Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen ilana göre, mahkemenin 2024/226 Esas sayılı dosyasında, davacı ... PLASTİK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ'nin açmış olduğu İflasın Ertelenmesi davasında, davalı ... PLASTİK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ hakkında 12/04/2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 YIL SÜRE İLE İHTİYATİ TEDBİR kararı verilmiştir.

Bu karar ile davalı şirketin İİK'nun 179/a maddesinin 2. fıkrası gereğince malvarlığının korunması amaçlanmıştır.

Mahkeme ayrıca, Prof. Dr. ..., SMMM ... ve İnşaat Mühendisi ...'dan oluşan 3 kişilik konkordato komiser heyetini görevlendirmiştir.

İlgililerin, bu ilandan itibaren 15 gün içinde davaya müdahale veya itirazda bulunabilecekleri belirtilmiştir. Bu süre, yasal bir süreç olup, belirtilen süre içinde gerekli başvuruların yapılması önem arz etmektedir.

Bu ilan, ilgili davanın taraflarını ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapılmıştır.

Gaziantep 13. Aile Mahkemesi Hakimliği tarafından verilen ilana göre, 2023/861 Esas sayılı boşanma davasında, dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı Sibel Aslan'a tebliğ edilememesi üzerine ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Davacı Mustafa Aslan'ın avukatı aracılığıyla açtığı boşanma davasında, Sibel Aslan'ın adresine çıkarılan tebligatın iade dönmesi üzerine, ilan yoluyla tebligat yapılması zorunlu hale gelmiştir.

Bu kapsamda, davalı Sibel Aslan'ın, dava dilekçesi ve 11/07/2024 günü saat 09:30'a bırakılan duruşma günü tebliğ yerine geçmek üzere ilan olunur. İlgili şahıs belirtilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadığı takdirde, yargılamaya yokluğunda devam olunacağı ve karar verileceği ihtarı yapılmıştır.

İlan Detayları:

• Mahkeme: Gaziantep 13. Aile Mahkemesi Hakimliği
• Dava Esas No: 2023/861
• Davacı: Mustafa Aslan
• Davalı: Sibel Aslan
• Duruşma Günü: 11/07/2024, Saat 09:30
• Konu: Boşanma Davası - İlanen Tebligat

Davalı Sibel Aslan'ın belirtilen duruşma gününde mahkemede hazır bulunması veya yasal temsilcisini göndermesi gerekmektedir. Aksi takdirde, dava yokluğunda görülecek ve karar verilecektir.

Kangal Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen ilanda, davacı Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve davalılar Mehmet Ali Karataş, Adem Karataş, Fatma Karataş, Hatun Karataş, ve Cennet Karataş arasında görülen kredi sözleşmesine dayalı alacak davasında, davalı Mehmet Ali Karataş'ın tüm aramalara rağmen bulunamaması nedeniyle ilan yoluyla tebligat yapılmasına karar verildiği belirtilmektedir.

Mahkeme, davalı Mehmet Ali Karataş'ın dava dilekçesi ve duruşma gününü içeren davetiyenin ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağını ve duruşmanın 12/09/2024 tarihinde saat 09:50'de Kangal Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda yapılacağını duyurmuştur.

İlanda, davalı Mehmet Ali Karataş'ın belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmesi veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi gerektiği, aksi takdirde Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 139. maddesi gereğince yokluğunda yargılamaya devam olunacağı ihtar edilmektedir.

Özetle, Türkiye Halk Bankası A.Ş. tarafından açılan alacak davasında, davalı Mehmet Ali Karataş'a ulaşılamaması üzerine, dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ edilmekte ve duruşmaya katılması veya temsilci göndermesi gerektiği, aksi takdirde yokluğunda yargılamaya devam edileceği bildirilmektedir.

Ünlü oyuncu ve yönetmen Hakan Yılmaz, kendisinden yaşça küçük bir kadınla yaşadığı ilişki iddialarına açıklık getirdi. Yılmaz, söz konusu kişinin aslında yıllar önce evlatlık olarak verdiği kızının annesi olduğunu ve aralarında romantik bir ilişki olmadığını belirtti.

Hakan Yılmaz, uzun yıllar önce bir ilişki yaşadığı kadından bir kızı olduğunu ve o dönemde babalık yapmaya hazır olmadığını hissettiği için kızı evlatlık verdiğini açıkladı. Yıllar sonra kızıyla yeniden bağlantı kurduğunu ve ilişkilerini düzeltmeye çalıştığını ifade etti. Son günlerde basında çıkan haberlerde, Yılmaz'ın genç bir kadınla yakınlaştığı ve bu durumun tepki çektiği belirtiliyordu. Yılmaz, bu iddiaların asılsız olduğunu ve söz konusu kadının kızının annesi olduğunu vurguladı.

Yılmaz, kızına kardeş istediğini ve bu konuyu annesiyle görüştüğünü dile getirdi. Bu açıklama, kamuoyunda şaşkınlık yaratırken, Yılmaz'ın özel hayatıyla ilgili merak da arttı. Oyuncu, kızının annesiyle ilişkisinin tamamen arkadaşça olduğunu ve aralarında romantik bir bağ bulunmadığını kesin bir dille ifade etti.

Hakan Yılmaz, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Yıllar önce bir ilişkimden bir kızım oldu. O dönemde babalık yapmaya hazır değildim ve kızımı evlatlık verdim. Yıllar sonra kızımla yeniden bağlantı kurdum ve ilişkilerimizi düzeltmeye çalışıyoruz. Basında çıkan haberler tamamen asılsızdır. Söz konusu kişi, kızımın annesidir ve aramızda romantik bir ilişki yoktur. Ben sadece kızıma bir kardeş istiyorum ve bu konuyu annesiyle konuşuyorum.”

Yılmaz'ın bu açıklaması, magazin gündemine bomba gibi düşerken, konuyla ilgili farklı yorumlar da beraberinde geldi.

Billur Kalkavan’ın hayatını konu alan ve Kalkavan’ın vefatının ardından çekilen 'Billur' filmi, izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Film, Kalkavan’ın yaşamına, karakterine ve özellikle çevresine yaptığı iyiliklere odaklanıyor. Yapımda, Billur Kalkavan’ı genç oyuncu Zeynep Özdemir canlandırıyor.

Filmin yapımcısı Özgür Tari, Billur Kalkavan’ın her zaman herkese iyilik yapmaya çalışan, kanatsız bir melek olduğunu belirtiyor. Tari, Kalkavan’ın vefatından sonra onun anısını yaşatmak ve iyiliklerini gelecek nesillere aktarmak amacıyla bu filmi çekmeye karar verdiklerini ifade ediyor.

Zeynep Özdemir, Billur Kalkavan’ı canlandırmanın kendisi için büyük bir sorumluluk olduğunu vurguluyor. Özdemir, Kalkavan’ın hayatını ve kişiliğini en iyi şekilde yansıtmak için yoğun bir hazırlık süreci geçirdiğini ve Kalkavan’ın sevenlerinin beklentilerini karşılamak için elinden geleni yaptığını söylüyor.

Özgür Tari, filmin Kalkavan’ın hayatındaki önemli olayları ve dönüm noktalarını ele aldığını belirtiyor. Ayrıca, Kalkavan’ın sanat camiasındaki dostları ve yakın çevresiyle olan ilişkilerine de değinildiğini ifade ediyor.

Filmde ayrıca, Billur Kalkavan’ın hayvan sevgisi ve çevre bilinci gibi konular da işleniyor. Kalkavan’ın bu konulardaki duyarlılığı ve aktif rolü, filmde vurgulanıyor.

’Billur’ filminin, Billur Kalkavan’ın anısını yaşatmanın yanı sıra, izleyicilere iyilik, sevgi ve hoşgörü mesajları vermesi hedefleniyor. Filmin yapımcıları, Kalkavan’ın hayatından ilham alarak, izleyicilere pozitif bir bakış açısı sunmayı amaçlıyor.

Portekiz'de aşırı sağcı Chega Partisi, son seçimlerde elde ettiği başarıyla muhalefetin yeni lideri konumuna geldi. Partinin yükselişi, Portekiz siyasetinde önemli değişikliklere işaret ediyor.

Chega Partisi, 2019'da ilk kez meclise girmesinden bu yana oylarını istikrarlı bir şekilde artırdı. Partinin lideri André Ventura, özellikle göç karşıtı söylemleri ve yolsuzlukla mücadele vaatleriyle dikkat çekiyor. Son seçimlerde, Chega Partisi oylarını önemli ölçüde artırarak mecliste daha fazla sandalye kazandı ve Sosyalist Parti'nin (PS) ardından en büyük ikinci parti konumuna yükseldi.

Partinin yükselişi, Portekiz'deki siyasi dengeleri değiştirirken, diğer partiler üzerinde de baskı oluşturuyor. Özellikle merkez sağdaki Sosyal Demokrat Parti (PSD), Chega ile iş birliği yapıp yapmama konusunda bölünmüş durumda. PSD'nin lideri Luís Montenegro, seçimlerden sonra yaptığı açıklamada, Chega ile bir koalisyon hükümeti kurmayacaklarını belirtmişti. Ancak, bazı PSD milletvekilleri, hükümet kurmak için Chega'nın desteğinin gerekli olabileceğini savunuyor.

Chega'nın muhalefet lideri olması, Portekiz'deki siyasi tartışmaları daha da alevlendirecek gibi görünüyor. Partinin, mecliste daha fazla temsilciye sahip olması, politikalarını daha etkili bir şekilde savunmasına ve hükümeti daha fazla zorlamasına olanak tanıyacak. Özellikle ekonomi, göç ve güvenlik gibi konularda Chega'nın sert muhalefeti bekleniyor.

Chega Partisi'nin yükselişinin nedenleri:

• Geleneksel partilere olan güvensizlik
• Ekonomik sorunlar ve işsizlik
• Göçmen karşıtı söylemlerin popülaritesi
• Yolsuzlukla mücadele vaatleri

Portekiz siyasetindeki bu yeni durum, Avrupa'daki diğer ülkelerdeki aşırı sağcı partilerin yükselişiyle de paralellik gösteriyor. Chega'nın başarısı, Avrupa'daki diğer aşırı sağcı partiler için de bir ilham kaynağı olabilir.

Avrupa'daki emekli maaşları, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Yaşam maliyeti, ekonomik koşullar ve sosyal güvenlik sistemleri gibi faktörler, emekli maaşlarının belirlenmesinde önemli rol oynuyor. Bu bağlamda yapılan bir araştırma, Avrupa'da en yüksek ve en düşük emekli maaşlarını ortaya koyarken, Türkiye'nin bu sıralamadaki yerini de inceliyor.

Araştırmaya göre, Lüksemburg, ortalama 5 bin Euro'nun üzerinde emekli maaşıyla listenin en üstünde yer alıyor. Lüksemburg'u, İsviçre ve Norveç gibi yüksek yaşam standardına sahip ülkeler izliyor. Bu ülkelerdeki yüksek emekli maaşları, genellikle güçlü ekonomileri ve gelişmiş sosyal güvenlik sistemleriyle ilişkilendiriliyor.

Diğer uçta ise, Arnavutluk, ortalama 200 Euro civarında emekli maaşıyla listenin en altında bulunuyor. Arnavutluk'u, Kuzey Makedonya ve Bosna Hersek gibi Balkan ülkeleri takip ediyor. Bu ülkelerdeki düşük emekli maaşları, ekonomik zorluklar ve yetersiz sosyal güvenlik sistemlerinden kaynaklanıyor.

Türkiye'nin emekli maaşları ise, Avrupa ortalamasının altında yer alıyor. Ortalama emekli maaşı yaklaşık olarak 300 Euro civarında seyrediyor. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik durumu ve sosyal güvenlik sisteminin yapısıyla ilgili çeşitli faktörlerle açıklanabilir.

Emekli maaşlarındaki bu farklılıklar, Avrupa'daki sosyal adaletsizlikleri ve ekonomik eşitsizlikleri gözler önüne seriyor. Emeklilik döneminde yeterli gelir elde etmek, bireylerin yaşam kalitesi için kritik önem taşıyor. Bu nedenle, ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerini güçlendirmesi ve emekli maaşlarını iyileştirmesi, önemli bir politika önceliği olarak kabul ediliyor.

Sonuç olarak, Avrupa'daki emekli maaşları karşılaştırması, ülkeler arasındaki ekonomik farklılıkları ve sosyal güvenlik sistemlerinin etkinliğini değerlendirmek için önemli bir araç sunuyor. Türkiye'nin bu alandaki performansı, ekonomik kalkınma ve sosyal refah açısından iyileştirme potansiyeli taşıyor.

Gazze'de Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) ait bir yardım merkezinde izdiham yaşandı. Olayda en az iki Filistinlinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda kişinin yaralandığı bildirildi.

Görgü tanıklarının ifadelerine göre, yardım dağıtımı sırasında binlerce kişi merkeze akın etti. İzdiham, kalabalığın kontrol edilememesi sonucu meydana geldi. Yaralılar çevredeki hastanelere kaldırılırken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

UNRWA yetkilileri, yaşanan trajik olaydan dolayı derin üzüntü duyduklarını ifade etti. Yapılan açıklamada, yardım dağıtımlarının daha düzenli ve güvenli bir şekilde yapılması için gerekli önlemlerin alınacağı belirtildi. Gazze'de yaşanan insani krizin giderek derinleştiği ve yardıma muhtaç insan sayısının arttığı vurgulandı.

Olay, Gazze Şeridi'nde uzun süredir devam eden abluka ve çatışmaların yol açtığı insani dramı bir kez daha gözler önüne serdi. Uluslararası kuruluşlar, bölgeye yönelik yardımların artırılması ve kalıcı bir çözüm bulunması çağrısında bulunuyor.

İlgili gelişmeler:

• İzdihamın yaşandığı bölgeye ambulanslar sevk edildi.
• Yaralıların birçoğunun durumunun ağır olduğu belirtiliyor.
• UNRWA, olayla ilgili detaylı bir inceleme başlattı.
• Uluslararası toplumdan Gazze'ye acil yardım çağrısı yapıldı.

Gazze'deki durumun ciddiyeti ve insani yardım ihtiyacının aciliyeti bir kez daha vurgulanırken, uluslararası toplumun daha fazla çaba göstermesi bekleniyor.

Fransa, Yahudi asıllı Fransız yüzbaşı Alfred Dreyfus'u ölümünden 90 yıl sonra Pantheon'a kabul etmeyi değerlendiriyor. Dreyfus, 19. yüzyılın sonlarında haksız yere vatana ihanetle suçlanmış ve bu durum Fransa'da büyük bir siyasi ve toplumsal krize yol açmıştı. Dreyfus'un masumiyeti daha sonra kanıtlanmış olsa da, olay Fransız toplumunda derin izler bırakmıştı.

Pantheon, Fransa'nın en önemli ulusal sembollerinden biri olarak kabul ediliyor ve ülkeye önemli katkılarda bulunmuş kişilerin mezarlarının bulunduğu bir anıt. Dreyfus'un Pantheon'a kabulü, onun itibarının iadesinin nihai bir sembolü olarak görülüyor.

Ancak, bu konuda henüz resmi bir karar alınmadı. Dreyfus'un ailesi ve destekçileri, bu adımın atılmasını savunurken, bazı kesimler ise Dreyfus olayının hala tartışmalı olduğunu ve bu kararın toplumu bölebileceğini düşünüyor. Konuyla ilgili tartışmalar devam ediyor.

Alfred Dreyfus, 1894 yılında Alman İmparatorluğu'na gizli askeri bilgiler vermekle suçlanmış ve askeri mahkeme tarafından ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Ancak, daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda, Dreyfus'un suçsuz olduğu ve suçun başka bir subay tarafından işlendiği ortaya çıkmıştı. Dreyfus, 1906 yılında affedilmiş ve ordudaki görevine geri dönmüştü.

Dreyfus olayı, Fransa'da antisemitizmin ve siyasi manipülasyonun bir sembolü olarak kabul ediliyor. Olay, Fransız toplumunda derin bir bölünmeye yol açmış ve birçok aydın ve siyasetçinin Dreyfus'un masumiyetini savunmasına neden olmuştu.

Pantheon'a kabul edilme olasılığı, Dreyfus'un yaşadığı adaletsizliğin ve antisemitizmin bir kez daha gündeme gelmesine neden oldu. Bu potansiyel onurlandırma, Fransa'nın geçmişiyle yüzleşmesi ve evrensel adalet değerlerini yeniden teyit etmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.