Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Kurban Bayramı tatilinin 9 gün olup olmayacağı konusundaki sorulara yanıt verdi. Bakan Ersoy, Antalya Tanıtım Toplantısı'nda yaptığı açıklamada, turizm sektörünün beklentilerini ve tatil süresinin uzatılmasının potansiyel etkilerini değerlendirdi.

Ersoy, Kurban Bayramı tatilinin 9 gün olması gibi bir durumun şu an için söz konusu olmadığını belirtti. Turizm sektörünün temsilcileriyle sürekli iletişim halinde olduklarını ve bayram tatilinin uzatılmasının sektöre olumlu katkı sağlayabileceği yönündeki talepleri değerlendirdiklerini ifade etti. Ancak, bu konuda henüz alınmış bir karar olmadığını vurguladı.

Bakan Ersoy, turizm sezonunun genel durumu hakkında da bilgi verdi. 2023 yılının turizm açısından başarılı geçtiğini ve 2024 yılı için de benzer bir performans beklediklerini dile getirdi. Özellikle Antalya bölgesindeki turizm hareketliliğinin memnuniyet verici olduğunu ve çeşitli tanıtım faaliyetleriyle bu hareketliliği daha da artırmayı hedeflediklerini söyledi.

Toplantıda, turizm sektörünün karşılaştığı zorluklar ve çözüm önerileri de ele alındı. Bakan Ersoy, sektörün sürdürülebilirliği için çeşitli destek mekanizmalarının geliştirilmesi gerektiğini ve bu konuda çalışmaların devam ettiğini belirtti.

Sonuç olarak, Kurban Bayramı tatilinin 9 gün olması yönünde şu an için bir karar bulunmamakla birlikte, turizm sektörünün talepleri ve beklentileri doğrultusunda değerlendirmelerin sürdüğü ifade edildi.

İsrail ordusunun Gazze'de yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı çadırları bombalaması sonucu en az 35 kişi yaşamını yitirdi. Olay, uluslararası kamuoyunda büyük tepkilere yol açtı.

Gazze'deki sağlık kaynaklarından edinilen bilgilere göre, Refah kentinde meydana gelen saldırıda çok sayıda yaralı da bulunuyor. Yaralıların birçoğunun durumu ağır olduğu belirtilirken, ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.

Saldırının ardından bölgedeki arama kurtarma çalışmaları devam ederken, enkaz altında kalanlara ulaşılmaya çalışılıyor. Olay yerinden gelen görüntüler, saldırının şiddetini gözler önüne seriyor. Çadırların tamamen yandığı ve büyük bir yıkımın yaşandığı görülüyor.

Uluslararası kuruluşlar, İsrail'in bu saldırısını kınayarak, sivillerin korunması çağrısında bulundu. Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer yardım kuruluşları, bölgeye acil yardım göndermek için harekete geçti.

İsrail ordusundan henüz resmi bir açıklama yapılmazken, olayın soruşturulduğu belirtildi. Ancak, bu saldırı, İsrail'in Gazze'deki sivillere yönelik saldırılarının son örneği olarak kayıtlara geçti.

Bölgedeki gerginliğin tırmanmasıyla birlikte, uluslararası toplumun arabuluculuk çabaları da yoğunlaştı. Ancak, şu ana kadar kalıcı bir ateşkes sağlanamadı.

Özetle: İsrail ordusunun Gazze'deki çadırları bombalaması sonucu en az 35 kişi öldü. Uluslararası tepkiler yükselirken, bölgede arama kurtarma çalışmaları sürüyor.

Çanakkale'de 18 Haziran 2024 tarihinde saat 21:38'de 4.4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem, yerin 9.76 kilometre derinliğinde gerçekleşti. Deprem, Çanakkale merkez ve çevre ilçelerinde hissedildi.

AFAD'ın verilerine göre, depremin merkez üssü Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi. Kandilli Rasathanesi ise depremin büyüklüğünü 4.5 olarak açıkladı.

Depremin ardından herhangi bir olumsuz durum bildirilmedi. Yetkililer, deprem sonrası incelemelere başladı.

Deprem, özellikle Ayvacık ve çevresinde yaşayan vatandaşlar arasında kısa süreli paniğe neden oldu. Vatandaşlar, depremin ardından sosyal medya platformlarında yaşadıklarını paylaştı.

Depremin Detayları:

• Büyüklük: 4.4
• Yer: Çanakkale, Ayvacık
• Saat: 21:38
• Derinlik: 9.76 km

Yetkililer, vatandaşları olası artçı sarsıntılara karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı.

Adana'da ilginç bir olay yaşandı. Bir motosiklet sürücüsü, motosikletini yatarak kullanırken görüntülendi. Bu durum, hem çevredeki vatandaşların tepkisini çekti hem de sürücüye pahalıya mal oldu. Trafik kurallarını ihlal eden sürücüye, yetkililer tarafından yüksek miktarda para cezası kesildi.

Sürücünün yatarak motosiklet kullanması, diğer sürücülerin ve yayaların güvenliğini tehlikeye attığı için büyük tepki topladı. Sosyal medyada da hızla yayılan görüntüler, birçok kişi tarafından eleştirildi. Yetkililer, bu tür davranışların trafik güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiğini ve bu nedenle cezaların caydırıcı olması gerektiğini vurguladı.

Kesilen cezanın miktarı, motosikletin piyasa değerini aşmasıyla dikkat çekti. Bu durum, trafik kurallarını ihlal etmenin ne kadar maliyetli olabileceğini gözler önüne serdi. Yetkililer, trafik kurallarına uymanın sadece yasal bir zorunluluk olmadığını, aynı zamanda herkesin can güvenliği için de önemli olduğunu hatırlattı.

Olayın ardından, trafik ekipleri denetimlerini artırdı. Benzer ihlallerin önüne geçmek amacıyla, özellikle motosiklet sürücülerine yönelik kontroller sıklaştırıldı. Amaç, trafik kurallarının ihlal edilmesinin önüne geçmek ve güvenli bir trafik ortamı sağlamak.

Bu olay, trafik kurallarına uymanın ve sorumlu sürücü olmanın önemini bir kez daha vurguladı. Yatarak motosiklet kullanmak gibi tehlikeli davranışlar, sadece sürücünün kendisini değil, diğer insanların da hayatını riske atıyor. Bu nedenle, herkesin trafik kurallarına uyması ve güvenli sürüş tekniklerini benimsemesi gerekiyor.

Ünlü sanatçı Linet, sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı bir video ile yardım çağrısında bulundu. Linet, videoda deprem bölgesindeki zorlu koşullara dikkat çekerek, özellikle battaniye ve ısıtıcı ihtiyacının acil olduğunu vurguladı.

Linet, paylaşımında şu ifadelere yer verdi: 'Günlerdir içim kan ağlayarak, elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum. Ama maalesef yetmiyor. Oradaki insanlarımız çok zor durumda. Lütfen, battaniye ve ısıtıcı konusunda desteklerinizi esirgemeyin.'

Sanatçı, yardım malzemelerinin nereye ve nasıl ulaştırılacağına dair detaylı bilgileri de paylaşımında belirtti. Linet'in bu çağrısı, sosyal medyada geniş yankı buldu ve birçok kişi tarafından desteklendi. Yardım kampanyasına destek vermek isteyenler, Linet'in sosyal medya hesaplarından güncel bilgilere ulaşabilirler.

Linet, daha önceki açıklamalarında da depremzedelere yardım için elinden geleni yapacağını belirtmiş ve çeşitli yardım kuruluşlarıyla işbirliği içinde olduğunu ifade etmişti.

Üstün Dökmen'in yazısı, kadınların sigara içme davranışlarını ve bu davranışın altında yatan psikolojik sebepleri inceliyor. Yazar, geçmişte erkeklere özgü bir alışkanlık olarak görülen sigara içmenin, günümüzde kadınlar arasında yaygınlaşmasının sosyolojik ve psikolojik boyutlarını ele alıyor.

Dökmen, kadınların sigaraya başlama nedenlerini anlamak için bir "büyü dükkânı" metaforu kullanıyor. Bu metafor, sigaranın kadınlara cazip gelen, ancak gerçekte yanıltıcı olan özelliklerini temsil ediyor. Yazara göre, sigara kadınlara özgürlük, bağımsızlık, çekicilik ve hatta bir tür asilik sembolü olarak sunuluyor. Özellikle genç kadınlar, sigara içerek kendilerini daha yetişkin, daha özgür ve daha havalı hissetmeye çalışıyorlar.

Yazar, sigaranın kadınlar üzerindeki etkilerini değerlendirirken, sigaranın sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra, psikolojik bağımlılık yaratma potansiyeline de dikkat çekiyor. Sigara, stresle başa çıkma, yalnızlık hissini giderme veya sosyal ortamlarda kabul görme gibi yanlış inançlarla ilişkilendiriliyor. Bu durum, kadınların sigarayı bırakmasını zorlaştırıyor.

Dökmen, kadınların sigara içme davranışının altında yatan nedenleri anlamak için, kadınların yaşadığı toplumsal baskıları ve beklentileri de göz önünde bulundurmak gerektiğini vurguluyor. Kadınların iş hayatında, aile içinde ve sosyal yaşamda karşılaştıkları zorluklar, sigaraya sığınmalarına neden olabiliyor.

Sonuç olarak, yazar, kadınların sigara içme davranışının karmaşık bir sorun olduğunu ve bu sorunun çözümü için, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğini belirtiyor. Sigaranın kadınlara sunduğu yanıltıcı cazibenin farkına varılması ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının teşvik edilmesi, bu sorunun çözümünde önemli bir rol oynayacaktır.

Nişantaşı’nda hayata geçirilen ‘Dükkânda Sanat’ projesi, sanatçıları atölyelerinden çıkararak sanatseverlerle buluşturmayı amaçlıyor. Proje kapsamında, farklı disiplinlerden sanatçılar ve zanaatkarlar, Nişantaşı’ndaki dükkanların vitrinlerini ve iç mekanlarını kullanarak eserlerini sergiliyor ve üretiyor.

Projenin amacı, sanatı sokağa taşımak ve daha geniş kitlelere ulaştırmak. Sanatçılar, dükkanlarda hem eserlerini sergileyebiliyor hem de canlı performanslar ve atölye çalışmaları düzenleyebiliyor. Bu sayede, sanatseverler sanatçıların üretim süreçlerine tanık olma ve onlarla doğrudan iletişim kurma fırsatı buluyor.

‘Dükkânda Sanat’ projesi, Nişantaşı’nın canlı ve hareketli atmosferine katkıda bulunurken, aynı zamanda sanatçıların ve zanaatkarların görünürlüğünü artırıyor. Proje, sanatın sadece galeri ve müzelerde değil, günlük yaşamın içinde de var olabileceğini gösteriyor.

Projeye katılan sanatçılar arasında ressamlar, heykeltıraşlar, seramik sanatçıları, tekstil tasarımcıları ve fotoğrafçılar yer alıyor. Her bir sanatçı, kendi tarzı ve tekniğiyle dükkanları adeta birer sanat galerisine dönüştürüyor.

‘Dükkânda Sanat’ projesi, sanat ve ticaretin iş birliğinden doğan yeni bir sanat modeli sunuyor. Proje, hem sanatçılara yeni bir platform sağlıyor hem de dükkanlara farklı bir kimlik kazandırıyor.

Projenin yaratıcısı ve koordinatörü olan isim, bu tür projelerin sanatın daha erişilebilir hale gelmesi için önemli olduğunu vurguluyor. Ayrıca, projenin Nişantaşı’nın kültürel ve sosyal hayatına olumlu katkılar sağladığını belirtiyor.

Pelin Çakar, genç yaşına rağmen gastronomi dünyasında dikkat çeken bir şef olarak öne çıkıyor. Kariyerine küçük yaşlarda ailesinin restoranında başlayan Çakar, profesyonel mutfak deneyimini farklı restoranlarda ve eğitimlerle pekiştirmiş. MSA’da aldığı eğitim, onun mutfak tekniklerini geliştirmesinde önemli bir rol oynamış.

Çakar'ın mutfak felsefesi, geleneksel Türk mutfağını modern tekniklerle harmanlamak üzerine kurulu. Yerel ve mevsimlik ürünleri kullanarak sürdürülebilir bir yaklaşım benimseyen Çakar, hem lezzetli hem de çevreye duyarlı yemekler sunmayı hedefliyor.

Kariyerinde önemli bir dönüm noktası olan MasterChef yarışması, Pelin Çakar'ın tanınırlığını artırmış ve ona yeni kapılar açmış. Yarışma sonrası farklı projelerde yer alan Çakar, kendi restoranını açma hayalini gerçekleştirmek için çalışmalarına devam ediyor.

Pelin Çakar, gastronomi dünyasında genç bir yetenek olarak Türk mutfağını dünyaya tanıtmayı amaçlıyor. Gelecekte kendi restoranını açarak, özgün ve yenilikçi yemekler sunmayı hedefliyor. Aynı zamanda, genç şeflere ilham vererek, Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunmak istiyor.

Çakar'ın mutfak anlayışı, sadece yemek pişirmekle sınırlı değil. O, aynı zamanda bir kültür elçisi olarak Türk mutfağının zenginliğini ve çeşitliliğini dünyaya yaymayı amaçlıyor. Bu doğrultuda, farklı etkinliklerde ve projelerde yer alarak Türk mutfağını temsil ediyor.

Cumhuriyet Pazar'da yayımlanan bu makale, toprağın insanlık tarihindeki derin izlerini ve kültürel önemini inceliyor. Toprak, sadece ayak bastığımız bir zemin değil, aynı zamanda bir bellek, bir kimlik ve bir anlam taşıyıcısı olarak değerlendiriliyor.

Makalede, toprağın farklı kültürlerdeki yeri ve anlamı üzerinde duruluyor. Mezopotamya'dan Anadolu'ya, Afrika'dan Uzak Doğu'ya kadar farklı coğrafyalarda toprağın insan yaşamıyla nasıl iç içe geçtiği örneklerle açıklanıyor. Toprağın, tarım, yerleşim, inanç sistemleri ve sanat gibi pek çok alanda belirleyici bir rol oynadığı vurgulanıyor.

Ayrıca, makalede toprağın günümüzdeki önemi de ele alınıyor. İklim değişikliği, çevre kirliliği ve sürdürülebilirlik gibi konulara dikkat çekilerek, toprağın korunmasının insanlığın geleceği için ne kadar kritik olduğu anlatılıyor. Toprağın sadece bir kaynak değil, aynı zamanda gelecek nesillere aktarılması gereken bir miras olduğu vurgulanıyor.

Makalede şu konulara da değiniliyor:

• Toprağın mitolojideki ve dinlerdeki yeri
• Toprağın edebiyattaki ve sanattaki yansımaları
• Toprakla kurulan kişisel ve toplumsal bağlar
• Toprağın geleceği ve sürdürülebilir toprak yönetimi

Sonuç olarak, makale, toprağın sadece fiziksel bir varlık olmadığını, aynı zamanda insanlık tarihinde derin bir anlam taşıdığını ve geleceğimiz için korunması gerektiğini vurguluyor.