Nedim Şener'in yazısında, 'Ben Osmanlı çocuğuyum' ifadesinin benzer provokasyonlarla ilişkisi ele alınıyor. Yazar, bu türden kimlik vurgularının geçmişte de toplumsal ayrışmalara zemin hazırladığına dikkat çekiyor.

Şener, Osmanlıcılık veya Atatürkçülük gibi ayrımların suni ayrımlar olduğunu ve esas olanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olduğunu vurguluyor. Bu türden söylemlerin, belirli kesimleri ötekileştirmeye yönelik olduğunu ve toplumsal barışı zedelediğini belirtiyor.

Yazıda, geçmişte yaşanan benzer olaylara göndermeler yapılarak, bu türden söylemlerin nelere yol açabileceği üzerinde duruluyor. Yazar, provokasyon olarak nitelendirdiği bu tür ifadelerin, toplumu ayrıştırmak ve kutuplaştırmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürdüğünü ifade ediyor.

Şener, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerlerine sahip çıkmanın ve ortak bir vatandaşlık bilinci oluşturmanın önemini vurguluyor. Ayrıca, farklı kimliklerin bir arada huzur içinde yaşayabileceği bir toplum inşa etmenin gerekliliğine işaret ediyor.

Sonuç olarak yazar, bu türden provokatif söylemlerden uzak durulması ve Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında birleşilmesi gerektiğini belirtiyor. Kutuplaşmanın ve ayrışmanın ülkeye zarar vereceğini, birlik ve beraberliğin ise Türkiye'yi daha güçlü kılacağını ifade ediyor.

Akran zorbalığı, çocukların ve gençlerin okullarda ve diğer sosyal ortamlarda karşılaştıkları ciddi bir sorundur. Bu durum, mağdurların psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebilir ve uzun vadeli travmalara yol açabilir. Akran zorbalığıyla mücadele, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bilinçli ve kararlı bir yaklaşım gerektirir.

Akran Zorbalığı Nedir? Akran zorbalığı, bir veya birden fazla öğrencinin, başka bir öğrenciye yönelik kasıtlı ve tekrarlayıcı davranışlarıdır. Bu davranışlar fiziksel, sözel veya sosyal olabilir. Fiziksel zorbalık, vurma, tekmeleme gibi eylemleri içerirken, sözel zorbalık alay etme, hakaret etme ve tehdit etmeyi kapsar. Sosyal zorbalık ise dışlama, dedikodu yayma ve arkadaşlarını başkalarına karşı kışkırtma gibi davranışları içerir.

Akran Zorbalığının Nedenleri Nelerdir? Akran zorbalığının birçok nedeni olabilir. Zorbalık yapan çocuklar genellikle özgüven eksikliği, aile içi sorunlar, şiddete maruz kalma veya sosyal beceri eksikliği gibi sorunlar yaşayabilirler. Ayrıca, zorbalık davranışları, güç elde etme, dikkat çekme veya başkalarını kontrol etme amacı taşıyabilir.

Akran Zorbalığıyla Nasıl Başa Çıkılır? Akran zorbalığıyla başa çıkmak için hem okulların hem de ailelerin aktif rol oynaması gerekmektedir. Okullar, zorbalığı önlemek için politikalar geliştirmeli ve öğrencileri bilinçlendirmelidir. Aileler ise çocuklarıyla açık iletişim kurmalı, onları dinlemeli ve desteklemelidir. Zorbalığa maruz kalan çocuklar, güvendikleri bir yetişkinle konuşmalı ve yardım istemekten çekinmemelidirler.

Okulların Yapması Gerekenler:

• Zorbalıkla mücadele politikaları oluşturmak ve uygulamak.
• Öğrencileri zorbalık konusunda bilinçlendirmek için eğitimler düzenlemek.
• Öğretmenleri ve okul personelini zorbalığı tanıma ve müdahale etme konusunda eğitmek.
• Zorbalık olaylarını ciddiye almak ve hızlı bir şekilde müdahale etmek.

Ailelerin Yapması Gerekenler:

• Çocuklarıyla açık ve dürüst bir iletişim kurmak.
• Çocuklarını dinlemek ve onların duygularını anlamaya çalışmak.
• Çocuklarına özgüvenlerini artırmaları için destek olmak.
• Zorbalıkla karşılaştıklarında yardım istemekten çekinmemelerini sağlamak.

Çocukların Yapması Gerekenler:

• Zorbalığa maruz kaldıklarında güvendikleri bir yetişkinle konuşmak.
• Kendilerini savunmak ve hayır demek.
• Zorbalık yapan kişiden uzak durmak.
• Zorbalığa tanık olduklarında sessiz kalmamak ve yardım istemek.

Akran zorbalığıyla mücadele, uzun ve zorlu bir süreç olabilir. Ancak, bilinçli ve kararlı bir yaklaşımla bu sorunun üstesinden gelinebilir ve çocukların güvenli ve sağlıklı bir ortamda büyümeleri sağlanabilir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, CNN Türk'te katıldığı programda enerji gündemine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin enerji bağımsızlığı ve kaynak çeşitliliği konularına vurgu yapan Bayraktar, Karadeniz'deki doğal gaz keşifleri ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesi hakkında son bilgileri paylaştı.

Bakan Bayraktar, Türkiye'nin enerji arz güvenliğini sağlamak için yerli kaynaklara öncelik verdiklerini belirtti. Bu kapsamda, Karadeniz'de keşfedilen doğal gazın 2028'e kadar tam kapasiteye ulaşacağını ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacağını ifade etti. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması için çalışmaların sürdüğünü, güneş ve rüzgar enerjisi projelerine desteklerin devam edeceğini söyledi.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin önemine değinen Bayraktar, santralin ilk ünitesinin devreye alınmasının Türkiye için tarihi bir adım olduğunu vurguladı. Santralin tam kapasiteyle çalışmaya başlamasıyla Türkiye'nin elektrik üretiminde nükleer enerjinin payının artacağını ve karbon emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlayacağını belirtti.

Enerji verimliliği konusuna da dikkat çeken Bakan Bayraktar, binalarda ve sanayide enerji verimliliğini artırmak için teşvikler sağlandığını ve farkındalık kampanyaları düzenlendiğini ifade etti. Enerji verimliliğinin, enerji arz güvenliğinin yanı sıra çevre koruma açısından da kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.

Bakan Bayraktar ayrıca, enerji sektöründeki yatırımların devam edeceğini, yeni projelerin hayata geçirilmesiyle Türkiye'nin enerji alanında daha da güçleneceğini sözlerine ekledi.

Anayasa Mahkemesi (AYM), hayvan hakları savunucularının büyük tepkisini çeken bir karara imza attı. Hayvanlara yönelik kötü muamelelerin önlenmesine ilişkin bazı yasal düzenlemelerin iptali istemiyle yapılan başvuruyu reddetti. Başvurucular, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun bazı maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu savunmuşlardı.

AYM'nin ret kararı, hayvanseverler tarafından büyük bir hayal kırıklığıyla karşılandı. Sosyal medyada karara yönelik yoğun tepkiler dile getirildi. Hayvan hakları savunucuları, mevcut yasal düzenlemelerin hayvanları yeterince korumadığı ve caydırıcı cezalar içermediği görüşünde. Özellikle hayvanlara şiddet uygulayan kişilere verilen cezaların yetersizliği ve hayvanların 'mal' statüsünde değerlendirilmesi eleştiriliyor.

Kararın gerekçesi henüz açıklanmadı. Ancak AYM'nin, mevcut düzenlemelerin hayvanların korunması amacıyla yapıldığı ve kamu yararı taşıdığı yönünde bir değerlendirme yaptığı tahmin ediliyor. Hayvan hakları dernekleri ve aktivistleri, AYM'nin bu kararının, hayvanlara yönelik şiddetin artmasına ve cezasız kalmasına yol açabileceği endişesini taşıyor.

Hayvanseverler, karara karşı yasal yollara başvuracaklarını ve hayvan haklarının daha iyi korunması için mücadelelerine devam edeceklerini belirtiyor. Ayrıca, siyasi partilere ve yetkililere çağrıda bulunarak, hayvan haklarına duyarlı yasal düzenlemelerin yapılması için baskı kurmaya çalışacaklar.

Hayvanseverlerin Temel Talepleri:

• Hayvanların 'mal' statüsünden çıkarılması ve 'can' olarak kabul edilmesi
• Hayvanlara yönelik şiddet uygulayanlara caydırıcı cezalar verilmesi
• Hayvan hakları ihlallerinin etkin bir şekilde soruşturulması
• Hayvanların yaşam alanlarının korunması
• Sokak hayvanlarının rehabilitasyonu ve sahiplendirilmesinin teşvik edilmesi

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, orman yangınlarının %84'ünün insan hatasından kaynaklandığını belirterek, bu konuda farkındalık oluşturmanın önemine değindi. Bakan Yumaklı, 81 ilde eş zamanlı olarak düzenlenecek olan 'Orman Benim' şöleninin ilk olarak İzmir'de başlayacağını açıkladı.

Bakan Yumaklı'nın açıklamalarına göre:

• Orman yangınlarının büyük bir bölümü insan kaynaklı hatalardan meydana geliyor.
• 'Orman Benim' etkinliği ile ormanların korunması konusunda toplumsal bilinç artırılacak.
• İzmir'de başlayacak olan şölen, tüm Türkiye'ye yayılacak ve orman sevgisini aşılayacak çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
• Amaç, ormanların sadece devletin değil, tüm vatandaşların ortak sorumluluğunda olduğunu vurgulamak.

Bakan Yumaklı, orman yangınlarına karşı alınacak önlemlerin ve erken müdahalenin hayati önem taşıdığını vurgulayarak, vatandaşların bu konuda duyarlı olmaya davet etti. Ayrıca, 'Orman Benim' projesi kapsamında, çocuklara ve gençlere yönelik eğitim programları düzenleneceğini, böylece gelecek nesillerin ormanları koruma bilinciyle yetişmesinin hedeflendiğini belirtti.

Şölen kapsamında, fidan dikimleri, orman temizliği etkinlikleri, bilgilendirme stantları ve çeşitli yarışmalar düzenlenecek. Amaç, hem eğlenmek hem de ormanların önemini hatırlatmak olacak.

Bakan Yumaklı, tüm vatandaşları 'Orman Benim' şölenine katılmaya ve ormanları koruma konusunda aktif rol almaya çağırdı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'e yönelik bir suikast planı, bir otopark görevlisinin dikkati sayesinde engellendi. Olay, Önder'in aracına yerleştirilen bir düzenekle ilgiliydi.

Olayın detaylarına göre, Önder'in aracının park halinde bulunduğu sırada, şüpheli bir düzenek fark edildi. Otopark görevlisinin durumu fark etmesi üzerine, güvenlik güçlerine haber verildi ve olay yerine uzman ekipler sevk edildi.

Yapılan incelemeler sonucunda, aracın altına yerleştirilen düzeneğin bir suikast amaçlı olduğu tespit edildi. Düzenek, uzman ekipler tarafından etkisiz hale getirildi ve olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında, düzeneği yerleştiren kişi veya kişilerin kimliklerinin tespitine çalışılıyor.

Sırrı Süreyya Önder, konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmadı. Ancak DEM Parti yetkilileri, olayın aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması için yetkililere çağrıda bulundu. Partililer, bu tür saldırıların demokrasiye ve siyasi özgürlüklere yönelik bir tehdit olduğunu vurguladı.

Olayla ilgili gelişmeler yakından takip edilirken, güvenlik güçleri soruşturmayı derinleştirdi. Suikast planının arkasında hangi motivasyonların olduğu ve olası bağlantılar araştırılıyor.

Bu olay, Türkiye'de siyasetçilere yönelik güvenlik tehditlerinin ciddiyetini bir kez daha gündeme getirdi. Yetkililer, benzer olayların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınacağını belirtti.

Soruşturma devam ederken, kamuoyu gelişmeler hakkında bilgilendirilmeye devam edilecek.

İsrail güçleri, Doğu Kudüs'te Filistinli öğrencilere hizmet veren altı Birleşmiş Milletler (BM) okulunu kapattığını duyurdu. Bu okulların kapatılma nedeni olarak, okullarda 'İsrail aleyhtarı kışkırtma' yapıldığı iddiaları öne sürüldü. BM'ye bağlı UNRWA (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) tarafından işletilen okulların kapatılması, bölgedeki eğitim faaliyetlerini sekteye uğratırken, Filistinli yetkililer ve uluslararası kuruluşlardan tepki geldi.

Kapatılan okulların tam olarak hangi gerekçelerle hedef alındığına dair detaylı bilgiler henüz kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak İsrail makamları, okullarda kullanılan ders materyallerinin ve yapılan etkinliklerin İsrail'e karşı düşmanlığı körüklediğini savunuyor. Bu durum, İsrail ile Filistin arasındaki gerginliğin eğitim alanına da yansıdığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

UNRWA yetkilileri, okulların kapatılmasıyla ilgili olarak İsrail hükümetiyle görüşmelerin sürdüğünü ve eğitim faaliyetlerinin aksamaması için çözüm arayışında olduklarını belirtti. Ajans, söz konusu iddiaları titizlikle inceleyeceklerini ve gerekli önlemleri alacaklarını ifade etti. Ancak okulların ne zaman yeniden açılacağına dair henüz net bir tarih verilmedi.

Bu gelişme, Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinli aileler arasında büyük bir endişe yaratırken, çocukların eğitim hakkının engellenmesi eleştirilere neden oluyor. Uluslararası insan hakları örgütleri, İsrail'i eğitim hakkına saygı duymaya ve okulların bir an önce yeniden açılmasını sağlamaya çağırıyor.

Olayla ilgili gelişmeler yakından takip edilirken, bölgedeki gerginliğin tırmanmaması için diplomatik çabaların yoğunlaştırılması bekleniyor.

ABD'nin gümrük vergisi politikalarının küresel ekonomik büyümeyi tehdit ettiği bir dönemde, İngiltere Merkez Bankası'nın (BoE) faiz oranı kararı piyasalar tarafından yakından izleniyor. Bankanın faiz oranlarını sabit tutması beklenirken, gelecekteki olası faiz indirimlerine dair sinyaller aranacak.

Ekonomik Belirsizlikler ve Gümrük Vergileri: ABD'nin uygulamaya koyduğu ve koymayı planladığı gümrük vergileri, dünya ticaretini olumsuz etkileyerek ekonomik büyümeyi yavaşlatma potansiyeli taşıyor. Bu durum, özellikle ihracata bağımlı ülkeler için büyük bir endişe kaynağı.

İngiltere Merkez Bankası'nın Beklentileri: BoE'nin mevcut durumda faiz oranlarını değiştirmesi beklenmiyor. Ancak, bankanın enflasyon ve büyüme tahminleri, gelecekteki para politikası kararları açısından kritik önem taşıyor. Piyasalar, BoE'nin faiz indirimlerine ne zaman başlayacağına dair ipuçları arıyor.

Piyasa Tepkileri: BoE'nin olası bir faiz indirimi sinyali vermesi durumunda, İngiliz sterlininde değer kaybı yaşanabilir. Ayrıca, hisse senedi piyasalarında da yukarı yönlü bir hareket görülebilir. Ancak, belirsizliklerin devam etmesi durumunda piyasaların temkinli bir duruş sergilemesi bekleniyor.

Enflasyon ve Büyüme Dengesi: BoE'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri, enflasyonu kontrol altında tutarken ekonomik büyümeyi desteklemek. Yüksek enflasyon, faiz artırımlarını gerektirebilirken, zayıf büyüme ise faiz indirimlerini gündeme getirebilir. Bu nedenle, bankanın vereceği kararlar büyük bir dikkatle takip edilecek.

Sotheby's, Hindistan hükümetinden gelen itirazlar üzerine, 1909'da çalındığı iddia edilen tarihi Buda mücevherlerinin müzayedesini erteledi. Müzayede, 11 Haziran'da gerçekleşecekti ancak Hindistan hükümeti, mücevherlerin kökeni ve mülkiyeti konusunda endişelerini dile getirdi.

Mücevherler, antik bir Buda heykelinin parçasıydı ve 1909'da İngiliz bir albay tarafından çalındığı iddia ediliyor. Hindistan hükümeti, mücevherlerin yasadışı yollarla elde edildiğini ve Hindistan'a iade edilmesi gerektiğini savunuyor. Hindistan Kültür Bakanlığı, Sotheby's'e bir mektup göndererek müzayedenin durdurulmasını talep etti.

Sotheby's yaptığı açıklamada, Hindistan hükümetinin endişelerini ciddiye aldıklarını ve müzayedeyi ertelediklerini belirtti. Açıklamada, "Hindistan hükümeti ile yapıcı bir diyalog kurmayı ve bu önemli meselenin adil bir şekilde çözülmesini sağlamayı umuyoruz" ifadelerine yer verildi. Mücevherlerin geleceği belirsizliğini korurken, Hindistan hükümeti mücevherlerin iadesi için hukuki yollara başvurabileceğini de belirtiyor.

Söz konusu mücevherler, antik Buda heykeline ait olup, paha biçilemez tarihi ve kültürel değere sahip olarak kabul ediliyor. Mücevherlerin müzayedeye çıkarılması, Hindistan'da büyük tepkilere yol açmış ve birçok kişi mücevherlerin Hindistan'a iade edilmesi çağrısında bulunmuştu.

Müzayedenin ertelenmesi, Hindistan hükümetinin kültürel mirasını koruma konusundaki kararlılığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Hindistan hükümeti, geçmişte de benzer davalarda kültürel eserlerin iadesi için çeşitli girişimlerde bulunmuştu.