Arjantinli futbolcu Mauro Icardi, eski eşi Wanda Nara'yı, kızları Francesca ve Isabella'yı görmesine engel olmakla suçladı. Icardi, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla sitemini dile getirdi.

Icardi, Wanda Nara'nın çocuklarını alarak Dubai'ye gittiğini ve kendisinin de çocuklarını görmek için Dubai'ye gitmesine rağmen Nara'nın buna izin vermediğini iddia etti. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: "Çocuklarımın her şeyini düşünen ve onların iyiliği için her şeyi yapan bir insan olarak, beni her zaman koruyup kollayan küçük kızlarımın annesiyle nasıl bir anlaşmaya varamadığımızı merak ediyorum."

Icardi'nin açıklamaları şu şekilde devam etti:

• "Çocuklarımı görmek için her yere gidiyorum ama sürekli bir bahane buluyor. Daha ne kadar ileri gidebilir?"
• "Francesca ve Isabella'yı çok özledim. Onları görmeme izin vermediği için Wanda'ya çok kırgınım."

Mauro Icardi ve Wanda Nara, uzun süren olaylı bir ilişkinin ardından geçtiğimiz aylarda boşanmıştı. Boşanmanın ardından çocukların velayeti konusunda anlaşmazlıklar yaşandığı biliniyor. Icardi'nin bu son açıklamaları, ikili arasındaki gerilimin hala devam ettiğini gösteriyor.

Bilecik Belediyesi'nin bir asansör için 9 milyon TL harcadığı iddiası gündeme geldi. Borçlarıyla gündeme gelen belediyenin bu harcaması tartışma yarattı.

İddiaya göre, AKP'li Bilecik Belediyesi, belediye binasına yaptırılan bir asansör için 9 milyon TL ödeme gerçekleştirdi. Bu durum, belediyenin zaten yüksek olan borç yükü altında daha da tartışmalı bir hale geldi. Belediyenin borç rekoru kırdığı ve bu tür harcamaların kamuoyunda tepkiyle karşılandığı belirtiliyor.

Belediyenin mali durumu ve harcamalarıyla ilgili detaylı bir açıklama yapması beklenirken, söz konusu asansörün maliyeti ve gerekliliği konusunda çeşitli sorular soruluyor.

Bu olay, yerel yönetimlerin harcamaları konusundaki şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin önemini bir kez daha gündeme getirirken, benzer harcamaların diğer belediyelerde de olup olmadığı merak konusu oldu.

Belediye yetkililerinden henüz resmi bir açıklama gelmezken, konunun detaylı bir şekilde araştırıldığı ve kamuoyunun bilgilendirileceği ifade ediliyor.

Momo Professional, yaz aylarında ayak sağlığını koruma ve estetik görünümünü iyileştirme amacıyla bir bakım rutini paylaştı. Bu rutin, ayakların yazın yıpratıcı etkilerinden korunmasına yardımcı olmayı hedefliyor.

İlk adım olarak, ayakların temizliğine dikkat çekiliyor. Gün boyunca terleyen ve kirlenen ayakların düzenli olarak yıkanması, bakteri ve mantar oluşumunu engellemeye yardımcı oluyor. Momo Professional, ılık su ve hafif bir sabunla ayakların nazikçe yıkanmasını ve ardından iyice kurulanmasını öneriyor.

İkinci olarak, tırnak bakımının önemi vurgulanıyor. Tırnakların düzenli olarak kesilmesi ve törpülenmesi, batık tırnak ve diğer tırnak problemlerinin önüne geçilmesine yardımcı oluyor. Ayrıca, tırnak etlerinin nazikçe itilmesi ve nemlendirilmesi de sağlıklı tırnak görünümü için önemli.

Üçüncü adımda, topuklardaki sertleşme ve çatlakların giderilmesi için peeling yapılması öneriliyor. Peeling, ölü derilerin temizlenmesine ve cildin yenilenmesine yardımcı oluyor. Momo Professional, doğal içerikli bir peeling ürünü kullanılmasını ve peeling işleminden sonra ayakların nemlendirilmesini tavsiye ediyor.

Dördüncü olarak, ayakların nemlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Yazın sıcak ve kuru havalarda ayaklar kuruyabilir ve çatlayabilir. Bu nedenle, düzenli olarak nemlendirici krem kullanılması, ayakların yumuşak ve pürüzsüz kalmasına yardımcı oluyor. Momo Professional, özellikle yatmadan önce ayaklara bol miktarda nemlendirici krem sürülmesini ve pamuklu çorap giyilmesini öneriyor.

Son olarak, güneşin zararlı etkilerinden korunmak için ayaklara da güneş kremi sürülmesi gerektiği vurgulanıyor. Özellikle açık ayakkabılar giyildiğinde, ayakların güneş yanığına maruz kalma riski artıyor. Bu nedenle, güneşe çıkmadan önce ayaklara yüksek faktörlü bir güneş kremi sürülmesi, cilt sağlığını korumaya yardımcı oluyor.

Momo Professional'ın paylaştığı bu bakım rutini, yaz aylarında ayak sağlığını korumak ve estetik görünümünü iyileştirmek için önemli adımlar içeriyor. Düzenli olarak uygulandığında, ayakların yazın yıpratıcı etkilerinden korunmasına ve sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir.

Ege Denizi'nde meydana gelen depremlerin ardından Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya üzerinden önemli açıklamalarda bulundu. Görür, depremlerin İzmir'in batısında, Karaburun-Foça arasında meydana geldiğini belirtti.

Görür, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

"Arkadaşlar, Ege Denizi’nde İzmir’in batısında, Karaburun-Foça açıklarında 4,1 ve 4,2 büyüklüğünde depremler oldu. Bu depremler ana fay zonları üzerinde değil, olasılıkla onların kırık uçlarında. Bu bölgede zaman zaman bu tür depremler oluyor. Dikkatli olmakta fayda var."

Bu açıklama, bölgedeki fay hatlarının durumu ve gelecekteki deprem olasılıkları hakkında önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Naci Görür, bölgedeki vatandaşların dikkatli olmaları gerektiğini vurguladı.

Ege Denizi'nde yaşanan bu depremler, bölgedeki sismik aktivitenin devamlılığını gösteriyor ve uzmanlar, gelecekteki olası büyük depremlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğinin altını çiziyor.

Depremlerin ardından herhangi bir can veya mal kaybı yaşanmazken, yetkililer bölgedeki durumu yakından takip ediyor.

Yeminli Mali Müşavir Cem Adıgüzel, kriz dönemlerinde şirketlerin daha da güçlenerek çıkabileceğini vurguladı. Adıgüzel, zorlu zamanlarda doğru stratejilerle hareket etmenin ve fırsatları değerlendirmenin önemine dikkat çekti.

Adıgüzel, şirketlerin kriz anlarında öncelikle nakit akışını doğru yönetmeleri gerektiğini belirtti. Ayrıca, maliyetleri düşürme, verimliliği artırma ve yeni pazarlara açılma gibi stratejilerin uygulanması gerektiğini ifade etti. Krizlerin aynı zamanda inovasyon için bir fırsat olduğunu belirten Adıgüzel, şirketlerin bu dönemde Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermesi gerektiğini söyledi.

Adıgüzel'e göre, kriz dönemlerinde şirketlerin yapması gerekenler şunlardır:

• Nakit akışını doğru yönetmek
• Maliyetleri düşürmek
• Verimliliği artırmak
• Yeni pazarlara açılmak
• Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermek

Adıgüzel, krizlerin şirketler için birer sınav niteliği taşıdığını ve bu sınavı başarıyla geçen şirketlerin rekabet avantajı elde edeceğini sözlerine ekledi. Ayrıca, devletin de bu dönemde şirketlere destek olması gerektiğini ve vergi kolaylıkları, kredi imkanları gibi teşviklerle şirketlerin ayakta kalmasına yardımcı olması gerektiğini belirtti.

Son olarak Adıgüzel, uzun vadeli düşünmenin ve sürdürülebilir stratejiler geliştirmenin önemini vurguladı. Krizlerin geçici olduğunu ve önemli olanın bu dönemlerden ders çıkararak geleceğe hazırlanmak olduğunu ifade etti.

Afyonkarahisar'da yaşayan 67 yaşındaki Süleyman Gök, sivrisinek ısırığı sonucu Batı Nil virüsü kaparak hastaneye kaldırıldı. Gök, yaklaşık 20 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yatağa bağımlı hale geldi.

Olay, Afyonkarahisar'ın Susuz beldesinde meydana geldi. Süleyman Gök, bahçesinde çalıştığı sırada bir sivrisinek tarafından ısırıldı. Birkaç gün sonra rahatsızlanan Gök, önce Afyonkarahisar Devlet Hastanesi'ne, ardından da Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada yapılan tetkikler sonucunda Gök'e Batı Nil virüsü teşhisi konuldu.

Yoğun bakım sürecini anlatan Gök'ün eşi Şükran Gök, eşinin durumunun ciddiyetini vurgulayarak, “Eşim bahçedeyken sinek ısırmış. Birkaç gün sonra rahatsızlandı. Önce Afyonkarahisar Devlet Hastanesi'ne gittik, oradan da Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hastanesi'ne sevk ettiler. Orada Batı Nil virüsü teşhisi konuldu. 20 gün yoğun bakımda kaldı. Şu anda yatağa bağımlı durumda. Konuşamıyor, yürüyemiyor, ihtiyaçlarını göremiyor” dedi.

Şükran Gök, yetkililerden ve hayırseverlerden yardım beklediklerini ifade etti. Gök ailesi, Süleyman Gök'ün tedavi sürecinde destek bekliyor.

Batı Nil virüsü, sivrisinekler aracılığıyla insanlara bulaşan bir virüstür. Virüs, genellikle hafif semptomlara neden olurken, bazı vakalarda menenjit veya ensefalit gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Özellikle yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde risk daha yüksektir.

AK Parti içinde sular ısınıyor. Savcı Sayan'ın sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımlar, parti içerisinde büyük yankı uyandırdı. Sayan, paylaşımlarında '100 numaralı siyasetçi' olarak nitelendirdiği bir AK Partiliyi hedef aldı. Sayan'ın bu çıkışı, parti içinde kimin kastedildiği sorusunu gündeme getirdi ve tartışmalara neden oldu.

Sayan, söz konusu siyasetçiye yönelik eleştirilerinde, 'Doymuyorsun' ifadesini kullandı. Bu ifade, hedef alınan kişinin makam veya maddi çıkarlar elde etme konusunda açgözlü olduğu imasında bulunuyor. Sayan'ın bu sert eleştirileri, AK Parti tabanında ve kamuoyunda merak uyandırdı. Henüz kim olduğu bilinmeyen bu siyasetçinin kimliği, parti kulislerinde yoğun bir şekilde tartışılıyor.

Savcı Sayan'ın paylaşımları şu şekilde:

• “Sn. @avhamzadag bu saatten sonra benim için hükmün yoktur. Ben Reis'e kırgınlığımı söyledim. Ama bazıları gibi gemiyi terk etmedim. Dik duruşumdan rahatsız olan zavallılar bilsin ki Savcı Sayan bir duruş adamıdır.”
• “Yüz numara siyasetçi, Doymuyorsun değil mi? Hala bir şeyler peşindesin. Partinin en kritik döneminde ortalığı karıştırmak için elinden geleni yapıyorsun. Ama unutma, bu gemi batmayacak ve sen de enkazın altında kalacaksın.”

Sayan'ın bu sözleri, AK Parti içerisinde daha önce de benzer tartışmaların yaşandığını hatırlattı. Parti içindeki farklı görüşler ve rekabetler zaman zaman su yüzüne çıkarken, bu tür polemikler parti disiplini açısından soru işaretleri yaratıyor.

Olayın ardından AK Parti cephesinden henüz resmi bir açıklama gelmedi. Ancak, parti yönetiminin bu konuyu yakından takip ettiği ve gerekli adımları atacağı belirtiliyor. Kamuoyu, '100 numaralı siyasetçi'nin kim olduğunu ve bu iddialara nasıl bir yanıt vereceğini merakla bekliyor.

Türkiye’nin önde gelen sanayi kuruluşlarından biri olan ve Anadolu’nun en büyük şirketlerinden biri olarak kabul edilen firmanın satılacağı iddiaları gündeme geldi. Şirketin ismi henüz kamuoyu ile paylaşılmamış olsa da, sektördeki büyük yankısı dikkat çekiyor.

Satış sürecinin nedenleri ve potansiyel alıcılar hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. Şirketin büyüklüğü ve pazar payı göz önüne alındığında, satışın Türkiye ekonomisi üzerinde önemli etkileri olabileceği belirtiliyor.

Şirketin faaliyet alanları ve pazar liderliği gibi unsurlar, satış sürecini yakından takip eden yatırımcılar ve analistler tarafından değerlendiriliyor. Satışın gerçekleşmesi durumunda, şirketin yönetim yapısında ve stratejilerinde değişiklikler yaşanabileceği öngörülüyor.

Sektör temsilcileri, bu satışın Türkiye sanayisinin geleceği açısından kritik bir dönüm noktası olabileceğine dikkat çekiyor. Şirketin devriyle birlikte, rekabet ortamının nasıl şekilleneceği ve yeni yatırım fırsatlarının doğup doğmayacağı merak konusu.

Haberin detayları henüz netleşmemiş olmakla birlikte, konunun önümüzdeki günlerde daha fazla açıklığa kavuşması bekleniyor. Satış süreciyle ilgili gelişmeler yakından izlenirken, şirketin çalışanları ve paydaşları da sürecin nasıl ilerleyeceğini merakla bekliyor.

Uçak seyahatlerinde yeni bir dönem başlıyor. Havacılık endüstrisi, yolcuların yan yana oturarak seyahat etmesini sağlayacak yenilikçi bir koltuk tasarımını test etmeye hazırlanıyor. Bu tasarım, uçak içerisindeki alanı daha verimli kullanarak yolcu kapasitesini artırmayı ve dolayısıyla bilet fiyatlarını düşürmeyi hedefliyor.

Şu anki geleneksel uçak koltuk düzeninde, yolcular genellikle aynı yöne bakacak şekilde konumlandırılıyor. Ancak yeni tasarım, yolcuların birbirlerine doğru yan oturmasını öngörüyor. Bu sayede, daha fazla koltuk uçağa sığdırılabilirken, her bir yolcunun kişisel alanı da optimize edilmeye çalışılıyor.

Bu yeni uygulamanın potansiyel faydaları arasında şunlar yer alıyor:

• Artan yolcu kapasitesi: Uçaklara daha fazla koltuk yerleştirilebilmesi, havayolu şirketlerinin daha fazla yolcu taşımasına olanak tanıyacak.
• Daha düşük bilet fiyatları: Artan yolcu kapasitesiyle birlikte, bilet fiyatlarında düşüş yaşanması bekleniyor.
• Daha sosyal bir seyahat deneyimi: Yan yana oturan yolcular, seyahatleri boyunca daha kolay iletişim kurabilecekler.

Ancak, bu tasarımın bazı potansiyel dezavantajları da bulunuyor:

• Kişisel alanın azalması: Yan yana oturmak, bazı yolcular için kişisel alanın kısıtlanması anlamına gelebilir.
• Hareket özgürlüğünün kısıtlanması: Yan yana oturan yolcuların hareket özgürlüğü, geleneksel koltuk düzenine göre daha sınırlı olabilir.
• Uyum sorunları: Her yolcu, yan yana oturma düzenine kolayca uyum sağlayamayabilir. Özellikle uzun uçuşlarda bu durum rahatsızlık yaratabilir.

Havacılık uzmanları, bu yeni tasarımın test sonuçlarının ve yolcu geri bildirimlerinin, uygulamanın geleceği açısından belirleyici olacağını belirtiyorlar. Eğer testler başarılı olursa ve yolcular tarafından olumlu geri bildirimler alınırsa, yan yana oturma düzeni yakın gelecekte uçaklarda yaygın olarak kullanılabilir.