Türkiye'de deri sektörü, işlenmeden heba olan milyonlarca hayvan derisi nedeniyle büyük bir ekonomik kayıp yaşıyor. Yeni Şafak'ın gündeme getirdiği bu durum, sektör temsilcileri tarafından da doğrulanıyor.

Sektördeki temel sorun, kesilen hayvanların derilerinin yeterince değerlendirilememesi. Türkiye'de kesilen hayvanların derilerinin önemli bir kısmı çeşitli nedenlerle işlenmiyor ve atılıyor. Bu durum, hem ülke ekonomisi için ciddi bir kayıp oluşturuyor hem de çevresel sorunlara yol açıyor.

Rakamlarla Durum:

• Türkiye'de yılda kaç hayvanın kesildiği ve ne kadar derinin heba olduğu konusunda net bir veri bulunmamakla birlikte, sektör temsilcileri rakamların milyonları bulduğunu belirtiyor.
• Heba olan derilerin büyük bir kısmı, mezbahalarda uygun koşullarda saklanamaması veya işleme tesislerine ulaştırılamaması nedeniyle kullanılamaz hale geliyor.
• İşlenebilir durumdaki derilerin ise bir kısmı ihraç ediliyor, ancak katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülemediği için beklenen ekonomik fayda sağlanamıyor.

Çözüm Önerileri:

1. Mezbahalarda derilerin uygun koşullarda saklanması ve işleme tesislerine hızlı bir şekilde ulaştırılması için gerekli altyapı yatırımlarının yapılması.
2. Deri işleme tesislerinin modernizasyonu ve kapasitelerinin artırılması.
3. Deri sektöründe nitelikli işgücünün yetiştirilmesi için eğitim programlarının düzenlenmesi.
4. Deri ürünlerinin tasarım ve pazarlama faaliyetlerine daha fazla önem verilmesi.
5. Sektördeki tüm paydaşların işbirliği içinde hareket etmesi.

Sektör temsilcileri, bu önlemlerin alınmasıyla Türkiye'nin deri sektöründe önemli bir oyuncu haline gelebileceğini ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayabileceğini vurguluyor.

Kara para aklama suçlamasıyla tutuklu bulunan Dilan Polat'ın cezaevinde yaşadığı pişmanlıklar gündeme geldi. Polat'ın, avukatlarına ve yakın çevresine sürekli olarak, 'Bu kadar büyümeseydik başımıza gelmezdi' dediği öğrenildi.

Dilan Polat'ın özellikle sosyal medyadaki lüks yaşamını sergilemesinin ve güzellik merkezi sayısını hızla artırmasının soruşturmanın fitilini ateşlediği belirtiliyor. Polat'ın, 'Her şeyi göz önünde yaşadık, bu kadar dikkat çekmeseydik belki de bu durum yaşanmazdı' şeklinde yakındığı ifade ediliyor.

Soruşturma kapsamında Polat ailesinin mal varlıklarına el konulmuş, şirketleri ve güzellik merkezleri inceleme altına alınmıştı. Dilan Polat ve eşi Engin Polat, kara para aklama, vergi kaçırma ve suç örgütü kurma gibi çeşitli suçlamalarla tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Dilan Polat'ın cezaevindeki günleri zorlu geçirdiği ve sürekli olarak çocuklarını özlediği de gelen bilgiler arasında. Avukatları aracılığıyla sık sık dış dünya ile iletişim kurmaya çalışan Polat, soruşturmanın seyrini yakından takip ediyor.

Ünlü İngiliz şarkıcı Jessie J, sosyal medya hesabından yaptığı bir açıklama ile kansere yakalandığını duyurdu. Sağlık durumu hakkında bilgi veren Jessie J, hayranlarını üzdü.

Şarkıcı, paylaşımında, "Dün bu şekilde görünüyordum. Hala gülümsüyorum. Çünkü minnettarım. Sadece 6 ayda bazen hala çocuk gibi olan eski halime yas tutuyorum. İyi olduğum bazı günlerde, bu sadece ben olmamı sağlıyor. Ama şu anda olanları kabul etmek için hayatımın geri kalanında savaşmam gerekecekmiş gibi hissettiğim diğer günlerde de ezici olabiliyor." ifadelerini kullandı.

Hangi tür kansere yakalandığına dair henüz net bir bilgi vermeyen Jessie J, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

• "Üçüncü kezdir bu. Sanırım sadece insanlarla paylaşmak istedim ve bunu saklamakta daha fazla yalnız hissetmek istemedim."
• "Neden ben? diye sormuyorum. Neden olmasın? diye soruyorum."

Jessie J'nin hayranları ve sevenleri, sosyal medyada sanatçıya destek mesajları yağdırıyor. Sanatçının sağlık durumuna ilişkin gelişmeler merakla bekleniyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili devam eden soruşturma kapsamında verdiği ifadelerde dikkat çekici bir detay ortaya çıktı. Netanyahu'nun, sorgusu esnasında tam 1788 kez aynı şeyi söylediği belirtildi.

İsrail basınında yer alan haberlere göre, Netanyahu'nun bu tekrarı, soruşturmayı yürüten yetkililerin dikkatini çekti. Savcılar, Netanyahu'nun bu taktiği, soruşturmayı yavaşlatmak ve karmaşık hale getirmek amacıyla kullanmış olabileceğini düşünüyor.

Netanyahu, uzun süredir yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya. Hakkındaki suçlamalar arasında rüşvet almak, görevi kötüye kullanmak ve güveni ihlal etmek gibi ciddi ithamlar bulunuyor. Netanyahu ise tüm suçlamaları reddederek, bunların siyasi amaçlı olduğunu savunuyor.

Soruşturmanın detaylarına ilişkin olarak, Netanyahu'nun hangi ifadeyi 1788 kez tekrar ettiği henüz kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak, bu durumun soruşturmanın seyrini nasıl etkileyeceği merak konusu.

İsrail yargısının, Netanyahu hakkındaki yolsuzluk soruşturmasını tamamlaması ve dava açıp açmamaya karar vermesi bekleniyor. Bu süreç, İsrail siyaseti üzerinde önemli bir etki yaratabilir.

Soruşturmanın sonuçları ve Netanyahu'nun geleceği, önümüzdeki dönemde İsrail kamuoyunun ve uluslararası toplumun yakından takip edeceği bir konu olmaya devam edecek.

Netanyahu'nun bu kadar çok tekrar yapmasının nedeni ve soruşturmaya etkisi detaylı olarak inceleniyor.

Vedat Milor'un kahvaltılık ürünler üzerine yaptığı değerlendirmeler sosyal medyada büyük ilgi görüyor. Menemen tartışmasının ardından şimdi de simit üzerine yaptığı yorumlar gündeme oturdu. Milor, farklı şehirlerdeki simitleri kıyaslayarak en iyisinin hangi şehirde yapıldığı sorusunu ortaya attı. Bu durum, sosyal medyada kullanıcıların kendi şehirlerinin simitlerini savunmasıyla yeni bir tartışma başlattı.

Vedat Milor'un simit değerlendirmesi:

• Milor, simidin çıtır çıtır olması ve içindeki susamın kalitesi gibi unsurlara dikkat çekti.
• Farklı şehirlerdeki simitlerin kendine has özelliklerini vurguladı.
• Sosyal medya kullanıcılarını en iyi simidin hangi şehirde yapıldığı konusunda görüş bildirmeye davet etti.

Sosyal Medyada Simit Tartışması:

Milor'un paylaşımı kısa sürede büyük etkileşim aldı. Kullanıcılar, kendi şehirlerindeki simitleri överek ve fotoğraflarını paylaşarak tartışmaya katıldı. İzmir, Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerin yanı sıra farklı yörelerin simitleri de öne çıktı.

Öne Çıkan Simitler:

1. İzmir Simidi (Gevrek): İzmir'e özgü gevreği savunanlar, çıtırlığı ve susamının yoğunluğuna vurgu yaptı.
2. Ankara Simidi: Ankara simidinin kendine has tadı ve kıvamı olduğu belirtildi.
3. İstanbul Simidi: İstanbul simidinin yaygınlığı ve ulaşılabilirliği ön plana çıkarıldı.

Tartışma, simidin sadece bir yiyecek değil, aynı zamanda kültürel bir değer olduğunu da gözler önüne serdi. Her şehrin simidi, o şehrin kendine özgü lezzetlerini ve geleneklerini yansıtıyor.

Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, güne yatay bir başlangıç yaparak 10.771,17 puandan açıldı. Açılışta endeks, önceki kapanışa göre kayda değer bir değişim göstermedi. Bankacılık endeksi hafif yükseliş gösterirken, holding endeksi ise yatay seyretti.

Dün, BIST 100 endeksi %0,27 oranında değer kazanarak günü 10.771,17 puandan tamamlamıştı. Gün içinde en düşük 10.695,74 puanı gören endeks, en yüksek 10.814,32 puana kadar yükseldi.

Analistler, küresel piyasalardaki gelişmeleri ve açıklanacak ekonomik verileri yakından takip edeceklerini belirtiyorlar. Özellikle enflasyon verileri ve merkez bankalarının olası faiz kararları piyasaların yönü üzerinde etkili olabilir.

Yatırımcılar, şirketlerin finansal performansları ve sektörlere yönelik beklentiler doğrultusunda pozisyon almayı sürdürüyor. Teknik analizler de yatırım kararlarında önemli bir rol oynuyor.

Borsa İstanbul'da işlem gören hisselerin performansı, sektörlerin genel durumu ve yatırımcıların risk iştahı gibi faktörlerden etkilenmeye devam ediyor.

Gün içinde açıklanacak olan makroekonomik veriler ve şirket haberleri, piyasalarda oynaklığa neden olabilir. Bu nedenle yatırımcıların dikkatli olması ve risklerini yönetmeleri önem taşıyor.

Türkiye'de konkordato ilan eden şirket sayısında 2024 yılının ilk beş ayında büyük bir artış yaşandı. Yılın ilk beş ayında konkordato ilan eden şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 97 oranında arttı. Bu durum, ekonomik sıkıntıların şirketler üzerindeki baskısını gözler önüne seriyor.

Konkordato başvurularındaki bu artışın en önemli nedenleri arasında, artan maliyetler, yüksek enflasyon ve finansmana erişimdeki zorluklar gösteriliyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler), bu ekonomik koşullar altında ayakta kalmakta zorlanıyor.

Rapora göre, konkordato ilan etme açısından en riskli sektör tekstil olarak belirlendi. Tekstil sektörünü, inşaat, enerji ve perakende sektörleri izliyor. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, ekonomik dalgalanmalardan daha fazla etkileniyor ve finansal zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

Konkordato, borçlarını ödemekte zorlanan şirketlere mahkeme kararıyla verilen bir fırsattır. Bu süreçte şirketler, borçlarını yeniden yapılandırarak faaliyetlerine devam etme imkanı bulurlar. Ancak, konkordato ilan eden şirket sayısındaki artış, ekonomideki genel kırılganlığın bir işareti olarak değerlendiriliyor.

Ekonomistler, konkordato başvurularındaki artışın önümüzdeki aylarda da devam edebileceği uyarısında bulunuyor. Bu nedenle, hükümetin ve ilgili kurumların şirketlere yönelik destekleyici önlemler alması ve ekonomik istikrarı sağlamaya yönelik adımlar atması büyük önem taşıyor.

Özellikle KOBİ'lerin finansmana erişimini kolaylaştırmak, vergi yükünü hafifletmek ve ihracatı teşvik etmek gibi önlemler, şirketlerin ayakta kalmasına ve konkordato başvurularının azalmasına yardımcı olabilir.

Eski AKP milletvekili Nuray Babacan, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Babacan, AKP'nin yeni anayasa için kurduğu komisyonu eleştirerek, bunun 'ince bir operasyon' olduğunu savundu.

Babacan, komisyonun yapısının ve çalışma yöntemlerinin, belirli sonuçlara ulaşmayı hedeflediğini ima etti. Anayasa çalışmalarının şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmesi gerektiğinin altını çizen Babacan, mevcut komisyonun bu ilkelere uygun olmadığını belirtti.

Yeni anayasa tartışmalarının Türkiye için kritik bir süreç olduğunu vurgulayan Babacan, tüm siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu sürece dahil olması gerektiğini ifade etti. Aksi takdirde, ortaya çıkacak anayasanın toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmesinin zor olacağını söyledi.

Babacan, AKP'nin anayasa değişikliği konusundaki ısrarını da değerlendirerek, bu ısrarın altında yatan nedenlerin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirtti. Anayasa değişikliğinin, ülkenin geleceği için hayati bir öneme sahip olduğunu ve bu nedenle aceleye getirilmemesi gerektiğini vurguladı.

Son olarak, Babacan, anayasa çalışmalarının, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkı sağlaması gerektiğini belirterek, aksi takdirde bu çalışmaların bir anlamı olmayacağını ifade etti. Komisyonun yapısı ve işleyişi konusundaki eleştirilerini yineleyen Babacan, sürecin daha şeffaf ve katılımcı bir hale getirilmesi çağrısında bulundu.

Mehmet Ali Erbil, katıldığı bir programda eski eşleriyle yaptığı evlilik sözleşmeleri hakkında konuştu. Erbil, boşandığı eşlerinin kendisinden daha zengin olduğunu ve bu durumun evlilik sözleşmelerine yansıdığını ifade etti. “İki eşim boşandıktan sonra bana öyle kontrat yapmışlar ki resmen ters kelepçe” diyen Erbil, bu sözleşmelerin kendisini maddi olarak zor durumda bıraktığını ima etti.

Erbil, programda yaptığı açıklamada, eski eşlerinin kendisinden daha varlıklı olduğunu ve bu durumun boşanma süreçlerinde aleyhine işlediğini belirtti. İsim vermeden bahsettiği eski eşlerinin, evlilik sözleşmeleriyle kendisini güvenceye aldıklarını ve boşanma sonrasında önemli miktarda mal varlığı elde ettiklerini vurguladı. Erbil, bu durumun kendisi için bir ders olduğunu ve gelecekte yapacağı evliliklerde daha dikkatli olacağını söyledi.

Ünlü şovmen, geçmişte yaptığı evlilikler ve yaşadığı boşanma süreçleriyle sık sık gündeme gelmişti. Erbil'in bu açıklamaları, evlilik sözleşmelerinin ünlüler dünyasındaki önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Erbil ayrıca, özel hayatıyla ilgili çeşitli anılarını da paylaştı ve samimi açıklamalarda bulundu.