Astım, hava yollarının daralmasına ve iltihaplanmasına neden olan kronik bir solunum yolu hastalığıdır. Astımı tetikleyen birçok faktör bulunmaktadır ve bu faktörlerden kaçınmak, astım semptomlarını kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir. İşte astımı tetikleyen 10 etken ve korunma yolları:

1. Alerjenler: Polen, ev tozu akarları, küf ve hayvan tüyü gibi alerjenler astım semptomlarını tetikleyebilir. Alerjenlere maruz kalmayı azaltmak için evinizi düzenli olarak temizleyin, alerjiye dayanıklı yatak örtüleri kullanın ve hayvanları yatak odasından uzak tutun.
2. Hava Kirliliği: Hava kirliliği, astım semptomlarını kötüleştirebilir. Özellikle egzoz dumanı ve partikül madde içeren havalarda dışarı çıkmaktan kaçının. Hava kalitesinin düşük olduğu günlerde maske kullanmak faydalı olabilir.
3. Sigara Dumanı: Sigara dumanı, astım hastaları için önemli bir tetikleyicidir. Sigara içmeyin ve sigara içilen ortamlardan uzak durun. Pasif içicilik de astımı tetikleyebilir.
4. Soğuk Hava: Soğuk hava, hava yollarının daralmasına neden olabilir. Soğuk havalarda dışarı çıkarken ağzınızı ve burnunuzu bir eşarp veya maske ile kapatın.
5. Egzersiz: Egzersiz, bazı astım hastalarında semptomları tetikleyebilir (egzersize bağlı astım). Egzersizden önce doktorunuzun önerdiği bir ilaç kullanmak ve egzersizi yavaş yavaş artırmak faydalı olabilir.
6. Stres: Stres, astım semptomlarını kötüleştirebilir. Stresi yönetmek için yoga, meditasyon veya diğer rahatlama tekniklerini deneyin.
7. Enfeksiyonlar: Soğuk algınlığı, grip ve sinüzit gibi solunum yolu enfeksiyonları astım semptomlarını tetikleyebilir. Enfeksiyonlardan korunmak için düzenli olarak el yıkayın ve hasta kişilerle temastan kaçının.
8. Bazı İlaçlar: Aspirin ve ibuprofen gibi bazı ağrı kesiciler, bazı astım hastalarında semptomları tetikleyebilir. Bu ilaçları kullanmadan önce doktorunuza danışın.
9. Gıda Katkı Maddeleri: Sülfitler gibi bazı gıda katkı maddeleri, astım semptomlarını tetikleyebilir. İşlenmiş gıdaları tüketirken etiketleri dikkatlice okuyun ve sülfit içeren gıdalardan kaçının.
10. Koku ve Kimyasallar: Parfüm, temizlik ürünleri ve boya gibi güçlü kokular ve kimyasallar astım semptomlarını tetikleyebilir. Bu maddelere maruz kalmaktan kaçının veya iyi havalandırılan ortamlarda kullanın.

Astımınızı tetikleyen faktörleri belirlemek ve bunlardan kaçınmak, semptomlarınızı kontrol altında tutmanıza yardımcı olacaktır. Doktorunuzla düzenli olarak görüşerek astım tedavi planınızı güncel tutun.

İngiltere'de, Somerset bölgesinde doğa yürüyüşüne çıkan bir grup, şans eseri Roma dönemine ait olduğuna inanılan bir hazine buldu. Metal dedektörüyle yapılan aramalar sonucunda ortaya çıkarılan bu koleksiyon, arkeologlar arasında büyük heyecan yarattı. Hazine, farklı dönemlere ait çok sayıda sikke, mücevher ve metal objelerden oluşuyor.

Bulunan eserler arasında, özellikle Roma İmparatorluğu dönemine ait sikkelerin yanı sıra, Bizans ve hatta Osmanlı İmparatorluğu'na ait olabilecek parçaların da bulunması, bölgenin tarih boyunca farklı kültürlerle etkileşimde bulunduğunu gösteriyor. Arkeologlar, Türkiye'den de izler taşıyan bu buluntuların, ticaret yolları ve kültürel değişimler hakkında önemli bilgiler sunabileceğini belirtiyor.

Hazineyi bulan gruptan bir üye, kariyerinde ilk kez böyle bir keşfe tanık olduğunu ifade ederek, bulunan objelerin çeşitliliği ve tarihi değeri karşısında şaşkınlığını dile getirdi. Buluntuların detaylı incelenmesi için müze yetkililerine teslim edildiği ve sergilenmesi planlandığı belirtildi.

Uzmanlar, hazinenin bölgedeki Roma varlığına ve ticari faaliyetlere ışık tutacağını düşünüyor. Sikkelerin üzerindeki semboller ve yazılar, dönemin ekonomik ve sosyal yapısı hakkında önemli ipuçları veriyor. Ayrıca, mücevherlerin işçiliği ve kullanılan malzemeler, o dönemdeki sanatsal yetenekleri ve zevkleri ortaya koyuyor.

Hazine, bölge müzesinde sergilendikten sonra, uluslararası platformlarda da tanıtılması bekleniyor. Bu keşif, İngiltere'nin tarihi ve kültürel mirasına önemli bir katkı sağlayacak ve bölgeye olan ilgiyi artıracak.

Kahve, dünya genelinde popüler bir içecek olup, tüketim alışkanlıkları ve demleme yöntemleri sağlığımız üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Uzmanlar, kahve tüketiminde dikkat edilmesi gereken noktalara ve doğru demleme yöntemlerine işaret ediyor.

Filtre kahve, telvesiz olduğu için mide problemlerine yol açma olasılığı daha düşüktür. Filtre kahve tüketmek, antioksidan alımını artırabilir ve sindirim sistemini rahatlatabilir. Türk kahvesi gibi telveli kahveler ise bazı kişilerde mide rahatsızlıklarına neden olabilir.

Doğru demleme yöntemleri, kahvedeki faydalı bileşenlerin korunmasına yardımcı olurken, yanlış yöntemler sağlığa zararlı maddelerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin, çok sıcak suda demleme, akrilamid oluşumunu artırabilir. İdeal demleme sıcaklığı 90-96 santigrat derece arasıdır.

Kahve tüketiminde aşırıya kaçmamak da önemlidir. Günde 2-3 fincan kahve tüketimi genellikle güvenli kabul edilirken, daha fazla tüketim bazı kişilerde anksiyete, uykusuzluk ve kalp çarpıntısı gibi sorunlara yol açabilir. Ayrıca, kahve tüketiminin bireysel toleransa göre ayarlanması önemlidir.

Kahve seçimi de sağlık açısından önemlidir. Organik ve sertifikalı kahveler, pestisit ve diğer zararlı kimyasalların alımını azaltmaya yardımcı olabilir. Kahve çekirdeklerinin taze öğütülmesi de aromayı ve antioksidan içeriğini korur.

• Filtre Kahve: Telvesiz olduğu için mideye daha dosttur.
• Demleme Sıcaklığı: 90-96 santigrat derece idealdir.
• Tüketim Miktarı: Günde 2-3 fincan genellikle güvenlidir.
• Kahve Seçimi: Organik ve taze çekilmiş kahve tercih edilmelidir.

Sonuç olarak, kahve tüketimi demleme yöntemine, miktarına ve kahve seçimine dikkat ederek sağlığa faydalı hale getirilebilir. Yanlış alışkanlıklardan kaçınarak kahvenin keyfini çıkarabilir ve sağlık üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanabilirsiniz.

Fenerbahçe, Jose Mourinho'nun teknik direktörlüğe getirilmesiyle birlikte önemli bir finansal yükün altına girdi. Portekizli teknik adam ve ekibinin maliyetinin yanı sıra, yapılan transferler ve gönderilen oyuncularla birlikte toplam fatura 107.8 milyon Euro'ya ulaştı.

Mourinho ve Ekibinin Maaşları: Mourinho'nun Fenerbahçe'den alacağı yıllık ücret 10.5 milyon Euro olarak belirlendi. Yardımcı antrenörler ve teknik ekibin diğer üyeleriyle birlikte bu rakamın daha da arttığı belirtiliyor. 2+1 yıllık sözleşme gereği bu maliyetin önümüzdeki yıllarda da devam edeceği öngörülüyor.

Transfer Harcamaları: Mourinho'nun göreve gelmesiyle birlikte transfer döneminde önemli harcamalar yapıldı. Edin Dzeko, Dusan Tadic, Fred, Cengiz Ünder gibi yıldız oyuncular kadroya katılırken, bu transferler için önemli bonservis bedelleri ve oyuncu maaşları ödendi.

Giden Oyuncular: Fenerbahçe, bazı oyuncularla yollarını ayırarak maaş bütçesinde rahatlama sağlamaya çalıştı. Ancak, bu oyuncuların satışından elde edilen gelir, yapılan transfer harcamalarını dengelemekte yetersiz kaldı. Özellikle, sözleşmeleri feshedilen veya düşük bedellerle gönderilen oyunculardan beklenen gelir elde edilemedi.

Toplam Maliyet: Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, Mourinho'nun Fenerbahçe'ye olan toplam maliyetinin 107.8 milyon Euro'yu bulduğu belirtiliyor. Bu maliyetin içinde, teknik heyetin maaşları, transfer harcamaları ve giden oyuncuların mali yükleri yer alıyor.

Fenerbahçe yönetiminin, bu yüksek maliyeti karşılamak için sponsorluk anlaşmaları ve diğer gelir kaynaklarını devreye sokmaya çalıştığı ifade ediliyor.

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), İsrail istihbarat servisi Mossad'ın Türkiye'deki faaliyetlerine yönelik kritik bir operasyon düzenledi. Operasyon sonucunda Mossad'ın planladığı iki büyük katliam engellendi ve yaklaşık bin 300 Lübnanlı'nın hayatı kurtarıldı.

MİT'in yaptığı çalışmalar sonucunda, Mossad'ın Türkiye'de bulunan Filistinli ve Suriyeli iş insanları ile bu kişilere destek veren sivil toplum kuruluşu temsilcilerini hedef aldığı belirlendi. Mossad ajanları, bu kişilerin listesini çıkararak suikast hazırlığı yapıyordu. MİT, bu planları deşifre ederek Mossad'ın faaliyetlerini engelledi.

Engellenen katliam planlarından biri, Beyrut'ta yaşayan ve Hamas'a destek veren bir iş adamına yönelikti. Mossad, bu iş adamını Türkiye'ye getirerek burada öldürmeyi planlıyordu. MİT'in operasyonuyla bu plan bozuldu.

Diğer katliam planı ise, Suriye'deki iç savaşta yaralanan ve Türkiye'de tedavi gören bin 300 Lübnanlı'yı hedef alıyordu. Mossad, bu kişilerin tedavi gördüğü hastaneye saldırı düzenlemeyi planlıyordu. MİT'in zamanında müdahalesiyle bu kanlı plan da engellendi.

MİT'in operasyonu sonucunda, Mossad'a bilgi sağlayan ve eylem hazırlığı içinde olan çok sayıda kişi yakalandı. Yakalananlar arasında Türk vatandaşları da bulunuyor. Soruşturma devam ederken, MİT yetkilileri, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden her türlü faaliyete karşı kararlılıkla mücadele edeceklerini vurguladı.

Bu operasyon, MİT'in yabancı istihbarat servislerinin Türkiye'deki faaliyetlerine karşı ne kadar etkin olduğunu bir kez daha gösterdi.

Suudi Arabistan'ın bazı bölgeleri, şiddetli bir kum fırtınasının etkisi altına girdi. Özellikle başkent Riyad'da ve ülkenin doğu bölgelerinde etkili olan fırtına, görüş mesafesini önemli ölçüde düşürdü ve günlük yaşamı sekteye uğrattı. Toz bulutları, şehirlerin üzerini kaplayarak hava kalitesini de olumsuz etkiledi.

Yetkililer, özellikle kronik rahatsızlıkları olan vatandaşları ve yaşlıları zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamaları konusunda uyardı. Sürücülere ise yollarda dikkatli seyretmeleri, hızlarını düşürmeleri ve takip mesafelerini artırmaları yönünde tavsiyelerde bulunuldu. Kum fırtınasının etkili olduğu bölgelerde bazı uçuşların da ertelendiği veya iptal edildiği belirtildi.

Meteoroloji uzmanları, kum fırtınasının birkaç gün daha etkisini sürdürebileceğini öngörüyor. Vatandaşların, gerekli önlemleri almaları ve yetkililerin uyarılarını dikkate almaları önemle vurgulanıyor. Fırtınanın etkili olduğu bölgelerde sağlık kuruluşları da olası acil durumlar için teyakkuza geçirildi.

Suudi Arabistan'da bu tür kum fırtınaları, özellikle yaz aylarında sıkça görülen bir doğa olayıdır. Ancak, son dönemde iklim değişikliğinin etkisiyle bu tür olayların sıklığı ve şiddeti artış göstermektedir. Uzmanlar, iklim değişikliğinin çölleşmeyi hızlandırdığını ve bu durumun kum fırtınalarının oluşumunu tetiklediğini belirtiyor.

Fırtınanın etkili olduğu bölgelerde yaşayanlar, sosyal medya aracılığıyla yaşadıkları zorlukları ve fırtınanın yol açtığı manzaraları paylaşıyor. Görüntülerde, binaların ve araçların tozla kaplandığı, görüş mesafesinin oldukça kısıtlandığı ve insanların dışarıda yürümekte zorlandığı görülüyor.

Avrupa Birliği (AB), Rusya'dan yapılan tüm fosil yakıt ithalatını 2027 yılına kadar durdurma hedefi koydu. Bu iddialı plan, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası enerji bağımsızlığını sağlama çabalarının bir parçası olarak öne çıkıyor. Euronews'ün haberine göre, bu hedef sadece petrol ve doğal gaz boru hatlarıyla taşınan yakıtları değil, aynı zamanda sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatını da kapsıyor.

AB Komisyonu'nun enerji konusundaki temsilcisi Kadri Simson, üye ülkeler arasında bu konuda güçlü bir fikir birliği olduğunu belirtti. Simson, bazı ülkelerin Rus gazına olan bağımlılığını azaltmak için daha fazla zamana ihtiyaç duyabileceğini kabul etmekle birlikte, genel hedefin 2027'ye kadar Rusya'dan enerji alımını tamamen kesmek olduğunu vurguladı.

Bu hedefe ulaşmak için AB, çeşitli stratejiler izleyecek. Bunlar arasında:

• Alternatif kaynaklara yönelmek: Azerbaycan gibi diğer ülkelerden gaz tedarikini artırmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak.
• Enerji verimliliğini artırmak: Binaların yalıtımını iyileştirmek ve enerji tasarruflu teknolojilere geçmek.
• Ortak gaz alım platformu oluşturmak: Üye ülkelerin daha iyi fiyatlarla gaz alabilmesi için ortak bir alım platformu kurmak.

Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, ülkesinin Rus gazına olan bağımlılığını önemli ölçüde azalttığını ve bu hedefe ulaşma konusunda iyimser olduğunu ifade etti. Ancak, bazı uzmanlar, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin Rus gazına olan yüksek bağımlılığı nedeniyle bu hedefin zorlu olabileceğine dikkat çekiyor.

AB'nin bu kararı, Rusya'nın enerji gelirlerini azaltmayı ve Ukrayna'daki savaşı finanse etme kapasitesini zayıflatmayı amaçlıyor. Aynı zamanda, Avrupa'nın enerji güvenliğini artırmayı ve iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmayı hedefliyor.

İsrail ordusunun yeni yıkımlar için hazırlık yaptığı belirtilen Nur Şems mülteci kampında, Filistinli aileler evlerini terk etmeye başladı. Bölgedeki gerginlik ve belirsizlik, aileleri daha güvenli yerlere gitmeye zorluyor.

Kamp sakinleri, İsrail güçlerinin son dönemde artan baskıları ve yıkım tehditleri nedeniyle büyük bir endişe içinde. Birçok aile, evlerini terk ederek akrabalarının yanına veya diğer mülteci kamplarına sığınıyor. Yaşanan bu durum, bölgedeki insani krizi daha da derinleştiriyor.

Nur Şems mülteci kampı, Batı Şeria'da bulunuyor ve uzun yıllardır Filistinli mültecilere ev sahipliği yapıyor. İsrail ordusunun sık sık operasyonlar düzenlediği kamp, zaman zaman çatışmalara sahne oluyor. Son dönemdeki gerginliğin artmasıyla birlikte, kamp sakinleri büyük bir korku ve panik içinde yaşıyor.

Uluslararası kuruluşlar, İsrail'e bölgedeki yıkımlara son verme ve sivillerin güvenliğini sağlama çağrısında bulunuyor. Ancak, şu ana kadar herhangi bir somut adım atılmadı. Filistinli aileler, belirsiz bir geleceğe doğru göç etmek zorunda kalırken, uluslararası toplumun sessizliği ise tepkilere neden oluyor.

Bölgedeki durumun daha da kötüleşmesinden endişe ediliyor. İsrail'in yıkım planlarını uygulaması halinde, binlerce Filistinli daha evsiz kalabilir ve insani kriz daha da derinleşebilir. Bu nedenle, uluslararası toplumun acil müdahalesi ve kalıcı bir çözüm bulunması büyük önem taşıyor.

Bir grup eski Eurovision yarışmacısı, İsrail'in gelecek yılki yarışmadan men edilmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarına yönelik devam eden tepkilerin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Yarışmacılar, Avrupa Yayın Birliği'ne (EBU) gönderdikleri açık mektupta, İsrail'in katılımının yarışmanın tarafsızlık ilkesine aykırı olduğunu savundu.

Çağrıda bulunan sanatçılar arasında, geçmiş yıllarda farklı ülkeleri temsil etmiş ve Eurovision sahnesinde tanınmış isimler yer alıyor. Mektupta, İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin uluslararası hukuku ihlal ettiği ve bu nedenle Eurovision gibi bir platformda temsil edilmemesi gerektiği vurgulandı. Sanatçılar, EBU'nun daha önce Rusya'yı Ukrayna'daki eylemleri nedeniyle yarışmadan men ettiğini hatırlatarak, benzer bir tutumun İsrail için de sergilenmesini talep etti.

Eurovision Şarkı Yarışması, her yıl Avrupa ve ötesinden birçok ülkenin katılımıyla gerçekleşen büyük bir müzik etkinliği. Yarışma, farklı kültürleri bir araya getirmesi ve müzik aracılığıyla barışı teşvik etmesiyle biliniyor. Ancak, siyasi olaylar ve uluslararası ilişkiler zaman zaman yarışmanın gündemine gelebiliyor. İsrail'in katılımına yönelik bu çağrı, Eurovision'un sadece bir müzik etkinliği olmanın ötesinde, siyasi ve sosyal meselelere duyarlı bir platform olduğunu da gösteriyor.

EBU'nun bu çağrıya nasıl yanıt vereceği henüz belirsiz. Ancak, geçmişte benzer durumlarda EBU'nun aldığı kararlar, bu konuda bir emsal teşkil edebilir. EBU'nun kararı, yarışmanın geleceği ve uluslararası ilişkiler açısından önemli bir gösterge olarak kabul edilebilir.