Wall Street Journal, Benjamin Netanyahu'nun Donald Trump'ı Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımaya nasıl ikna ettiğini detaylı bir şekilde anlatan bir makale yayınladı.

Wall Street Journal'ın (WSJ) haberine göre, dönemin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ı Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımaya ikna etmek için alışılmadık bir strateji izledi. Netanyahu, Trump'ın damadı ve danışmanı Jared Kushner ile yakın ilişkiler kurarak ve Trump'ın Evanjelik Hristiyan tabanına hitap ederek bu hedefe ulaştı.
WSJ'nin haberine göre, Netanyahu, Trump'ı ikna etme sürecinde üç temel strateji izledi:
- Kushner ile İlişkiler: Netanyahu, Jared Kushner ile yakın bir ilişki kurarak Trump'a doğrudan ulaşmaya çalıştı. Kushner, Ortadoğu barış süreciyle ilgili konularda başdanışman olarak görev yapıyordu ve Netanyahu, bu ilişkiyi Trump'ın politikalarını etkilemek için kullandı.
- Evanjelik Desteği: Netanyahu, Trump'ın Evanjelik Hristiyan tabanının Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınmasına verdiği önemi biliyordu. Bu nedenle, Evanjelik liderlerle temas kurarak Trump üzerindeki baskıyı artırmaya çalıştı.
- Diplomatik Baskı: Netanyahu, geleneksel diplomatik kanalları kullanarak da Trump yönetimi üzerinde baskı kurdu. ABD'nin İsrail Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması ve Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması yönünde sürekli taleplerde bulundu.
WSJ'nin haberinde, Netanyahu'nun bu stratejilerinin Trump üzerinde etkili olduğu ve Trump'ın Kudüs kararını almasında önemli rol oynadığı belirtildi. Trump'ın bu kararı, uluslararası alanda büyük tepkilere yol açmış ve Filistin-İsrail ilişkilerinde gerginliğe neden olmuştu.
Haberde ayrıca, Netanyahu'nun Trump'ı ikna etme sürecinde kullandığı diğer taktiklere de değinildi. Netanyahu'nun, Trump'a Kudüs'ün tarihi ve dini önemi hakkında brifingler verdiği ve kararın İsrail için ne kadar önemli olduğunu vurguladığı belirtildi.
Sonuç olarak, Wall Street Journal'ın haberine göre, Benjamin Netanyahu, Donald Trump'ı Kudüs konusunda ikna etmek için çok yönlü bir strateji izlemiş ve bu strateji başarılı olmuştur. Ancak, bu kararın bölgesel ve uluslararası sonuçları hala devam etmektedir.