İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik yürütülen yolsuzluk soruşturması kapsamında önemli bir ifade ortaya çıktı. Bir iş insanı, yaklaşık 500 milyon TL tutarındaki hakedişini alabilmek için iki arsasını devretmek zorunda kaldığını öne sürdü.

Soruşturma, İBB'nin bazı ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı iddiaları üzerine başlatılmıştı. İfadesi alınan iş insanı, İBB'den olan alacağını tahsil etmek için kendisinden gayrimenkul talep edildiğini belirtti. İş insanı ifadesinde, söz konusu talebin karşılanmaması durumunda hakedişinin ödenmeyeceği yönünde tehdit edildiğini iddia etti.

İş insanı, “Hakedişimin ödenmesi için benden iki arsa istediler. Başka çarem olmadığı için kabul etmek zorunda kaldım. Arsaları devrettikten sonra hakedişimi alabildim.” şeklinde konuştu. İfadenin detayları soruşturma dosyasına girdi. Soruşturmanın genişletilerek devam ettiği ve diğer iş insanlarının da ifadelerine başvurulabileceği belirtildi.

Soruşturma kapsamında, İBB'deki bazı yetkililerin de ifadelerinin alınması bekleniyor. İddiaların odağında, özellikle son dönemde yapılan bazı büyük projeler ve bu projelere ilişkin ödeme süreçleri bulunuyor.

Olayla ilgili İBB'den henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in sosyal medya platformu X üzerinden Türkiye'ye yönelik yaptığı paylaşımlara sert tepki gösterdi. Bakanlık, İsrail'in iddialarını kesin bir dille reddederek, bunların 'alçakça yalanlar' olduğunu vurguladı. Yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'deki savaş suçlarını örtbas etme çabası içinde olduğu belirtildi.

Bakanlık açıklamasında şu ifadelere yer verildi: 'İsrail yönetiminin sosyal medya platformu X üzerinden ülkemizi hedef alan alçakça yalanlarını şiddetle kınıyoruz. İsrail, Gazze'de işlediği savaş suçlarını örtbas etmek için bu türden manipülasyonlara başvurmaktadır. Bu türden yalanlar, İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayan ve insanlık vicdanını yaralayan eylemlerini asla gizleyemeyecektir.'

Açıklamada ayrıca, Türkiye'nin Filistin halkının haklı davasını savunmaya devam edeceği ve İsrail'in uluslararası hukuk çerçevesinde hesap vermesi için her türlü çabayı göstereceği vurgulandı. Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumu İsrail'in Gazze'deki saldırılarına karşı daha kararlı bir tutum sergilemeye çağırdı.

İsrail'in iddialarına karşı net bir duruş sergileyen Türkiye, bölgedeki barış ve istikrarın sağlanması için aktif rol oynamaya devam edeceğini yineledi. Bakanlık, İsrail'in bu türden provokatif eylemlerine karşı uluslararası platformlarda gerekli girişimlerde bulunacağını da belirtti.

Türkiye'nin bu sert tepkisi, İsrail'in Gazze'deki eylemlerine yönelik artan uluslararası eleştirilerin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in yalanlarına karşı kararlı bir şekilde mücadele edeceğini ve Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamalarda çeşitli konulara değindi. Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmak için kararlı adımlar attığını vurguladı. Enflasyonla mücadelede alınan tedbirlerin etkili olduğunu ve düşüş trendinin devam edeceğini belirtti.

Dış politika konularında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada barışın ve istikrarın sağlanması için aktif rol oynadığını ifade etti. Özellikle, Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye'nin arabuluculuk çabalarına dikkat çekti ve bu çabaların devam edeceğini söyledi. Ayrıca, terörle mücadele konusundaki kararlılıklarını yineledi ve sınır ötesi operasyonların süreceğini belirtti.

İç gelişmelerle ilgili olarak Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına değindi ve Türkiye'nin daha demokratik, özgürlükçü ve kapsayıcı bir anayasaya ihtiyacı olduğunu vurguladı. Siyasi partilere çağrıda bulunarak, bu konuda işbirliği yapmaya davet etti. Ayrıca, gençlere yönelik projelerin önemine dikkat çekti ve gençlerin geleceğe hazırlanması için her türlü desteği vermeye devam edeceklerini söyledi.

Erdoğan, konuşmasının sonunda birlik ve beraberlik mesajı vererek, Türkiye'nin zorlukların üstesinden geleceğine olan inancını dile getirdi. Vatandaşların desteğiyle Türkiye'nin daha güçlü bir ülke olacağını ifade etti.

MASAK'ın Ekrem İmamoğlu hakkında hazırladığı raporun detayları ortaya çıktı. Rapora göre, Ekrem İmamoğlu'nun 7 ayrı aklama suçunun faili olduğu iddia ediliyor.

Raporda belirtilen iddialar arasında, belediye kaynaklarının usulsüz bir şekilde kullanılarak çeşitli kişi ve kuruluşlara aktarılması yer alıyor. Ayrıca, bu aktarımların, İmamoğlu'nun yakın çevresi ve akrabaları aracılığıyla gerçekleştirildiği de iddialar arasında.

Raporda öne çıkan bazı başlıklar:

• Belediye iştirakleri üzerinden usulsüz para transferleri
• Hayali danışmanlık hizmetleri yoluyla aklama
• Yurt dışına para kaçırma iddiaları
• İhalelerde usulsüzlük yapıldığı iddiası

Raporun tamamının savcılığa teslim edildiği ve soruşturmanın başlatıldığı belirtiliyor. İmamoğlu cephesinden henüz resmi bir açıklama gelmedi.

Soruşturmanın selameti açısından detaylı bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmadığı ifade edildi.

Bu iddiaların ardından, siyasi arenada da geniş yankı uyandırdığı ve tartışmalara neden olduğu gözlemleniyor.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözlerine sert tepki gösterdi. Çelik, Özel'in açıklamalarının kabul edilemez olduğunu belirterek, bu ifadelerin Nazi zihniyetinin bir yansıması olduğunu vurguladı.

Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Özgür Özel’in açıklamaları asla kabul edilemez. Tam bir Nazi zihniyetinin ifadesidir. Siyasi rekabet başka bir şey, bu zehirli dil başka bir şeydir." ifadelerini kullandı. Ayrıca, Özel'in sözlerinin siyasi rekabet sınırlarını aştığını ve zehirli bir dil içerdiğini belirtti.

Çelik, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

• "Cumhurbaşkanımız hakkında bu üslubu kullananları şiddetle kınıyoruz."
• "Bu açıklamalar, Türkiye’nin siyasi hayatına zarar vermektedir."
• "CHP yönetiminin bu tür söylemlere karşı daha dikkatli olması gerekmektedir."

AK Parti Sözcüsü, CHP liderinin sözlerinin Türk siyasetine zarar verdiğini ve bu tür söylemlere karşı daha dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik bu tür ifadeleri kullananları şiddetle kınadığını yineledi.

Ömer Çelik’in açıklamaları, siyasi arenada geniş yankı uyandırdı. Birçok AK Parti yetkilisi de sosyal medya üzerinden Özgür Özel’in sözlerine tepki gösterdi. Tartışmanın önümüzdeki günlerde de devam etmesi bekleniyor.

İngiltere ve Galler'de polis teşkilatları, çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında mağdur ve zanlıların etnik kökenlerini kaydetmeye başlayacak. Bu uygulama, çocuklara yönelik cinsel istismarın boyutunu ve etkisini daha iyi anlamayı ve bu tür suçlarla daha etkin mücadele etmeyi amaçlıyor.

Ulusal Polis Şefleri Konseyi (NPCC) tarafından yapılan açıklamaya göre, bu yeni uygulama ile elde edilecek veriler, cinsel istismarın hangi etnik gruplar arasında daha yaygın olduğunu belirlemeye yardımcı olacak. Bu sayede, polis ve diğer ilgili kurumlar, kaynaklarını daha etkili bir şekilde yönlendirebilecek ve önleyici tedbirler geliştirebilecekler.

NPCC sözcüsü, “Çocuklara yönelik cinsel istismar, toplumumuzdaki en iğrenç suçlardan biridir. Bu nedenle, bu suçla mücadelede elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Etnik köken verisi toplamak, bu mücadelede bize önemli bir avantaj sağlayacaktır” dedi.

Ancak, bu uygulamanın bazı eleştirileri de beraberinde getirdiği belirtiliyor. Bazı sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucuları, etnik köken verisi toplamanın ayrımcılığa yol açabileceği ve belirli grupların hedef alınmasına neden olabileceği endişesini taşıyor. Bu endişeleri gidermek için, polisin verileri dikkatli bir şekilde işlemesi ve gizliliği koruması gerektiği vurgulanıyor.

Polis yetkilileri ise, verilerin sadece istatistiksel amaçlarla kullanılacağını ve herhangi bir ayrımcılığa yol açmayacağını belirtiyor. Ayrıca, verilerin güvenli bir şekilde saklanacağını ve sadece yetkili kişilerin erişebileceğini ifade ediyorlar.

Bu yeni uygulamanın, çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının daha iyi anlaşılmasına ve önlenmesine katkı sağlaması bekleniyor. Ancak, uygulamanın etik ve yasal çerçevede yürütülmesi, potansiyel risklerin minimize edilmesi açısından büyük önem taşıyor.

• Uygulama, İngiltere ve Galler'deki tüm polis teşkilatlarında geçerli olacak.
• Veriler, cinsel istismar vakalarının soruşturulması ve önlenmesi amacıyla kullanılacak.
• Verilerin gizliliği ve güvenliği sağlanacak.

Avrupa Parlamentosu ile Amazon arasında, şirketin uygulamalarına yönelik planlanan duruşma öncesinde anlaşmazlık yaşanıyor. 26 Haziran'da yapılması planlanan duruşmaya Amazon CEO'sunun katılımı talep ediliyor. Avrupa Parlamentosu'ndaki bazı milletvekilleri, Amazon'un uygulamaları hakkında doğrudan şirketin en üst düzey yöneticisinden bilgi almayı hedefliyor. Ancak, Amazon cephesi bu talebe karşı çıkıyor.

Anlaşmazlığın temelinde, Amazon'un Avrupa Parlamentosu'nun taleplerine yanıt verme konusundaki isteksizliği yatıyor. Parlamento üyeleri, şirketin veri kullanımı, rekabet politikaları ve tüketici hakları gibi konularda daha fazla şeffaflık bekliyor. Amazon ise, CEO'nun katılımının gereksiz olduğunu ve zaten gerekli bilgilerin sağlandığını savunuyor.

Şirket yetkilileri, CEO'nun yoğun programı ve duruşmaya hazırlık için yetersiz süre olduğunu belirtiyor. Alternatif olarak, daha alt düzey yöneticilerin katılımını teklif ediyorlar. Ancak, Avrupa Parlamentosu bu teklifi yetersiz buluyor ve CEO'nun bizzat katılmasında ısrar ediyor.

Duruşmanın amacı, Amazon'un Avrupa Birliği pazarındaki faaliyetlerini daha yakından incelemek ve şirketin rekabet kurallarına uyumunu değerlendirmek. Bu kapsamda, Amazon'un küçük işletmeler üzerindeki etkisi, veri gizliliği ihlalleri ve vergi uygulamaları gibi konular ele alınacak. Anlaşmazlığın çözülmemesi durumunda, duruşmanın ertelenmesi veya iptal edilmesi gündeme gelebilir.

Avrupa Parlamentosu'nun Amazon ile yaşadığı bu anlaşmazlık, büyük teknoloji şirketlerinin Avrupa Birliği kurumlarıyla olan ilişkilerindeki gerilimi gözler önüne seriyor. AB, son yıllarda dijital pazarda rekabeti sağlamak ve tüketici haklarını korumak amacıyla büyük teknoloji şirketlerine yönelik düzenlemeleri sıkılaştırmış durumda. Amazon gibi şirketlerin bu düzenlemelere uyumu, AB'nin öncelikleri arasında yer alıyor.

ABD'de TikTok yasağı bir kez daha askıya alındı. Bu, uygulamanın karşı karşıya kaldığı yasal mücadelelerdeki son gelişme olarak kayıtlara geçti. Yasağın askıya alınmasının ardında, uygulamanın ifade özgürlüğünü ihlal ettiği yönündeki argümanlar ve ulusal güvenlik endişeleri arasındaki hassas denge yatıyor.

TikTok'un ABD'deki geleceği belirsizliğini korurken, kullanıcılar ve içerik üreticileri platformun akıbetini yakından takip ediyor. Yasağın sürekli olarak askıya alınması, uygulamanın ABD pazarında kalma mücadelesinin devam ettiğini gösteriyor.

TikTok'un yasal mücadelesi, şirketin Çinli ana kuruluşu ByteDance ile olan ilişkisi nedeniyle ABD hükümeti tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmasından kaynaklanıyor. ABD'li yetkililer, TikTok'un kullanıcı verilerini Çin hükümetiyle paylaşabileceği veya platformun Çin propagandası yaymak için kullanılabileceği endişesini taşıyor.

TikTok ise bu iddiaları reddederek, ABD kullanıcı verilerini ABD'de bulunan sunucularda sakladığını ve Çin hükümetiyle herhangi bir veri paylaşımında bulunmadığını savunuyor.

Yasağın askıya alınması, TikTok'a ABD'deki faaliyetlerine devam etme imkanı sunsa da, şirketin yasal mücadelesi henüz sona ermiş değil. Gelecekteki yasal süreçler ve olası düzenlemeler, TikTok'un ABD pazarındaki uzun vadeli geleceğini belirleyecek.

Bu durum, sosyal medya platformlarının ulusal güvenlik endişeleriyle nasıl dengeleneceği konusunda da önemli soruları gündeme getiriyor. TikTok örneği, diğer ülkelerdeki benzer platformlar için de emsal teşkil edebilir.

Özetle:

• ABD'de TikTok yasağı üçüncü kez askıya alındı.
• Yasağın ardında ifade özgürlüğü ve ulusal güvenlik endişeleri yatıyor.
• TikTok'un ABD'deki geleceği belirsizliğini koruyor.
• Şirket, ulusal güvenlik tehdidi iddialarını reddediyor.

Yapay zekânın (YZ) hızla gelişmesi, insanlığın geleceği üzerindeki etkileri konusunda endişeleri artırıyor. BBC Türkçe'nin haberine göre, YZ'nin potansiyel faydalarının yanı sıra, insanlığın sonunu getirebilecek riskler de taşıdığına dair farklı görüşler bulunuyor.

Endişeler:

• Kontrolden Çıkma: Bazı uzmanlar, YZ'nin insan kontrolünden çıkabileceği ve kendi hedeflerini takip ederek insanlığa zarar verebileceği konusunda uyarıyor.
• İşsizlik: YZ'nin birçok işi otomatikleştirmesi, yaygın işsizliğe ve sosyal huzursuzluğa yol açabileceği belirtiliyor.
• Yanlı Bilgi: YZ tarafından üretilen yanlış bilgilerin (deepfake) yayılması, toplumu manipüle edebilir ve demokratik süreçleri zayıflatabilir.
• Otonom Silahlar: YZ destekli otonom silahların geliştirilmesi, savaşların kontrolünü zorlaştırabilir ve istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Görüşler:

• Eliezer Yudkowsky (Yapay Zekâ Araştırmacısı): YZ'nin kontrolden çıkması durumunda insanlığın yok olabileceğini savunuyor ve bu konuda acil önlemler alınması gerektiğini belirtiyor.
• Geoffrey Hinton (YZ Uzmanı): YZ'nin insan zekâsını aşabileceği ve bunun potansiyel riskler taşıdığını kabul ediyor.
• Diğer Uzmanlar: YZ'nin faydalarının risklerinden daha fazla olduğuna ve doğru yönetildiği takdirde insanlığa büyük katkılar sağlayabileceğine inanıyor.

Önlemler:

• Etik Kurallar: YZ'nin geliştirilmesi ve kullanımına yönelik etik kuralların belirlenmesi ve uygulanması gerekiyor.
• Güvenlik Protokolleri: YZ sistemlerinin güvenliğini sağlamak için sıkı protokoller geliştirilmesi ve uygulanması gerekiyor.
• Uluslararası İşbirliği: YZ'nin potansiyel risklerini ele almak için uluslararası işbirliği yapılması gerekiyor.

Sonuç olarak, YZ'nin insanlığın geleceği üzerindeki etkileri belirsizliğini koruyor. YZ'nin potansiyel faydalarından yararlanırken risklerini en aza indirmek için dikkatli bir şekilde yönetilmesi gerekiyor.