Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, İsrail'in Batı'nın hoşgörüsü nedeniyle bir cezasızlık hissine sahip olduğunu ifade etti. Ryabkov, bu durumun bölgedeki gerginliği tırmandırdığını ve uluslararası hukukun ihlal edilmesine yol açtığını savundu.

Ryabkov, İsrail'in eylemlerinin uluslararası toplum tarafından daha güçlü bir şekilde kınanması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Batı ülkelerinin İsrail'e koşulsuz destek vermekten vazgeçmesi ve daha dengeli bir politika izlemesi gerektiğini belirtti.

Rusya'nın Orta Doğu'daki rolüne de değinen Ryabkov, Moskova'nın bölgedeki tüm aktörlerle diyalog halinde olduğunu ve gerginliğin azaltılması için çaba gösterdiğini söyledi. Ryabkov, Filistin-İsrail sorununun adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması için uluslararası toplumun daha aktif rol oynaması gerektiğini ifade etti.

Ryabkov, Rusya'nın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve diğer uluslararası platformlarda bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğini ve İsrail'in uluslararası hukuka uyması için baskı yapacağını sözlerine ekledi.

Son olarak Ryabkov, bölgedeki durumun daha da kötüleşmesini önlemek için tüm taraflara itidal çağrısında bulundu ve diyalog ve müzakere yoluyla çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.

Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Kirill Dmitriyev, ABD'deki Donald Trump karşıtı protestoların, daha önce farklı ülkelerde görülen 'renkli devrimler' ile benzer bir senaryo izlediğini ifade etti. Dmitriyev, bu tür hareketlerin genellikle dışarıdan finanse edildiğini ve yönlendirildiğini iddia etti.

Dmitriyev'in açıklamalarına göre, Trump'ın politikalarına karşı duyulan hoşnutsuzluk, belirli gruplar tarafından manipüle edilerek daha büyük bir siyasi krize dönüştürülmek isteniyor. Bu tür senaryoların, geçmişte farklı ülkelerde istikrarsızlığa yol açtığını ve dış müdahalelere zemin hazırladığını vurguladı.

Rus yetkili, ABD'deki protestoların seyrini yakından takip ettiklerini ve bu tür olayların küresel siyaset üzerindeki potansiyel etkilerini değerlendirdiklerini belirtti. Dmitriyev, Rusya'nın bu süreçte herhangi bir tarafı desteklemediğini ve ABD'nin iç işlerine karışma niyetinde olmadığını da sözlerine ekledi.

Dmitriyev ayrıca, uluslararası toplumun bu tür olaylara karşı dikkatli olması gerektiğini ve her ülkenin kendi iç sorunlarını çözme kapasitesine sahip olması gerektiğini savundu. 'Renkli devrimler' olarak adlandırılan bu tür hareketlerin, genellikle beklenen sonuçları vermediğini ve uzun vadede istikrarsızlığa neden olduğunu belirtti.

ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Michael Patrick Mulroy ve kıdemli savunma yetkilisi Pete Hegseth, İran'ın nükleer silah programı konusundaki endişelerini dile getirdi. Hegseth, İran'ın hala bir seçeneği olduğunu, ancak nükleer silah programına devam etmesi halinde ABD'nin askeri müdahale seçeneğini değerlendirebileceğini söyledi.

Hegseth, İran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine dikkat çekerek, İran'ın bu faaliyetlerine son vermesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, İran'ın nükleer silah elde etmesinin bölgedeki güç dengesini bozacağını ve daha fazla çatışmaya yol açabileceğini ifade etti.

Mulroy ise, ABD'nin İran'a karşı diplomatik ve ekonomik baskı uygulamaya devam edeceğini, ancak tüm seçeneklerin masada olduğunu belirtti. Mulroy, İran'ın nükleer silah programından vazgeçmesi için uluslararası toplumun birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi.

ABD'li yetkililerin bu açıklamaları, İran ile ABD arasındaki gerginliğin tırmandığı bir dönemde geldi. İran, 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmiş ve nükleer faaliyetlerine yeniden başlamıştı. ABD ise, İran'a karşı ekonomik yaptırımlar uyguluyor ve bölgedeki askeri varlığını artırıyor.

Haberde ayrıca, ABD'nin İran'a karşı olası bir askeri müdahalesinin sonuçları hakkında çeşitli analizlere yer verildi. Uzmanlar, bir askeri müdahalenin bölgede daha büyük bir savaşa yol açabileceği ve küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebileceği konusunda uyarıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile telefonda görüştü. Görüşmede, bölgesel konuların ele alındığı belirtildi. Özellikle İsrail ve İran arasındaki gerilim üzerinde durulduğu ifade edildi.

Görüşmede iki lider, bölgesel istikrarın önemi konusunda mutabık kaldı. Gazze'deki son durum ve bölgedeki insani krizin çözümü için yapılabilecekler de görüşülen konular arasındaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bölgedeki gerginliğin azaltılması ve kalıcı barışın sağlanması için her türlü çabayı göstermeye hazır olduğunu vurguladı.

İki lider arasındaki telefon görüşmesinin detaylarına ilişkin başka bir bilgi paylaşılmadı. Ancak görüşmenin, bölgedeki hassas gelişmelerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşmesi, önemini artırıyor. Türkiye ve Suudi Arabistan'ın, bölgesel konularda işbirliği yapma ve diyalog kanallarını açık tutma konusunda hemfikir olduğu belirtildi.

Özetle, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman arasındaki telefon görüşmesinde, bölgesel güvenlik, İsrail-İran gerilimi ve Gazze'deki insani durum gibi konular ele alındı. İki lider, bölgedeki istikrarın korunması ve krizlerin çözümü için işbirliği yapma konusunda anlaştılar.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri Arakçi ile telefonda görüştü. Görüşmede, ikili ilişkiler ve bölgesel konular ele alındı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Lavrov ve Arakçi arasındaki telefon görüşmesi, İran tarafının girişimiyle gerçekleşti. Görüşmede, iki ülke arasındaki işbirliğinin çeşitli alanlardaki durumu ve gelecekteki geliştirme perspektifleri ayrıntılı olarak ele alındı. Ayrıca, bölgesel ve uluslararası gündemdeki bazı konular hakkında da görüş alışverişinde bulunuldu.

Görüşmede öne çıkan başlıklar:

• İkili ilişkilerin mevcut durumu ve geliştirilmesi
• Bölgesel güvenlik konuları
• Uluslararası arenadaki işbirliği imkanları

Taraflar, özellikle Suriye ve Afganistan'daki son durumu değerlendirerek, bu bölgelerdeki istikrarın sağlanması için ortak çaba gösterilmesi gerektiği konusunda mutabık kaldı. Ayrıca, nükleer anlaşma olarak bilinen Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (KOEP) yeniden canlandırılması konusundaki görüş farklılıklarını gidermeye yönelik diplomatik çabaların önemi vurgulandı.

Lavrov, Rusya'nın İran ile olan stratejik ortaklığını güçlendirmeye verdiği önemi yineledi ve Arakçi'yi Moskova'ya davet etti. Arakçi de daveti memnuniyetle kabul etti. Görüşmenin sonunda, iki bakan, yakın gelecekte tekrar bir araya gelme konusunda anlaştılar.

İran ve İsrail arasındaki gerilim, son dönemde artan tehditlerle yeni bir boyuta ulaştı. Bölgedeki gelişmeler yakından takip edilirken, olası bir savaş senaryosu üzerindeki analizler yoğunlaşıyor.

İran'ın Tehditleri: İran, İsrail'e yönelik sert açıklamalarda bulunarak misilleme tehdidinde bulundu. Bu tehditler, bölgedeki gerginliği daha da tırmandırdı.

İsrail'in Hazırlıkları: İsrail ise olası bir saldırıya karşı savunma sistemlerini güçlendirerek ve tatbikatlar yaparak hazırlıklarını sürdürüyor.

Uluslararası Toplumun Tepkisi: Uluslararası toplum, tarafları itidale davet ederek gerginliğin düşürülmesi çağrısında bulunuyor. Ancak, şu ana kadar somut bir sonuç alınamadı.

Olası Senaryolar: İran-İsrail arasında olası bir savaşın farklı senaryoları değerlendiriliyor. Bu senaryolar arasında sınırlı bir çatışma, vekalet savaşları veya doğrudan bir savaş yer alıyor.

Bölgesel Etkiler: İran-İsrail arasındaki bir savaşın sadece bu iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi etkilemesi bekleniyor. Özellikle Suriye, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerdeki durumun daha da karmaşıklaşabileceği belirtiliyor.

Ekonomik Sonuçlar: Bölgedeki bir savaşın petrol fiyatları başta olmak üzere küresel ekonomiyi de olumsuz etkilemesi bekleniyor. Yatırımcılar, güvenli limanlara yönelirken, belirsizlik ortamı artıyor.

Sonuç olarak, İran ve İsrail arasındaki gerilim, bölge ve dünya için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Tarafların aklıselim davranması ve diyalog yolunu seçmesi, olası bir felaketin önlenmesi açısından büyük önem taşıyor.

Yemen'deki Husi hareketi, İsrail'e karşı daimi ve açık savaş ilan ettiğini duyurdu. Husi lider Abdülmelik el-Husi'nin yaptığı açıklamaya göre, bu karar, Filistin halkına destek amacıyla alındı.

El-Husi, yaptığı konuşmada, 'Filistin'deki kardeşlerimizin yanındayız ve onlara her türlü desteği vermeye hazırız' ifadelerini kullandı. Ayrıca, İsrail'e yönelik askeri operasyonların da artarak devam edeceğini belirtti.

Husi yetkilileri, İsrail'e yönelik tehditlerinin sadece sözde kalmayacağını, eylemlerle de destekleneceğini vurguladı. Kızıldeniz ve Babülmendep Boğazı'ndaki İsrail gemilerine yönelik olası saldırılar konusunda uyarılar yapıldı.

Bu açıklama, bölgedeki gerilimi daha da tırmandırabilir. Yemen'deki iç savaşın devam ettiği ve Husilerin ülkenin büyük bir bölümünü kontrol altında tuttuğu düşünüldüğünde, bu tehdidin ciddiye alınması gerektiği belirtiliyor.

Husi hareketi daha önce de İsrail'e yönelik benzer tehditlerde bulunmuştu. Ancak, bu kez yapılan açıklamanın 'daimi ve açık savaş' ilanı olması, durumun vahametini artırıyor. Bölgedeki diğer aktörlerin bu gelişmeye nasıl tepki vereceği merakla bekleniyor.

Uluslararası toplum, Yemen'deki çatışmaların sona ermesi ve bölgedeki istikrarın sağlanması için diplomatik çabalarını sürdürüyor. Ancak, Husilerin bu son hamlesi, barış görüşmelerini daha da zorlaştırabilir.

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), İsrail'in İran'a yönelik saldırılarını kınadı. Örgüt, bölgedeki gerginliğin artmasından duyduğu endişeyi dile getirerek, tüm taraflara itidal çağrısında bulundu.

ŞİÖ tarafından yapılan açıklamada, İsrail'in saldırılarının uluslararası hukuku ihlal ettiği ve bölgedeki istikrarı tehdit ettiği belirtildi. Açıklamada, İran'ın nükleer programı konusundaki endişelerin diyalog yoluyla çözülmesi gerektiği vurgulandı. Örgüt, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni (BMGK) konuyu acilen ele almaya ve bölgedeki gerginliği azaltmak için gerekli önlemleri almaya çağırdı.

ŞİÖ'nün açıklamasında ayrıca, tüm üye ülkelerin bölgedeki barış ve istikrarın korunmasına katkıda bulunmaya hazır olduğu ifade edildi. Örgüt, İran ve İsrail arasındaki sorunların çözümü için arabuluculuk yapmaya da istekli olduğunu belirtti.

ŞİÖ, Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan'dan oluşuyor. İran, örgüte gözlemci statüsünde bulunuyor. ŞİÖ, bölgesel güvenlik, ekonomik işbirliği ve kültürel alışverişi teşvik etmeyi amaçlayan bir örgüt.

İsrail'in İran'a yönelik saldırıları, uluslararası toplumda geniş yankı uyandırdı. Birçok ülke, saldırıları kınayarak, bölgedeki gerginliğin artmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Türkiye de saldırıları kınayan ülkeler arasında yer aldı.

ŞİÖ'nün kınama açıklaması, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının uluslararası alanda giderek daha fazla eleştirilmesine yol açabileceği şeklinde yorumlanıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınavına girecek öğrencilere başarılar diledi. Özel, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda öğrencilere seslenerek sınavda başarılar temennisinde bulundu.

Özel mesajında, "Sevgili öğrenciler, yarın gireceğiniz LGS sınavında hepinize başarılar diliyorum. Emeklerinizin karşılığını alacağınız, hayallerinizdeki liselere yerleşeceğiniz bir sınav olsun. Unutmayın, her biriniz bizim için çok değerlisiniz." ifadelerine yer verdi. Mesajında öğrencilerin sınavda başarılı olmalarını ve hayallerindeki liselere yerleşmelerini temenni eden Özel, her öğrencinin kendileri için değerli olduğunu vurguladı.

Özgür Özel'in bu mesajı, LGS sınavına hazırlanan öğrenciler ve aileleri tarafından olumlu karşılandı. Sınav öncesinde öğrencilere moral ve motivasyon sağlayan bu tür mesajların önemi sıklıkla vurgulanmaktadır. CHP liderinin bu paylaşımı, öğrencilere yönelik destek mesajlarından biri olarak öne çıkıyor.

LGS sınavı, Türkiye genelinde milyonlarca öğrencinin katılımıyla gerçekleşen ve öğrencilerin ortaöğretim kurumlarına yerleşmesinde önemli bir rol oynayan bir sınavdır. Sınav sonuçları, öğrencilerin tercih yapabilecekleri liseleri belirlemede temel kriter olarak kabul edilmektedir.