Avrupa Birliği, Avrupa savunma sanayisini desteklemek ve Ukrayna'daki savaşın ardından ortaya çıkan güvenlik endişelerini gidermek amacıyla 150 milyar euroluk bir savunma paketi olan SAFE'yi (Avrupa Savunma Sanayii Programı) başlatmaya hazırlanıyor. Bu program, Avrupa savunma sanayisinin üretim kapasitesini artırmayı ve üye ülkeler arasındaki işbirliğini teşvik etmeyi amaçlıyor.

SAFE'nin temel hedefleri şunlardır:

• Savunma sanayisinin rekabet gücünü artırmak.
• Üye devletler arasında ortak savunma projelerini teşvik etmek.
• Avrupa'nın stratejik özerkliğini güçlendirmek.
• Savunma harcamalarının daha verimli kullanılmasını sağlamak.

Program kapsamında, üye ülkelere savunma projelerine yatırım yapmaları için uygun koşullarda kredi sağlanacak. Ayrıca, Avrupa Yatırım Bankası (AYB) da savunma sektörüne yönelik finansmanını artıracak. SAFE, özellikle küçük ve orta ölçekli savunma şirketlerinin (KOBİ) büyümesini ve yenilikçiliğini desteklemeyi hedefliyor.

SAFE'nin hayata geçirilmesiyle birlikte, Avrupa'nın savunma harcamalarının önemli ölçüde artması ve Avrupa savunma sanayisinin küresel pazarda daha rekabetçi hale gelmesi bekleniyor. Ancak, bazı uzmanlar, programın etkinliği ve üye ülkeler arasındaki işbirliğinin sağlanması konusunda bazı zorlukların olabileceğine dikkat çekiyor.

SAFE programının potansiyel etkileri şunlardır:

1. Avrupa savunma sanayisinin büyümesi ve istihdam yaratması.
2. Avrupa'nın askeri yeteneklerinin gelişmesi ve güvenliğinin artması.
3. Üye ülkeler arasındaki savunma işbirliğinin derinleşmesi.
4. Avrupa'nın NATO içindeki rolünün güçlenmesi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Endonezya ziyareti dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze'deki gelişmelerin bir numaralı sorumlusu olduğunu belirtti. Erdoğan, Hamas'ın bir terör örgütü olmadığını, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş örgütü olduğunu savundu.

Netanyahu'nun Gazze'de uyguladığı orantısız güç kullanımına dikkat çeken Erdoğan, Batı'nın bu duruma sessiz kalmasını eleştirdi. Erdoğan, Türkiye'nin Filistin halkının yanında durmaya devam edeceğini ve uluslararası platformlarda bu konuyu gündeme getireceğini vurguladı.

Erdoğan ayrıca, İsrail'in Gazze'ye yönelik ablukasının kaldırılması ve insani yardımın kesintisiz bir şekilde ulaştırılması gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin bölgedeki barış sürecine katkı sağlamaya hazır olduğunu ve bu konuda aktif rol üstlenmeye devam edeceğini söyledi.

Hamas'ın bir terör örgütü olarak tanımlanmasına karşı çıkan Erdoğan, Hamas'ın Filistin halkının seçilmiş temsilcisi olduğunu ve meşru bir direniş hareketi olduğunu savundu. Erdoğan, İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesinin ve Filistin halkına yönelik uyguladığı zulmün sona ermesi gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, uluslararası toplumu İsrail'e karşı daha kararlı bir tutum sergilemeye çağırdı ve Filistin halkının haklı davasına destek vermeye davet etti.

ABD Senatörü Marco Rubio, ABD'nin Rusya ve Ukrayna arasında müzakere yoluyla varılacak herhangi bir barış anlaşmasına açık olduğunu ifade etti. Rubio, olası bir barış anlaşmasının detaylarına girmese de, ABD'nin prensip olarak müzakerelere karşı olmadığını vurguladı.

Rubio'nun açıklamaları, Ukrayna'daki savaşın geleceği ve diplomatik çözümlerin olasılığı hakkında devam eden tartışmaların ortasında geldi. ABD'nin Ukrayna'ya verdiği askeri ve mali destek devam ederken, bazı çevreler savaşın sona erdirilmesi için diplomatik çabaların artırılması gerektiğini savunuyor.

Senatör Rubio, ABD'nin tutumunun, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruma ilkesine bağlı olduğunu da belirtti. Bu bağlamda, herhangi bir barış anlaşmasının Ukrayna'nın çıkarlarını koruması ve Rusya'nın saldırganlığını ödüllendirmemesi gerektiği vurgulanıyor.

Rubio'nun açıklamaları, ABD'nin Ukrayna'daki savaşla ilgili genel stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. ABD, bir yandan Ukrayna'ya destek verirken, diğer yandan da diplomatik çözüm yollarını açık tutmaya çalışıyor. Bu yaklaşımın, savaşın daha da tırmanmasını engelleme ve uzun vadeli bir çözüm bulma amacını taşıdığı belirtiliyor.

Sonuç olarak, Senatör Rubio'nun açıklamaları, ABD'nin Rusya ve Ukrayna arasındaki olası bir barış anlaşmasına prensip olarak açık olduğunu gösteriyor. Ancak, bu tür bir anlaşmanın Ukrayna'nın çıkarlarını koruması ve uluslararası hukuka uygun olması gerektiği de vurgulanıyor.

Muğla'nın Marmaris ilçesinde, bir eğlence mekanında küçük bir çocuğun dans ettiği görüntüler sosyal medyada büyük tepki çekti. Görüntülerin yayılması üzerine Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti ve olayla ilgili adli soruşturma başlattı.

Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada, söz konusu görüntülerin incelendiği ve çocuğun kimliğinin tespitine yönelik çalışmaların sürdürüldüğü belirtildi. Soruşturmanın, çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığı üzerindeki olası etkilerini araştırmak amacıyla derinlemesine yürütüleceği ifade edildi.

Olayın yaşandığı eğlence mekanı ve ilgili kişilerin ifadesine başvurulacağı, çocuğun ailevi durumu ve geçmişi hakkında da detaylı bilgi toplanacağı öğrenildi. Başsavcılık, soruşturmanın titizlikle yürütüleceğini ve kamuoyunun gelişmelerden haberdar edileceğini vurguladı.

Soruşturma kapsamında şu adımlar atılacak:

• Çocuğun kimliğinin tespiti
• Görüntülerin incelenmesi ve delil toplanması
• Eğlence mekanı çalışanlarının ve sorumlularının ifadesinin alınması
• Çocuğun ailesiyle görüşülmesi ve durum değerlendirmesi
• Çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığının değerlendirilmesi

Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığı, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için gerekli tüm önlemlerin alınacağını ve sorumluların cezalandırılması için gerekli hukuki sürecin işletileceğini bildirdi.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), kulüplerin transfer harcamalarını denetlemek ve mali sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla yeni bir düzenlemeye gitti. Bu düzenleme ile kulüplerin transfer dönemlerindeki harcamaları belirli kriterlere bağlanacak. Amaç, kulüplerin daha dikkatli ve planlı transfer yapmalarını teşvik ederek, ekonomik açıdan zor duruma düşmelerini engellemek.

Yeni kurala göre, kulüplerin transfer bütçeleri, gelir-gider dengeleri ve mevcut borç durumları dikkate alınarak belirlenecek. Belirlenen bütçenin aşılması durumunda, kulüplere çeşitli yaptırımlar uygulanabilecek. Bu yaptırımlar arasında transfer yasağı, puan silme ve mali cezalar bulunuyor.

TFF yetkilileri, bu düzenlemenin Türk futbolunun geleceği için önemli bir adım olduğunu belirtiyorlar. Amaçlarının, kulüpleri mali disipline sokarak, daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir futbol ekosistemi oluşturmak olduğunu vurguluyorlar. Ayrıca, bu düzenlemenin UEFA'nın Finansal Fair Play kriterlerine uyum sağlamada da önemli bir rol oynayacağı ifade ediliyor.

Kulüplerin bu yeni düzenlemeye nasıl uyum sağlayacağı merak konusu. Birçok kulüp, mevcut borç yükleri ve gelir yetersizlikleri nedeniyle zorlanabilir. Ancak, TFF yetkilileri, kulüplere gerekli desteği sağlayacaklarını ve geçiş sürecinde yardımcı olacaklarını belirtiyorlar.

Yeni düzenlemenin getirdiği bazı önemli noktalar:

• Transfer bütçeleri, kulüplerin mali durumuna göre belirlenecek.
• Bütçe aşımı durumunda yaptırımlar uygulanacak.
• Amaç, kulüpleri mali disipline sokmak.
• UEFA Finansal Fair Play kriterlerine uyum hedefleniyor.

Bu yeni kuralın, transfer piyasasında nasıl bir etki yaratacağı ve kulüplerin transfer stratejilerini nasıl değiştireceği önümüzdeki dönemde yakından takip edilecek.

Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde, Fırat Nehri üzerinde sabitlenmiş halde bulunan bir restoranın halatı koptu. Restoran, halatın kopmasıyla birlikte nehir üzerinde sürüklenmeye başladı. Olay anında restoranda bulunan müşteriler ve personel büyük panik yaşadı.

Restoranın sürüklenmesini fark eden çevredeki vatandaşlar durumu yetkililere bildirdi. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda kurtarma ekibi sevk edildi. Ekipler, sürüklenen restoran içerisindeki müşteri ve personeli kurtarmak için botlarla müdahale etti.

Kurtarma çalışmaları sonucunda, restoranda bulunan tüm müşteri ve personel güvenli bir şekilde kurtarıldı. Herhangi bir yaralanma veya can kaybı yaşanmaması sevindirici oldu.

Olayla ilgili inceleme başlatıldı. İlk belirlemelere göre halatın kopmasının nedeni, halatın yıpranması olarak değerlendiriliyor. Yetkililer, benzer olayların yaşanmaması için nehir üzerindeki diğer yapıların da güvenlik kontrollerinin yapılacağını bildirdi.

Olay, bölgede kısa süreli bir paniğe neden oldu. Kurtarma çalışmalarının tamamlanmasının ardından hayat normale döndü.

• Olay Yeri: Şanlıurfa, Birecik, Fırat Nehri
• Olay: Yüzen restoranın halatının kopması ve sürüklenmesi
• Sonuç: Müşteri ve personelin botlarla kurtarılması

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yılın ikinci enflasyon beklentileri raporunu bugün açıklayacak. Raporda, piyasa katılımcılarının enflasyon, büyüme ve faiz oranlarına ilişkin beklentileri yer alacak.

Piyasalar, TCMB'nin açıklayacağı raporda özellikle enflasyon beklentilerine odaklanacak. Bir önceki raporda yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 36 olarak açıklanmıştı. Yeni raporda bu beklentinin yukarı yönlü revize edilip edilmeyeceği merak konusu.

Raporda ayrıca, TCMB'nin para politikası duruşuna ilişkin ipuçları da aranacak. Son dönemde enflasyonla mücadele vurgusu yapan TCMB'nin, faiz artırımı konusunda nasıl bir yaklaşım sergileyeceği yakından izlenecek.

Enflasyon beklentileri, ekonomik karar alıcılar ve yatırımcılar için önemli bir referans noktası oluşturuyor. Bu nedenle, TCMB'nin raporu piyasalar tarafından yakından takip edilecek ve etkileri önümüzdeki günlerde görülecek.

Beklentiler Ne Yönde?

• Enflasyon beklentilerinde yukarı yönlü revizyon bekleniyor.
• Faiz artırımı konusunda net bir sinyal verilmesi beklenmiyor.
• Büyüme beklentilerinde sınırlı bir değişiklik öngörülüyor.

Türkiye'deki eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, 'hayalet sınıf' kriziyle yeni bir boyut kazandı. İddialara göre, bazı okullarda öğrenciler hiç okula devam etmeden, not garantisiyle mezun ediliyor. Bu durum, eğitimde fırsat eşitsizliğini artırırken, öğrencilerin geleceği hakkında da ciddi endişeler yaratıyor.

T24'ün haberine göre, bazı öğrenciler çeşitli nedenlerle okula devam edemiyor. Ancak bu öğrencilerin notları, devamsızlıklarına rağmen yüksek tutuluyor ve mezuniyetleri sağlanıyor. Bu durum, 'hayalet sınıf' olarak adlandırılıyor. Bu durumun temelinde yatan sebepler arasında, okulların öğrenci kaybetme korkusu ve MEB’in okulların başarısını değerlendirme kriterleri olduğu düşünülüyor.

Söz konusu durumun öğretmenler arasında da rahatsızlık yarattığı belirtiliyor. Bazı öğretmenler, bu uygulamanın eğitim sisteminin kalitesini düşürdüğünü ve öğrencilere haksızlık yapıldığını düşünüyor. Özellikle sınavlarda düşük performans gösteren öğrencilere yüksek not verilmesi, durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

Konuyla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı'ndan (MEB) henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak eğitim uzmanları, bu sorunun çözümü için acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor. Önerilen çözümler arasında, okulların denetiminin artırılması, öğretmenlerin daha adil not verme konusunda teşvik edilmesi ve devamsızlık sorununa yönelik daha etkili politikalar geliştirilmesi yer alıyor.

• Okulların öğrenci kaybetme korkusu: Okullar, öğrenci sayısını korumak için devamsız öğrencilere tolerans gösterebiliyor.
• MEB'in değerlendirme kriterleri: Okulların başarısı, öğrenci notlarına göre değerlendirildiği için, notlar yüksek tutulmaya çalışılıyor.
• Öğretmenlerin rahatsızlığı: Bazı öğretmenler, notların şişirilmesinden ve öğrencilere haksızlık yapılmasından rahatsızlık duyuyor.

Eğitimdeki bu 'hayalet sınıf' krizi, Türkiye'nin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu nedenle, sorunun çözümü için tüm paydaşların işbirliği yapması ve kalıcı çözümler üretilmesi gerekiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Vekili Vekili Francisco Palmieri, Senato Dış İlişkiler Komitesi'nde düzenlenen bir oturumda İbrahim Anlaşmaları hakkında açıklamalarda bulundu. Palmieri, ABD'nin bu anlaşmalara olan bağlılığını vurgulayarak, İsrail'in bölgedeki entegrasyonunun önemine değindi. Palmieri, birkaç ülkenin daha İbrahim Anlaşmaları'na katılımının söz konusu olabileceğini ifade etti.

Senatör Marco Rubio'nun sorularını yanıtlayan Palmieri, Fas ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin önemine dikkat çekti ve bu türden adımların bölgesel istikrarı desteklediğini belirtti. Ayrıca, İbrahim Anlaşmaları'nın sadece ticari ve diplomatik ilişkileri geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda kültürel ve sosyal etkileşimi de teşvik ettiğini vurguladı.

Palmieri, ABD'nin, İsrail'in bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesi için aktif olarak çalıştığını ve bu konuda çeşitli diplomatik girişimlerde bulunduğunu söyledi. Bu çabaların, bölgedeki barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacağına inandığını dile getirdi. Anlaşmalara katılabilecek potansiyel ülkeler hakkında ise detaylı bilgi vermedi.

İbrahim Anlaşmaları, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve Fas gibi ülkelerin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesini sağlayan bir dizi anlaşmayı kapsıyor. Bu anlaşmalar, ABD'nin arabuluculuğu ile imzalanmış ve bölgedeki siyasi dengeleri önemli ölçüde değiştirmişti. ABD, bu anlaşmaların daha da genişletilmesi için çalışmalarına devam ediyor.