Rus Ortodoks Kilisesi, Moldova polisinin rahiplere yönelik şiddetini sert bir şekilde kınadı. Kilise yetkilileri, bu tür eylemlerin kabul edilemez olduğunu ve uluslararası insan hakları normlarına aykırı olduğunu vurguladı.

Yapılan açıklamada, Moldova'daki dini özgürlüklerin korunması gerektiği ve polis güçlerinin dini liderlere karşı orantısız güç kullanımından kaçınması gerektiği belirtildi. Kilise, Moldova hükümetini olayla ilgili soruşturma başlatmaya ve sorumluları adalete teslim etmeye çağırdı.

Rus Ortodoks Kilisesi'nin açıklaması, Moldova'daki dini topluluklar arasında da yankı buldu. Birçok dini lider, polisin eylemlerini kınayarak, hükümetten dini özgürlükleri koruma konusunda daha fazla çaba göstermesini istedi. Moldova'daki sivil toplum kuruluşları da polis şiddetine karşı tepki göstererek, yetkililerden şeffaf bir soruşturma yürütülmesini talep etti.

Olayın ardından Moldova hükümetinden henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak bazı hükümet yetkilileri, polisin eylemlerinin soruşturulacağını ve gerekli önlemlerin alınacağını ifade etti.

Rus Ortodoks Kilisesi'nin kınaması, Moldova ile Rusya arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirebilir. İki ülke arasındaki ilişkiler, son yıllarda çeşitli siyasi ve ekonomik sorunlar nedeniyle zaten gergin durumda bulunuyor.

Özetle:

• Rus Ortodoks Kilisesi, Moldova polisinin rahiplere yönelik şiddetini kınadı.
• Kilise, bu tür eylemlerin kabul edilemez olduğunu ve insan haklarına aykırı olduğunu belirtti.
• Moldova hükümeti soruşturma başlatmaya çağrıldı.
• Olay, Moldova ile Rusya arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirebilir.

Eski ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İsrail ile İran arasındaki olası bir çatışmanın çözümünde arabulucu rolü üstlenmesine açık olduğunu dile getirdi. Trump, bu konudaki düşüncelerini All-In podcast'inde paylaştı.

Podcast yayınında, moderatörlerden birinin "İsrail ve İran arasında bir şeyler olması durumunda bunu kimin çözeceğini düşünüyorsunuz? Bu konuda Putin'in bir arabulucu olmasını ister miydiniz?" şeklindeki sorusuna Trump, "Bilmiyorum ama bence bu mümkün olabilir. Putin ile iyi bir ilişkim vardı. Bunu o çözebilir mi? Belki de çözebilirim. Onlar da çözebilir. Bilemiyorum." şeklinde yanıt verdi.

Trump, Putin'in bu konuda arabuluculuk yapabileceğine dair düşüncelerini belirtirken, aynı zamanda kendisinin de bu potansiyele sahip olduğunu vurguladı. İsrail-İran geriliminin tırmanması halinde çözüm yollarının aranması gerektiği, bu bağlamda Putin'in arabuluculuk rolünün değerlendirilebileceği ifade edildi.

Trump'ın bu açıklamaları, uluslararası ilişkilerde farklı aktörlerin potansiyel rollerine dair tartışmaları da beraberinde getirebilir. Özellikle Rusya'nın, Orta Doğu'daki çatışmalarda arabulucu olarak konumlanması, bölgedeki güç dengeleri açısından önemli sonuçlar doğurabilir.

Özetle, Donald Trump, İsrail ve İran arasındaki olası bir çatışmada Vladimir Putin'in arabuluculuk yapmasına açık olduğunu belirterek, bu tür bir çözümün mümkün olabileceğine işaret etti.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Sözcüsü Tuğgeneral Ron Kochav, İsrail'in İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'i hedef alma olasılığını doğrudan reddetmeyerek dikkat çekti. Yedioth Ahronoth gazetesine verdiği demeçte Kochav, İsrail'in İran'ın nükleer programına karşı askeri bir operasyon düzenleme kapasitesine sahip olduğunu vurguladı.

Kochav, "İsrail'in İran'a karşı harekete geçme yeteneği var. Ancak bu, son çare olarak değerlendiriliyor" dedi. İsrail'in olası bir operasyon için hazırlıklarını sürdürdüğü ve tüm senaryoları göz önünde bulundurduğu belirtiliyor.

Ayrıca, İsrail'in sadece İran'ın nükleer tesislerini değil, aynı zamanda Hamaney gibi liderleri de hedef alabileceği iması, bölgedeki gerginliği tırmandırabilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

İsrail'in bu tür bir operasyonu gerçekleştirme potansiyeli ve bunun bölgesel sonuçları hakkında çeşitli analizler yapılıyor. Bazı uzmanlar, böyle bir adımın İran'ın sert bir şekilde karşılık vermesine ve geniş çaplı bir çatışmaya yol açabileceğine dikkat çekiyor.

Haberde, İsrail'in bu tür bir operasyonu gerçekleştirme potansiyeli ve bunun bölgesel sonuçları hakkında çeşitli analizler yapıldığı belirtiliyor. Bazı uzmanlar, böyle bir adımın İran'ın sert bir şekilde karşılık vermesine ve geniş çaplı bir çatışmaya yol açabileceğine dikkat çekiyor.

• İsrail'in Açıklaması: IDF Sözcüsü Hamaney'i hedef alma olasılığını reddetmedi.
• Olası Sonuçlar: Bölgesel gerginliğin artması ve çatışma riski.
• İran'ın Tepkisi: İsrail'e karşı sert bir karşılık verme potansiyeli.

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail'in İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'e suikast planını görevdeyken onaylamadığı iddia edildi. Habere göre, Trump, İsrail'in bu planını birkaç kez reddetti.

Middle East Eye'ın haberine göre, İsrail, Trump'ın başkanlığı döneminde İran'ın nükleer programına zarar vermek amacıyla bir dizi gizli operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyonlar arasında, İran'ın nükleer tesislerine siber saldırılar ve bilim insanlarına yönelik suikastlar yer alıyordu. İsrail'in, Hamaney'e suikast planı da bu kapsamda değerlendiriliyordu. Ancak Trump, bu planı onaylamayarak, bölgesel gerilimi tırmandırabileceği endişesini taşıdığı belirtiliyor.

Haberde, Trump'ın bu kararı almasında, o dönemki bazı danışmanlarının da etkili olduğu ifade ediliyor. Bu danışmanların, Hamaney'e yönelik bir suikastın, İran'ın misilleme eylemlerine yol açabileceği ve ABD'nin bölgedeki çıkarlarını tehlikeye atabileceği yönünde Trump'ı uyardıkları belirtiliyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Trump'ı bu plana ikna etmek için yoğun çaba sarf ettiği ancak başarılı olamadığı da haberde yer alıyor. Trump'ın, Hamaney'e suikast planını veto etmesi, İsrail ile ABD arasındaki ilişkilerde gerginliğe neden olmuştu.

Haberde ayrıca, Trump'ın başkanlık döneminde İran'a yönelik uyguladığı 'maksimum baskı' politikasına rağmen, doğrudan bir askeri çatışmadan kaçınmaya çalıştığı vurgulanıyor.

İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhber, Tahran'da düzenlenen bir etkinlikte ABD ile İran arasındaki ilişkilere dair önemli açıklamalarda bulundu. Muhber, iki ülke arasındaki güvenin tarihin en düşük seviyesinde olduğunu vurguladı.

Muhber, açıklamasında, “Şu anda Amerika ile güven en düşük seviyede. Bizim açımızdan bir sorun yok. Onlar nükleer anlaşmadan çekildiler ve Avrupa da hiçbir şey yapmadı” ifadelerini kullandı. Bu sözleriyle, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin ve Avrupa ülkelerinin bu duruma karşı herhangi bir adım atmamasının, güvensizliğin temel nedenleri olduğunu belirtti.

İran ile ABD arasındaki ilişkiler, özellikle nükleer anlaşma olarak bilinen Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) sonrasında inişli çıkışlı bir seyir izledi. ABD'nin 2018 yılında anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve İran'a yönelik yaptırımları yeniden uygulamaya koyması, iki ülke arasındaki gerginliği daha da artırmıştı. İran da bu duruma karşılık olarak anlaşmadaki taahhütlerini kademeli olarak azaltmıştı.

Avrupa ülkeleri, nükleer anlaşmayı kurtarma çabalarına rağmen, ABD'nin yaptırımları nedeniyle İran ile ekonomik ilişkilerini sürdürmekte zorlanmış ve bu durum İran'ın beklentilerini karşılamamıştı. Muhber'in açıklamaları, İran'ın bu konudaki hayal kırıklığını ve ABD'ye olan güvensizliğini açıkça ortaya koyuyor.

İranlı yetkililer, geçmişte de defalarca ABD'nin güvenilir bir ortak olmadığını dile getirmiş ve somut adımlar atılmadığı sürece ilişkilerin düzelmesinin zor olduğunu ifade etmişlerdi. Mevcut durumda, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği belirsizliğini koruyor.

İstanbul'da akıl almaz bir olay yaşandı. Bir polis memuru, henüz bilinmeyen bir nedenle tartıştığı bir kişiyi silahla öldürdü. Cinayetin ardından, polis memuru cesedi parçalara ayırarak bir bavula yerleştirdi.

Olay, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gelen bir ihbarla ortaya çıktı. İhbar üzerine harekete geçen ekipler, belirtilen adrese operasyon düzenledi. Operasyonda, parçalara ayrılmış ceset bir bavul içinde bulundu. Olay yerinde yapılan incelemelerde, cinayetin işlendiği silah da ele geçirildi.

Şüpheli polis memuru gözaltına alındı. Emniyetteki ilk ifadesinde suçunu itiraf eden polis memurunun, cinayeti neden işlediği henüz netlik kazanmadı. Soruşturma devam ediyor.

İstanbul Valiliği'nden yapılan açıklamada, olayın tüm yönleriyle araştırıldığı ve sorumluların en ağır şekilde cezalandırılacağı belirtildi.

Olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldı.

Cinayetin detayları ve polis memurunun kimliği hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Olayla ilgili gelişmeler yakından takip ediliyor.

Usta sanatçı Levent Kırca'nın hayat arkadaşı Aslı Hanım, torunları Defne Ayvalık'ın büyüdüğünü ve dedesi Levent Kırca'ya olan benzerliğinin arttığını gösteren bir paylaşım yaptı. Sosyal medya hesabından Defne'nin fotoğraflarını paylaşan Aslı Hanım, 'Defne büyüdü de dedesine mi benzedi ne…' notunu düştü.

Levent Kırca, 12 Ekim 2015 tarihinde akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmişti. Ölümünün ardından sanat dünyası ve sevenleri büyük bir üzüntü yaşamıştı. Kırca, özellikle tiplemeleri ve skeçleriyle Türk televizyon tarihinde önemli bir yer edinmişti.

Aslı Hanım'ın paylaşımı, Levent Kırca'yı sevenler tarafından büyük ilgi gördü. Birçok sosyal medya kullanıcısı, Defne'nin dedesine olan benzerliğine dikkat çekerek duygusal yorumlar yaptı. Kimi kullanıcılar 'Aynı dedesi', 'Levent Kırca'nın küçüklüğü gibi' şeklinde yorumlar yaparken, kimileri de Levent Kırca'yı özlemle andı.

Levent Kırca'nın mirası, torunu Defne'nin de büyümesiyle bir kez daha gündeme gelirken, usta sanatçının unutulmadığı ve eserlerinin yaşamaya devam ettiği bir kez daha görülmüş oldu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Cameron ile bir telefon görüşmesi yaparak İran ve İsrail arasındaki gerginliği görüştü. Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve çatışmanın potansiyel etkileri hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.

Görüşmenin detaylarına dair henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Bakan Fidan, Türkiye'nin itidal çağrılarını yineleyerek, bölgede tırmanışı önlemeye yönelik ortak çabalara vurgu yaptı.

Fidan'ın Cameron ile yaptığı görüşme, Türkiye'nin bölgedeki istikrarı sağlama ve gerginliği azaltma yönündeki diplomatik girişimlerinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Türkiye, hem İran hem de İsrail ile ilişkilerini sürdürerek, arabuluculuk rolü üstlenmeye ve tansiyonu düşürmeye çalışıyor.

Bakan Fidan'ın önümüzdeki günlerde diğer bölgesel ve uluslararası aktörlerle de benzer temaslarda bulunması bekleniyor. Türkiye'nin temel hedefi, bölgedeki çatışma riskini minimize etmek ve diplomatik çözüm yollarını teşvik etmek.

Türkiye'nin bu konudaki tutumu, uluslararası toplum tarafından da yakından takip ediliyor. Birçok ülke, Türkiye'nin yapıcı rolünü takdirle karşılıyor ve diplomatik çabalara destek veriyor.

Özetle, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Cameron ile yaptığı görüşme, bölgedeki gerginliğin azaltılması ve istikrarın sağlanması amacıyla yürütülen diplomatik çabalara önemli bir katkı sağlıyor.

16 Haziran 2025 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan çeşitli kararlar ve düzenlemeler yürürlüğe girdi.

Yayımlanan Başlıca Kararlar:

• Bazı mallara uygulanan gümrük vergisi oranlarında değişiklik yapıldı. İlgili düzenleme, ithalat ve ihracat dengesini etkileyebilir.
• Bir kamu kurumuna ait yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair karar yayımlandı. Değişiklik, kurumun görev ve yetki alanlarını yeniden düzenliyor.
• Uluslararası bir anlaşmanın onaylanmasına ilişkin kanun Resmi Gazete'de yer aldı. Anlaşma, Türkiye ile bir başka ülke arasındaki ticari ilişkileri güçlendirmeyi hedefliyor.
• Çeşitli atama kararları da Resmi Gazete'de yayımlandı. Birçok kamu kurumunda üst düzey görevlere yeni atamalar yapıldı.

Detaylı Bilgiler: Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan tüm kararlara ve düzenlemelere Resmi Gazete'nin online platformundan erişilebilir.

Ek Bilgiler: Resmi Gazete, Türkiye Cumhuriyeti'nde kanunlar, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, yönetmelikler ve diğer resmi duyuruların yayımlandığı resmi yayındır. Bu nedenle, Resmi Gazete'de yayımlanan kararlar, ülke genelinde hukuki ve idari süreçleri doğrudan etkiler.