Beşiktaş Basketbol Şube Sorumlusu Özkan Arseven, takımın ligde kalma mücadelesi verirken, gelinen noktada şampiyonluğu düşünecek hale geldiklerini belirtti. Sezona başlarkenki hedeflerinin çok altında olduklarını ifade eden Arseven, kötü başlangıcın ardından yapılan doğru hamlelerle takımın toparlandığını ve şu anki durumdan memnun olduklarını dile getirdi.

Arseven, takımın başına geçen yeni antrenörün ve yapılan takviyelerin olumlu etkilerine dikkat çekti. Yeni oyuncuların takıma katılmasıyla birlikte hem oyun kalitesinin arttığını hem de takım içindeki rekabetin yükseldiğini vurguladı. Bu durumun, takımın performansına doğrudan yansıdığını ve galibiyet serisinin başlamasına katkı sağladığını söyledi.

Taraftar desteğinin önemine de değinen Arseven, Beşiktaş taraftarının her zaman yanlarında olduğunu ve onların coşkusuyla daha da motive olduklarını ifade etti. Özellikle kritik maçlarda taraftarın tribünleri doldurmasının, oyuncular üzerinde büyük bir etki yarattığını ve galibiyetlere ulaşmada önemli bir faktör olduğunu belirtti.

Arseven, gelecekle ilgili hedefleri konusunda ise temkinli konuştu. Öncelikle play-off’lara kalmayı garantilemek istediklerini, ardından da şampiyonluk için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Ancak, önlerinde daha çok maç olduğunu ve her maça aynı ciddiyetle hazırlanmaları gerektiğini vurguladı.

Son olarak, Beşiktaş basketbol takımının bu sezon gösterdiği performansın, Türk basketbolu için de önemli bir örnek teşkil ettiğini belirten Arseven, genç oyunculara yatırım yapmanın ve doğru stratejilerle hareket etmenin başarıya giden yolda ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiklerini ifade etti.

Hatay'da kurulan Çömertkent Konteyner Kent sakinleri, yaşam koşullarının zorluğuna dikkat çekerek yetkililere yardım çağrısında bulundu. Site sakinleri, özellikle güvenlik sorunları, hijyen eksikliği ve sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklar nedeniyle yaşadıkları mağduriyeti dile getirdi. 'Ölmek istemiyoruz' diyerek seslerini duyurmaya çalışan depremzedeler, konteyner kentteki yaşamın dayanılmaz hale geldiğini belirtiyor.

Konteyner kentte yaşayanlar, artan hırsızlık olayları ve güvenlik zafiyetleri nedeniyle tedirginlik yaşadıklarını ifade ediyor. Özellikle gece saatlerinde yaşanan olaylar, site sakinlerinin huzurunu kaçırıyor. Ayrıca, konteynerlerdeki hijyen koşullarının yetersizliği ve temizlik hizmetlerinin düzenli olarak sağlanmaması, sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Salgın hastalıkların yayılmasından endişe eden vatandaşlar, yetkililerden acil önlem alınmasını talep ediyor.

Sağlık hizmetlerine erişimde de ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Çömertkent sakinleri, acil durumlarda dahi ambulans veya sağlık personelinin olay yerine ulaşmakta zorlandığını vurguluyor. Kronik rahatsızlığı olan veya düzenli tedaviye ihtiyaç duyan hastalar, bu durumdan olumsuz etkileniyor. Konteyner kentte yaşayan yaşlı ve engelli vatandaşlar ise, günlük yaşamlarını sürdürmekte daha da zorlanıyor.

Çömertkent sakinleri, yetkililerden konteyner kentteki yaşam koşullarının iyileştirilmesi için acil adımlar atılmasını bekliyor. Güvenlik önlemlerinin artırılması, hijyen koşullarının sağlanması ve sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, site sakinlerinin öncelikli talepleri arasında yer alıyor. Depremzedeler, daha sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşamak istediklerini belirterek, 'Sesimizi duyun ve bize yardım edin' çağrısında bulunuyor.

Konteyner kentte yaşayan çocuklar da bu olumsuz koşullardan etkileniyor. Eğitimlerine devam etmekte zorlanan ve sosyal aktivitelerden mahrum kalan çocuklar, psikolojik olarak da yıpranıyor. Aileler, çocuklarının geleceği için endişe duyduklarını dile getirerek, yetkililerden eğitim ve sosyal destek imkanlarının sağlanmasını talep ediyor.

• Güvenlik önlemlerinin artırılması
• Hijyen koşullarının iyileştirilmesi
• Sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması
• Eğitim ve sosyal destek imkanlarının sağlanması

20 yaş dişleri, genellikle 17 ila 25 yaşları arasında süren ve ağızda en son çıkan dişlerdir. Çene yapısının evrimi sonucu daralması, bu dişlerin tam olarak çıkamamasına ve gömülü kalmasına neden olabilir. Gömülü 20 yaş dişleri, çeşitli sorunlara yol açabilir ve bu durumun nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir.

Gömülü 20 Yaş Dişlerinin Nedenleri:

• Çene Darlığı: Modern insanın çene yapısı, atalarına göre daha küçüktür. Bu durum, 20 yaş dişlerine yeterli alan kalmamasına ve dişlerin gömülü kalmasına neden olur.
• Dişlerin Yanlış Pozisyonu: 20 yaş dişleri, çene kemiği içinde yanlış bir pozisyonda gelişebilir. Bu durum, diğer dişlere baskı yaparak ağrıya ve çapraşıklığa yol açabilir.
• Genetik Faktörler: Ailede gömülü 20 yaş dişi öyküsü olan bireylerde, bu durumun görülme olasılığı daha yüksektir.

Gömülü 20 Yaş Dişlerinin Belirtileri:

• Ağrı: Gömülü dişler, çevre dokulara baskı yaparak ağrıya neden olabilir. Bu ağrı, zaman zaman şiddetlenebilir.
• Şişlik ve Kızarıklık: Dişin etrafındaki diş etinde şişlik ve kızarıklık görülebilir. Bu durum, enfeksiyon belirtisi olabilir.
• Çene ve Baş Ağrısı: Gömülü dişler, çene eklemi ve kaslarına baskı yaparak çene ve baş ağrısına yol açabilir.
• Diş Eti Enfeksiyonu (Perikoronitis): Gömülü dişin kısmen çıkmış olduğu durumlarda, diş eti altında bakteri birikimi sonucu enfeksiyon meydana gelebilir.
• Diş Çapraşıklığı: Gömülü dişler, diğer dişleri iterek çapraşıklığa neden olabilir. Özellikle ortodontik tedavi görmüş bireylerde, bu durum tedavi sonuçlarını olumsuz etkileyebilir.

Gömülü 20 Yaş Dişlerinin Tedavi Yöntemleri:

• Gözlem: Belirti vermeyen ve diğer dişlere zarar verme potansiyeli düşük olan gömülü dişler, düzenli olarak gözlemlenebilir.
• Antibiyotik Tedavisi: Enfeksiyon durumunda, diş hekimi antibiyotik tedavisi uygulayabilir.
• Cerrahi Çekim: Ağrı, enfeksiyon, kist oluşumu veya diğer dişlere zarar verme gibi durumlarda, gömülü 20 yaş dişlerinin cerrahi olarak çekilmesi gerekebilir. Cerrahi çekim, lokal anestezi altında yapılır ve diş hekimi tarafından gerçekleştirilir.

Gömülü 20 yaş dişleri, bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, düzenli diş hekimi kontrolleri ve gerekli durumlarda erken müdahale önemlidir.

Antik Mısır'da yaklaşık 5 bin yıl önce keşfedilen ve firavunların mezarlarından heykellere kadar birçok alanda kullanılan Mısır mavisi pigmenti, günümüzde bilim insanlarının çalışmalarıyla yeniden canlandırıldı. Kalsiyum bakır silikat bazlı bu sentetik pigment, sadece güzel bir renk sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kızılötesi ışığı emme ve görünür ışık yayma özelliği sayesinde çeşitli teknolojik uygulamalar için de potansiyel taşıyor.

Mısır mavisi, antik dönemde büyük bir öneme sahipti ve zenginliği, gücü temsil ediyordu. Üretimi zahmetli ve maliyetli olduğundan, daha çok önemli yapıtlarda ve değerli eşyalarda kullanılıyordu. Zamanla üretim teknikleri unutulmaya yüz tutmuş olsa da, modern bilim sayesinde pigmentin sırları yeniden çözüldü.

Günümüzde Mısır mavisi, sanat dünyasının yanı sıra, güvenlik sistemlerinden güneş panellerine kadar farklı alanlarda da kullanım potansiyeline sahip. Kızılötesi ışığı emerek görünür ışık yayma özelliği, sahteciliğe karşı güvenlik önlemlerinde ve hatta kanser hücrelerini hedeflemede kullanılabileceği öngörülüyor. Ayrıca, güneş panellerinin verimliliğini artırma potansiyeli de araştırılıyor.

Mısır mavisi pigmentinin yeniden keşfi ve üretimi, antik bilginin modern teknolojiyle buluşmasının güzel bir örneğini teşkil ediyor. Hem estetik hem de işlevsel özellikleriyle bu antik pigment, gelecekte birçok alanda karşımıza çıkmaya devam edecek gibi görünüyor.

İsrail gizli servisi Mossad'ın İran'daki operasyonları ve özellikle 'Yükselen Aslan' olarak adlandırılan planı mercek altına alındı. Bu operasyon, Mossad'ın Tahran'ın derinliklerine nasıl nüfuz ettiğini ve İran rejimine karşı yürüttüğü gizli faaliyetleri gözler önüne seriyor.

Operasyonun Hazırlık Aşaması: Mossad ajanları, uzun ve titiz bir hazırlık sürecinden geçti. Bu süreçte, İran'daki potansiyel hedefler belirlendi ve bu hedeflere ulaşmak için çeşitli stratejiler geliştirildi. Ajanlar, İran kültürü, dili ve gelenekleri hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmak için yoğun bir eğitim aldı.

Tahran'a Sızma: Mossad ajanları, farklı kimlikler ve kılıklar altında İran'a sızmayı başardı. Bu sızma operasyonu, çeşitli yöntemlerle gerçekleştirildi; bazı ajanlar turist gibi ülkeye giriş yaparken, diğerleri farklı meslek gruplarından kişiler gibi davranarak yerel halkın arasına karıştı.

Gizli İletişim ve İstihbarat Toplama: Ajanlar, İran içindeki muhbirlerle gizli iletişim kanalları kurdu. Bu kanallar aracılığıyla, İran'ın nükleer programı, askeri tesisleri ve rejim yetkilileri hakkında önemli istihbarat toplandı. Toplanan bilgiler, Mossad'ın operasyonel planlarını şekillendirmede kritik bir rol oynadı.

Kapı Altından Mektuplar: Mossad'ın İran'daki faaliyetlerinin en dikkat çekici yönlerinden biri, rejim karşıtlarına ve potansiyel işbirlikçilere kapı altından bırakılan mektuplardı. Bu mektuplar, Mossad'ın varlığını hissettirmek ve İran içindeki muhalif grupları cesaretlendirmek amacıyla kullanıldı.

'Yükselen Aslan' Planı: Bu plan, İran rejimini içeriden zayıflatmayı ve istikrarsızlaştırmayı hedefliyordu. Plan kapsamında, İran'ın kritik altyapı tesislerine sabotaj düzenlenmesi, rejim yetkililerine suikastlar düzenlenmesi ve halk arasında hoşnutsuzluk yaratılması gibi eylemler yer alıyordu.

Oyunun Kuralları: Mossad'ın İran'daki operasyonları, istihbarat savaşının karmaşık ve tehlikeli doğasını bir kez daha ortaya koyuyor. 'Yükselen Aslan' planı, İran ve İsrail arasındaki gerilimi tırmandırırken, bölgedeki güç dengelerini de derinden etkiliyor.

İsrail'in Suriye'ye yönelik gerçekleştirdiği son saldırılarda, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) mensup üst düzey askeri yetkililer hayatını kaybetti. Bu saldırılar, bölgedeki gerginliği tırmandırırken, İran'ın misilleme tehditlerini de beraberinde getirdi.

Saldırılarda ölen üst düzey askeri yetkililer arasında şunlar bulunmaktadır:

• General Muhammed Rıza Zahedi: DMO'nun Suriye ve Lübnan'daki operasyonlarından sorumlu kıdemli komutanı. Zahedi, uzun yıllardır Suriye'de görev yapıyordu ve İran'ın bölgedeki askeri stratejisinin önemli bir parçasıydı.
• General Muhammed Hadi Hac Rahimi: General Zahedi'nin yardımcısı olarak görev yapıyordu. Onun da Suriye'deki DMO operasyonlarında kritik bir rolü vardı.
• Hüseyin Emanullahi: DMO'ya bağlı bir diğer üst düzey yetkili. Diğer ölen askeri yetkililerle birlikte Suriye'deki askeri operasyonlarda görev alıyordu.

İran, bu saldırıları şiddetle kınayarak İsrail'i suçladı ve misilleme yapma sözü verdi. İranlı yetkililer, saldırının bölgesel güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. İsrail ise saldırıyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapmadı.

Bu saldırılar, İsrail ile İran arasındaki uzun süredir devam eden gerginliği daha da artırmış durumda. Bölgedeki askeri hareketlilik ve karşılıklı tehditler, yakın gelecekte daha büyük bir çatışma olasılığını gündeme getiriyor.

Renault CEO'su Luca de Meo'nun beklenmedik istifası, şirketin hisselerinde ani bir düşüşe yol açtı. 16 Haziran 2025 tarihinde gerçekleşen bu olay, otomotiv sektöründe büyük bir şaşkınlık yarattı. İstifanın nedenleri hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmazken, piyasada çeşitli spekülasyonlar dolaşıyor.

Luca de Meo, Renault'un son yıllardaki yeniden yapılanma sürecinde önemli bir rol oynamıştı. Özellikle elektrikli araçlara yapılan yatırımların artırılması ve şirketin karlılığının yükseltilmesi konularında önemli adımlar atmıştı. İstifası, şirketin bu stratejik hedeflerine ulaşma konusunda soru işaretleri yarattı.

Hisselerdeki düşüş, yatırımcıların belirsizlikten duyduğu endişeyi yansıtıyor. Analistler, istifanın şirketin kısa ve orta vadeli performansı üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini belirtiyorlar. Yeni CEO'nun kim olacağı ve şirketin stratejisinin nasıl değişeceği merak konusu.

İstifanın Olası Nedenleri:

• Şirket içi anlaşmazlıklar
• Kişisel nedenler
• Rakip bir şirketten teklif

Renault'un yönetim kurulu, en kısa sürede yeni bir CEO atamayı planlıyor. Ancak, bu süreçte şirketin operasyonlarının aksamaması ve yatırımcı güveninin korunması büyük önem taşıyor.

Önümüzdeki günlerde, istifanın ardındaki gerçek nedenlerin ortaya çıkması ve yeni CEO'nun atanmasıyla birlikte, Renault'un geleceği hakkında daha net bir tablo oluşması bekleniyor.

Paris'teki Louvre Müzesi, 16 Haziran 2025 tarihinde beklenmedik bir şekilde kapılarını ziyaretçilere kapattı. Müzeye giriş yapmak için saatlerdir bekleyen turistler, bu ani kararla büyük bir şaşkınlık yaşadı. Yetkililer, kapanmanın nedenine dair henüz resmi bir açıklama yapmazken, sosyal medyada çeşitli spekülasyonlar dolaşıyor.

Müzenin önünde uzun kuyruklar oluşturan ziyaretçiler, nedenini bilmeden saatlerce beklemek zorunda kaldı. Özellikle yaz aylarında Paris'in en popüler turistik mekanlarından biri olan Louvre Müzesi'nin bu ani kapanışı, planlarını önceden yapmış birçok turisti olumsuz etkiledi.

Müze yetkilileri, konuyla ilgili olarak kısa bir süre içinde açıklama yapacaklarını belirtirken, ziyaretçilerden sabırlı olmaları istendi. Kapanmanın süresi ve nedeni hakkında net bir bilgi verilmemesi, merakı daha da artırdı. Sosyal medyada bazı kullanıcılar, müzede bir güvenlik tehdidi olduğunu iddia ederken, bazıları ise teknik bir arıza nedeniyle kapanmanın yaşandığını öne sürdü.

Louvre Müzesi'nin kapanışı, özellikle Paris'e gelen turistler arasında büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Birçok ziyaretçi, biletlerini önceden almış olmasına rağmen müzeye giremedi. Müze yetkilileri, biletlerin iadesi veya ileri bir tarihe ertelenmesi konusunda henüz bir açıklama yapmadı.

Gelişmeler yakından takip edilirken, müzenin ne zaman yeniden açılacağı ve kapanmanın gerçek nedeninin ne olduğu merakla bekleniyor.

Almanya'da, Suriye istihbaratında görevli olduğu belirtilen bir doktor, insanlığa karşı suç işlemekten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Frankfurt Yüksek Bölge Mahkemesi, sanığın Şam'daki askeri hastanelerde tutuklulara işkence yapmakla suçlu bulunduğuna hükmetti.

Savcılık, sanığın 2011 ile 2012 yılları arasında en az 27 tutukluya işkence ettiğini, bir kişinin ölümüne neden olduğunu iddia etti. İşkencelerin sistematik ve yaygın bir şekilde gerçekleştirildiği belirtildi. Mahkeme, sanığın eylemlerinin Suriye rejiminin işkence politikasının bir parçası olduğuna karar verdi.

Kararda, sanığın tutukluları dövdüğü, yakarak yaraladığı, cinsel saldırıda bulunduğu ve tıbbi müdahaleleri kasıtlı olarak geciktirdiği belirtildi. Ayrıca, sanığın tutukluların acılarını dindirmek yerine daha da artırdığı vurgulandı.

Bu dava, Almanya'da Suriye'deki insan hakları ihlalleriyle ilgili açılan davalardan biri olma özelliği taşıyor. Alman yargısı, evrensel yargı yetkisi ilkesi uyarınca, başka ülkelerde işlenen insanlığa karşı suçları yargılayabiliyor. Bu ilke, suçun işlendiği yer veya failin uyruğu fark etmeksizin, belirli suçların her yerde yargılanabilmesini sağlıyor.

Davanın, Suriye'deki savaş suçları ve insanlığa karşı suçların faillerinin adalet önüne çıkarılması açısından önemli bir emsal teşkil ettiği belirtiliyor.