150 ülkede yapılan incelemeler, casus yazılımların, gözetim teknolojilerinin ve yüz tanıma sistemlerinin yaygın olarak kullanıldığını ortaya koydu.

Uluslararası düzeyde gerçekleştirilen bir araştırma, 150 ülkede casus yazılımların, gözetim teknolojilerinin ve yüz tanıma sistemlerinin kullanımının yaygınlaştığını gösterdi. Bu teknolojilerin hükümetler ve diğer aktörler tarafından insan hakları ihlallerine yol açabilecek şekilde kullanıldığı belirtiliyor.
Araştırma, özellikle otokratik rejimlerde bu tür teknolojilerin muhalifleri susturmak, gazetecileri izlemek ve insan hakları savunucularını hedef almak için kullanıldığına dikkat çekiyor. Yüz tanıma sistemlerinin, kitlesel gözetim amacıyla kullanıldığı ve bireylerin mahremiyetini ciddi şekilde tehdit ettiği vurgulanıyor.
Casus yazılımların kullanımı, sadece siyasi aktivistleri değil, aynı zamanda sıradan vatandaşları da etkileyebiliyor. Kişisel verilerin çalınması, özel iletişimlerin takip edilmesi ve hatta manipülasyon gibi riskler söz konusu. Bu durum, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması açısından ciddi endişeler yaratıyor.
Araştırmacılar, bu teknolojilerin kullanımının şeffaf bir şekilde düzenlenmesi ve bağımsız denetim mekanizmalarının oluşturulması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, uluslararası işbirliğinin artırılması ve insan haklarına saygılı teknoloji politikalarının teşvik edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Gözetim teknolojilerinin yaygınlaşması, demokratik toplumlar için de bir tehdit oluşturuyor. Hukukun üstünlüğü ilkesine ve temel haklara saygı gösterilmesi, bu teknolojilerin kullanımında temel bir gereklilik olarak öne çıkıyor.