İran ve İsrail arasındaki gerilimin tarihsel arka planı, iki ülke arasındaki saldırılar, suikastlar ve sabotajlar.

İran ve İsrail arasındaki gerilim, uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahip olup, çeşitli saldırılar, suikastlar ve sabotajlarla karakterizedir. Bu gerilim, bölgedeki siyasi ve ideolojik farklılıklar, nükleer programlar ve vekil güçler aracılığıyla yürütülen mücadeleler gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanmaktadır.
İlk Dönemler: İran İslam Devrimi'nden (1979) sonra İsrail ve İran arasındaki ilişkiler bozulmaya başladı. Devrimden önce müttefik olan iki ülke, devrimden sonra düşman haline geldi. İran, İsrail'i Filistin topraklarını işgal eden bir rejim olarak görmeye başladı ve Filistin davasına destek verdi.
1980'ler ve 1990'lar: Bu dönemde, iki ülke arasındaki gerilim vekil güçler aracılığıyla Orta Doğu'daki çeşitli çatışmalarda kendini gösterdi. İsrail, İran'ın Hizbullah ve Hamas gibi örgütlere verdiği desteği eleştirdi. İran ise İsrail'in Filistinlilere yönelik politikalarını kınadı.
2000'ler ve 2010'lar: İran'ın nükleer programı, İsrail için büyük bir endişe kaynağı haline geldi. İsrail, İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemek için çeşitli diplomatik ve istihbari girişimlerde bulundu. Bu dönemde, İranlı nükleer bilimcilere yönelik suikastlar ve İran'ın nükleer tesislerine yönelik siber saldırılar yaşandı. Bu saldırıların arkasında İsrail'in olduğu iddia edildi.
Son Yıllar: Son yıllarda, İsrail ve İran arasındaki gerilim daha da tırmandı. İsrail, Suriye'deki İran hedeflerine yönelik hava saldırıları düzenledi. İran ise İsrail'i çeşitli sabotaj eylemleriyle suçladı. İki ülke arasındaki sözlü atışmalar da arttı.
- Saldırılar: Her iki taraf da birbirine yönelik doğrudan veya dolaylı saldırılar düzenledi.
- Suikastlar: İranlı bilim insanlarına yönelik suikastlar, gerilimi tırmandıran önemli olaylardan biri oldu.
- Sabotajlar: İran'ın nükleer tesislerine yönelik sabotaj eylemleri, İsrail'in İran'ın nükleer programını engelleme çabalarının bir parçası olarak görüldü.
İran ve İsrail arasındaki gerilim, Orta Doğu'daki istikrarı tehdit eden önemli bir faktör olmaya devam ediyor. İki ülke arasındaki olası bir çatışma, bölgedeki diğer ülkeleri de etkileyebilir ve küresel sonuçlar doğurabilir.