Türkiye'de 14 Mayıs'ta yapılan cumhurbaşkanı seçimlerinde hiçbir adayın salt çoğunluğu sağlayamaması üzerine seçim ikinci tura kaldı. Mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs'ta yeniden yarışacak.

İlk turda Erdoğan yüzde 49,52, Kılıçdaroğlu ise yüzde 44,88 oy aldı. ATA İttifakı'nın adayı Sinan Oğan ise yüzde 5,17 oy alarak seçimde önemli bir rol oynadı. Seçim sonuçlarının ardından siyasi partiler ve adaylar ikinci tur stratejilerini belirlemeye başladı.

Siyasi Partilerin Tutumları:

• Cumhur İttifakı, Erdoğan'ın yeniden seçilmesi için çalışmalarına devam ediyor.
• Millet İttifakı, Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanması için yeni stratejiler geliştiriyor.
• Sinan Oğan'ın ikinci turda kimi destekleyeceği merak konusu. Oğan, görüşmelerinin ardından kararını açıklayacağını duyurdu.

Seçim Öncesi Gelişmeler:

İkinci tur öncesinde partiler arasındaki ittifak görüşmeleri hız kazandı. Seçmenlerin tercihleri ve sandığa katılım oranı, seçimin sonucunu belirleyecek en önemli faktörler olarak görülüyor. Siyasi analistler, kararsız seçmenlerin ve ilk turda oy kullanmayanların tercihlerinin belirleyici olacağını belirtiyor.

Seçim sürecinde siyasi partiler mitingler düzenleyerek ve medya aracılığıyla seçmenlere ulaşmaya çalışıyor. Seçim güvenliği de önemli bir konu olarak gündemde yer alıyor. Yetkililer, seçimlerin şeffaf ve güvenli bir şekilde yapılması için gerekli önlemlerin alındığını belirtiyor.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler Seçimleri için seçim takvimini açıkladı. Takvime göre seçim süreci başladı.

Oy verme günü uygulanacak yasaklar şöyle:

• Oy verme günü sabah saat 06.00'dan gece saat 00.00'a kadar alkollü içki satışı yasak olacak.
• Eğlence yerleri oy verme süresince kapalı kalacak.
• Emniyet ve asayişi korumakla görevli olanlar dışında hiç kimse silah taşıyamayacak.
• Oy verme günü saat 18.00'e kadar radyolarda ve televizyonlarda her türlü seçim propagandası yapılması yasak olacak.
• Saat 18.00 ile 21.00 arasında radyolarda ve televizyonlarda sadece YSK tarafından seçimle ilgili verilecek haber ve duyurular yayınlanabilecek.
• Saat 21.00'den sonra bütün yayınlar serbest olacak, ancak YSK bu süreyi öne çekebilecek.

YSK'nın belirlediği takvime göre siyasi partiler, aday listelerini en geç 20 Şubat 2024 saat 17.00'ye kadar YSK'ya bildirecekler. Seçmen bilgi kağıtlarının dağıtımı ise 29 Şubat 2024 tarihinde başlayacak.

Seçim günü seçmenler, kimlik kartı veya pasaport gibi geçerli bir kimlik belgesiyle oy kullanabilecekler. Oy verme işlemi sabah saat 08.00'de başlayacak ve saat 17.00'de sona erecek.

YSK, seçimlerin adil ve şeffaf bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli tüm önlemleri aldığını duyurdu.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener, 14 Mayıs'ta yapılan Cumhurbaşkanı seçiminin sonuçlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Yener, hiçbir adayının geçerli oyların salt çoğunluğunu alamaması nedeniyle Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kaldığını belirtti.

YSK Başkanı, ikinci tur seçimlerinin 28 Mayıs 2023 tarihinde yapılacağını duyurdu. Yener, kesin seçim sonuçlarının ilanının, itiraz süreçlerinin tamamlanmasının ardından kamuoyuyla paylaşılacağını ifade etti.

Ahmet Yener, seçim sürecinde görev alan tüm personele, siyasi partilere ve güvenlik güçlerine teşekkür etti. Seçimlerin şeffaf ve güvenilir bir şekilde yürütüldüğünü vurguladı.

YSK'nın açıklaması, Türkiye'nin önümüzdeki iki hafta boyunca seçim gündemine odaklanacağını gösteriyor. Seçim sonuçlarına itirazlar ve ikinci tur hazırlıkları önümüzdeki günlerdeki gelişmelerin odağında olacak.

Seçimlerin ikinci tura kalması, seçmenlerin bir kez daha sandık başına gitmesi anlamına geliyor. Adaylar, önümüzdeki günlerde seçmenleri ikna etmek için çalışmalarını yoğunlaştıracak.

YSK'nın resmi internet sitesi ve diğer iletişim kanalları üzerinden seçim süreciyle ilgili güncel bilgiler kamuoyuyla paylaşılmaya devam edecek.

ABD ve Çin arasındaki Tayvan gerilimi son dönemde artış gösteriyor. Tayvan'ın Çin tarafından işgal edilmesi ihtimali, uluslararası arenada endişe yaratırken, ABD Başkanı Joe Biden'ın bu konudaki açıklamaları dikkat çekiyor.

Biden, Çin'in Tayvan'ı işgal etmesi durumunda ABD'nin Tayvan'ı savunacağını belirtmişti. Bu açıklama, ABD'nin Tayvan'a olan desteğini açıkça ortaya koyarken, Çin tarafından tepkiyle karşılandı. Çin, Tayvan'ı kendi topraklarının bir parçası olarak görüyor ve adanın bağımsızlık ilan etmesine kesinlikle karşı çıkıyor.

Tayvan, Doğu Asya'da bulunan ve kendi kendini yöneten bir adadır. Demokratik bir sisteme sahip olan Tayvan, ekonomik olarak da oldukça gelişmiştir. Ancak Çin, Tayvan'ı kendi topraklarının bir parçası olarak görmekte ve gerekirse güç kullanarak adayı kontrol altına alabileceğini belirtmektedir.

ABD'nin Tayvan'a olan desteği, uzun yıllardır devam etmektedir. ABD, Tayvan'a askeri teçhizat sağlamakta ve adanın güvenliğini desteklemektedir. Ancak ABD, Tayvan'ın bağımsızlığını resmen tanımamaktadır. Bu durum, ABD'nin "stratejik belirsizlik" politikası olarak adlandırılmaktadır.

Çin'in Tayvan'ı işgal etmesi durumunda, bölgede büyük bir savaş çıkması ihtimali bulunmaktadır. ABD'nin Tayvan'ı savunma taahhüdü, bu ihtimali daha da artırmaktadır. Uluslararası toplum, Çin ve ABD'yi gerilimi düşürmeye ve diyalog yoluyla çözüm bulmaya çağırmaktadır.

Son gelişmeler ışığında:

• Biden'ın açıklamaları, ABD'nin Tayvan'a olan desteğini teyit etti.
• Çin, bu açıklamalara sert tepki gösterdi.
• Bölgedeki gerilim tırmanmaya devam ediyor.
• Uluslararası toplum, tarafları sükunete davet ediyor.

Tayvan meselesi, ABD ve Çin arasındaki en önemli sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Bu sorunun çözümü, bölgedeki barış ve istikrar için büyük önem taşıyor.

CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliği, seçim atmosferinde yeniden tartışma konusu oldu. Kılıçdaroğlu, bu tartışmalara yanıt olarak, inancının kendisi ve Allah arasında olduğunu ve kimseye inancının hesabını vermeyeceğini belirtti. Kendisine yönelik eleştirilere ve özellikle sosyal medyada dolaşan provokatif içeriklere değinen Kılıçdaroğlu, bu tür girişimlerin toplumu ayrıştırmaya yönelik olduğunu vurguladı.

Kılıçdaroğlu, geçmişte de Alevi kimliği üzerinden yapılan tartışmalara maruz kalmış ve bu konuda çeşitli açıklamalarda bulunmuştu. Alevi vatandaşların eşit haklara sahip olması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, ayrımcılığa karşı duruşunu her fırsatta dile getirmişti. Seçim sürecinde bu konunun tekrar gündeme gelmesi, siyasi arenada farklı yorumlara neden oldu.

Bazı siyasi analistler, Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliğinin özellikle muhafazakar seçmen üzerinde etkili olabileceğini belirtirken, bazıları ise bu tür tartışmaların seçim sonuçlarını önemli ölçüde etkilemeyeceği görüşünde. Kılıçdaroğlu'nun bu konudaki açıklamaları, hem destekçileri hem de eleştirmenleri tarafından yakından takip ediliyor. Seçim kampanyası boyunca Kılıçdaroğlu'nun bu tür konulara nasıl yaklaşacağı ve hangi mesajları vereceği merakla bekleniyor.

Kılıçdaroğlu, daha önce yaptığı açıklamalarda da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eşit haklara sahip olduğunu ve kimsenin inancından dolayı ayrımcılığa uğramaması gerektiğini vurgulamıştı. Bu çerçevede, Alevi vatandaşların sorunlarının çözümü için çeşitli projeler geliştireceğini ve bu konuda somut adımlar atacağını belirtmişti.

Seçim sürecinde Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliği üzerinden yürütülen tartışmaların, Türkiye'deki farklı inanç grupları arasındaki ilişkileri nasıl etkileyeceği ve toplumda nasıl bir yankı uyandıracağı önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde görülecek.

Rusya Kamuoyu Araştırma Merkezi (VCIOM), Rusya'nın dost ve düşman ülkelerine ilişkin bir anket gerçekleştirdi. Anket sonuçlarına göre, Rusya halkı Çin'i en büyük dost ülke olarak görüyor. Çin'i dost olarak görenlerin oranı %69 seviyesinde.

Ankette, Belarus %53 ile ikinci sırada yer alırken, Kazakistan %4’lük bir oranla üçüncü sırada bulunuyor. Suriye ve Hindistan da dost ülkeler arasında sayılıyor.

Düşman ülkeler sıralamasında ise Fransa %33’lük oranla ilk sırada yer alıyor. Ukrayna %22 ile ikinci sırada bulunurken, ABD %19 ile üçüncü sırada yer alıyor. İngiltere, Almanya ve Letonya da Rus halkı tarafından düşman olarak algılanan ülkeler arasında.

VCIOM'un bu araştırması, Rus kamuoyunun dış politika algıları hakkında önemli bir bakış açısı sunuyor. Özellikle Çin'in dost ülke olarak algılanmasındaki yüksek oran, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın Rus kamuoyunda da karşılık bulduğunu gösteriyor. Fransa'nın en büyük düşman olarak görülmesi ise, Rusya ile Batı arasındaki gerilimin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Özetle, anketin temel bulguları şunlardır:

• Çin, Rus halkı tarafından en büyük dost ülke olarak görülüyor.
• Belarus ve Kazakistan da dost ülkeler arasında yer alıyor.
• Fransa, Rus halkı tarafından en büyük düşman ülke olarak algılanıyor.
• Ukrayna ve ABD de düşman ülkeler sıralamasında üst sıralarda bulunuyor.

Eski ABD Başkanı Donald Trump, bir mitingde yaptığı konuşmada, ABD ordusunun artık dünyaya silah zoruyla demokrasi götürmeyeceğini ifade etti. Trump, bu politikanın değiştiğini ve ABD'nin önceliklerinin farklı olduğunu vurguladı.

Konuşmasında, dış politikadaki yaklaşımlarını değerlendiren Trump, geçmişte yapılan askeri müdahalelerin sonuçlarını eleştirdi. ABD'nin kaynaklarının ve askerlerinin bu türden müdahalelerde harcandığını, ancak beklenen sonuçların alınamadığını savundu. Trump, gelecekte ABD ordusunun daha çok kendi ülkesinin çıkarlarını korumaya odaklanacağını belirtti.

Trump'ın bu açıklamaları, ABD'nin dış politikasına yönelik önemli bir mesaj olarak değerlendiriliyor. Özellikle, 'önce Amerika' politikası çerçevesinde, askeri müdahaleler yerine ekonomik ve diplomatik çözümlerin ön planda tutulacağı sinyalini veriyor.

Trump, konuşmasında ayrıca, ABD'nin müttefikleriyle ilişkilerinin de bu yeni yaklaşım doğrultusunda yeniden düzenleneceğini ifade etti. Müttefiklerin, savunma harcamalarına daha fazla katkıda bulunmaları gerektiğini ve ABD'nin bu konudaki yükünü hafifletmesi gerektiğini savundu.

Bu açıklamalar, Trump'ın olası bir başkanlık adaylığı durumunda dış politika vizyonunu ortaya koyması açısından da önem taşıyor. ABD'nin dünya üzerindeki rolüne ilişkin tartışmaların yeniden alevlenmesine neden olabileceği belirtiliyor.

AK Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Saraçoğlu, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake ile İstanbul'da bir araya geldi. Görüşmede, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler ve bölgesel gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. Saraçoğlu, görüşmeye dair yaptığı açıklamada, Türkiye ve ABD arasındaki işbirliğinin bölgesel istikrar ve güvenlik açısından önemine vurgu yaptı.

Saraçoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Büyükelçi Flake ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirtti. Paylaşımında, “ABD Ankara Büyükelçisi Sayın Jeffry Flake ile İstanbul’da bir araya gelerek, Türkiye-ABD ilişkilerini ve bölgesel konuları ele aldık. Nazik ziyaretleri ve yapıcı sohbetleri için teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Görüşmede ele alınan konulara dair detaylı bir açıklama yapılmazken, genel olarak iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin güçlendirilmesi üzerinde durulduğu belirtildi. Ayrıca, bölgesel güvenlik konuları, terörle mücadele ve enerji politikaları gibi alanlarda işbirliği imkanları değerlendirildi.

Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler, son dönemde çeşitli iniş çıkışlar yaşasa da, iki ülke de stratejik ortaklıklarının devamı yönünde irade göstermektedir. Bu tür görüşmeler, ilişkilerin geliştirilmesi ve mevcut sorunların çözümü için önemli bir platform sağlamaktadır.

Ahmet Saraçoğlu'nun Büyükelçi Flake ile gerçekleştirdiği bu görüşme, Türkiye ve ABD arasındaki diplomatik temasların sürdüğünün bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. İki ülke arasındaki diyalog kanallarının açık tutulması, bölgesel ve küresel sorunlara ortak çözümler bulunmasına katkı sağlayacaktır.

Irak Su Kaynakları Bakanı Aun Diab, Türkiye ile Fırat Nehri'ne saniyede 500 metreküp su bırakılması konusunda görüşmelerde bulunduklarını belirtti. Bakan Diab, su kaynaklarının yönetimi ve paylaşımı konusunda iki ülke arasındaki iş birliğinin önemine vurgu yaptı.

Irak'ın su güvenliği konusundaki hassasiyetini dile getiren Diab, Türkiye'nin su akışını artırma taahhüdünün memnuniyet verici olduğunu ifade etti. Ancak, nihai anlaşmaya varılabilmesi için teknik detayların ve uzun vadeli çözümlerin ele alınması gerektiğini sözlerine ekledi. Görüşmelerin, her iki ülkenin de çıkarlarını gözeten adil bir çözüme ulaşma hedefiyle sürdürüldüğü belirtildi.

Bakan Diab, Irak'ın su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için çeşitli projeler üzerinde çalıştıklarını ve bu konuda uluslararası iş birliğine önem verdiklerini de kaydetti. Ayrıca, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekerek, bölgesel düzeyde ortak stratejiler geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye ve Irak arasındaki su kaynakları konusundaki diyalog, bölgedeki su paylaşımı sorunlarına çözüm arayışında önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Her iki ülkenin de yapıcı bir yaklaşımla soruna çözüm bulma çabaları, bölgesel istikrar ve iş birliği açısından büyük önem taşıyor.

Fırat Nehri'nin su seviyesinin yükseltilmesi, Irak'taki tarım ve içme suyu kaynakları için hayati öneme sahip. Bu nedenle, Türkiye ile yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlanması, Irak halkının su ihtiyacının karşılanmasına önemli katkı sağlayacaktır.