Ziraat Yüksek Mühendisi Fatih Özdemir, yaşanan zirai don olaylarının yalnızca tarımsal zararla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğini vurguladı. Özdemir, don sonrası bitkilerde görülebilecek zararlar ve alınması gereken önlemler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Don Olaylarının Ardından Ortaya Çıkan Riskler:

• Fungal hastalıklar: Donun bitkilerde açtığı yaralar, fungal hastalıkların giriş noktası olabilir. Bu durum, bitkilerin daha da zayıflamasına ve verim kayıplarına yol açabilir.
• Bakteriyel enfeksiyonlar: Don kaynaklı çatlaklar ve doku hasarları, bakteriyel enfeksiyonların yayılması için uygun ortam oluşturur. Özellikle meyve ağaçlarında görülen bakteriyel hastalıklar, ürün kalitesini düşürebilir ve ağaçların ömrünü kısaltabilir.
• Zararlıların artışı: Zayıflamış bitkiler, zararlılara karşı daha savunmasız hale gelir. Don sonrası stres altındaki bitkilerde, yaprak bitleri, kırmızı örümcekler ve diğer zararlıların popülasyonunda artış görülebilir.

Üreticilere Yönelik Tavsiyeler:

1. Gözlem: Don sonrası bitkiler düzenli olarak gözlemlenmeli, herhangi bir hastalık veya zararlı belirtisi tespit edildiğinde derhal müdahale edilmelidir.
2. Koruyucu ilaçlama: Don riskinin yüksek olduğu dönemlerde, bitkileri fungal ve bakteriyel hastalıklara karşı koruyucu ilaçlarla ilaçlamak önemlidir.
3. Besleme: Don sonrası bitkilerin stresten kurtulmasına yardımcı olmak için, yaprak gübreleri ve bitki besin maddeleriyle desteklenmelidir.
4. Budama: Don nedeniyle zarar görmüş dallar ve sürgünler budanarak, bitkinin iyileşme sürecine katkıda bulunulmalıdır.

Özdemir, üreticilerin bu risklere karşı bilinçli olması ve gerekli önlemleri alması gerektiğini belirterek, zirai donun etkilerini en aza indirmenin mümkün olduğunu ifade etti.

AKP, 18 yıl sonra yeni bir anayasa yapma hedefiyle yeniden harekete geçti ve bu amaçla bir komisyon kurdu. Bu gelişme, Türkiye'nin anayasa yapma geçmişini ve daha önceki girişimlerin akıbetini akıllara getirdi.

Türkiye'de anayasa yapma çabaları yeni değil. Özellikle 2007 yılından sonra bu konuda çeşitli girişimler oldu. Ancak, bu girişimlerin hiçbiri sonuç vermedi. Örneğin, 2007'de yapılan referandumla anayasa değişikliği için zemin hazırlandı. Ardından, farklı partilerden oluşan bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Bu komisyon, uzun süre çalışmasına rağmen, uzlaşmaya varılamadığı için bir sonuç elde edemedi.

Daha sonraki yıllarda da benzer girişimler oldu. Farklı siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve hukukçular, anayasa değişikliği konusunda çeşitli önerilerde bulundular. Ancak, bu önerilerin hiçbiri, geniş bir mutabakatla kabul görmedi. Siyasi partiler arasındaki derin görüş ayrılıkları, anayasa yapma sürecinin önündeki en büyük engel oldu.

Şimdi, AKP'nin yeni bir komisyon kurarak yeniden anayasa yapma girişiminde bulunması, bu konunun yeniden gündeme gelmesine yol açtı. Ancak, geçmiş deneyimler göz önüne alındığında, bu girişimin başarılı olup olmayacağı konusunda şüpheler var. Özellikle, toplumun farklı kesimlerinin beklentilerini karşılayacak, katılımcı ve kapsayıcı bir anayasa yapma süreci izlenmezse, bu girişimin de başarısızlıkla sonuçlanması olası.

Yeni anayasa çalışmaları ile ilgili gelişmeler yakından takip edilirken, geçmişteki anayasa yapma girişimlerinden ders çıkarılması ve daha geniş bir toplumsal mutabakatın sağlanması önem taşıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik terör soruşturması kapsamında başlatılan operasyonlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın memleketi Rize'de protesto edildi. İBB çalışanı Arif Gürkan'ın annesi de protestoya katılarak tepkisini dile getirdi.

Rize'de toplanan bir grup, İBB'ye yönelik operasyonları protesto etti. Protestoya katılanlar arasında İBB çalışanı Arif Gürkan'ın annesi de yer aldı. Anne Gürkan, oğlunun suçsuz olduğunu ve haksız yere gözaltına alındığını savundu. Gürkan, "Oğlum ekmeğinin peşindeydi. Terörle hiçbir ilgisi yok. Bu operasyonlar siyasi" şeklinde konuştu.

Protestocular, ellerinde dövizler ve pankartlarla İBB'ye destek sloganları attılar. Ayrıca, operasyonların derhal durdurulmasını ve gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep ettiler.

Yapılan basın açıklamasında, İBB'ye yönelik operasyonların 2019 yerel seçimlerinde alınan yenilginin bir sonucu olduğu iddia edildi. Açıklamada, "İBB, halkın iradesiyle seçilmiş bir belediyedir. Bu operasyonlar, halkın iradesine yapılmış bir darbedir" denildi.

Protesto, yapılan basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde sona erdi.

Japonya, 34 yıldır sürdürdüğü dünyanın en büyük kreditörü olma unvanını Almanya'ya kaybetti. Bu durum, küresel ekonomi açısından önemli bir değişimi temsil ediyor. Japonya'nın bu unvanı kaybetmesinde etkili olan faktörler arasında, ülkenin demografik yapısı, yaşlanan nüfusu ve düşük doğum oranları yer alıyor. Bu demografik değişimler, iş gücü piyasasını olumsuz etkileyerek ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor.

Almanya'nın dünyanın en büyük kreditörü haline gelmesinde ise ihracat odaklı büyüme stratejisi ve sanayi sektöründeki güçlü performansı etkili oldu. Almanya, özellikle otomotiv, makine ve kimya gibi sektörlerdeki başarısıyla dış ticarette önemli bir fazla veriyor.

Japonya'nın kreditörlükteki düşüşü ve Almanya'nın yükselişi, küresel sermaye akışlarında da önemli değişikliklere işaret ediyor. Bu durum, uluslararası finans piyasalarında yeni dengelerin oluşmasına neden olabilir. Japonya'nın bu değişime nasıl adapte olacağı ve ekonomik büyümesini yeniden canlandırmak için hangi adımları atacağı merakla bekleniyor.

Bu gelişme, aynı zamanda diğer ülkeler için de önemli bir örnek teşkil ediyor. Ülkelerin ekonomik politikalarını ve büyüme stratejilerini küresel değişimlere uyumlu hale getirmesi gerektiği vurgulanıyor.

• Japonya: Demografik sorunlar ve ekonomik yavaşlama
• Almanya: İhracat odaklı büyüme ve sanayi gücü

Yunanistan'ın başkenti Atina'da taksiciler, hükümetin çalışma koşullarını zorlaştırdığını öne sürerek 48 saatlik bir greve başladı. Grev, şehirdeki ulaşım hizmetlerinde önemli aksamalara yol açtı.

Taksiciler, hükümetin uygulamaya koyduğu yeni düzenlemelerin, özellikle de kısa mesafe ücretlendirmesi ve belirli saatlerdeki çalışma sınırlamaları gibi konularda gelirlerini düşürdüğünü belirtiyor. Bu durumun geçim kaynaklarını olumsuz etkilediğini savunan taksiciler, hükümetin bu düzenlemeleri gözden geçirmesini talep ediyor.

Grev süresince Atina sokaklarında taksi bulmak oldukça zorlaştı. Özellikle turistik bölgelerde ve iş merkezlerinde taksi bekleyenlerin sayısı arttı. Ulaşım için alternatif yöntemlere yönelen vatandaşlar, otobüs ve metro gibi toplu taşıma araçlarında yoğunluk yaşanmasına neden oldu.

Taksiciler sendikası temsilcileri, hükümet yetkilileriyle görüşme talebinde bulunduklarını ve talepleri karşılanana kadar greve devam edeceklerini açıkladılar. Hükümet yetkilileri ise henüz konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmadı.

Atina'daki bu grevin ne kadar süreceği ve hükümetin nasıl bir adım atacağı belirsizliğini koruyor. Ancak, taksicilerin kararlılığı ve hükümetin sessizliği, sorunun yakın zamanda çözülemeyeceğine işaret ediyor.

İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç ve yönetim kurulu üyeleri, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Can Atalay kararına uymadıkları gerekçesiyle yaptıkları suç duyurusu nedeniyle hakim karşısına çıktı. İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, sanık avukatları ve İbrahim Kaboğlu hazır bulundu.

Duruşmada söz alan İbrahim Kaboğlu, savunma yapmayacağını, bir açıklama yapacağını ifade etti. Kaboğlu, açıklamasına gerekçe olarak, yargılamanın kendisiyle ilgili değil, Anayasa'nın uygulanmasıyla ilgili olduğunu belirtti. Yargılamanın konusunun, AYM kararlarının uygulanıp uygulanmaması olduğunu vurguladı.

Filiz Saraç da benzer bir açıklama yaparak, suç duyurusunun gerekçesini AYM kararlarının uygulanmaması olarak yineledi. Saraç, bu durumun hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu savundu.

Mahkeme heyeti, Kaboğlu'nun açıklama talebini değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi. Verilen aranın ardından mahkeme, Kaboğlu'nun ve diğer sanıkların savunmalarının alınmasına karar verdi. Duruşma, ileri bir tarihe ertelendi.

Davanın Özeti:

• İstanbul Barosu yönetimi, AYM kararına uymayan Yargıtay üyelerini şikayet ettiği için yargılanıyor.
• İbrahim Kaboğlu, savunma yerine açıklama yapacağını belirtti.
• Duruşma ertelendi.

Papara, hakkında çıkan haberler ve MASAK raporu sonrası TMSF tarafından kayyım atanmasının ardından bir açıklama yayımladı. Açıklamada, şirketin faaliyetlerinin kesintisiz bir şekilde devam ettiği ve kullanıcıların varlıklarının güvende olduğu vurgulandı.

Şirket tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

• Papara'nın Türkiye'deki faaliyetleri kesintisiz devam etmektedir.
• Kullanıcıların tüm varlıkları güvendedir.
• Papara, yasal düzenlemelere ve denetimlere tabi bir kuruluştur.
• Şirketimiz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm yasal yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmeye devam edecektir.

Açıklamada ayrıca, süreçle ilgili gelişmelerin kamuoyu ile paylaşılacağı belirtildi.

Hatırlanacağı üzere, MASAK raporları doğrultusunda Papara'ya kayyım atanması kararı alınmıştı. Bu karar, finans sektöründe geniş yankı uyandırmış ve kullanıcılar arasında endişeye yol açmıştı. Papara'nın yaptığı bu açıklama, kullanıcıların güvenini yeniden tesis etmeyi amaçlıyor.

Kayyım atanmasının ardından şirketin nasıl bir yönetim yapısına sahip olacağı ve gelecekteki stratejileri merak konusu olmaya devam ediyor.

Miss World 2024'te Türkiye'yi temsil etmesi beklenen Milla Magee'nin yarışmadan çekilmesiyle ilgili Şevval Şahin'den bir yorum geldi. Şahin, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Magee'nin çekilme kararına değinerek, yarışmanın neresinin kötü olduğunu sorguladı.

Şevval Şahin, paylaşımında şu ifadelere yer verdi: "Bu kızın başına ne geldi bilmiyorum ama Miss World’ün nesi kötü?" Şahin, bu soruyla Magee'nin çekilme nedenine ilişkin merakını dile getirdi ve yarışmanın olumsuz bir yönü olup olmadığını sorguladı.

Milla Magee'nin yarışmadan çekilme kararı ve Şevval Şahin'in bu konudaki yorumu, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Konuyla ilgili farklı görüşler dile getirilirken, Magee'nin çekilme nedeninin ne olduğu merak konusu olmaya devam ediyor. Şevval Şahin’in bu paylaşımı, Miss World yarışmasının imajı ve katılımcılar üzerindeki potansiyel baskılar gibi konuları da gündeme getirdi. Yarışmanın geleceği ve katılımcıların deneyimleri hakkındaki tartışmalar süreceğe benziyor.

Şevval Şahin Kimdir?

• Şevval Şahin, 2018 yılında Türkiye Güzeli seçilmiştir.
• Türkiye'yi Miss World yarışmasında temsil etmiştir.
• Modellik ve televizyon sunuculuğu yapmaktadır.

Milla Magee Kimdir?

• 2024 Miss World Türkiye temsilcisi olarak seçilmiştir.
• Yarışmadan çekilme kararı almıştır.
• Çekilme nedeni hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmamıştır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, video konferans yoluyla katıldığı Moskova Uluslararası Güvenlik Konferansı'nda önemli açıklamalarda bulundu. Putin, günümüzde uluslararası ilişkilerde yaşanan karmaşık değişimlere dikkat çekerek, yeni bir küresel güvenlik mimarisinin oluşturulmasının gerekliliğini vurguladı. Bu yeni mimarinin, tüm ülkeler için eşit ve bölünmez güvenlik prensiplerine dayanması gerektiğini belirtti.

Putin, Soğuk Savaş döneminden kalma güvenlik yapılarının artık işlevsiz hale geldiğini ve bunların yerine, Avrasya'da geniş kapsamlı ve yapıcı bir diyalog başlatılması gerektiğini savundu. Bu diyalog, karşılıklı güvenin tesis edilmesine ve ortak güvenlik tehditlerine karşı kolektif çözümler bulunmasına olanak sağlayacaktır.

Konuşmasında, Rusya'nın uluslararası arenadaki rolüne de değinen Putin, ülkesinin uluslararası hukukun üstünlüğüne ve Birleşmiş Milletler'in (BM) merkezi rolüne bağlı olduğunu ifade etti. Ayrıca, diğer ülkelerin egemenliğine saygı duyulmasının ve iç işlerine karışılmamasının önemini vurguladı.

Putin, Batılı ülkeleri eleştirerek, onların tek taraflı politikalarının ve askeri ittifaklarının küresel güvenlik dengesini bozduğunu iddia etti. Özellikle NATO'nun genişlemesinin, Rusya'nın güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu ve bu nedenle gerekli önlemleri almak zorunda olduklarını belirtti. Ukrayna'daki mevcut krizi de bu bağlamda değerlendiren Putin, Rusya'nın amacının, kendi güvenliğini korumak ve Rus halkının haklarını savunmak olduğunu söyledi.

Konferansta, diğer ülkelerden de temsilciler yer aldı ve farklı görüşler dile getirildi. Ancak genel olarak, küresel güvenlik sorunlarının çözümü için uluslararası işbirliğinin ve diyalogun önemi vurgulandı.