İstanbul'da sahnelenen 'İstanbulimpro' adlı gösteri, dans ve müziği bir araya getirerek seyircilere doğaçlama bir deneyim sunuyor. Her gösteri, o an üretilen ve bir daha tekrarı olmayan canlı bir performans olma özelliği taşıyor. Bu özelliği ile seyircisine her seferinde farklı bir deneyim yaşatmayı hedefliyor.

Gösterinin yaratıcıları arasında Özlem Hıncal ve Aydın Ünal bulunuyor. Sahne üzerinde dans eden Özlem Hıncal, aynı zamanda gösterinin konseptini de oluşturmuş. Müzikleriyle performansa eşlik eden Aydın Ünal ise, canlı müziğin doğaçlama dansla olan uyumunu sergiliyor.

Gösterinin temel prensibi doğaçlama üzerine kurulu. Seyircilerden alınan kelimeler, o an sahnede bir hikayeye dönüşüyor. Bu interaktif yaklaşım, seyircinin de gösteriye dahil olmasını sağlıyor ve her gösteriyi benzersiz kılıyor.

Özlem Hıncal, doğaçlamanın riskli ancak bir o kadar da heyecan verici olduğunu belirtiyor. Dans ve müziğin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan enerjinin seyirciye de yansıdığını ifade ediyor. Aydın Ünal ise, canlı müziğin doğaçlama dansla olan etkileşiminin, performansa farklı bir boyut kattığını vurguluyor.

İstanbulimpro, izleyicisine sadece bir gösteri izleme deneyimi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda o anın büyüsüne kapılmalarını ve yaratıcılığın sınırlarını zorlamalarını teşvik ediyor.

Elçin Sangu ve Yunus Özdiken, uzun yıllardır süren ilişkilerini ve birlikte çalışma deneyimlerini Hürriyet Cumartesi'ye anlattı. İlişkilerinin temelinde birbirlerine duydukları saygı ve sevginin yanı sıra, birlikte çalışmanın getirdiği sinerjinin de önemli olduğunu vurguladılar.

Elçin Sangu, Yunus Özdiken ile birlikte çalışmanın kendisine büyük bir güven verdiğini ve onun desteği olmadan birçok projeye cesaret edemeyeceğini belirtti. Yunus Özdiken ise Elçin Sangu'nun yeteneğine hayran olduğunu ve onunla birlikte çalışmaktan büyük keyif aldığını dile getirdi.

Çift, ilişkilerinde kıskançlık gibi sorunların yaşanmadığını, birbirlerine güvendiklerini ve birbirlerinin başarılarını desteklediklerini ifade etti. Elçin Sangu, “Yunus’un beni kıskanması için hiçbir sebep yok. Ben de onu kıskanmıyorum. Çünkü birbirimize güveniyoruz.” dedi.

Yunus Özdiken, Elçin Sangu'nun kariyerindeki başarılarının kendisini gururlandırdığını ve onunla birlikte daha nice başarılara imza atmak istediğini söyledi. İkili, gelecek projeleri hakkında da ipuçları vererek, hayranlarını heyecanlandırdı.

Sangu ve Özdiken, birlikte çalışmanın zorluklarına rağmen, birbirlerine olan bağlılıkları ve profesyonel yaklaşımları sayesinde bu zorlukların üstesinden geldiklerini vurguladı. İlişkilerinin sırrının, birbirlerini olduğu gibi kabul etmek ve birbirlerine saygı duymak olduğunu belirttiler. Ayrıca, “Birlikte çalışmayı çok iyi becerdik” diyerek, uyumlu bir çift olduklarını gösterdiler.

Bu haber, tarihteki önemli devrimcilerin ve düşünürlerin beslenme alışkanlıklarına odaklanıyor. Karl Marx'tan Che Guevara'ya, Lenin'den Troçki'ye kadar pek çok ismin yemek tercihleri ve beslenme alışkanlıkları inceleniyor.

Karl Marx: Marx'ın yaşamı maddi zorluklarla geçmiş olmasına rağmen, lüks restoranlara düşkünlüğü ve özellikle balık sipariş ettiği biliniyor. Ailesinin geçim sıkıntılarına rağmen bu alışkanlığından vazgeçmemiştir.

Vladimir Lenin: Lenin'in daha mütevazı bir beslenme tarzı vardı. Sürgün yıllarında tanıştığı yoldaşlarının eşleriyle birlikte yemek yapıp yedikleri belirtiliyor. Propaganda çalışmalarında ve siyasi faaliyetlerinde yemeğin birleştirici gücünden faydalanmıştır.

Lev Troçki: Troçki'nin eşi Natalya Sedova'nın yemek konusunda yetenekli olduğu ve Troçki'nin sürgün hayatında dahi iyi yemekler yediği ifade ediliyor. Meksika'daki sürgün döneminde Troçki'nin bahçesinde tavşanlar beslediği ve bu tavşanları yediği de biliniyor.

Che Guevara: Guevara'nın yemekle pek arası olmadığı, daha çok hayatta kalmak için yemek yediği belirtiliyor. Seyahatlerinde konserve yiyecekler ve sandviçlerle yetindiği, Küba Devrimi sırasında ise gerilla arkadaşlarıyla ne bulurlarsa onu yedikleri anlatılıyor.

Haberde ayrıca, devrimcilerin beslenme alışkanlıklarının yaşadıkları dönemin koşulları, ideolojileri ve kişisel tercihleriyle şekillendiği vurgulanıyor. Kimi lüksü tercih ederken, kimi mütevazı bir yaşam sürdürmüş, kimisi ise yemeğe sadece hayatta kalma aracı olarak bakmıştır.

Ajda Pekkan, Hava Harp Okulu'nda verdiği konserle öğrencilere unutulmaz bir gece yaşattı. Konserde Süperstar, sevilen şarkılarını seslendirdi.

Hava Harp Okulu Komutanlığı'nın düzenlediği 2023-2024 eğitim öğretim yılı açılış töreninde sahne alan Ajda Pekkan, öğrencilere unutulmaz bir gece yaşattı. Konserde Süperstar, en sevilen şarkılarını seslendirdi. Öğrenciler, Ajda Pekkan'ın şarkılarına coşkuyla eşlik etti.

Ajda Pekkan, sahne performansıyla büyük beğeni topladı. Süperstar, konser sonunda öğrencilerden büyük alkış aldı. Konser, Hava Harp Okulu öğrencilerinin moral ve motivasyonunu artırdı.

Konser sırasında Ajda Pekkan, öğrencilerle sohbet etti ve onlara başarılar diledi. Öğrenciler de Ajda Pekkan'a sevgi ve saygılarını sundu.

Ajda Pekkan’ı dinlemeye gelenler arasında okulun yöneticileri ve çok sayıda askeri personel de yer aldı.

Dilan Polat, cezaevinde yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle psikiyatri kliniğine yatırıldı. Avukatı Hüseyin Kaya, müvekkilinin ruh sağlığının kötüleşmesi üzerine bu kararın alındığını belirtti. Polat'ın cezaevi koşullarında yaşadığı stres ve baskının, psikolojik durumunu olumsuz etkilediği ifade edildi.

Avukat Kaya, Dilan Polat'ın bir süredir devam eden psikolojik rahatsızlıklarının arttığını ve bu durumun cezaevi doktorları tarafından da tespit edildiğini söyledi. Yapılan muayeneler ve değerlendirmeler sonucunda, Polat'ın psikiyatri kliniğinde tedavi görmesi gerektiği yönünde karar verildi.

Polat'ın kliniğe yatırılmasıyla ilgili süreçte, avukatının yanı sıra ailesi de bilgilendirildi. Ailesi, Dilan Polat'ın sağlık durumundan endişe duyduklarını ve en kısa sürede iyileşmesi için gerekli tüm desteği vermeye hazır olduklarını ifade etti.

Dilan Polat ve eşi Engin Polat, kara para aklama ve vergi kaçırma suçlamalarıyla tutuklanmışlardı. Soruşturma sürecinde mal varlıklarına el konulmuş ve çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardı. Bu süreç, Dilan Polat'ın psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkilemişti.

Psikiyatri kliniğinde Dilan Polat'a yönelik tedavi sürecinin nasıl ilerleyeceği henüz netlik kazanmadı. Ancak, uzmanlar tarafından yapılacak değerlendirmeler sonucunda, Polat'ın ihtiyacına uygun bir tedavi planı oluşturulması bekleniyor. Tedavi sürecinde ilaç tedavisi ve terapi gibi yöntemlerin uygulanabileceği belirtiliyor.

Dilan Polat'ın avukatı, müvekkilinin sağlık durumunun yakından takip edildiğini ve tedavi sürecinde gerekli tüm hukuki desteğin sağlanacağını vurguladı. Ayrıca, Polat'ın en kısa sürede sağlığına kavuşması ve yargılama sürecine sağlıklı bir şekilde devam etmesi temennisinde bulundu.

Özetle:

• Dilan Polat, cezaevinde yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle psikiyatri kliniğine yatırıldı.
• Avukatı, Polat'ın ruh sağlığının kötüleştiğini ve tedaviye ihtiyacı olduğunu belirtti.
• Ailesi, Polat'ın sağlık durumundan endişe duyduklarını ve destek olacaklarını ifade etti.

İsrail'in İran'a yönelik kapsamlı bir saldırı başlatması durumunda, küresel piyasalarda önemli dalgalanmaların yaşanması bekleniyor. Bu tür bir jeopolitik gerginlik, yatırımcıların risk iştahını azaltarak güvenli liman olarak görülen varlıklara yönelmelerine neden olabilir.

Olası Senaryolar ve Piyasa Tepkileri:

• Petrol Fiyatları: İran'ın petrol üretimindeki kesintiler ve olası arz sıkıntıları nedeniyle petrol fiyatlarında ani ve sert yükselişler görülebilir. Bu durum, enerji şirketlerinin hisselerini olumlu etkileyebilirken, enflasyonist baskıları da artırabilir.
• Altın ve Diğer Değerli Metaller: Belirsizlik ortamında yatırımcılar, altına yönelebilir ve bu da altın fiyatlarını yukarı taşıyabilir. Diğer değerli metaller de benzer şekilde talep görebilir.
• Hisse Senedi Piyasaları: Riskten kaçış eğilimiyle birlikte hisse senedi piyasalarında genel bir düşüş yaşanabilir. Savunma sanayi ve enerji sektörleri gibi bazı sektörler bu durumdan daha az etkilenebilir veya hatta olumlu etkilenebilir.
• Döviz Kurları: Güvenli liman olarak görülen ABD Doları ve İsviçre Frangı gibi para birimleri değer kazanabilir. Gelişmekte olan ülke para birimleri ise jeopolitik risk algısıyla değer kaybedebilir.
• Tahvil Piyasaları: Yatırımcılar, güvenli liman olarak görülen devlet tahvillerine yönelebilir, bu da tahvil fiyatlarını yükseltebilir ve faiz oranlarını düşürebilir.

Yatırımcılar İçin Öneriler:

1. Portföy Çeşitlendirmesi: Riskleri dağıtmak için farklı varlık sınıflarına yatırım yapmak önemlidir.
2. Nakit Pozisyonu: Belirsiz dönemlerde nakit bulundurmak, olası fırsatları değerlendirmek için önemlidir.
3. Jeopolitik Risk Analizi: Bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmek ve olası senaryoları değerlendirmek, yatırım kararları için kritik öneme sahiptir.

İsrail-İran arasındaki gerginliğin tırmanması, piyasalarda önemli dalgalanmalara neden olabilir. Yatırımcıların bu süreçte dikkatli ve temkinli olmaları, risk yönetimi stratejilerini gözden geçirmeleri ve uzman görüşlerine başvurmaları önemlidir.

İtalya'da 'Paragon' skandalı yeni bir boyut kazandı. Bir gazetecinin daha casus yazılımla hedef alındığı belirlendi. Soruşturma kapsamında, gazetecinin telefonunda casus yazılım izlerine rastlandı.

Olay, İtalya'da casus yazılım kullanımına ilişkin endişeleri artırdı. Daha önce de benzer vakaların yaşanması, kamuoyunda büyük tepkilere yol açmıştı. Savcılık, olayla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Soruşturmanın, casus yazılımın kimler tarafından ve hangi amaçla kullanıldığını ortaya çıkarması bekleniyor.

Gazetecinin hedef alınması, basın özgürlüğü açısından ciddi bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Bu durum, gazetecilerin haber yapma özgürlüğünü kısıtlayabileceği ve oto-sansüre yol açabileceği endişesini doğuruyor.

Skandalın, İtalyan siyasetini de etkilemesi bekleniyor. Muhalefet partileri, hükümeti konuyla ilgili şeffaf olmaya ve gerekli adımları atmaya çağırıyor.

Olayla ilgili gelişmeler yakından takip ediliyor. Soruşturmanın sonuçları ve skandalın siyasi yansımaları merakla bekleniyor.

Kuzey Kore, hasar görmüş bir savaş gemisini yeniden denize indirdi. Gemi, daha önce bir tatbikat sırasında hasar görmüştü ve uzun süredir onarımdaydı. Yeniden denize indirme töreni, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un katılımıyla gerçekleşti.

Kuzey Kore devlet medyası, geminin modern silah sistemleriyle donatıldığını ve deniz operasyonlarında önemli bir rol oynayacağını duyurdu. Geminin yeniden hizmete girmesi, Kuzey Kore'nin deniz gücünü artırma ve bölgedeki askeri varlığını güçlendirme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Güney Kore ve ABD, Kuzey Kore'nin bu hamlesine tepki gösterdi. Güney Kore Savunma Bakanlığı, Kuzey Kore'nin askeri faaliyetlerini yakından takip ettiklerini ve olası provokasyonlara karşı hazırlıklı olduklarını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı ise, Kuzey Kore'yi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uymaya ve nükleer silahlardan arınma müzakerelerine geri dönmeye çağırdı.

Uzmanlar, Kuzey Kore'nin bu tür askeri hamlelerinin, bölgedeki gerginliği artırabileceği ve uluslararası toplumun tepkisini çekebileceği konusunda uyarıyor. Kuzey Kore'nin son dönemde balistik füze denemeleri ve nükleer programını geliştirmeye yönelik adımları, bölgedeki güvenlik endişelerini daha da artırmış durumda.

Olayın ardından bölgedeki diğer ülkeler de teyakkuza geçti. Japonya, Kuzey Kore'nin askeri faaliyetlerini yakından izlediğini ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için gerekli tüm önlemleri aldığını duyurdu. Rusya ve Çin ise, taraflara itidal çağrısında bulunarak, diyalog ve müzakere yoluyla sorunların çözülmesini istedi.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, 1985 yılında meydana gelen Air India uçağı kazasının yaşandığı Ahmedabad'daki anıt alanını ziyaret etti. Kaza, Kanada'dan Hindistan'a giden Air India'ya ait bir uçağın İrlanda açıklarında düşmesi sonucu meydana gelmiş ve 329 kişinin ölümüne yol açmıştı.

Başbakan Modi, anıt ziyaretinde kazada hayatını kaybedenlerin anısına saygılarını sundu. Anıt, kazada yaşamını yitirenlerin isimlerinin yazılı olduğu bir yapıdan oluşuyor. Ziyaret sırasında Modi, yetkililerden kaza hakkında bilgi aldı ve anıtın korunması için gerekli çalışmaların yapılması talimatını verdi.

Air India'nın 182 sefer sayılı uçuşu, 23 Haziran 1985'te Montreal-Londra-Delhi-Bombay seferini yaparken İrlanda'nın güneybatısında bulunan Atlantik Okyanusu'na düşmüştü. Uçaktaki 329 kişiden kurtulan olmamıştı. Kaza, Hindistan'ın en büyük terör saldırılarından biri olarak kabul ediliyor. Sorumlular, Sih ayrılıkçıları olarak tespit edilmişti.

Modi'nin ziyareti, kazanın yıldönümüne denk geldi. Hindistan hükümeti, kazada hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödemiş ve olayın aydınlatılması için çeşitli soruşturmalar yürütmüştü. Başbakan Modi'nin bu ziyareti, kazanın acısını hala yaşayan Hindistan halkı için önemli bir anlam taşıyor.