman, hem Pakistan hem de Hindistan'a bölgesel güvenlik konularında işbirliği yapma çağrısında bulundu. Bu işbirliğinin, bölgedeki istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacağını ve terörle mücadelede daha etkili olunacağını savundu.

ABD'nin bölgeye yönelik politikalarının ele alındığı oturumda, Afganistan'daki durum, Çin'in bölgedeki etkisi ve diğer bölgesel güvenlik sorunları da tartışıldı. Sherman, ABD'nin bölgedeki çıkarlarını korumak ve bölgesel istikrarı desteklemek için diplomatik ve ekonomik araçları kullanmaya devam edeceğini belirtti.

ABD ve Ukrayna, Ukrayna'nın kritik minerallerinin çıkarılması ve işlenmesi için bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Ukrayna'nın ekonomik toparlanmasına ve ABD'nin kritik mineral tedarik zincirinin çeşitlendirilmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Anlaşma, Ukrayna'daki kritik mineral projelerine ABD yatırımlarını çekmeyi ve Ukrayna'nın kritik mineral endüstrisini geliştirmeyi hedefliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, bu anlaşmanın Ukrayna'nın ekonomik güvenliğini güçlendireceği ve Avrupa ile Hint-Pasifik bölgesindeki ortaklar da dahil olmak üzere ABD müttefikleri için kritik mineral tedarik zincirlerini çeşitlendireceği belirtildi. Açıklamada ayrıca, Rusya'nın Ukrayna'yı sebepsiz ve acımasızca işgalinin, ABD ve müttefiklerinin tedarik zincirlerini çeşitlendirmesinin ve Rusya gibi tek bir ülkeye bağımlılığı azaltmasının önemini vurguladığı ifade edildi.

Ukrayna, titanyum, lityum, kobalt ve nadir toprak elementleri gibi çeşitli kritik minerallere sahip. Bu mineraller, elektrikli araç bataryaları, rüzgar türbinleri ve diğer temiz enerji teknolojileri gibi çeşitli uygulamalar için hayati öneme sahip. Anlaşma, ABD şirketlerinin Ukrayna'daki bu mineralleri çıkarmasına ve işlemesine yardımcı olacak ve bu da ABD'nin kritik mineral tedarik zincirini güvence altına alacak.

Anlaşmanın, Ukrayna'nın savaş sonrası yeniden yapılanmasına da katkıda bulunması bekleniyor. Kritik mineral endüstrisindeki yatırımlar, Ukrayna'da yeni işler yaratacak ve ekonomik büyümeyi destekleyecektir. Ayrıca, Ukrayna'nın enerji bağımsızlığını artırmaya ve ülkenin yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmasına yardımcı olacaktır.

ABD ve Ukrayna arasındaki bu anlaşma, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Anlaşma, Ukrayna'nın ekonomik toparlanmasına ve ABD'nin kritik mineral tedarik zincirinin çeşitlendirilmesine yardımcı olarak her iki ülkeye de fayda sağlayacak.

Eski ABD Başkanı Donald Trump, bir miting sırasında yaptığı konuşmada Çin ekonomisi ve ticaret ilişkileri hakkında çeşitli açıklamalarda bulundu. Trump, Çin'deki fabrikaların kapanmasının temel nedeninin, Amerika Birleşik Devletleri'nin artık Çin'den ürün almaması olduğunu savundu.

Trump, konuşmasında, başkanlığı döneminde Çin'e uyguladığı ticaret politikalarını ve gümrük vergilerini hatırlatarak, bu politikaların ABD ekonomisini güçlendirdiğini ve Çin'i zayıflattığını iddia etti. Çin'in geçmişte ABD'den çok fazla fayda sağladığını, ancak kendisinin bu durumu değiştirdiğini belirtti.

Konuşmasında enerji politikalarına da değinen Trump, ABD'nin enerji bağımsızlığını vurgulayarak, ülkenin petrol ve doğal gaz üretimini artırması gerektiğini savundu. Ayrıca, diğer ülkelerin enerji kaynaklarına olan bağımlılığının bu ülkeleri zayıf düşürdüğünü ifade etti.

Trump, başkanlığı döneminde diğer ülkelerle yapılan ticaret anlaşmalarını da eleştirerek, bu anlaşmaların ABD'nin zararına olduğunu ve kendisinin bu anlaşmaları yeniden müzakere ederek veya iptal ederek ABD'nin çıkarlarını koruduğunu söyledi.

Özetle, Trump'ın konuşması, Çin'e yönelik eleştirileri, ABD ekonomisinin güçlendirilmesi gerektiği vurgusu ve enerji bağımsızlığı temaları üzerine yoğunlaştı. Trump, geçmişteki politikalarını savunarak gelecekte de benzer politikaları izleyeceğinin sinyallerini verdi.

CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, iktidarın üniversite öğrencilerine yönelik ücretsiz yemek vaadini yerine getirmemesini eleştirerek, uygulamaların yetersizliğini ve amacından saptığını savundu. Taşcıer, öğrencilerin sağlıklı ve düzenli beslenemediğini belirterek, iktidarın bu konudaki adımlarını 'göz boyama' olarak nitelendirdi.

Taşcıer, öğrencilerin yaşadığı ekonomik zorluklara dikkat çekerek, “Öğrenciler bırakın sağlıklı beslenmeyi, düzenli beslenemiyorlar bile. İktidarın ücretsiz yemek uygulaması ise tam bir fiyasko. Birkaç üniversitede göstermelik uygulamalarla, sanki tüm öğrencilerin sorunları çözülmüş gibi algı yaratılmaya çalışılıyor,” dedi. Uygulamaların yetersizliği ve kapsamının darlığı nedeniyle öğrencilerin büyük bir kısmının bu hizmetten yararlanamadığına dikkat çekti.

CHP Milletvekili, iktidarın bu konudaki samimiyetini sorgulayarak, “Eğer gerçekten öğrencilerin beslenme sorununu çözmek isteselerdi, tüm üniversitelerde yeterli sayıda ve kalitede yemek hizmeti sunarlardı. Ancak görüyoruz ki, amaçları sadece günü kurtarmak ve kamuoyunu yanıltmak,” ifadelerini kullandı. Taşcıer, öğrencilerin yaşadığı barınma sorununa da değinerek, yurtlardaki yetersizliklerin ve özel yurtlardaki yüksek fiyatların öğrencileri zor durumda bıraktığını vurguladı.

Taşcıer, iktidarın öğrenci sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine, geçici ve göstermelik adımlar attığını savunarak, bu durumun öğrencilerin geleceği açısından endişe verici olduğunu belirtti. “Öğrencilerimizin sağlıklı ve güvende bir şekilde eğitim alabilmeleri için, iktidarın daha ciddi ve kapsamlı politikalar geliştirmesi gerekiyor,” dedi.

Polonya Dışişleri Bakanı Radosław Sikorski, Türkiye'nin Avrupa için taşıdığı stratejik öneme dikkat çekerek, Avrupa'nın güvende olması gerektiğini vurguladı. Sikorski, mevkidaşı Hakan Fidan ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Türkiye'nin Avrupa için vazgeçilmez bir ülke olduğunu ve Avrupa'nın güvenliğinin Türkiye olmadan sağlanamayacağını ifade etti.

Sikorski, Türkiye ile Polonya arasındaki ekonomik ilişkilere de değinerek, Polonyalı yatırımcıları Türkiye'ye yatırım yapmaya teşvik etti. Ayrıca, iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması için çeşitli fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusuna da değinen Sikorski, Polonya'nın bu sürece destek verdiğini ancak Türkiye'nin de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğini ifade etti.

Türkiye ve Polonya arasındaki ilişkilerin tarihi derinliğine vurgu yapan Sikorski, iki ülkenin ortak değerlere sahip olduğunu ve gelecekte de iş birliğinin artarak devam edeceğine inandığını söyledi. Güvenlik konusuna da değinen Sikorski, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığına karşı Türkiye'nin sergilediği tutumu takdirle karşıladıklarını ve NATO içerisindeki iş birliğinin önemini vurguladı.

Hakan Fidan ise, Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin her alanda geliştiğini ve bu ilişkilerin daha da ileriye taşınması için kararlı olduklarını belirtti. Fidan, ekonomik iş birliğinin yanı sıra, kültürel ve sosyal alanlarda da ortak projeler geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, Avrupa Birliği ile ilişkiler konusunda Polonya'nın desteğinin önemli olduğunu ve Türkiye'nin AB sürecine katkı sağlamaya devam edeceğini söyledi.