Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), Türkiye genelinde 13 ilde bulunan 643 konut ve 232 iş yerini açık artırma yöntemiyle satışa çıkarıyor. Gayrimenkul satışları, 24-25 Mayıs 2024 tarihlerinde Ankara ve İstanbul'da düzenlenecek.

Satış Detayları:

• Tarihler: 24 Mayıs 2024 (iş yerleri) ve 25 Mayıs 2024 (konutlar)
• Yer: Ankara ve İstanbul
• Katılım: Ankara Bilkent Otel ve İstanbul Radisson Blu Hotel Asia’da fiziki olarak katılım sağlanabilir. Ayrıca, internet üzerinden de teklif verilebilecek.
• İller: Ankara, Balıkesir, Bursa, Çankırı, Elazığ, Eskişehir, Kırıkkale, Kocaeli, Konya, Niğde, Sakarya, Sivas ve Zonguldak

Ödeme Planı:

• Konutlar için %25 peşinat, 120 ay vade
• İş yerleri için %15 peşinat, 120 ay vade

Ek Bilgiler:

• Müzayedeye ilişkin detaylı bilgilere TOKİ'nin web sitesi üzerinden ve 0 (212) 414 98 00 numaralı telefondan ulaşılabiliyor.

TOKİ'nin bu satışı, özellikle konut ve iş yeri sahibi olmak isteyenler için önemli bir fırsat sunuyor. Detaylı bilgilerin TOKİ'nin resmi kanallarından takip edilmesi öneriliyor.

Suriye'nin Haseke kentinde bulunan bir kiliseye yönelik gerçekleştirilen ve iki kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı terör örgütü IŞİD üstlendi. Saldırı, Hristiyanların Paskalya kutlamalarına hazırlandığı bir dönemde gerçekleşti.

IŞİD tarafından yapılan açıklamada, saldırının asıl hedefinin 'Saraa' adlı bir kişi olduğu belirtildi. Örgüt, bu saldırıyı, İslam dinine hakaret ettiği iddia edilen kişilere yönelik bir misilleme olarak gerçekleştirdiğini iddia etti.

Haseke'deki yerel kaynaklar, kilise çevresinde güvenlik önlemlerinin artırıldığını ve saldırıyla ilgili soruşturmanın devam ettiğini bildirdi. Saldırının zamanlaması ve hedef seçimi, bölgedeki dini gerginliği artırma amacı taşıdığı şeklinde yorumlanıyor.

Suriye'de IŞİD'in etkinliği son dönemlerde azalmış olsa da, örgüt hala kırsal bölgelerde ve özellikle Haseke gibi karma etnik yapıya sahip kentlerde varlığını sürdürüyor. Bu tür saldırılar, örgütün bölgedeki istikrarsızlığı körükleme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Saldırının ardından, uluslararası toplumdan da kınama mesajları geldi. Birleşmiş Milletler ve çeşitli insan hakları örgütleri, dini azınlıklara yönelik bu tür saldırıların kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, Suriye'de dini özgürlüğün korunması çağrısında bulundu.

Özetle:

• Haseke'deki kilise saldırısını IŞİD üstlendi.
• Saldırıda iki kişi hayatını kaybetti.
• IŞİD, hedefinin 'Saraa' adlı bir kişi olduğunu açıkladı.
• Saldırı, dini gerginliği artırma amacı taşıyor.

Ekonomist Selçuk Geçer, Türkiye piyasalarının son dönemdeki ekonomik gelişmelere karşı gösterdiği tepkisizliği değerlendirerek, bu durumun altında yatan nedenleri açıkladı. Geçer, piyasaların artık şaşırmadığını ve her türlü olumsuzluğa hazırlıklı olduğunu belirtti.

Piyasanın Tepkisizliğinin Nedenleri:

• Beklenti Yönetimi: Piyasaların, gelecekteki olası ekonomik hamleleri önceden fiyatlaması ve bu nedenle yeni kararlara karşı daha az tepki göstermesi.
• Kötü Senaryo Algısı: Ekonomide daha kötü senaryoların gerçekleşebileceği beklentisiyle, mevcut durumun piyasalar tarafından normal karşılanması.
• Döviz Kurlarındaki Durum: Dolar ve Euro gibi döviz kurlarının baskılanması veya kontrol altında tutulması nedeniyle, piyasaların gerçek fiyatlamayı yansıtamaması.

Geçer, özellikle döviz kurları üzerindeki baskının piyasanın tepkisini azalttığını vurguladı. Kurdaki hareketlerin serbest bırakılması durumunda, piyasanın daha gerçekçi bir tepki verebileceğini ifade etti.

Öneriler:

1. Şeffaf Politikalar: Hükümetin ve Merkez Bankası'nın ekonomi politikaları konusunda daha şeffaf olması, piyasaların güvenini artırabilir.
2. Bağımsız Kurumlar: Merkez Bankası gibi kurumların bağımsızlığının güçlendirilmesi, piyasaların daha sağlıklı işlemesine yardımcı olabilir.
3. Piyasa Mekanizmalarının İşleyişi: Döviz kurları üzerindeki baskının azaltılması ve piyasa mekanizmalarının serbestçe işlemesine izin verilmesi.

Selçuk Geçer, piyasaların tepkisizliğinin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını ve ekonomik dengelerin yeniden sağlanması için yapısal reformların şart olduğunu belirtti.

Gallup'un 2024 Küresel Hukuk ve Düzen Raporu'na göre, Tacikistan dünyanın en güvenli ülkesi olarak belirlendi. Rapor, dünya genelindeki insanların kişisel güvenlik duygularını ve deneyimlerini ölçerek ülkeleri sıralıyor.

Raporda, katılımcılara yaşadıkları şehirde veya bölgede yalnız yürürken kendilerini ne kadar güvende hissettikleri, son bir ay içinde soygun veya saldırıya uğrayıp uğramadıkları gibi sorular soruldu. Ayrıca, yerel polise duyulan güven de değerlendirmeye alındı.

Tacikistan, bu değerlendirmeler sonucunda en yüksek skoru elde ederek dünyanın en güvenli ülkesi unvanını kazandı. Listenin ilk sıralarında yer alan diğer ülkeler arasında:

• Özbekistan
• Birleşik Arap Emirlikleri
• İsviçre
• Türkmenistan
• Norveç
• Çin
• Endonezya
• Finlandiya
• Umman

Türkiye ise raporda 144 ülke arasında 72. sırada yer aldı.

Raporun sonuçları, ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri ile güvenlik seviyeleri arasında doğrudan bir ilişki olmadığını gösteriyor. Örneğin, bazı zengin ülkeler güvenlik sıralamasında daha alt sıralarda yer alırken, ekonomik olarak daha mütevazı ülkeler daha güvenli olarak değerlendiriliyor.

Gallup'un Küresel Hukuk ve Düzen Raporu, uluslararası kuruluşlar, hükümetler ve araştırmacılar için ülkelerin güvenlik durumlarını karşılaştırmalı olarak analiz etmek ve güvenlik politikalarını geliştirmek için önemli bir kaynak olarak kabul ediliyor.

İstanbul Barosu avukatları, tutuklu meslektaşları Selçuk Pehlivan'ın serbest bırakılması talebiyle Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Avukatlar, üzerinde 'Avukat Selçuk Pehlivan Serbest Bırakılsın' yazılı pankart açarak, tutuklamanın hukuksuz olduğunu savundu.

Basın açıklamasında konuşan avukatlar, Selçuk Pehlivan'ın müvekkilleriyle yaptığı görüşmeler ve yürüttüğü savunma nedeniyle hedef alındığını iddia etti. Pehlivan'ın tutuklanmasının avukatlık mesleğinin bağımsızlığına yönelik bir saldırı olduğunu vurgulayan avukatlar, bu durumun kabul edilemez olduğunu dile getirdiler.

Avukatlar adına yapılan açıklamada, 'Selçuk Pehlivan'ın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Avukatlık mesleğini kriminalize etmeye yönelik bu tür uygulamalara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz' denildi. Açıklamada ayrıca, Türkiye'de avukatlara yönelik baskıların arttığı ve bu durumun hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu belirtildi.

Protestoya katılan avukatlar, Pehlivan'ın tutukluluğunun devam etmesi halinde daha geniş katılımlı eylemler düzenleyeceklerini ifade ettiler. Basın açıklamasının ardından avukatlar, bir süre daha adliye önünde slogan atarak eylemlerine devam ettiler.

Avukat Selçuk Pehlivan, geçtiğimiz haftalarda yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmış ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. Pehlivan'ın tutuklanmasına gerekçe olarak, müvekkilleriyle yaptığı telefon görüşmeleri ve bazı sosyal medya paylaşımları gösterilmişti.

Memur-Sen'in düzenlediği programda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sürpriz bir telefon geldi. Telefon görüşmesinin ardından Erdoğan, salondan ayrıldı. O anlar kameralara yansıdı. Programda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da yer aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Memur-Sen'in düzenlediği 'Sözleşmeden Kadroya Geçiş Şöleni ve Kamu Görevlileri Buluşması' programına katıldı. Program sırasında Erdoğan'a gelen bir telefon üzerine kısa bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından Erdoğan, salondan ayrıldı.

Erdoğan'ın salondan ayrılma nedeni hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, bazı kaynaklar telefonun acil bir durumla ilgili olduğunu iddia etti.

Programda konuşma yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, kamu görevlilerinin haklarının korunması ve iyileştirilmesi için çalışmaların devam edeceğini belirtti. Işıkhan, ayrıca sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesiyle ilgili sürecin başarıyla tamamlandığını ifade etti.

İsrail'in Refah'a düzenlediği saldırılar dünya genelinde farklı tepkilere yol açtı. Batılı ülkeler genellikle İsrail'e destek açıklamaları yaparken, Doğu ülkeleri saldırıları kınadı.

Batı'dan Gelen Destek Mesajları:

• ABD: ABD, İsrail'in kendini savunma hakkını vurgulayarak, Hamas'ın saldırılarının sona ermesi gerektiğini belirtti.
• Almanya: Almanya, İsrail'in güvenliğinin kendileri için öncelikli olduğunu ve bu konuda İsrail'e destek vermeye devam edeceklerini açıkladı.
• İngiltere: İngiltere, İsrail'in meşru müdafaa hakkını desteklediğini ancak sivillerin korunması gerektiğini de vurguladı.

Doğu'dan Gelen Kınama Mesajları:

• Türkiye: Türkiye, İsrail'in Refah'a yönelik saldırılarını şiddetle kınadı ve uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
• Suudi Arabistan: Suudi Arabistan, İsrail'in saldırılarının kabul edilemez olduğunu ve Filistin halkının korunması gerektiğini belirtti.
• Mısır: Mısır, İsrail'in Refah'a yönelik saldırılarının bölgedeki istikrarı tehdit ettiğini ve derhal durdurulması gerektiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası kuruluşlar, İsrail'e sivillerin korunması çağrısında bulundu ve bölgedeki gerginliğin azaltılması için diplomatik çabaların artırılması gerektiğini vurguladı. Saldırılarla ilgili olarak uluslararası kamuoyunda farklı görüşler dile getirilmeye devam ediyor.

Uluslararası toplumun tepkileri, İsrail-Filistin çatışmasının karmaşıklığını ve farklı ülkelerin çıkarlarını yansıtmaktadır. Taraflar arasında kalıcı bir barışın sağlanması için uluslararası toplumun daha aktif rol oynaması gerektiği belirtilmektedir.

Nazlı Sabancı, Hakan Bilen ile olan evliliğini sonlandırmasının ardından yeni bir hukuki süreç başlattı. Sabancı, avukatı aracılığıyla İstanbul Aile Mahkemesi'ne başvurarak, boşandığı eşi Hakan Bilen'in soyadını kullanmaktan feragat etmek istediğini belirtti.

Dava dilekçesinde, Nazlı Sabancı'nın evlilik birliği sona erdikten sonra 'Bilen' soyadını kullanmak istemediği vurgulandı. Dilekçede, müvekkilinin kendi ailesinin soyadını kullanmaya devam etme arzusunda olduğu ifade edildi. Mahkemeden, Nazlı Sabancı'nın nüfus kaydındaki 'Bilen' soyadının silinerek, evlilik öncesindeki soyadı olan 'Sabancı' olarak düzeltilmesine karar verilmesi talep edildi.

Nazlı Sabancı ve Hakan Bilen, 2022 yılında Çırağan Sarayı'nda görkemli bir düğünle evlenmişlerdi. Ancak çift, geçtiğimiz aylarda anlaşmalı olarak boşanmıştı. Boşanma protokolünde, mal paylaşımı ve diğer mali konularla ilgili detaylara yer verilmişti. Bu yeni dava ile Nazlı Sabancı, eski eşinin soyadıyla hukuki bağını da tamamen koparmak istiyor.

Mahkemenin, Nazlı Sabancı'nın soyadı değişikliği talebini değerlendirmesi ve önümüzdeki günlerde bir karar vermesi bekleniyor. Bu karar, boşanma sonrası soyadı değişikliği davalarına emsal teşkil edebilir.

ABD ve İran arasındaki gerginlik, son gelişmelerle birlikte yeni bir evreye taşındı. Bölgedeki tansiyonun yükselmesiyle birlikte uzmanlar, olası bir çatışma senaryosuna karşı uyarılarını artırdı.

Hürmüz Boğazı'ndaki olaylar: İki ülke arasındaki gerginliğin fitilini ateşleyen olayların başında, Hürmüz Boğazı'nda yaşanan ve tankerlere yönelik saldırılar geliyor. ABD, bu saldırılardan İran'ı sorumlu tutarken, İran ise suçlamaları reddediyor. Bu durum, bölgedeki deniz güvenliğini tehdit ederken, küresel enerji piyasalarında da endişeye yol açıyor.

Nükleer anlaşma tartışmaları: İran'ın nükleer programı konusundaki belirsizlik ve Tahran'ın nükleer anlaşmadan kademeli olarak çekilmesi, uluslararası arenada kaygıları artırıyor. ABD'nin anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve İran'a yönelik yaptırımları yeniden uygulamaya koyması, Tahran'ın misilleme adımlarına zemin hazırladı.

Bölgedeki askeri varlık: ABD'nin bölgedeki askeri varlığını artırması ve İran'ın da buna karşılık olarak savunma sistemlerini güçlendirmesi, tırmanma riskini beraberinde getiriyor. Uzmanlar, yanlış hesaplamalar veya provokasyonlar sonucu istenmeyen bir çatışmanın yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.

Savaş ilanı mı?: Bazı uzmanlar, gelinen noktayı bir savaş ilanı olarak değerlendirirken, diğerleri ise henüz дипломатик çözüm yollarının tüketilmediğini savunuyor. Ancak genel kanı, durumun oldukça kritik olduğu ve dikkatli adımlar atılması gerektiği yönünde.

Olası sonuçlar: ABD ve İran arasında yaşanacak bir çatışmanın bölgesel ve küresel ölçekte ciddi sonuçları olabileceği belirtiliyor. Petrol fiyatlarında artış, terör örgütlerinin güçlenmesi, mülteci akınları ve siyasi istikrarsızlık gibi riskler, uluslararası toplumun endişelerini artırıyor.

Uluslararası toplum, tarafları itidale davet ederek дипломатик çözümlerin bulunması için çaba gösteriyor. Ancak, mevcut durumun hassasiyeti ve tarafların kararlılığı, çözüm sürecini zorlaştırıyor. Bölgedeki gerginliğin azaltılması ve istikrarın sağlanması için дипломатик girişimlerin artırılması büyük önem taşıyor.