Borsa İstanbul'da (BİST) son 40 günde yaşanan düşüş yatırımcıları endişelendirdi. Özellikle son haftalarda hızlanan satışlar, borsadaki değer kayıplarını artırdı ve milyarlarca liralık bir buharlaşmaya neden oldu.

Analistler, düşüşün temel nedenleri arasında küresel piyasalardaki belirsizlikler, Türkiye'ye özgü ekonomik ve politik gelişmeler ile yatırımcıların kar realizasyonu gibi faktörleri gösteriyor. Özellikle enflasyon endişeleri ve faiz politikalarına yönelik beklentiler borsadaki satış baskısını artırmış durumda.

BİST 100 endeksi, 40 gün önce gördüğü zirve seviyelerinden önemli ölçüde geriledi. Bu süreçte, özellikle bankacılık ve sanayi sektörlerindeki hisselerde kayıplar yaşandı. Küçük yatırımcıların yanı sıra büyük yatırımcılar da bu düşüşten olumsuz etkilendi.

Piyasa uzmanları, önümüzdeki dönemde borsanın yönünü belirleyecek en önemli faktörlerin enflasyonla mücadele, faiz politikaları ve küresel piyasalardaki gelişmeler olacağını belirtiyor. Yatırımcıların daha dikkatli ve temkinli hareket etmeleri, uzman görüşlerini dikkate almaları öneriliyor.

Öne çıkan bazı detaylar:

• Borsa İstanbul'da son 40 günde yaşanan düşüş yatırımcıları tedirgin etti.
• Milyarlarca liralık değer kaybı yaşandı.
• Düşüşün nedenleri arasında küresel belirsizlikler ve Türkiye'ye özgü gelişmeler gösteriliyor.
• Enflasyon endişeleri ve faiz politikası beklentileri satış baskısını artırdı.

Türkiye genelinde faaliyet gösteren ve onlarca mağazası bulunan büyük bir şirketin iflas ettiği bildirildi. Bu durum, özellikle şirketten alışveriş yapan ve çeyiz hazırlığı içerisinde olan çok sayıda vatandaşı mağdur etti. İflas haberinin duyulmasının ardından mağdurlar, sosyal medya platformları üzerinden tepkilerini dile getirmeye başladı.

Mağdurların aktardığına göre, söz konusu şirketten özellikle düğün hazırlığı yapan çiftler ve aileleri yoğun olarak alışveriş yapıyordu. Kampanyalar ve indirimler sayesinde cazip hale gelen ürünler, birçok kişi tarafından tercih edilmişti. Ancak şirketin iflası, ödemelerini yapmış ancak ürünlerini henüz teslim almamış olan vatandaşları zor durumda bıraktı.

Sosyal medyada örgütlenen mağdurlar, yaşadıkları mağduriyeti duyurmak ve haklarını aramak için çeşitli platformlarda bir araya geliyor. Şirket yetkililerinden açıklama bekleyen mağdurlar, zararlarının tazmin edilmesini talep ediyor. Özellikle çeyiz için alınan ürünlerin akıbeti belirsizliğini korurken, mağdurların isyanı giderek büyüyor.

Şirketin iflas başvurusunda bulunma sebebi ve mali durumu hakkında henüz net bir açıklama yapılmadı. Ancak sektördeki gelişmeler ve ekonomik koşulların, şirketin bu duruma düşmesinde etkili olduğu tahmin ediliyor. İflas sürecinin nasıl işleyeceği ve mağdurların haklarının nasıl korunacağı ise merak konusu olmaya devam ediyor.

Mağdurlar, yetkililerden ve ilgili kurumlardan destek beklerken, benzer durumların yaşanmaması için de önlemler alınmasını talep ediyor. Özellikle online alışverişlerde ve büyük kampanyalarda tüketicilerin daha dikkatli olması gerektiği vurgulanıyor.

Oyuncu Orhan Aydın, Halk TV'de katıldığı bir programda Sırrı Süreyya Önder ile ilgili bir anısını paylaştı. Aydın, Önder'in vefatından yaklaşık 1.5 ay önce kendisini telefonla aradığını ve bir doktorla görüşmek istediğini söylediğini belirtti.

Aydın, programda şunları söyledi: 'Sırrı Süreyya yaklaşık 1.5 ay önce beni aradı. ‘Orhan bir doktorla beni buluşturabilir misin?’ dedi. Ben de ‘Tabii ki’ dedim. Sonra buluşturduk. Demek ki rahatsızlığı vardı, hissediyordu. Ama söylemedi. Sadece buluşturmamı istedi.'

Orhan Aydın, Önder'in rahatsızlığını o dönemde kendisine belirtmediğini, sadece bir doktorla görüşme ayarlamasını rica ettiğini vurguladı. Bu açıklama, Sırrı Süreyya Önder'in vefatı öncesindeki sağlık durumuna dair önemli bir detay sunuyor.

Sırrı Süreyya Önder, sinema yönetmeni, oyuncu, senarist, yapımcı, müzisyen ve siyasetçi kimliğiyle tanınıyordu. Özellikle Kürt sorununa ilişkin çalışmaları ve çözüm sürecindeki rolüyle biliniyordu. Önder'in ani vefatı, sanat ve siyaset dünyasında büyük üzüntü yaratmıştı.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, beraberindeki heyetle birlikte Bilecik’te zirai dondan etkilenen meyve bahçelerinde incelemelerde bulundu. Bayraktar, üreticilerin yaşadığı mağduriyeti yerinde görmek ve yetkililere iletmek amacıyla bölgeye geldiğini belirtti.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, “Bilecik ve çevre illerde yaşanan zirai don olayları, meyve üreticilerimiz için büyük bir felaket olmuştur. Özellikle kayısı, kiraz, şeftali ve elma gibi ürünlerde ciddi zararlar meydana gelmiştir. Üreticilerimizin bu zararlarının karşılanması için gerekli girişimlerde bulunacağız” dedi.

TZOB olarak, üreticilerin sorunlarını yakından takip ettiklerini ve çözüm önerileri geliştirmek için çalıştıklarını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

• “Zirai afetlerden zarar gören üreticilerimizin kredi borçlarının ertelenmesi, yeni kredi imkanları sağlanması ve doğrudan gelir desteği gibi konularda çalışmalarımız devam ediyor.
• Ayrıca, tarım sigortasının yaygınlaştırılması ve kapsamının genişletilmesi de önceliklerimiz arasında yer alıyor.
• Üreticilerimizin bu tür afetlere karşı daha dirençli hale gelmesi için gerekli eğitim ve teknik desteği de sağlayacağız.”

Bayraktar, Bilecik’teki incelemelerinin ardından Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileriyle görüşerek, bölgedeki zararın tespiti ve üreticilere yapılacak yardımlar konusunda bilgi alışverişinde bulunacağını sözlerine ekledi.

Ziyaret sırasında, çiftçilerle de bir araya gelen Bayraktar, onların sorunlarını dinledi ve TZOB olarak her zaman yanlarında olduklarını ifade etti.

Türkiye'de faaliyet gösteren ve uluslararası alanda tanınmış şirketlerle iş ortaklığı bulunan bir Türk şirketi, yaşadığı mali zorluklar sebebiyle konkordato talebinde bulundu. Şirketin konkordato başvurusu, sektörde ve iş dünyasında yankı uyandırdı. Konkordato ilan edilmesi durumunda, şirketin borçlarını yapılandırması ve faaliyetlerine devam etmesi hedefleniyor.

Şirketin, özellikle altyapı ve inşaat projelerinde önemli rol üstlendiği ve bu projelerde dünya devi firmalarla işbirliği yaptığı biliniyor. Ancak, son dönemde yaşanan ekonomik dalgalanmalar ve maliyetlerdeki artışın, şirketin finansal yapısını olumsuz etkilediği belirtiliyor. Konkordato sürecinin, şirketin mali durumunu düzeltmesine ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamasına yardımcı olması bekleniyor.

Konkordato başvurusu, şirketin alacaklıları ile müzakereler yürütmesine ve bir ödeme planı üzerinde anlaşmaya varmasına olanak tanıyacak. Bu süreçte, şirketin faaliyetlerine devam etmesi ve mevcut projelerini tamamlaması da mümkün olacak. Şirket yetkilileri, konkordato sürecinin şeffaf bir şekilde yürütüleceğini ve tüm paydaşların haklarının korunacağını vurguladı.

Şirketin konkordato talebiyle ilgili hukuki süreç devam ederken, sektördeki diğer oyuncular ve yatırımcılar da gelişmeleri yakından takip ediyor. Konkordato sürecinin tamamlanması ve şirketin mali yapısının güçlendirilmesi, Türk ekonomisi ve inşaat sektörü için de olumlu bir sinyal olarak değerlendirilebilir.

Konkordato, iflas erteleme uygulamasının kaldırılmasının ardından, şirketlerin mali sıkıntılarını aşmaları için önemli bir araç olarak görülüyor. Bu süreçte, şirketlerin mali durumlarını düzeltmeleri, borçlarını yapılandırmaları ve faaliyetlerine devam etmeleri hedefleniyor.

Marmara Denizi'nde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul'da yaşayan vatandaşları tedirgin etti. Depremin ardından farklı uzmanlardan gelen açıklamalar ise kafa karışıklığına neden oldu.

Prof. Dr. Şükrü Ersoy, depremin beklenen büyük Marmara depremini tetiklemeyeceğini, bunun bağımsız bir deprem olduğunu ifade etti. Ersoy, bu tür depremlerin her zaman olabileceğini ve büyük depremin her an gerçekleşme potansiyeli taşıdığını belirtti.

Prof. Dr. Naci Görür ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, depremin Kumburgaz fay zonunda olduğunu ve bu fayın kırılmasının beklendiğini söyledi. Görür, depremin beklenen büyük depremin öncüsü olabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Prof. Dr. Okan Tüysüz de depremin Marmara fay hattı üzerinde olduğunu ve enerji birikiminin devam ettiğini vurguladı. Tüysüz, depremin büyüklüğünün beklenen büyük depremle kıyaslanamayacağını ancak riskin devam ettiğini belirtti.

Uzmanların farklı açıklamaları İstanbullular arasında tedirginliğe yol açarken, vatandaşlar güvenilir kaynaklardan bilgi almaya ve gerekli önlemleri almaya çalışıyor.

Depremin ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de bir açıklama yaparak, hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini ve vatandaşların ALO 153 hattından bilgi alabileceğini duyurdu.

• Önemli Not: Uzmanların farklı görüşleri nedeniyle vatandaşların panik yapmaması ve yetkililerin açıklamalarını takip etmesi önemlidir.
• İBB'nin açıklaması: Hasar tespit çalışmaları devam ediyor.

Yapay zeka (YZ), obeziteyle mücadelede çığır açabilecek bir keşfe imza attı. Araştırmacılar, YZ kullanarak, obezite tedavisinde kullanılabilecek potansiyel bir molekül tespit etti.

YZ'nin derin öğrenme algoritmaları, milyonlarca molekülü analiz ederek, kilo verme sürecini hızlandırabilecek ve metabolizmayı iyileştirebilecek özelliklere sahip bir aday molekülü belirledi. Bu molekülün, vücuttaki yağ yakımını artırarak ve iştahı kontrol altında tutarak kilo vermeye yardımcı olabileceği düşünülüyor.

Araştırmacılar, bu keşfin obezite tedavisinde yeni bir sayfa açabileceğine inanıyor. Geleneksel yöntemlerle kilo vermekte zorlanan bireyler için, bu molekülün geliştirilmesiyle daha etkili ve kişiselleştirilmiş tedavi seçenekleri sunulabileceği öngörülüyor.

Molekülün potansiyel faydaları şu şekilde sıralanabilir:

• Yağ yakımını hızlandırma: Vücuttaki yağ depolarını hedef alarak enerjiye dönüşümünü artırır.
• İştahı kontrol altında tutma: Açlık hissini azaltarak daha az kalori alımını sağlar.
• Metabolizmayı iyileştirme: Vücudun enerji harcamasını artırarak kilo verme sürecini destekler.
• Kişiselleştirilmiş tedavi: Her bireyin genetik yapısına ve yaşam tarzına uygun tedavi yaklaşımları sunar.

Ancak, molekülün klinik denemelerden geçmesi ve güvenliğinin kanıtlanması gerekiyor. Araştırmacılar, önümüzdeki dönemde hayvanlar üzerinde ve ardından insanlar üzerinde yapılacak klinik çalışmalarla molekülün etkinliğini ve yan etkilerini detaylı bir şekilde inceleyecekler.

Bu keşif, yapay zekanın sağlık alanındaki potansiyelini bir kez daha gözler önüne seriyor. YZ'nin, hastalıkların teşhis ve tedavisinde, ilaç keşfinde ve kişiselleştirilmiş tıp alanında önemli katkılar sağlayabileceği düşünülüyor.

Obezite, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, obeziteyle mücadelede yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Yapay zeka tarafından keşfedilen bu molekül, obeziteyle mücadelede umut verici bir adım olarak değerlendiriliyor.

ANAP'ın kurucularından, eski bakan ve başbakan yardımcısı Kaya Erdem, siyaseti hiç özlemediğini belirtiyor. Erdem, uzun yıllar boyunca siyasette aktif rol oynamasına rağmen, günümüzde siyasetten uzak bir yaşam sürdürüyor. Siyasi hayatı boyunca edindiği deneyimleri ve anılarını paylaşıyor.

Kaya Erdem, siyasete atılmadan önce maliye alanında önemli görevlerde bulunduğunu, bu deneyimlerinin siyasette kendisine çok yardımcı olduğunu ifade ediyor. ANAP'ın kuruluş sürecinde yer alması ve Turgut Özal ile birlikte çalışması, siyasi kariyerinin önemli dönüm noktalarından biri olarak değerlendiriliyor.

Erdem, başbakan yardımcılığı ve bakanlık görevlerinde bulunduğu dönemlerde Türkiye'nin ekonomik ve siyasi sorunlarına çözüm arayışlarında aktif rol üstlendiğini vurguluyor. Özellikle ekonomik istikrarın sağlanması ve dış ilişkilerin geliştirilmesi konularında önemli çalışmalar yaptığını belirtiyor.

Siyasetten ayrıldıktan sonraki yaşamında daha çok ailesiyle vakit geçirdiğini ve hobilerine zaman ayırdığını dile getiriyor. Kitap okumak, seyahat etmek ve doğayla iç içe olmak, Erdem'in günümüzdeki başlıca uğraşları arasında yer alıyor.

Kaya Erdem, gençlere siyasete girmeden önce iyi bir eğitim almaları ve farklı alanlarda deneyim kazanmaları tavsiyesinde bulunuyor. Siyasetin ülkeye hizmet etmek için önemli bir araç olduğunu, ancak dürüstlük ve adalet ilkelerinden ödün verilmemesi gerektiğini vurguluyor.

Özetle, Kaya Erdem siyaseti özlemediğini, ancak siyasette geçirdiği yılların kendisine önemli deneyimler kazandırdığını ifade ediyor. Günümüzde ailesiyle vakit geçirmekten ve hobileriyle uğraşmaktan mutluluk duyduğunu belirtiyor.

İstanbul'da hissedilen son deprem, vatandaşlarda tedirginlik yarattı. Kandilli Rasathanesi'nin verilerine göre depremin büyüklüğü 3.5 olarak ölçüldü ve saat 10:22'de gerçekleşti. Depremin Silivri açıklarında, yerin 7 kilometre derinliğinde meydana geldiği belirlendi.

İstanbul'da yaşayan vatandaşlar, bu depremin ardından bunun bir artçı mı, yoksa yeni bir deprem mi olduğunu merak ediyor. Bu sorunun cevabını net bir şekilde vermek için, bölgedeki sismik aktivitenin yakından incelenmesi gerekiyor. Artçı depremler, daha büyük bir ana depremin ardından gelen, genellikle daha küçük şiddetteki sarsıntılardır. Ancak, bazen artçı depremler de hissedilebilir büyüklükte olabilir.

Depremin hissedildiği bölgelerde yaşayan vatandaşların dikkatli olması ve yetkililerin açıklamalarını takip etmesi önemlidir. Özellikle hasarlı binalardan uzak durulmalı ve olası bir deprem durumunda güvenli bölgelere geçilmelidir. İstanbul'da beklenen büyük deprem riski her zaman gündemde olduğu için, depreme hazırlıklı olmak büyük önem taşımaktadır.

Deprem Sonrası Yapılması Gerekenler:

• Sakin olun ve paniğe kapılmayın.
• Binaların dışına çıkarken dikkatli olun ve üzerinize düşebilecek nesnelere karşı tedbirli olun.
• Toplanma alanlarına gidin ve yetkililerin talimatlarını izleyin.
• Hasarlı binalardan uzak durun.

İstanbul'da meydana gelen bu tür sarsıntılar, deprem gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. Bu nedenle, bireysel ve toplumsal olarak depreme hazırlıklı olmak, olası riskleri en aza indirmek için kritik öneme sahiptir.