Özdemir İnce'nin bu yazısında, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşamış önemli bir sosyalist düşünür olan Hüseyin Hilmi'nin hayatı ve ideolojileri incelenmektedir. Yazar, Hilmi'nin sosyalist düşüncelerini ve bu düşüncelerin Osmanlı toplumundaki yankılarını detaylı bir şekilde ele almaktadır.

Hüseyin Hilmi'nin, İkinci Meşrutiyet döneminde ortaya koyduğu fikirlerle, Osmanlı'daki sosyalist hareketin önemli temsilcilerinden biri olduğu vurgulanmaktadır. Hilmi'nin, özellikle işçi sınıfının hakları konusundaki hassasiyeti ve bu konudaki mücadelesi detaylandırılmaktadır. Yazıda, Hilmi'nin savunduğu eşitlikçi ve adaletli toplum düzeni idealinin, dönemin koşulları içinde ne kadar radikal bir çıkış olduğu belirtilmektedir.

Ayrıca, Hüseyin Hilmi'nin sadece bir teorisyen olmadığı, aynı zamanda aktif bir eylem insanı olduğu da vurgulanmaktadır. Onun, sosyalist fikirlerini yaymak için çeşitli yayın organları kurduğu ve işçi hareketlerine doğrudan katıldığı anlatılmaktadır. Bu faaliyetlerinin, Osmanlı yönetimi tarafından nasıl takip edildiği ve Hilmi'nin karşılaştığı zorluklar da yazıda yer almaktadır.

Yazar, Hüseyin Hilmi'nin düşüncelerinin günümüzdeki yankılarına da değinmektedir. Hilmi'nin, sosyalizm anlayışının, günümüzde de tartışılmaya devam eden evrensel değerler içerdiği ifade edilmektedir. Onun, sömürüye karşı duruşu ve emekçilerin haklarını savunması, günümüzdeki sosyal adalet arayışlarına da ışık tutmaktadır.

Son olarak, yazıda Hüseyin Hilmi'nin hayatının ve mücadelesinin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki sosyalist hareketin anlaşılması açısından önemli bir örnek teşkil ettiği belirtilmektedir.

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, 10. Yargı Paketi'ndeki bazı düzenlemelerin çocukların yüksek yararını gözetmediğini ve cezalandırmayı ön plana çıkardığını belirterek, bu maddelerin Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilmesi gerektiğini savundu.

Merkez tarafından yapılan açıklamada, pakette yer alan ve çocukları ilgilendiren düzenlemelere dikkat çekildi. Özellikle, çocukların ceza sorumluluğuna ilişkin maddelerin, çocukların gelişimsel özellikleri ve ihtiyaçları dikkate alınmadan hazırlandığı vurgulandı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "10. Yargı Paketi, çocukların suça sürüklenmesi halinde uygulanacak yaptırımları ağırlaştırırken, eğitim ve rehabilitasyon gibi iyileştirici önlemleri ihmal etmektedir. Bu durum, çocukların yeniden topluma kazandırılması amacına hizmet etmemektedir."

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, AYM'ye yaptığı çağrıda, paketteki ilgili maddelerin eşitlik ilkesine, çocuk haklarına dair uluslararası sözleşmelere ve Anayasa'ya aykırı olduğunu savundu. Merkez, AYM'nin bu maddeleri iptal ederek çocukların yüksek yararını koruması gerektiğini belirtti.

Merkez ayrıca, yasa yapıcıları ve uygulayıcıları çocuk hakları konusunda daha duyarlı olmaya ve çocukların ihtiyaçlarını ön planda tutan politikalar geliştirmeye davet etti.

SGK ve Bağ-Kur emeklilerinin 2025 Temmuz ayında alacakları zam oranları merak konusu olmaya devam ediyor. Emekli maaşlarına yapılacak zam oranı, gerçekleşen enflasyon rakamları ve hükümetin uygulayacağı refah payı politikaları doğrultusunda belirlenecek.

Ocak ayında SSK ve Bağ-Kur emeklileri için yapılan %49,25'lik zam oranı, birçok emekli tarafından yetersiz bulunmuştu. Bu nedenle, Temmuz ayında yapılacak zam için beklentiler yüksek. Merkez Bankası'nın 2024 yıl sonu enflasyon tahmini %38 seviyesinde bulunuyor. Bu tahminin gerçekleşmesi halinde, ilk altı aylık enflasyonun yaklaşık %20 civarında olması bekleniyor. Bu durumda, emekli maaşlarına yapılacak en temel zam oranı da %20 civarında olacaktır.

Ancak, emeklilerin beklentisi sadece enflasyon oranında bir artış değil, aynı zamanda refah payı eklenerek maaşlarının iyileştirilmesi yönünde. Eğer hükümet, emeklilere refah payı vermeyi kararlaştırırsa, bu oran %25'lere veya daha üzerine çıkabilir. Refah payının eklenip eklenmeyeceği, ekonomik koşullar ve hükümetin bütçe durumu gibi faktörlere bağlı olacak.

Enflasyonun yanı sıra, memur maaşlarına yapılan zam oranları da emekli maaşlarını dolaylı olarak etkileyebilir. Memur maaşlarına yapılan zam oranlarının, emekli aylıklarına da yansıması durumunda, emeklilerin maaşlarında ek bir artış yaşanabilir.

Olası Senaryolar:

• Enflasyon Oranı Kadar Zam: Eğer sadece enflasyon oranında bir zam yapılırsa, emekli maaşları yaklaşık %20 oranında artacak.
• Refah Payı Eklenmesi: Hükümetin refah payı eklemesi durumunda, zam oranı %25 veya daha yüksek olabilir.
• Memur Zammı Etkisi: Memur maaşlarına yapılan zamların emekli aylıklarına yansıması durumunda, ek bir artış yaşanabilir.

Sonuç olarak, 2025 Temmuz ayında emekli maaşlarına yapılacak zam oranı, enflasyon rakamları, refah payı uygulaması ve memur maaşlarına yapılan zamlar gibi birçok faktöre bağlı olacak. Emeklilerin beklentisi, maaşlarının enflasyonun üzerinde bir oranda artması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi yönünde.

Emre Kongar'ın yazısında, emperyalizmin tarihsel süreç içerisindeki dönüşümleri ve farklı biçimleri ele alınıyor. Yazar, emperyalizmin sadece askeri işgal olmadığını, aynı zamanda ekonomik, siyasi ve kültürel boyutlarının da bulunduğunu vurguluyor. Bu bağlamda, Ortaçağ savaşlarının ve günümüzdeki çatışmaların emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda şekillendiği belirtiliyor.

Yazıda, Atatürk Cumhuriyeti'nin emperyalizme karşı verdiği mücadele ve bağımsızlıkçı politikaları üzerinde duruluyor. Atatürk'ün, Türkiye'yi çağdaş bir ülke yapma hedefiyle gerçekleştirdiği devrimlerin, emperyalizmin etkisini azaltmaya yönelik olduğu ifade ediliyor. Ayrıca, Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesinin, emperyalist emeller taşıyan devletlere karşı bir duruş sergilediği vurgulanıyor.

Kongar, günümüzde de emperyalizmin farklı yöntemlerle devam ettiğini, özellikle ekonomik ve kültürel emperyalizmin etkili olduğunu belirtiyor. Bu nedenle, Atatürk Cumhuriyeti'nin bağımsızlıkçı ve çağdaş değerlerine sahip çıkmanın, emperyalizme karşı en önemliPanzehirlerden biri olduğu ifade ediliyor. Yazar, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada barışın sağlanması için Atatürk'ün ilkelerinin rehberliğinde hareket etmesi gerektiğini savunuyor.

Özetle, yazı emperyalizmin tarihsel ve güncel boyutlarını analiz ederken, Atatürk Cumhuriyeti'nin bu konudaki önemini vurguluyor ve Türkiye'nin bağımsızlıkçı politikalarını sürdürmesi gerektiğini belirtiyor.

Işıl Özgentürk'ün yazısı, Türk toplumunda yaşanan ahlaki erozyonu ve yozlaşmayı ele alıyor. Yazar, günümüz Türkiye'sinde yaşanan olayları, Giovanni Boccaccio'nun Dekameron'u ile karşılaştırarak, benzer temaların ve insan doğasının değişmediğini vurguluyor.

Özgentürk, yazısında, insanların bencillik, açgözlülük, ikiyüzlülük ve ahlaksızlık gibi zaaflarına odaklanıyor. Siyasetteki yozlaşma, adaletsizlik, kayırmacılık ve liyakatsizlik gibi konulara değinirken, toplumun her kesiminde görülen ahlaki çöküşün vahametine dikkat çekiyor. Yazar, bu durumu eleştirel bir dille ve mizahi unsurlarla harmanlayarak okuyucuya aktarıyor.

Yazıda, 'Türkîş Dekameron' ifadesi, Türk toplumuna özgü ahlaki sorunları ve yozlaşmayı anlatan bir metafor olarak kullanılıyor. Özgentürk, bu ifadeyle, Türk toplumunda yaşanan ahlaki çöküşün evrensel insanlık sorunlarından farklı olmadığını, ancak Türkiye'ye özgü bazı özellikler taşıdığını belirtiyor.

Özgentürk'ün yazısı, aynı zamanda bir uyarı niteliği taşıyor. Yazar, toplumun ahlaki değerlerine sahip çıkması, yozlaşmaya karşı mücadele etmesi ve daha adil, dürüst bir toplum inşa etmesi gerektiğini vurguluyor. Yazı, okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya teşvik ederek, toplumun geleceği için sorumluluk almaya çağırıyor.

Sonuç olarak, Işıl Özgentürk'ün 'Yeniden Türkîş Dekameron' başlıklı yazısı, Türk toplumundaki ahlaki çöküşü ve yozlaşmayı eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Yazar, mizahi unsurları kullanarak okuyucuyu eğlendirirken, aynı zamanda düşündürmeyi ve toplumun geleceği için sorumluluk almaya teşvik etmeyi amaçlıyor.

ABD'nin, İsrail'in İran'daki Fordo nükleer tesisine yönelik bir saldırıyı tek başına gerçekleştirdiğini iddia etmesi, uluslararası arenada tartışmalara yol açmıştı. Ancak, saldırıyla ilgili yeni detaylar ortaya çıktı.

Saldırının Gerçek Failleri: Elde edilen bilgilere göre, saldırının arkasında sadece İsrail değil, aynı zamanda ABD'nin de olduğu düşünülüyor. Bu durum, ABD'nin daha önce yaptığı açıklamalarla çelişiyor. Fordo nükleer tesisine yapılan saldırının, bölgedeki gerilimi tırmandırabileceği ve nükleer müzakereleri olumsuz etkileyebileceği belirtiliyor.

Saldırının Detayları: Saldırının nasıl gerçekleştirildiği ve hangi tür silahların kullanıldığına dair net bilgiler henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Ancak, saldırının tesisin önemli bölümlerinde hasara yol açtığı ve İran'ın nükleer programını sekteye uğrattığı iddia ediliyor.

Uluslararası Tepkiler: Saldırıya ilişkin uluslararası tepkiler farklılık gösteriyor. Bazı ülkeler saldırıyı kınarken, bazıları ise İran'ın nükleer faaliyetlerinden duyduğu endişeyi dile getiriyor. Birleşmiş Milletler ise tüm taraflara itidal çağrısında bulundu.

Olayın Ardından: İran, saldırının faillerini cezalandıracağını ve nükleer programına daha da hız vereceğini açıkladı. Bu durum, bölgedeki gerginliğin daha da artmasına neden olabilir.

ABD'nin Rolü: ABD'nin saldırıdaki rolüne ilişkin iddiaların doğruluğu henüz teyit edilmedi. Ancak, bu iddiaların uluslararası ilişkilerde önemli bir etki yaratabileceği düşünülüyor.

İsrail, İran'ın gerçekleştirdiği misilleme saldırısının ardından ilan ettiği olağanüstü hal (OHAL) durumunu uzatma kararı almıştır. Saldırının ardından İsrail'de alarm seviyesi yükseltilmiş ve çeşitli önlemler hayata geçirilmişti. Olağanüstü halin uzatılması, ülkedeki güvenlik endişelerinin devam ettiğini göstermektedir.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve diğer güvenlik birimleri, olası yeni saldırılara karşı teyakkuzda bulunmaktadır. Halkın güvenliği için ek tedbirler alınırken, sivil savunma birimleri de olası senaryolara karşı hazırlıklarını sürdürmektedir. İsrail hükümeti, vatandaşlarına yönelik yaptığı uyarılarda, güvenlik protokollerine uyulması ve yetkililerin talimatlarının dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.

İran'ın misilleme saldırısı, bölgedeki gerginliği tırmandırmış ve İsrail ile İran arasındaki ilişkileri daha da kötüleştirmiştir. Uluslararası toplum, tarafları itidale davet ederek gerginliğin daha da artmasının önüne geçilmesi çağrısında bulunmuştur. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, bölgedeki durumu yakından takip etmekte ve diplomatik çabalarını sürdürmektedir.

İsrail'in OHAL'i uzatma kararı, ülkedeki günlük yaşamı da etkilemektedir. Güvenlik önlemleri nedeniyle bazı bölgelerde kısıtlamalar uygulanırken, toplu etkinlikler ve gösteriler de iptal edilmiştir. Eğitim kurumları ve iş yerleri, güvenlik durumuna göre faaliyetlerini düzenlemektedir.

İsrail hükümeti, vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için her türlü önlemi almaya devam edeceğini belirtirken, uluslararası toplumla işbirliği içinde gerginliğin azaltılması için çaba göstereceğini ifade etmiştir.

Yemen'deki Husi hareketi, İsrail'e karşı açık savaş ilan etme tehdidinde bulundu. Husilerin lider kadrosundan yapılan açıklamada, Filistin halkının desteklenmesi gerektiği vurgulandı. Açıklamada, "Filistin halkının yanında olduğumuzu ve onlara her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu ilan ediyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Husilerin bu tehdidi, bölgedeki gerilimi tırmandırabilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. İsrail tarafından henüz resmi bir yanıt gelmezken, uluslararası toplumdan itidal çağrıları yapılması bekleniyor.

Husilerin askeri gücü ve İsrail'e ulaşabilecek füze kapasitesi, tehdidin ciddiyetini artırıyor. Yemen'deki iç savaşta İran'ın desteklediği bilinen Husilerin, İsrail'e yönelik bir saldırı başlatması durumunda, bölgede daha geniş çaplı bir çatışma yaşanabileceği endişesi hakim.

Husiler daha önce de İsrail'e yönelik tehditlerde bulunmuştu ancak bu kez "açık savaş" ifadesinin kullanılması, durumun vahametini gösteriyor. Bölgedeki gelişmeler yakından takip edilirken, diplomatik girişimlerin sonuç vermesi umuluyor.

• Husiler, Filistin'e destek mesajı verdi.
• İsrail'e açık savaş tehdidinde bulundular.
• Bölgede gerginlik tırmanıyor.

ABD'nin Minnesota eyaletinde siyasi bir suikast yaşandı. Eyalet Meclisi Başkanı Bill Lieske ve eşi evlerinde ölü bulundu. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.

Olay, Minnesota'nın Otter Tail bölgesindeki bir evde meydana geldi. Polis ekipleri, ihbar üzerine gittikleri evde Bill Lieske ve eşinin cansız bedenleriyle karşılaştı. İlk belirlemelere göre çiftin silahla vurularak öldürüldüğü tespit edildi.

Bill Lieske, uzun yıllardır Minnesota siyasetinde aktif rol oynayan bir isimdi. Eyalet Meclisi'nde birçok önemli görevde bulunmuş ve son olarak Meclis Başkanlığı görevini yürütmekteydi. Lieske'nin ölümü, eyalet siyasetinde büyük bir şok etkisi yarattı.

Olayla ilgili soruşturma devam ederken, polis yetkilileri cinayetlerin neden işlendiği ve faillerin kimler olduğu konusunda henüz bir açıklama yapmadı. Soruşturmanın çok yönlü olarak sürdürüldüğü belirtildi.

Minnesota Valisi, Lieske'nin ailesine başsağlığı dileyerek, olayın aydınlatılması için her türlü desteği vereceklerini açıkladı.

Olayla ilgili gelişmeler yakından takip ediliyor.

• Olay Yeri: Minnesota, Otter Tail
• Kurbanlar: Bill Lieske (Eyalet Meclisi Başkanı) ve eşi
• Olay: Silahlı saldırı sonucu ölüm
• Soruşturma: Devam ediyor