Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizini yüzde 50'de sabit tutma kararı aldı. Ekonomistler bu kararı ve olası etkilerini değerlendirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit tutma kararı aldı. Karar metninde, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana ve beklentilerle uyumlu hale gelene kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği belirtildi. Ekonomistler, bu kararı ve kararın olası etkilerini değerlendirdi.
Ekonomistlerin Değerlendirmeleri:
- Sıkı Para Politikası Vurgusu: Ekonomistler, TCMB'nin enflasyonla mücadeledeki kararlılığını vurgulayan sıkı para politikası duruşunun devam edeceğine dair mesajını olumlu karşılıyor. Ancak, enflasyonun düşüş trendine girebilmesi için yapısal reformların da hayata geçirilmesi gerektiği belirtiliyor.
- Beklentiler ve Riskler: Bazı ekonomistler, TCMB'nin enflasyon beklentilerini düşürme konusunda daha cesur adımlar atması gerektiğini savunuyor. Özellikle küresel enflasyonist baskılar ve jeopolitik risklerin, enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturabileceği ifade ediliyor.
- Kredi Piyasası ve Büyüme: Faiz oranlarının yüksek seyretmesinin, kredi piyasasını olumsuz etkileyebileceği ve ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceği endişesi dile getiriliyor. Ancak, enflasyonla mücadelede taviz verilmemesi gerektiği ve büyüme konusundaki geçici yavaşlamanın, uzun vadede daha sağlıklı bir ekonomik yapı için gerekli olduğu vurgulanıyor.
- Döviz Kuru ve Rezervler: TCMB'nin döviz kuru istikrarını sağlama çabaları ve rezerv biriktirme politikaları da ekonomistler tarafından yakından takip ediliyor. Döviz kurundaki oynaklığın azaltılması ve rezervlerin güçlendirilmesi, Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı direncini artırabileceği belirtiliyor.
Sonuç:
Merkez Bankası'nın faiz kararının ardından ekonomistlerin genel görüşü, sıkı para politikasının devamlılığının enflasyonla mücadele için önemli olduğu yönünde. Ancak, enflasyonun düşürülmesi için yapısal reformların hayata geçirilmesi, küresel risklerin yönetilmesi ve kredi piyasasının desteklenmesi gibi çeşitli zorlukların da üstesinden gelinmesi gerekiyor.