Euronews'in ulaştığı özel bilgilere göre, İsrail'in Hamas sonrası Gazze Şeridi'ni yönetme planı şekilleniyor. Bu plan, Gazze'nin geleceği için önemli detaylar içeriyor. Planın temel unsurları şöyle:

Filistinli Yetkililerden Oluşan Yönetim: İsrail, Gazze'nin yönetimini, Hamas ile bağlantısı olmayan Filistinli yetkililerden oluşacak bir komiteye devretmeyi öngörüyor. Bu komite, Gazze'nin günlük işleyişini ve sivil yönetimini üstlenecek.

İsrail'in Güvenlik Kontrolü: Yönetim Filistinli yetkililere devredilse dahi, İsrail'in Gazze üzerindeki güvenlik kontrolü devam edecek. İsrail, olası terör tehditlerine karşı askeri operasyonlar düzenleme ve sınırları kontrol etme yetkisini elinde tutacak.

Uluslararası İşbirliği: Planın hayata geçirilmesi için uluslararası toplumun desteği ve işbirliği büyük önem taşıyor. İsrail, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak Gazze'nin yeniden inşası ve ekonomik kalkınmasını desteklemeyi hedefliyor.

Hamas'ın Rolü: İsrail, Hamas'ın Gazze'deki askeri ve siyasi gücünü tamamen ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Bu nedenle, Hamas'ın yönetimde herhangi bir rolü olmayacak.

Planın Amaçları:

• Gazze'de istikrarı sağlamak.
• Halkın yaşam koşullarını iyileştirmek.
• Terör tehdidini ortadan kaldırmak.
• Bölgede kalıcı bir barış ortamı oluşturmak.

Bu planın hayata geçirilmesi, bölgedeki siyasi dinamiklere ve uluslararası aktörlerin tutumuna bağlı olacak. İsrail'in bu önerisi, Gazze'nin geleceği hakkında süregelen tartışmalara yeni bir boyut kazandırıyor.

Bangkok'ta 2024 yılında meydana gelen ve ölümlere neden olan gökdelen çökmesiyle ilgili olarak Taylandlı bir iş adamı ve 16 kişi hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Yetkililer, bu kişilerin ihmal ve yasalara aykırı hareket etmekle suçlandığını açıkladı.

Olayın Detayları: 2024 yılında Bangkok'ta yapımı devam eden bir gökdelen, henüz belirlenemeyen bir nedenle çökmüştü. Bu feci olayda çok sayıda işçi hayatını kaybederken, onlarca kişi de yaralanmıştı. Olayın ardından başlatılan soruşturma, ihmal ve usulsüzlük iddialarını gündeme getirmişti.

Suçlamalar ve Soruşturma: Polis, olayla ilgili geniş çaplı bir soruşturma yürüttü. Soruşturma sonucunda, inşaat projesinin sahibi olan Taylandlı iş adamı ve projede görevli 16 kişi hakkında dava açılmasına karar verildi. Suçlanan kişilerin, inşaat güvenliği yönetmeliklerine uymadıkları, gerekli izinleri almadıkları ve projede usulsüzlük yaptıkları iddia ediliyor.

Yasal Süreç: Savcılık, şüphelilerin yargılanmasına başlanması için mahkemeye başvuruda bulundu. Şüphelilerin suçlu bulunması halinde ağır hapis cezalarına çarptırılabileceği belirtiliyor. Olayın mağdurları ve yakınları, adaletin yerini bulmasını ve sorumluların cezalandırılmasını talep ediyor.

Kamuoyunun Tepkisi: Gökdelen çökmesi, Tayland kamuoyunda büyük bir infiale yol açtı. Birçok kişi, inşaat sektöründeki denetim eksikliklerine ve yolsuzluklara dikkat çekerek, benzer olayların önlenmesi için daha sıkı önlemler alınması gerektiğini vurguladı. Hükümet ise, inşaat sektöründe güvenlik standartlarının yükseltilmesi ve denetimlerin artırılması için yeni düzenlemeler yapacağını açıkladı.

Türkiye'de yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden adaylığı konusu tartışma yaratıyor. Anayasa'nın 101. maddesi ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu'nun 3. maddesi, bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini belirtiyor. Ancak, Erdoğan'ın 2014 ve 2018'de seçildiği göz önüne alındığında, üçüncü kez aday olup olamayacağı hukuki bir tartışma konusu haline geldi.

Muhalefet partileri, Erdoğan'ın üçüncü kez aday olmasının anayasaya aykırı olduğunu savunuyor. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Hukuk ve Seçim İşleri Başkanı Aygun, Anayasa'nın açık olduğunu ve Erdoğan'ın yeniden aday olamayacağını belirtiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da benzer şekilde, Erdoğan'ın adaylığının mümkün olmadığını ifade ediyor. HDP de Erdoğan'ın adaylığına itiraz edeceğini duyurdu.

İktidar kanadı ise Erdoğan'ın adaylığının önünde bir engel olmadığını savunuyor. AK Parti'ye göre, 2018'de yürürlüğe giren yeni sistemle birlikte Erdoğan'ın ilk dönemi başladığı için tekrar aday olabiliyor. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen de benzer bir görüşle, 2018'den sonra sistemin değiştiğini ve bu nedenle Erdoğan'ın bir kez daha aday olabileceğini savunuyor.

Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) bu konudaki kararı belirleyici olacak. YSK'nın, adaylık başvurularını değerlendirirken Anayasa'nın ilgili maddelerini ve yasal düzenlemeleri dikkate alması bekleniyor. YSK'nın vereceği karar, seçim sürecinin ve siyasi tartışmaların seyrini önemli ölçüde etkileyebilir.

Tartışmanın odağında, 2017'deki anayasa değişikliğiyle birlikte Türkiye'nin parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişinin, Erdoğan'ın adaylık hakkını etkileyip etkilemediği yer alıyor. Muhalefet, anayasa değişikliğinin cumhurbaşkanlığı görev süresini sıfırlamadığını savunurken, iktidar kanadı ise yeni sistemle birlikte Erdoğan'ın ilk döneminin başladığını iddia ediyor.

YSK'nın bu karmaşık hukuki durumu nasıl yorumlayacağı ve hangi kararı vereceği, Türkiye'nin siyasi gündeminin en önemli konularından biri olmaya devam ediyor.

Rus siyaset bilimci Dmitriy Suslov, Ukrayna'daki durumu değerlendirerek, Kiev yönetiminin müzakereleri Batılı ülkelerin gücü üzerinden yürütme stratejisi izlediğini ifade etti. Suslov, bu yaklaşımın, Ukrayna'nın kendi çıkarlarını bağımsız bir şekilde değerlendirmesini engellediğini savundu.

Rus uzman, Kiev'in Batılı ülkelerden aldığı destekle müzakere masasına oturduğunu ve bu durumun, sürecin karmaşıklığını artırdığını belirtti. Suslov'a göre, Ukrayna'nın müzakere pozisyonu, Batı'nın çıkarlarıyla uyumlu hale getirilmeye çalışılıyor, bu da Rusya'nın kabul edebileceği bir çözüme ulaşmayı zorlaştırıyor.

Suslov, müzakerelerin geleceği hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Batılı ülkelerin Ukrayna'ya verdiği desteğin devam etmesi halinde, müzakerelerde ilerleme kaydedilmesinin zor olacağını öne sürdü. Ayrıca, Rusya'nın kendi güvenlik çıkarlarını koruma konusundaki kararlılığının, müzakere sürecini etkileyen önemli bir faktör olduğunu vurguladı.

Sonuç olarak, Dmitriy Suslov, Kiev yönetiminin müzakere stratejisinin, Batılı ülkelerin etkisi altında olduğunu ve bu durumun, müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanma riskini artırdığını iddia etti. Suslov, Ukrayna'nın bağımsız bir şekilde hareket etmesi ve Rusya'nın güvenlik endişelerini dikkate alması gerektiğini savundu.

Çanakkale'de yaşayan emekli bir öğretmen, telefon dolandırıcılarının hedefi oldu. Dolandırıcılar, kendilerini polis ve savcı olarak tanıtarak yaşlı adamı 2,5 milyon TL dolandırdı.

Olay, emekli öğretmenin telefonuna gelen bir arama ile başladı. Arayan kişi, kendisini polis olarak tanıtarak, emekli öğretmenin banka hesabının terör örgütü tarafından kullanıldığını iddia etti. Daha sonra devreye giren başka bir dolandırıcı ise, kendisini savcı olarak tanıtarak, emekli öğretmenden bankadaki parasını çekip kendilerine teslim etmesini istedi. Paranın, yapılacak bir operasyonla terör örgütünden alınacağını ve kendisine geri verileceğini söyledi.

Dolandırıcıların tuzağına düşen emekli öğretmen, bankadaki 2,5 milyon TL'yi çekerek dolandırıcılara teslim etti. Bir süre sonra dolandırıldığını anlayan emekli öğretmen, polise başvurdu.

Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, olayla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Yapılan çalışmalar sonucunda, dolandırıcılık olayına karıştığı tespit edilen 7 kişi yakalandı. Şüpheliler, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Mahkemeye çıkarılan 7 şüpheli de tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Olayın Detayları:

• Emekli öğretmen, telefon dolandırıcıları tarafından 2,5 milyon TL dolandırıldı.
• Dolandırıcılar, kendilerini polis ve savcı olarak tanıttı.
• Olayla ilgili 7 kişi tutuklandı.

Emniyetin Uyarıları:

Emniyet yetkilileri, vatandaşları telefon dolandırıcılığına karşı uyardı. Kendilerini polis, savcı veya kamu görevlisi olarak tanıtan kişilere itibar edilmemesi, şüpheli durumlarda derhal polise başvurulması gerektiği belirtildi.

Fransa, Afrika kıtasındaki askeri varlığını yeniden düzenleme politikası çerçevesinde Senegal'deki askeri üslerinden birini daha kapatıyor. Bu, Fransa'nın Senegal'deki varlığını azaltma yönünde attığı önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Senegal'deki bu üssün kapatılması, Fransa'nın Afrika'daki askeri stratejisindeki değişimin bir parçası. Fransa, bölgedeki askeri varlığını azaltırken, aynı zamanda Afrika ülkeleriyle daha farklı bir işbirliği modeli geliştirmeye çalışıyor. Bu model, askeri yardımdan ziyade, eğitim, lojistik destek ve ortak operasyonlara odaklanıyor.

Fransa'nın bu kararı, bölgedeki diğer ülkeler ve uluslararası aktörler tarafından yakından izleniyor. Bazı uzmanlar, Fransa'nın bu adımının, Afrika ülkelerinin kendi güvenliklerini sağlama kapasitelerini artırmalarına yardımcı olabileceğini belirtirken, bazıları ise bu durumun bölgede güvenlik boşluğu yaratabileceği endişesini taşıyor.

Fransa'nın Senegal'deki askeri varlığının azaltılması, aynı zamanda Fransa içindeki kamuoyu ve siyasi tartışmaları da etkiliyor. Bazı kesimler, Fransa'nın Afrika'daki askeri harcamalarının azaltılmasını ve kaynakların daha farklı alanlara yönlendirilmesini savunurken, bazıları ise Fransa'nın bölgedeki etkisini kaybetmemesi gerektiğini vurguluyor.

Bu gelişmeler ışığında, Fransa'nın Afrika politikası ve Senegal ile ilişkileri önümüzdeki dönemde daha da önem kazanacak gibi görünüyor. Fransa'nın bölgedeki askeri varlığını azaltma stratejisinin, Afrika ülkeleri ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkileri yakından takip edilecek.

Fransa'nın Senegal'den çekilme kararı, Afrika'daki diğer ülkelerle olan ilişkilerini de etkileyebilir. Fransa, bu ülkelerle yeni işbirliği modelleri geliştirmeye çalışırken, aynı zamanda bölgedeki güvenlik sorunlarına çözüm bulmaya da katkıda bulunmayı hedefliyor.

Özetle: Fransa, Senegal'deki üçüncü askeri üssünü kapatarak Afrika'daki askeri varlığını azaltma stratejisine devam ediyor. Bu durum, bölgedeki güvenlik dinamiklerini ve Fransa'nın Afrika politikalarını etkileyebilir.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Türkiye ve Suriye arasında ortak bir üniversite kurulması yönünde karar aldı. Bu girişim, iki ülke arasındaki eğitim ve kültürel bağları kuvvetlendirmeyi hedefliyor. YÖK tarafından yapılan açıklamada, üniversitenin kuruluş amacı ve hedefleri detaylı bir şekilde belirtildi.

Üniversitenin temel amacı, Türkiye ve Suriye arasındaki akademik ve kültürel etkileşimi artırmak, ortak araştırma projelerini desteklemek ve bölgedeki öğrencilere yükseköğrenim imkanları sunmaktır. Üniversitenin hangi şehirde kurulacağı ve hangi bölümleri içereceği gibi detaylar henüz netleşmedi. Ancak, YÖK yetkilileri, üniversitenin her iki ülkenin de ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılandırılacağını ifade etti.

YÖK'ün bu kararı, Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecine katkı sağlayabileceği düşünülüyor. Üniversitenin, iki ülke arasındaki kültürel ve bilimsel iş birliğini teşvik ederek, bölgedeki barış ve istikrara katkıda bulunması bekleniyor.

Üniversitenin müfredatı, her iki ülkenin uzman akademisyenleri tarafından ortaklaşa hazırlanacak. Öğrencilere, hem Türkiye hem de Suriye'deki iş piyasasının ihtiyaçlarına uygun beceriler kazandırılması hedefleniyor. Ayrıca, üniversitede her iki ülkenin dillerinde eğitim verilmesi de planlanıyor.

YÖK yetkilileri, üniversitenin kuruluş sürecinin titizlikle yürütüldüğünü ve en kısa sürede faaliyete geçirilmesi için çalışmaların devam ettiğini belirtti. Üniversitenin kuruluş süreciyle ilgili detayların önümüzdeki aylarda kamuoyuyla paylaşılması bekleniyor.

Bu üniversite, bölgedeki diğer üniversitelerle de iş birliği yaparak, ortak araştırma projeleri geliştirecek ve öğrenci değişim programları düzenleyecektir. Böylece, bölgedeki yükseköğrenim kalitesinin artırılmasına katkı sağlanması hedefleniyor.

Bursa'nın İznik ilçesinde, kaçak define kazısı yapan 4 kişi göçük altında kaldı. Olay, saat 16.00 sıralarında kırsal bir alanda meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, define aramak amacıyla kazı yapan şahısların üzerine toprak kayması sonucu göçük oluştu.

Olay yerine çok sayıda jandarma, itfaiye ve sağlık ekibi sevk edildi. Ekiplerin yoğun çalışmaları sonucunda 3 kişi yaralı olarak kurtarıldı. Ancak, yapılan tüm müdahalelere rağmen 1 kişi hayatını kaybetti. Yaralılar, olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından İznik Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Jandarma ekipleri, olayla ilgili soruşturma başlattı. Kazı yapılan alanda incelemelerde bulunan ekipler, göçüğün nedenini ve kaçak kazının detaylarını araştırmaya başladı. Olayla ilgili olarak gözaltına alınan olup olmadığına dair henüz bir açıklama yapılmadı.

Bölgede benzer kaçak kazıların önlenmesi için güvenlik önlemlerinin artırılması bekleniyor. Yetkililer, define arama faaliyetlerinin yasal izinler çerçevesinde yapılması gerektiği konusunda uyarıda bulundu.

Ünlü şarkıcı Göksel'in son hali sosyal medyada gündem oldu. Yıllardır değişmeyen imajıyla tanınan Göksel'in son görüntüsü, hayranları tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Göksel'in yüzündeki belirgin değişim, sosyal medya kullanıcıları arasında tartışma yarattı.

Bazı kullanıcılar Göksel'in estetik operasyonlar geçirdiğini iddia ederken, bazıları ise makyaj ve ışıklandırmanın etkisiyle böyle göründüğünü savundu. Göksel'den henüz konuyla ilgili bir açıklama gelmedi.

Göksel, Türk pop müziğinin sevilen isimlerinden biri olarak uzun yıllardır müzik kariyerine devam ediyor. Şarkıları ve sahne performanslarıyla geniş bir hayran kitlesine sahip olan Göksel, özel hayatıyla da sık sık gündeme geliyor.

Sosyal medyada yapılan yorumlardan bazıları şu şekilde:

• "Göksel'e ne olmuş böyle, tanımakta zorlandım."
• "Estetik yaptırmış ama yakışmamış."
• "Göksel her haliyle güzel."
• "Makyajın gücü işte."
• "Yıllar Göksel'e iyi davranmamış."

Göksel'in son haliyle ilgili tartışmalar devam ederken, ünlü şarkıcının nasıl bir açıklama yapacağı merakla bekleniyor.