Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın Rum lider Nikos Hristodulidis ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası Kıbrıs'taki mülkiyet krizi Birleşmiş Milletler'e taşındı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis ile gerçekleştirdiği görüşmenin yankıları sürüyor. Görüşmede ele alınan mülkiyet konusundaki anlaşmazlık, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde de gündeme getirildi. Cumhurbaşkanı Tatar, mülkiyet konusunun Kıbrıs'ta çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgularken, Rum tarafının yaklaşımları nedeniyle sürecin zorlaştığını belirtti.
Tatar, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart ile yaptığı görüşmede, Kıbrıs'taki mülkiyet konusunun hassasiyetine dikkat çekti. KKTC'nin bu konudaki çözüm önerilerini ve adımlarını aktaran Tatar, Rum tarafının ise geçmişten gelen taleplerinde ısrarcı olduğunu ve bu durumun çözüm sürecini tıkadığını ifade etti. Mülkiyet konusunun adil ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması için BM'nin arabuluculuk rolünün önemine değinildi.
Görüşmede, Kıbrıs'ta iki devletli çözümün gerekliliği de vurgulandı. Tatar, KKTC'nin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tanınmasının, adadaki kalıcı barışın sağlanması için elzem olduğunu dile getirdi. Rum tarafının bu konudaki tutumunun değişmemesi halinde, çözüm arayışlarının sonuçsuz kalacağı belirtildi.
Mülkiyet konusundaki krizin BM'ye taşınması, Kıbrıs sorununun uluslararası arenada yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Taraflar arasındaki görüş ayrılıklarının devam etmesi, çözüm sürecinin önündeki en büyük engel olarak görülüyor.
Mülkiyet konusundaki temel anlaşmazlık noktaları:
- Rum tarafının, 1974 öncesi mülkiyet haklarının iadesini talep etmesi
- KKTC'nin, mülkiyet konusunun adil bir şekilde çözülmesi ve tazminat mekanizmalarının oluşturulması gerektiğini savunması
- İki tarafın, mülkiyet değerlemesi ve tazminat miktarları konusunda anlaşamaması
Kıbrıs'taki mülkiyet sorunu, adadaki iki toplum arasındaki ilişkileri derinden etkileyen ve çözüm sürecini zorlaştıran önemli bir faktör olmaya devam ediyor.